Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Sifali Bitkiler

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0

Hoş kokusuyla her zaman süsü bitkisi olarak değerlendirilen lavanta, saç dökülmesinden uykusuzluğa kadar bir çok rahatsızlığa deva oluyor!
Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu
Değerli okuyucu, lavanta (Lavandula angustifolia) tarih boyunca hep süs bitkisi olarak değerlendirilmiştir. Ülkemizde de özellikle Akdeniz Bölgesi’nde yetiştirilen bir bitkidir. İngiliz ve Amerikan mutfağında bazı etli yemeklerde sosun içerisine taze lavanta çiçekleri ve körpe olan lavanta yaprakları ilave edilir. Sosa, mükemmel bir aroma kazandırır. Kendine has hoş kokusundan dolayı parfümeri ve kozmetik endüstrisinde de kullanılmaktadır. Lavantanın yağı kozmetik sanayinde kullanılır.
Yastık içinde kese
Hemen hemen herkes onun hoş kokusunun sadece çiçeklerinde olduğunu zanneder. Halbuki, yaprakları ve yaprak sapları da o muhteşem kokuya sahiptir. Çiçekleri ve yaprakları birbirlerinden tamamen farklı özellikte etkin maddeler içermektedir. Rahat ve sakin bir uykuyu sunan güç, lavantanın ağırlıklı olarak çiçeklerinde değil, yapraklarında ve gövde saplarında saklıdır. Avrupa ve ABD’de anneler bebeklerin yastıklarının içerisine lavantadan çiçeklerinin bulunduğu küçük kesecik yerleştirirler. Bu sayede bebeklerinin huzurlu uyumalarını sağlar.
Rahat uyku için
Anneannemin elbise dolabının bir ayrıcalığı vardı... Özenle katlanmış giysilerinin arasında ince tülbentlere sarılmış, yapraklı lavanta çiçekleri bulunurdu. Giydiği elbiseleri de ilk bir iki gün lavanta kokardı. Bazı geceler anneannemin odasında yer yatağında yatardım. Onun odasında uyuduğum geceler, lavanta kokusunu yastık yüzlerinde de derin derin algılardım. Öylesine rahat uyurdum ki... Yıllar sonra, lavanta üzerine yaptığım çalışmalarımda ilk gördüğüm, içerdiği en az ondört tane sedatif (teskin edici, rahatlatıcı) özelliği olan etkin maddeyi içerdiğiydi.
Antiseptik etkisi
Lavantanın, antik çağlarda antiseptik olarak kullanıldığı bilinmektedir. Birinci Dünya Savaşı esnasında yaralanan askerlerin, yaraları hastabakıcılar tarafından lavanta suyu ile dezenfekte edilmekteydi. Doksanlı yılların başlarında bazı araştırmacılar lavantanın sedatif (teskin edici, dinlendirici) ve analjezik (ağrı kesici) özelliğinin olduğuna dair makaleler yayınladılar. Ancak benim araştırmalarımda gördüğüm, lavanta çiçeğinin karaciğer metabolizmasının sağlıklı çalışması üzerindeki olumlu etkisi ile hepatite ve saç dökülmesine karşı kullanımı onun en önemli iki özelliği olduğudur. Genel karaciğer rahatsızlığı veya karaciğer yetmezliği şikâyeti olanların imdadına yetişen bir bitkidir.
Kronik Hepatit-B ve Hepatit-C hastalarının da uygulayabilecekleri lavanta kürü, Hepatit-B ve Hepatit-C virüslerinin aktive olmasına karşı, karaciğer metabolizmasını güçlendirmektedir. Kısaca, bu kür karaciğerin bağışıklık sistemini öylesine güçlendirmektedir ki, her iki virüsün de çoğalmasını büyük oranda baskılayabilmektedir (antiproliferatif).
Not: Eğer yüksek tansiyon hastası iseniz, lavanta kürünü uygulamayınız.


GÜNÜN KÜRÜ
KÜR 1: Karaciğer yetmezliğine, Hepatit-B ve Hepatit-C ye karşı
Bir tutam lavantayı (yaklaşık 4-5 gram) 300 ml (yaklaşık bir buçuk su bardağı) suda kısık ateşte 4 dakika demleyiniz. Demleme esnasında sıcaklığını kaynama nokasında sabit tutunuz. Cezvede demlerken ocağın altını kısık tutunuz. Fokur fokur kaynatmayınız. Çok yavaş bir şekilde kaynıyor, kaynamıyor gibi demleyiniz. Demleme süresi tamamlandıktan sonra, ılımasını beklemeden süzülmesi gerekir. Süzme işlemi tamamlandıktan sonra içmek için ılımasını bekleyiniz. 15 gün boyunca her gün, akşam yemeklerinden en az iki saat sonra bir çay bardağı dolusu içiniz. Her defasında (her kullanımda) taze olarak hazırlanması şarttır. Bir gün önce arta kalan miktarı kullanmayınız. Kolay olsun diye bir kaç günlük hazırlayıp buzdolabında koruma altına almayınız. Hiçbir şekilde damak tadına uygun olsun diye içerisine şeker veya benzeri hiçbir katkı ilave etmeyiniz. 15 günlük ilk kür tamamlandıktan sonra rahatsızlığın seyrine göre haftada 3-4 defa, akşam yemeklerinden en az iki saat sonra bir çay bardağı içmeye devam edilir. Karaciğer metabolizması sağlıklı çalışmaya başladıktan sonra kür sonlandırılmış olur. Her sağlıklı insanın yılda bir defa 15 günlük lavanta kürünü uygulamasında çok büyük faydalar vardır.
Değerli okuyucu hiç bir bitkisel kürü alışkanlık haline getirmeyiniz. Karaciğer yetmezliği şikâyeti olanların, Hepatit-B veya Hepatit-C virüsü ile yaşamak zorunda olan ların zaman zaman lavanta kürünü uygulamalarında çok büyük faydalar vardır.

Not: İnterferon tedavisi alan Hepatit hastalarına lavanta kürünü önermemekteyim. İnterferon tedavisi tamamlandıktan sonra hekimlerine danışarak uygulayabilirler.
Kür 2: Saç dökülmesine karşı
Bir tutam lavantayı (yaklaşık 4-5 gram veya tepeleme 1 yemek kaşığı) 500-750 ml kaynamakta olan suya ilave ediniz. Yaklaşık 5 dakika kısık ateşte demleyiniz. Demleme tamamlandıktan sonra ılımasını bekleyiniz ve ılıkken süzünüz.
Eğer, saçlarınız temiz ise demlediğiniz lavanta suyu ile saçlarınızı yıkayınız ve yarım saat etki ettiriniz. Yarım saat etki ettirdikten sonra sadece suyla durulayınız.

Eğer, saçlarınız kirli ve çok yağlanmış ise önce sabun (tabii yeşil sabun) veya şampuanla yıkayınız. Sonra demlenmiş lavanta suyu ile yıkayarak, yarım saat etki ettiriniz. Daha sonra sadece su ile durulayınız. Saç dökülmesi durana kadar haftada bir-iki defa uygulanır. Saç dökülmesi durduktan sonra önleyici amaçlı olarak zaman zaman uygulanır.
Saç dökülmesine karşı
Saç dökülmesine karşı oldukça etkilidir. Kırk yaşlarımda başlayan saç dökülmemi lavanta kürü sayesinde önledim. Lavanta kürünü uygulayıp başarılı sonuç almış çok sayıda insan tanıdım.
Karaciğer yağlanmasına karşı
Karaciğer yağlanmasına (hepatosteatoz) karşı mükemmel bir destekleyicidir. Lavanta kürü, kemoterapiye bağlı gelişen karaciğer enzimlerinin (transaminazlar > ALT, AST) yükselmesi durumunda kısa zamanda kontrol altına alınarak normal seviyelerine inmelerini sağlar. Karaciğer yağlanmasına bağlı olarak yükselen karaciğer enzim değerlerinin düşürülmesinde, lavanta kürüne paralel olarak uygulanacak maydanoz-limon kürü muhteşem bir destek oluşturmaktadır.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Greyfurt

Uzmanlar greyfurtun birçok faydası olduğunu ancak bu mevyeyi ilaçlarla birlikte tüketirken dikkatli davranmak gerektiğini söylüyor. Greyfurtun başlıca yararları şöyle sıralanıyor:
* Soğuk algınlığına iyi gelir.
* Sindirim sistemini uyarır.
* Diş eti kanamalarını azaltır.
* Kılcal damarlardaki kan dolaşımını hızlandırır.
* Mide ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini azaltır.
* Tansiyonu dengeler.
* İdrar sökücü özelliği vardır.
* Yağlı yemeklerin ardından içilen bir bardak greyfurt suyu, yediklerinizin ağırlığını giderir
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0

Kansızlıktan şikayet mi ediyorsunuz. İşte Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu'ndan kaznsızlığa deva olacak kürler...
Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu


Ispanak, genel olarak tek başına kür olarak kullanılmayan ancak diğer sebze türleriyle karıştırılarak kullanılan bir bitkidir. Bazı bitkilerdeki etkin maddelerin gücünü artırabilmek ve yine o etkin maddelerin bağırsaklarda emilebilmesi için ıspanağın yardımına mutlaka ihtiyaç vardır. Bunun en güzel örneği, demire bağlı kansızlığa karşı ıspanak-kereviz karışım kürüdür. Tek başına ıspanak veya tek başına kereviz kürü uygulayarak demir eksikliğine bağlı kansızlığa karşı savaşmak mümkün değildir. Mutlaka, bu iki sebzenin beraberce kullanılması şarttır. Aksi taktirde sonuç alınması mümkün değildir.
Öyle besinler vardır ki içerdiği demir oranı az olmasına rağmen, tüketilmeleri durumunda içerdiği demirin hemen hemen tamamı bağırsak-larda emilebilmektedir. Ispanak-kereviz karışımı içerdikleri demirin neredeyse tamamını vücudumuza kazandırmaktadır. Ne tek başına ıspanak kürü, ne de tek başına kereviz kürü kandaki demir açığını kapatmaya yeterli değildir. Aksine, her ikisi de tek başına kullanıldıkları takdirde demirin vücudumuz tarafından alınmasını engellemektedirler.
Ispanağın içerdiği oksalat ve fosfat, demirin bağırsaklardaki emilmesini engellemektedir. Bir insanın günlük C vitamini ihtiyacı, 100 gram çiğ ıspanaktan rahatlıkla karşılanabilir. Ancak ıspanağı çiğ olarak tüketmek pek o kadar damağa hitap etmeyebilir. Ispanağın haşlanması esnasında içerdiği C vitamini önemli ölçüde kayıp olmaktadır. Demirin bağırsaklarımız tarafından emilmesini kolaylaştırıcı yardımcı madde ise C vitaminidir. Ispanağın içerdiği demir alımı, haşlanmasından dolayı azalmaktadır. Çünkü haşlama esnasında C vitamini büyük oranda yok olmaktadır. Ancak, ıspanak-kereviz karışımı öylesine güçlü bir karışımdır ki, vücudumuzdaki demir metabolizmasını en iyi şekilde aktive eder.
GÜNÜN KÜRÜ
Güçlü bir karışım
Kür için 250 gram taze ıspanak ve 200 gram kabuğu soyulmuş kereviz kullanılır. Kaynamakta olan bir litre suyun içerisine 200 gram ince dilimlenmiş kerevizi atınız ve hafif ateşte 10 dakika haşlayınız. 10 dakika tamamlandıktan sonra üzerine 250 gram ıspanağı ilave ediniz ve yine ağzı kapalı olarak 5 dakika daha haşlamaya devam ediniz. Daha sonra soğumaya bırakınız. Soğuduktan sonra süzerek suyunu temiz bir şişeye koyunuz.
Sabah aç karnına veya kahvaltıdan bir saat sonra bir su bardağı içilir. Akşam aç karnına veya akşam yemeğinden bir saat sonra bir su bardağı içilir. 15 gün müddetle sabah ve akşam içimleriyle gün atlamadan devam edilir. 15 gün sonra 10 gün ara verilir. 10 gün aradan sonra aynı şekilde tekrar sabah ve akşam olmak üzere 15 gün kereviz-ıspanak kürüne devam edilir. Toplam 30 günlük uygulama ile kür tamamlanmış olur.
200 gram kerevizin yumrularının yerine kerevizin sadece taze ve yeşil olan yapraklarını ve saplarını da kullanabilirsiniz. Üç adet saplı (dallı ve yapraklı kısımları, yaklaşık 150 gram) kereviz yeterli olabilecektir. Bu taktirde haşlama süresi 3 dakikadır. 3 dakika tamamlandıktan sonra 200 gram ıspanak ilave edilerek 5 dakika daha haşlamaya devam edilir. Ilıdıktan sonra süzülür ve temiz bir şişeye doldurulur. Tüketim şekli yukarıda belirtildiği gibidir.

BİLİYOR MUYDUNUZ?
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 30’unda kansızlık (anemi) rahatsızlığı vardır. Bu rahatsızlık daha çok az gelişmiş ülkelerde görülmektedir.

Ülser ve ıspanak
Mide ve onikiparmak barsağı ülseri olanların ıspanak tüketiminde dikkatli olmaları gerekir. Bazı ülser hastalarında ıspanak tüketimi öylesine olumsuz etkilidir ki, ıspanak tüketildikten kısa bir zaman sonra ülserin tipik şikâyetleri kendini göstermeye başlar.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Karabiber

Hindistan'ın Umman Körfezi'ne bakan Batı kıyılarındaki ormanlarda kendiliğinden yetişen tırmanıcı, çok yıllık bir bitki olan karabiberin baharat olarak kullandığımız kısmı, üzümsü meyvelerinin kurutulmuşudur. Küçücük topçuklar halindeki meyveleri toplanır, kurutulur, sonra da çekilerek toz haline getirilir. Çok eski zamanlardan beri Güneydoğu Asya'da özel olarak yetiştirilmektedir.
Özellikle pankreası etkileyerek yağlı ve nişastalı besinlerin sindirimini sağladıktan başka, bu maddelerin vücuttaki miktarını da ayarlar. Şeker hastalığının ilerlemesini durdurur Ağızdaki tükürük miktarını ayarlayarak nişastalı besinlerin ilk sindirimini sağlar. İştah açar, yenilen yiyeceklerden zevk alınmasına yardım eder. Ete, balığa, sucuk, sosis gibi yiyeceklere karıştırılırsa onların bozulmasını engeller. İshali dindirir, mide ve bağırsaktaki gazları söktürür, yemeklerin bağırsaklarda kokuşmasını önler. Kansızlığı gideren, sinirleri güçlendiren, bol idrar söktüren karabiber, kadında olsun, erkekte olsun cinsel isteği artırır.

Karabiber çok ince toz haline getirilerek yemeklere serpilir. Bir günde alınan karabiber miktarı 2-3 gram kadar olmalıdır. Çok alınırsa sindirim sistemini tahriş eder; özellikle iri parçalar ülsere neden olabilir. Damar sertliği, tansiyonu, egzaması, üremisi, romatizması ve sindirim sistemi hastalıkları olanlar yememelidirler. Çok yiyenler de, geçici de olsa dilde tutukluk yapabilir.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Incir

İçerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlıyor...
Yüksek oranda protein var

İncirin, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besin olduğu bildirildi.

Kurusu her zaman bulunabilir

Amerikan Diyetetik Derneği'nin Denizaşırı Ülkeler Türkiye Temsilcisi Diyetisyen Selahattin Dönmez, tazesinin yaz aylarında, kurusunun ise her zaman bulunabileceği incirin, özellikle sindirim sistemi için çok faydalı bir meyve olduğunu söyledi.

İncirin, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besin olduğunu belirten Dönmez, "İncir, lif deposudur ve gut hastalığını iyileştirici bir enzim olan fisin içerir.

Bağırsağa iyi geliyor

Ayrıca çok hafif bağırsak çalıştırıcı özelliği olduğu da bilinmektedir. İncirin anti-kanserojenik etkisi üzerinde de çalışmalar bulunmaktadır" dedi.

Sağlıklı sinir sistemi için şart!

Dönmez, Japonya'da yapılan bir araştırmanın deri altında tümör geliştirilmiş farelere enjekte edilen incir özünün, tümörleri 11 günde yüzde 39 oranında küçülttüğünün tespit edildiğini ifade ederek, "Ayrıca kemik sağlığı, kan pıhtılaşması ve sağlıklı sinir sistemi için gerekli kalsiyumun en yoğun bitkisel kaynağı olduğu bilinmektedir.

Anında enerji sağladığı ve krampları engellediği için sporcular için oldukça faydalı bir besindir. Özellikle kuru incir, demir ve potasyum açısından besin değeri yüksek bir meyvedir" diye konuştu.

"İncirin sakinleştirici özelliği bulunuyor"

İncirin, içerdiği bazı asidler dolayısıyla doğal bir sakinleştirici özelliği taşıdığını da vurgulayan Dönmez, şunları kaydetti:
"Besin değeri yüksek bir ürün olan kuru incir, kolay sindirilebilen fruktoz ve glikoz içerir. Protein miktarı birçok kuru meyvenin iki katından daha fazladır.

Diğer meyvelerle karşılaştırıldığı zaman kalsiyum, bakır, magnezyum, potasyum ve kükürt bakımından birinci, enerji, pantotenik asit, riboflavin, tiamin ve piridoksin bakımından ikinci sırayı aldığı görülmektedir. İncir, içeriğindeki pektin nedeniyle, bağırsaklarda toksik maddelerin atılması, kandaki kolesterol düzeyinin düşürülmesi gibi yararlar sağlamaktadır."

Dönmez, daha olgunlaşmamış incirlerin oda sıcaklığında ve doğrudan güneş ışığı almayan bir yerde, olgun incirlerin ise buzdolabında saklanması gerektiğini belirterek, taze incirin ara öğünlerde veya salataları lezzetlendirmek için kullanılabileceğini ve kahvaltıda da tüketilebileceğini vurguladı.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Pekmez

Osteoporoz Hasta Derneği Başkanı Prof. Dr. Ülkü Akarırmak, kalsiyum açısından çok zengin olan pekmezin, osteoporoz (kemik erimesi) riskini azaltmakta yararlı bir gıda olduğunu söyledi...
Akarırmak, “kemik erimesi” ya da “kemik zayıflaması” olarak da bilinen osteoporozun, kemik miktarındaki azalma ve kemik kalitesindeki bozulma nedeniyle kemiklerin zayıflaması ve kırılmaya çok yatkın bir hale gelmesiyle oluşan bir hastalık olduğunu belirtti.

Osteoporozun dünyada en yaygın görülen bir iskelet sistemi hastalığı olduğuna, bu hastalığa bağlı kemik kırıklarının giderek önemli bir halk sağlığı soruna haline geldiğine dikkati çeken Akarırmak, “kemiklerin gelişmesinde ve korunmasında beslenmenin çok önemli rolü var. Uygun beslenilerek osteoporozdan korunulabilir” dedi.

Kalsiyum bakımından zengin beslenmenin osteoporozdan korunma açısından çok önemli olduğunu ifade eden Akarırmak, şöyle konuştu:
“Kalsiyum bakımından zengin beslenme yanında elbette dikkat edilmesi gereken başka faktörler de var. Yetersiz D vitamini alımı, proteinin ve sodyumun fazla miktarda alınması, yetersiz çinko, florid alınması, B, C ve K vitamini yetersizliği, aşırı alkol ve kahve tüketimi bu faktörlere örnek verilebilir.

Bunlar içinde kalsiyum bakımından zengin beslenme çok önemli. Kalsiyum ihtiyacı yaşam süreci içinde değişkenlik gösterir. İskeletin hızla büyümekte olduğu çocukluk ve ergenlik döneminde, gebelik ve emzirme sırasında vücudun kalsiyum ihtiyacı daha fazla. Menopoz sonrası dönemdeki kadınların ve yaşlı erkeklerin daha fazla kalsiyuma ihtiyaçları var. Eğer yeterli kalsiyum alınmazsa vücudumuz bu ihtiyacını en büyük kalsiyum deposu olan kemiklerden karşılar. Bu da osteoporoza neden olur.”

PEKMEZİN FAYDALARI
[FONT=book antiqua,palatino]Prof. Dr Akarırmak, pekmezin yanı sıra süt, yoğurt, peynir, dondurma gibi yağ oranı düşük süt ürünlerinin, brokoli, pazı ve ıspanak gibi koyu yeşil yapraklı sebzelerin, baklagillerin, fındığın, deniz ürünleri ile badem, portakal suyu, tahıllar ve tam ekmeğin zengin kalsiyum kaynakları olduğunu kaydetti.

Bu ürünler arasında yer alan pekmezin “kalsiyum deposu” olarak da adlandırılabileceğini ifade eden Akarırmak, “dünyada giderek daha önemli bir halk sağlığı problemine dönüşen osteoporoza bağlı kemik kırılmalarının önüne geçilmesi için pekmez tüketim alışkanlığının yaygınlaştırılmasında fayda var” diye konuştu.

Akarırmak, Türkiye'de yoğun olarak üretimi yapılan üzüm, incir ve dutun ezilerek ve kaynatılarak hazırlanan bir gıda olan pekmezin zengin bir kalsiyum kaynağı olması yanında ucuz sayılabilecek bir ürün olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz özellikle kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanların beslenmesinde pekmezin hala var olduğunu biliyoruz. Ama pekmez nerede yaşarsa yaşasın ve hangi yaş grubundan olursa olsun herkesin tüketmesi gereken sağlıklı bir ürün. Ebeveynler pekmezle değişik tatlar hazırlayarak çocuklarına pekmezi sevdirebilirler, kendileri de kalsiyum gereksinimlerini pekmezle karşılayabilirler. Örneğin pekmez yoğurda katılarak keyifle tüketilebilir. Peynirin üzerine konularak tüketilebilir. Pekmez şerbet yapılarak da alınabilir.

Ayrıca geleneksel tahin pekmez olarak, şeker yerine konmak üzere pasta gibi ürünler için de pekmez düşünülebilir. Ancak kilo sorunu ve şeker hastası olanları kalori ve şeker alımı yönünden de uyarmak gereklidir. Şüphesiz pekmez tek kalsiyum kaynağı değil ama pekmezin çok önemli bir kalsiyum kaynağı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü, 100 gram pekmezde 400 miligram kalsiyum var, bu oldukça yüksek bir miktar. Kalsiyum bakımından zengin olduğu bilinen yağsız sütün bir bardağında 245, 100 gram yoğurtta 350 miligram kalsiyum var.”

“KADINLAR DAHA DİKKATLİ OLMALI”

Akarırmak, insanların günlük kalsiyum gereksiniminin yaş grubuna cinsiyete göre farklılık gösterdiğini belirtti.

Günlük alınması gereken kalsiyum miktarının 1-3 yaş grubundakiler için 500 miligram olduğunu kaydeden Akarırmak, bu miktarın 4-8 yaş grubundakiler için 800, 9-18 yaş grubundakiler için 1.300, 19-50 yaş grubundakiler için 1.000, 50 ve üstü yaş grubundakiler için ise 1.200 miligram olduğunu bildirdi. Akarırmak, gebe ya da emziren kadınların günlük alması gereken kalsiyum miktarının ise 1.200 - 1.500 miligram olduğunu bildirdi.

Akarırmak, osteoporozdan korunmak için yeterli kalsiyum alınmasının yanı sıra şu önerilerde bulundu:
“Düzenli hekime gidilmeli, çünkü hastalığın erken teşhisi çok önemli. Kişi kemik yoğunluğunu hekimin uygun göreceği sıklıkta ölçtürmeli. Kalsiyum yanında yeterince magnezyum ve C vitamini alınmasına dikkat edilmeli. Tuz alımı azaltılmalı, lifli besinler tercih edilmeli. Tedavide önemli başarılar elde ediliyor olsa bile asıl hedef osteoporozdan korunmak olmalı.

Kadınlar osteoporoz konusunda erkeklere oranla daha dikkatli olmalılar. Çünkü, kadınlarda kemik yapısının zayıflaması daha hızlı. Kadınlarda, özellikle menopozdan sonra görülen hızlı kemik kaybı, kemik yapısının zayıflamasına ve osteoporozun ortaya çıkmasına neden olabilir. Osteoporoz kadınlarda erkeklerden daha sıktır, çünkü, kadınlar erkeklere göre daha az kemik kütlesine sahiptir.”
[/FONT]
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Turp

Böbrek taşı, astım, sarılık ve romatizmanın ilacı. Vücuda başka yararlarının yanı sıra özellikle ''karaciğerin dostu'' olarak bilinen turpun, bol vitamini nedeniyle...
Böbrek taşı, astım, sarılık ve romatizmanın ilacı. Vücuda başka yararlarının yanı sıra özellikle ''karaciğerin dostu'' olarak bilinen turpun, bol vitamini nedeniyle kış aylarında sofralardan eksik edilmemesi gerektiği belirtildi.

Tarım Müdürü Fatin Rüştü Özeser vitamin yönünden çok zengin olan turpun böbrek taşı, astım, sarılık, safra kesesi, bronşit, öksürük, karaciğer ve romatizma gibi hastalıklara iyi geldiğini vurguladı. İçinde C, B1, B2 vitaminleri,bulunduğuna değinen Özeser, şunları kaydetti:

ÖKSÜRÜK ŞURUBU ETKİSİ VAR

''İster yeşil salataya süs yapın, isterseniz rendeleyip yiyin. Kış aylarında turpu sofranızdan eksik etmeyin. Her gün içilen 1 kahve fincan turp suyu karaciğeri güçlendirip safra kesesindeki taşları eritiyor.

Soğuk algınlığıyla ortaya çıkan inatçı öksürükte 1 tatlı kaşığı turp suyu içmek, öksürük şurubu kadar etkili. Turp böbreklerdeki mikropları öldürüpr, kum taşlarını döküyor. Kabızlığı giderip, diş etlerini kuvvetlendiriyor.''
[/FONT]
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Koklayınca baş ağrısını geçiren bitki

114389.jpg

Koklayınca baş ağrısını geçiren bitki
Romatizmayı da geçiren bitkinin diğer faydaları...

Yalnızca 'mutfaktaki baharat' olarak görülemeyecek kadar geniş yelpazedeki hastalıklarda kullanılan çörek otu, egzama ve sedefte kullanılan en eski besin takviyelerinden biri.

Almanya'da ve Mısır'da ilaç olarak kullanımı çok yaygın. Vücuda dinçlik ve kuvvet veren, bağışıklık sistemindeki düzensizlikten kaynaklanan alerji ve romatizmayı geçiren çörek otunun en büyük özelliği koklayınca baş ağrısını gidermesi.

Hazmı kolaylaştırıp, mide ve bağırsak gazlarını gideren bu şifalı bitkinin tütsüsü nezleye de bire bir... Suyu sivilcelere sürülürse iyi geliyor.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Melisa

[FONT=book antiqua,palatino]
6449937.jpg
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genetik Anabilim Dalı Başkanlığı Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Elif Tuncer, melissa bitkisinin sinirsel kökenli çarpıntılarda, hafif depresyon, sıkıntı ve streslerde rahatlatıcı rol oynadığını, psikolojik rahatsızlıklardan kaynaklanan sıkıntı verici olayların düşüncelerini zihinden uzaklaştırmakta yararlı olduğunu belirtti.

Çayın kasları gevşetici özelliği bulunduğunu dile getiren Tuncer, "Melissa, büyük bir huzur verir. Melisa bitkisi özü, sinir sistemini gevşetici ve uykuyu kolaylaştırıcıdır. Uyku getirdiği bilinen yoğurtla bir araya gelince de bütün gece gözünü bile kırpamayanlar için birebirdir." dedi. Sindirim sistemi ile ilgili rahatsızlıklarda, mide spazmında, sinir sistemi ve kalp rahatsızlıklarında tansiyonu düzenleyici olarak ağrı kesici ve rahatlatıcı olarak da kullanılan melissanın zekâyı artırdığı, mide ülserine iyi geldiği, kaynatılarak suyu vücuda sürüldüğünde ter kokusunu kestiği ve beyin damarlarını açtığı bilinirken, hiçbir yan etkisi de bulunmuyor.
[/FONT]
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Kalp Atışına ve Damar Spazmına Etkili Bitkiler
Anason, aluç, kimyon, yabani hindiba, şahtere, hayıt, nane, zeytin yap., pasiflora ve kedi otu.

Kalp Damarlarını Genişleten Bitkiler
Aluç, latin çiçeği, havuç, kırlangıç otu, tere, dişotu, leylak, zeytin yaprağı ve ıhlamur dalı kabuğu.

Tansiyon Düşürücü Bitkiler
Sarmısak, aluç, çobançantası, frenüzümü, yabani hindiba, berberis, çemen, şahtere, ökse, hünnap, lavanta, mercanköşk, zeytin yap., susi ve geleboru.

Tansiyon Yükselten Bitkiler
Biberiye, adaçayı, kekik ve tarçın.

Büyük Damarların Sertleşmesini Önleyen ve Kanda Yağ Düşüren Bitkiler
Sarmısak, yabani iğde, enginar yap., buğday çimi, kırlangıçotu, limon, şahtere, ardıç toh.,kayın, yonca, mısır püs., mersin mey., soğan, zeytin yap., ısırganotu, arslandişi, sinirotu, elma kabuğu, at kuyruğu, soya yağı, ay çiçeği yağı, yabani hindiba, ayrık, biberiye ve kekik.

Beğinde Kan Dolaşımını Sağlayan Bitkiler
Sarımsak, ginko bloba.

Toplar Damarları Koruyan ve Güçlendiren Bitkiler
Sarmısak, çoban çantası, frenk üzümü, limon selvi kozağı, berberis, dikenli mersin, ginkgo bloba, at kestanesi, taş yoncası, arapsaçı, mersin yap., çam sürgünü, arslandişi, altınbaşotu ve asma yap.

Hemoroide Etkili Bitkiler
Arapsaçı, çoban çantası, sarmısak, selvi kozalağı, berberis, at kestanesi, meyan ve batı mazısı.

Kanamaları Durduran Bitkiler
Çoban çantası, frenk üzümü, limon, selvi kozalağı, çilek kökü, jentiyan, gingko bloba, yonca, at kestanesi, mersin mey, fındık yap., ısırgan, tatlı biber, at kuyruğu ve hülma.

İdrar Söktüren Bitkiler
Akhuş, kocayemiş, diş budak, ardıç tohumu, arapsaçı, zeytin yap., biberiye.

Kanı Durultan Bitkiler
Limon, diş budak, şahtere, taş yoncası, portakal, kavak, söğüt yap. ve ıhlamur.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
İştah Açıcı Bitkiler
Pelin, arslanpençesi, andız kökü, papatya,maydanoz, b,beris, şahtere, kök boya, ardıç tohumu, jentinyan, zencefil, şerbetçi otu, portakal, greyfurt ve arslandişi.

İshal Kesen Bitkiler
Arapsaçı, arslanpençesi, havuç, keçi boynuzu, frenk üzüm yaprağı, meşe kabuğu, ayva, kuşburnu, çilek kökü, nar kabuğu, kayın, mersin meyvesi, ceviz yaprağıi arpa unu, sinir otu, pirinç, hülma, üvez yaprağı-meyvesi ve altınbaş otu.

Peklik Giderici Bitkiler
Zeytin yağı, badem yağı, yabani hindiba, küsküt tohumu, ıspanak, berberis, incir, dişbudak tohumu, keten tohumu, ebegümeci, kavun kökü, sarı hardal, şeftali çiçeği,pırasa, elma, sinameki ve kepek.

Bağırsak İltihaplarına Karşı Bitkiler
Sarmısak, bergamaotu, papatya, tarçın, limon, ardıç tohumu, zencefil, karanfil, defne, lavanta, mercanköşk, nane, mersin meyvesi, soğan, çam sürgünü, biberiye, hülma, adaçayı, solucan otu ve kekik.

Bağırsaklarda Spazm Giderici Bitkiler

Arapsaçı, dereotu, anason, pelin, aluç, fesleğen, bergamaotu, papatya, tarçın, kimyon, kırlangıç otu, diş otu, defne yaprağı, lavanta, mercanköşk, taşyoncası, melissa, nane, portakal çiçeği, adaçayı, söğüt yaprağı, solucan otu, kekik ve ıhlamur.

Mide- Bağırsakta Gaz Söktürücü

Sarmısak, pelin, dereotu, anason, kimyon, kişniş, küsküt toh., rezene, zencefil, karanfil, papatya, melissa, nane, ufak hind. Cevizi, biberiye ve kekik.

Hazım Sağlayan Bitkiler
Pelin, sarmısak, dereotu, kimyon, reyhan, bergamaotu, papatya, tarçın, yabani hindiba, kişniş, ıspanak, rezene, ardıç, jentiyan, zencefil, lavanta, mısır püskülü, melissa, nane, soğan, portakal, biberiye, adaçayı ve kekik.

Mide- Bağırsak Ülserine Karşı Bitkiler
Papatya, ayrık, lahana, limon, keten, ısırgan otu, papates, meyan kökü, susi, kantaron ve hülma.

Safra Taşına Karşı Bitkiler

Enginar yaprağı, funda, berberis, kök boya, dişotu, ufak hin. Cevizi, arslandişi, siyah turp ve altınbaşotu.

Karaciğeri Çalıştıran Bitkiler
Enginar yaprağı, aluç, andız kökü, dulvarotu, şimşir, papatya, kereviz, kırlangıçotu, yabani hindiba, ayrık, limon, zerdeçal, berberis,şahtere, kök boya, lavanta, melissa, nane, kantaron, zeytinyağı, ısırganotu, arslandişi, siyah turp, biberiye, çöğen, adaçayı, altınbaşotu ve susi.

Karaciğeri Koruyan Bitkiler
Enginar, pancar, kangal dikeni.

Bağırsak Kurtlarına Karşı Bitkiler
Pelin(askaris), sarmısak( askaris kıl kurdu), andız kökü, reyhan, bergamaotu, papatya, tarçın, kimyon, havuç (kıl kurdu), lahana, salatalık tohumu(tenya), kabak çekirdeği (tenya), kuşburnu okaliptüs(askaris), eğreltiotu( tenya), jentiyan(kıl kurdu ), nar kabuğu( tenya, askaris), ceviz( tenya), semizotu(askaris, kıl kurdu), çöğen, solucan otu ve kekik.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Cilt sağlığın aynasıdır. Cildin içerden ve dışarıdan korunması gerekir. İçerden karaciğer ve böbrekler kanı temizleyerek cildin korunmasını sağlarlar. Ayrıca barsakların da muntazam boşaltılması gerekir ve böylece kanın zehirlenmesi önlenmiş olur.

Karaciğere Etkili Bitkiler

Sağlığımızda karaciğerin rolü büyüktür, onu çalıştıran ve güçlendiren bitkiler şunlardır.
Enginar yap., yap. Hindibağı, arslandişi, dılvarotu, ayrık, siyah turp, kırlangıç otu, limon, altınbaşotu, şahtere, ısırgan otu.

Böbrekleri Çalıştıran Bitkiler
Kandaki üre, ürik asit, tuz gibi zararlı maddeleri böbrekler dışarı atar. Bunun için böbrekleri normal çalışmaya zorlayan aşağıdaki bitkilerden yararlanılır.
Enginar yap., yab. Hindibağı, arslandişi, dulvarotu, ayrık, ısırgan yaprağı, akkuş yaprağı, ardıç tohumu, çöğen, frenk üzüm yap., lavantin ve altınbaşotu.

Pankreas Bezesini Çalıştıran Bitkiler
Sarımsak, dulvarotu, havuç, ardıç tohumu, böğürtlen yap., mersin yap., ceviz yap., soğan ve adaçayı.

Cild İçin Antiseptik Bitkiler
Bunlar kandaki ve ciltteki mikropları temizler.
Sarmısak, tatlı badem,dulvarotu, akkuş yap., papatya, kırlangıç otu, ardıç tohumu, lavanta, melissa, nane, kantaron, böğürtlen kökü, mersin yap., ceviz yap., soğan, sinir otu, gül esansı, adaçayı, susi ve kekik.

Alerji Giderici Bitkiler
Frenk üzümü yap. Kayın, sinir otu ve kara turp.

Ciltteki Virus Hastalıklarına Karşı Etkili Bitkiler
Şimşir yap., kırlangıç otu, selvi kozalağı, mercan köşk, melissa, nane, lavantin, çöğen, adaçayı, susi, kekik.

Ağrı Kesici Bitkiler(İçten- Dışa)
Lavantin, melissa, kantaron, romarin, adaçayı, kekik ve papatya.

Mantar Hastalıklarına Etkili Bitkiler
Sarmısak, dulvarotu, papatya, pazı, ayrık, kök boya, lavantin, nane, ceviz yap., soğan, çuha çiçeği, susi ve kekik.

Kaşıntılara Karşı Bitkiler
Papatya(dıştan), limon (dıştan), nane ve çöğen (dıştan)

Yara İyi Edici Bitkiler
Tatlı badem, akkuş yap., frenküzümü yap., lahana, salatalık, ardıç, lavantin, arapsaçı, kantaron, sinir otu, romarin, adaçayı ve susi.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
İltihap Giderici Bitkiler
Papatya, dişbudak, leylak(dıştan), ebegümeci,soyuz ve mürver.

Ağrı Kesici Bitkiler
Okaliptus, dibudak, lavanta, çuha çiçeği, biberiye, mürver ve söğüt.

İdrar Söktürücü ve Romatizmayı Önleyen Bitkiler
Sarmısak,enginar, akhuş, funda, frenk üzümü,yabani hindiba, ayrık, limon, selvi, çilek kökü, ardıç toh., lavanta, soğan, karaağaç, ısırgan, arslandişi, elma kabuğu, at kuyruğu, çuha çiçeği, siyah turp, çöğen, mürver ve ayı üzümü.

Ürik Asit ve Üre Düşüren Bitkiler
Sarmısak, fener çiçeği, enginar,dulvarotu, akhuş, funda, şimşir, frenk üzümü, yabani hindiba, köpek üzümü, çilek kökü, dikenli mersin kökü, dişbudak, ardıç tohumu, taze fasülye, mısır püskülü, ısırgan otu, maydanoz kökü, elma kabuğu, biberiye ve altınbaş otu.

Kanı Temizleyen ve Romatizmayı Düşüren Bitkiler
Sarmısak, şimşir, köpek üzümü, şahtere, yabani menekşe.

Mineral Sağlayanlar
Buğday çimi, kereviz, at kuyruğu, enginar ve arslandişi.

Karaciğeri Çalıştırarak Romatizmaya Etkili Bitkiler
Enginar, dişbudak, şimşir, frenk üzümü, kereviz, yabani hindiba, ayrık, şahtere, ısırgan otu, arslandişi, siyah turp, biberiye ve altınbaşotu.

Dıştan Kullanılan Bitkiler
Papatya, lahana, lapa, ardıç toh., zencefil, defne, duvar sarmaşığı, leylak, mercan köşk, çuha çiçeği, biberiye, adaçayı ve kekik.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Ahududu (Rubus Idaeus)
H. Kemal ÇAĞIN

Ahududu.jpg


EFSANEYE göre, Tanrılar Tanrısı Zeus’un yaşadığı Olimpos Dağı’nda yetişen bu bitki ağaç çileği olarak da adlandırılır. Gülgiller (Rosaceae) familyasından hoş kokulu meyveler veren dikenli bir çalı bitkisidir. Boyu iki metreye kadar ulaşabilen bu bitkinin çiçekleri beyaz, yapraklarının alt yüzleri tüylüdür. Böğürtlene benzeyen meyveleri olgunlaşınca kızarır. Türkiye’de özellikle Karadeniz bölgesi’nde ve Bursa’da yabani olarak yetişen ahududu, İngiltere ve Amerika’da yaygın biçimde üretilmektedir. Ahududu, C vitamini, demir ve organik asitler içeren meyveleri özellikle şeker hastalarına, mide ekşimesinden yakınanlara, romatizmaya, peklik çekenlere ve idrarında albümin bulunanlara öneriliyor.Karaciğer dostu olan ahududu, anjinde, bronşitte, idrar yolları hastalıklarında ve ağız iltihaplarında da kullanılan bir şifa bitkisidir. Yaprakları da çiçekleri gibi şifa için kullanılan ahududunun doğadan yaprak ve çiçeklerini açmalarına az bir zaman kala toplanması öneriliyor. (Ahududunun, yol kenarlarında egzos dumanına maruz kalan bölgelerden toplanmaması gerekiyor.)Ahududu 500-600 metre yükseklikte başlayan ormanlarda, örneğin Bursa Keşiş Dağı-Uludağ’da bolca bulunuyor. Yarım avuç taze ya da kurutulmuş çiçeğin bir litre suyun içinde demlenmesiyle hazırlanan ahududu çayı, günde 3-4 fincan içilebilir.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
1.jpg


Zencefil öyle bir bitki ki yumurtalık kanserinden, bulantıya kadar birçok derde şifa...
İşte zencefilin kanıtlanmış etki ve faydaları :


Ameliyat sonrası görülen bulantı ve kusmalara iyi geliyor
Kemoterapide; mide bulantılarının azalmasında çok etkili.
Deniz ve taşıt tutmasında ortaya çıkan bulantı ve kusmalara
Hamileliğe bağlı bulantı ve kusmalarda da etkili.
Diabette kan şekerinin dengede tutulmasında etkili.
Zayıflama tedavisinde etkili. Zayıflama tedavisinde kan şekerini dengede tutmakta olan etkisinden dolayı tok tutucu ve metabolizmanın yavaşlamasını engelleyici etkisi ile rahat kilo verimini sağlıyor.
Üst solunum yolu enfeksiyonlarında ve soğuk algınlığında kullanılıyor.
Kolestrolü düşürücü ve kanın pıhtılaşmasını engelleyici etkisi var.
Beynin çalışması ve gücü üzerine de etkili.
Kan şekerinin dengede tutmaktaki etkisi ile kanda beynin enerji kaynağı olan glikoz yani kan şekeri sürekli kullanılabilir olduğundan pozitif etkisi var.
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
[FONT=&quot]PELİN OTU





[FONT=&quot]Latince ismi : Artemisia absinthum[/FONT]

Bilimsel sınıflandırma

Alem:
Plantae
Bölüm:
Magnoliophyta
Sınıf:
Magnoliopsida
Takım:
Asterales
Familya:
Asteraceae
Cins:
Artemisia
Tür:
A. absinthium
Pelin otu (Artemisia absinthium), Asteraceae familyasından Anadolu'da doğal olarak bulunun bir bitki türü. 120 cm'ye kadar uzayabilen bu bitki grimsi ya da beyazımsı yeşil renkli, parçalı yapraklıdır. Itırlı bir bitkidir. Hekimlikle kullanılır. Genellikle akdeniz bölgesinde yetişir. Sarı çiçekleri vardır

Pelin Otu (Artemisia Absintium): Acı lezzetiyle iştah açıcıdır. Kuvvet verici, bağırsak gazlarını giderici flavon glikozitleri ile idrar söktürücü ayrıca ateş düşürücüdür. Pelin otu tembel ve mide suyu azlığı ile seyreden gastritli midelerde mide tonosunu ve salgılarını arttırarak faydalı olur. Sindirimi zor olan besinlerin hazmını kolaylaştırır. Safra kesesi çalışması ve safra yapımını arttırır. Tonik etkisiyle kan dolaşımını artırdığından vücuda zindelik verir. Bu sebeple ameliyat ve hastalıkların nekahat devirlerinde ve gripte direnci arttırmak için verilir. Haricen vücuda sürülürse haşereleri uzaklaştırır. Yine aynı amaçla giysi aralarına ve evde çeşitli yerlere konulabilir.
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu Avrupa olan; ülkemizde Kuzey, İç ve Güney Anadolu'da yabani olarak yetişen çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. 120 cm'ye kadar boylanabilen pelinin, ince tüylerle kaplı gövdesi kokulu, kabarık çizgili ve gri-yeşil renklidir. Çok ince tüylerle kaplı grimsi ya da beyazımsı yeşil, altı gri renkli ve kokulu olan yaprakları çok parçalı ve almaşık dizilidir. Temmuz-ağustos aylarında açan açık sarı küçük çiçekleri salkımlar oluşturur. Silindirik yapılı yassı, küçük ve gri renkli meyvelerinin içinde kahverengimsi gri minik tohumları bulunur. Pelin döktüğü tohumlarıyla çoğalır ya da sonbaharda alınan gövde kalemleriyle çoğaltılır.
Pelinin küçük yapraklı dalları özel kokulu ve çok acı lezzetlidir. Uçucu yağ, absintin gibi acı maddeler, flavon ve pineni içerir. Eskiden bazı içkilere acı çeşni vermesi için katılırken 1908 yılından beri bu şekilde kullanımı yasaklanmıştır.
Pelin, geçmiş yıllarda kurt düşürücü, adet söktürücü ve çocuk düşürücü etkilerinden yararlanılmak üzere yüksek dozlarda kullanılırdı. Ancak, yapılan dikkatli analizler, bitkinin zehirleyici ve sinir sistemini yıkıma uğratıcı etkilerini saptadığından, bitkinin bu amaçlarla kullanımı da terk edilmiştir.
Tıbbi Etkileri ve Kullanımı
Günümüzde pelinin tıbbi etkileri aşağıda verilen yöntemle yararlı hale getirilmektedir:

• Bitkinin, içerdiği acı maddeler nedeniyle bedeni uyarıcı, iştah açıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı etkileri vardır. Sindirim salgılarının nitelik ve nicelik yönünden yetersiz kaldığı durumlarda kullanılır.
• Yüksek ateş ve enfeksiyon durumlarında güçlü bir iyileştiricidir.
• Bedeni güçlendirici tonik etkisi vardır.
• İdrar söktürücüdür.

Bu durumlar için, pelinin yaprakları ve çiçek açmış salkımları, çiçekleri solduğu dönem olan yaz ortası ve sonbahar başı arasında toplanıp gölgelik ve havadar yerde kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı kuru karışım üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilmeye bırakılır. Böylece hazırlanan infüzyon, günde iki-üç kez birer bardak olarak içilebilir.
Tanımı
Kökeni ve Yayılışı : Pelinin geniş bir yayılma alanı vardır. Orjinali Avrupa'da Akdeniz bölgesinden İskandinav ülkelerine kadar yayılır. Aynı zamanda Kamboçya'dan ön Hindistan'a oradan Sibirya'ya aynı şekilde Orta ve Kuzey Amerika'da Meksika'dan Alaskaya'ya kadar yayılmıştır.
Botanik Özellikleri : Pelin çok sık rastlanılan yabani olarak yetiştiğinde çalı tipinde bir bitkidir. Parmak kalınlığında dallanmış açık kahverengi kökler derinlere gider. Çok fazla dallanmış köşeli sap 200 cm kadar boylanabilir. Pamuksu tüylerle kaplıdır.

Esas yapraklar 5-10 cm uzunlukta, kenarları hafif kıvrık, üst yüzü ekseriye koyu yeşil ve çıplak, alt yüzü beyaz lifli tüylüdür. Rozet yapraklar kısa saplı, palmatififtir. Ayrıca 1-2 çift küçük yan yapraklar vardır. En alttaki yapraklar çifttir. Orta ve üst yapraklar ise lifli ve palmatififtir. Bunlar rozet yapraklardan daha küçüktür.

Kapitilum uzunumsu yumurta şeklinde ve gri tüylüdür. Çiçek rengi sarı ve sarımsı kahverengidir. Kenar çiçekler tamamen dişidir.
Uzunumsu meyvenin alt kısmı sivri, 1.5-2 cm uzunluktadır.
Kültürü
İklim ve Toprak İstekleri : Hemen her kültür toprağında özellikle besin maddelerince zengin yerlerde yetişir. Kaliteli drog kireçce zengin yerlerden elde edilir. Özellikle iklim yönünden müşkülpesent değildir.
Tohumluk : Ortalama tane ağırlığı gücünün % 75 olması gerekir. Çimlenme 10 gün sonra tamamlanır. Çimlendirme sıcaklığı 20 oC'dir. 5. yıl sonunda çimlenme gücü % 67-78 kaybolur.
Yetiştirme Tekniği : Ön bitki için özel bir isteği yoktur. Üretim vegetatif veya generatif organlarla yapılır. Yastık ve kasalara ekilen 20-50 gr tohumluk 1 da yer için yeterlidir. Direkt tarlaya ekimde 1 dekar yer için 800-1000 gr tohum yeterlidir. Sıra arası 50 cm. olmalıdır. Çelik üretiminde dikim 50x35 cm aralıkla yapılır.
Hasat : Drog herba için hasat çiçeklenme devresinde yapılır. Genellikle sapların ortasından yukarı kısım kullanılır, alt kısım yapraklar fazla değerli değildir. Aynı şekilde kaba yapraklarda uzaklaştırılır. Baharat olarak yalnız henüz çiçeklerin tomurcuk olan salkım kısmı kullanılır. Baharat kısmında yaprakların bulunmaması gerekir. Tohum hasadı için meyvelerin olgunluğunun iyi saptanması lazımdır. Zira kolaylıkla dökülme söz konusudur. Bu hem tohum kaybına hem de orada yabani ot olarak sorun yaratmaya neden olur. kök hasadı Sonbaharda yapılmaktadır.
Kurutma : Kurutma tabii veya suni olarak yapılır.
Verim : Birinci yıl yeşil herba verimi genellikle çok azdır. İkinci yıl oldukça yüksek verim alınır. Drog herba miktarı 300-500 kg/da arasında değişir. Plantaj 4-5 yıl kullanılabilir. Tohum verimi çok varyasyon göstermektedir. Miktar 10-72 kg/da arasında değişir.
Hastalık ve Zararlıları : En fazla zarar, Lygen lucorum yapmaktadır. Moligethen spac. zararı sebep olmaktadır.
Tüketimi
Kullanılan Bitki Kısmı : Radix Artemisia, Herba Artemisia
Etken Maddesi : Bitki % 0.003-0.2 arasında uçucu yağ içermektedir. Uçucu yağın en önemli kısmını cineol oluşturmaktadır. Bunun yanında Thujon, pinen gibi maddeler de vardır.
Kullanımı : Çiçekli dalları kuvvet verici, uyarıcı olarak infüzyon veya hulasa halinde kullanılır.
[/FONT]
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
[FONT=&quot]ZERDEÇAL





[FONT=&quot]Latince ismi : Curcuma longa[/FONT]

zerdecal3.jpg

Zerdeçal, zencefil familyasından lifli bir bitki olan Curcuma longa bitkisinin kökünden elde edilmektedir. Kaynatıldıktan ya da buharda bekletildikten sonra sonra kurutulur ve ufalanır. Başta Hindistan olmak üzere Çin ve Endonezya'da da yetiştirilmektedir. Hafif bir aroması ve zencefile benzer, keskin bir tadı vardır. Köri sosu yapımında kullanılan bir baharattır. Özellikle Hint mutfağında ve Güney Asya yemeklerinde kullanılır. Ayrıca hardal yapımında da kullanılmaktadır. Serin, kuru ve karanlık yerlerde saklanmalıdır. Parlak sarı rengiyle zerdeçal, M.Ö. 600'lü yıllardan bu yana boya, ilaç ve baharat olarak kullanılmaktadır. Marko Polo zerdeçalı “safranın yerini tutan ama safran olmayan bir sebze” olarak tanımlamıştır. Endonezyalılar bu baharatı düğün törenlerinde vücutlarının bazı bölümlerini boyamak için kullanırlardı. Zerdeçal ayrıca Asya'da mide ve karaciğer rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılmıştır.
Nerelerde kullanılabilir?
Fümeler, turşular, zerde ve bazı keklerde kullanılır. Yumurtalı yemeklerde de kullanılmaktadır. Çorbalara ilave edilir ve safranın kullanıldığı her yerde kullanılabilir. Bir miktar margarini erittikten sonra içine zerdeçal ekleyerek sebzeler, makarna ve patatesin üzerine dökerek bir sos elde edebilirsiniz
Zerdeçal: Bilimselliği çok araştırılmış bir halk ilacı
Bir halk ilacı ve baharat olarak bildiğimiz zerdeçal aslında birçok hastalığın önlenmesinde ve hatta tedavisinde önemli roller oynar. Güney Asyalıların çok tükettiği zerdeçal ile ilgili binlerce araştırma yapılmıştır. Fakat ucuz olması nedeni ile ilaç sanayinin gözdeleri arasında değildir. Zerdeçal ile ilgili bu yazıyı ilginç bulacağınızı düşünüyoruz
Zerdeçal nedir?
Zerdeçal (zerdeçöp , zerdeçal , safran kökü, sarıboya, zerdeçav, hint safranı, CURCUMA LONGA L., Zingiberaceae) polifenolik bir bileşiktir(4).
Zerdeçal sarı çiçekli, büyük yapraklı ve rizomlu çok yıllk otsu bir bitkidir. Başta Pakistan, Hindistan, Çin ve Bangladeş olmak üzere Asya’nın tropik bölgelerde yetişir. Bitkinin toprak altındaki ana rizomları yumurta veya armut seklindedir. Yan rizomları ise parmak şeklindedir. Rizomların üst yüzü sarımsı, iç yüzü ise sarı renklidir. Acımsı bir tadı vardır.
Piyasada parmak şeklinde (rizom) ve toz şeklinde bulunur. İçinde onlarca madde bulunur. Fakat aktif maddesi kurkumindir. Zerdeçal tozunun yaklaşık 1:30- 1:100 kadarı curcumindir. 1 silme tatlı kaşığı zerdeçal 3 gramdır; ortalama 30-90 mg curcumin içerir.
200 mg/gün’lük dozlarda (yaklaşık 2-4 silme tatlı kaşığı toz) zerdeçalın antienflamatuvar, antikanserojen ve antiaterojenik olduğu gösterilmiştir. Bilinen bir yan etkisi yoktur.
Zerdeçal ipek kumaşlar ve ince derilerin boyanmasında ve kına yakmada da renklendirici olarak kullanılmaktadır
Zerdeçalın içindeki maddeler
» 1,8-CINEOLE (kgv) 30-720 ppm
» 2-BORNANOL (bt)
» 2-HYDROXY-METHYL-ANTHRAQUINONE (kgv)
» 4-HYDROXY-CINNAMOYL-(FERULOYL)-METHANE (kgv) 180 ppm
» ALPHA-ATLANTONE (kgv)
» ALPHA-PINENE (ey) 5,300 ppm
» ALPHA-TERPINEOL (kgv)
» AR-TURMERONE (kgv) 5,800 ppm
» ARABINOSE (kgv) 10,000 ppm
» ASCORBIC-ACID (kgv) 0-293 ppm
» ASH (kgv) 9,000-148,000 ppm
» AZULENE (kgv)
» BAKIR (kgv) 6-17 ppm
» BETA-CAROTENE (kgv)
» BETA-PINENE (ey) 2,700 ppm
» BETA-SESQUIPHELLANDRENE (kgv)
» BIS-(PARA-HYDROXY-CINNAMOYL)-METHANE (kgv) 1,360 ppm
» BIS-DESMETHOXYCURCUMIN (kgv) 67-27,000 ppm
» BISABOLENE (Kök)
» BORNEOL (kgv)
» BORON (Kök) 1-6 ppm
» CAFFEIC-ACID (kgv) 5 ppm
» CAPRYLIC-ACID (kgv)
» CARBOHYDRATES (kgv) 79,000-829,000 ppm
» CARYOPHYLLENE (ey)
» ÇİNKO (kgv) 22 ppm
» CINEOLE (ey) 29,200 ppm
» CINNAMIC-ACID (kgv)
» COBALT (kgv) 1 ppm
» CUMINYL-ALCOHOL (kgv)
» CURCUMENE (ey) 121,700 ppm
» CURCUMENOL (ey) 21,300 ppm
» CURCUMIN (kgv) 9-38,888 ppm
» CURDIONE (ey) 11,900 ppm
» CURLONE (kgv) 120 ppm
» CURZERENONE (kgv)
» CURZERENONE-C (ey) 20,400 ppm
» CYCLO-ISOPRENEMYRCENE (kgv) 8,500-29,750 ppm
» D-ALPHA-PHELLANDRENE (kgv) 30-720 ppm
» D-CAMPHENE (kgv) 480 ppm
» D-CAMPHOR (kgv) 30-1,500 ppm
» D-SABINENE (kgv) 20-432 ppm
» DEHYDROTURMERONE (kgv)
» DEMİR (kgv) 121-467 ppm
» DESMETHOXYCURCUMIN (kgv) 500-11,100 ppm
» DI-P-COUMAROYL-METHANE (kgv)
» DICINNAMOYLMETHANE (kgv)
» DIDESMETHOXYCURCUMIN (kgv)
» DIDESMETHOXYCURCUMIN (kgv)
» DIFERULOYL-» METHANE (kgv)
» DIHYDROCURCUMIN (kgv) 57 ppm
» EO (kgv) 3,000-72,000 ppm
» EUGENOL (ey) 2,100 ppm
» FERULOYL-P-COUMAROYL-METHANE (kgv)
FOSFOR (kgv) 640-6,307 ppm
» FRUCTOSE (kgv) 120,000 ppm
» GAMMA-ATLANTONE (kgv)
» GLUCOSE (kgv) 280,000 ppm
» GUAIACOL (kgv)
» ISOBORNEOL (kgv) (ey) 200 ppm
» KROM (kgv) 6 ppm
» KALSİYUM(kgv) 270-2,898 ppm
» L-ALPHA-CURCUMENE (kgv) 18,000 ppm
» L-BETA-CURCUMENE (kgv) 18,000 ppm
» LIMONENE (ey) 2,300 ppm
» LİF(kgv) 9,000-84,000 ppm
» LINALOL (ey) 1,600 ppm
» MANGANESE (kgv) 33-78 ppm
» MONODESMETHOXYCURCUMIN (kgv)
» NIACIN (kgv) 5-62 ppm
» NICKEL (kgv) 3.8 ppm
» O-COUMARIC-ACID (yp)
» P-COUMARIC-ACID (kgv) 345 ppm
» P-CYMENE (kgv)
» P-METHOXYCINNAMIC-ACID (kgv) 360 ppm
» P-TOLYMETHYLCARBINOL (kgv) 500-1,750 ppm
» POTASSIUM (kgv) 4,870-41,271 ppm
» PROTEIN (kgv) 12,000-306,000 ppm
» PROTOCATECHUIC-ACID (yp)
» RESIN (kgv)
» RIBOFLAVIN (kgv) 0-12 ppm
» SODYUM (kgv) 30-4,290 ppm
» SU (kgv) 133,000 ppm
» SYRINGIC-ACID (yp)
» TERPINENE (ey) 27,200 ppm
» TERPINEOL (ey) 500 ppm
» THIAMIN (kgv) 0-8 ppm
» TURMERONE (kgv) 1,800-43,200 ppm
» UKONAN-A (kgv) 33-6,600 ppm
» UKONAN-B (kgv) 47 ppm
» UKONAN-C (kgv) 52 ppm
» UKONAN-D (kgv)
» VANILLIC-ACID (yp)
» YAĞ (kgv) 18,000-153,000 ppm
» ZINGIBERENE (kgv) 750-18,000 ppm
Çeşitli hastalıklarda zerdeçal
Antiioksidan/zerdeçal
Zerdeçal en etkin ve en yaygın kullanılan antioksidanlardan biridir(2-6).
Zerdeçal/enflamasyon
Yapılan araştırmalar zerdeçalın lökotirien, prostaglandin, tumor nekroze edici faktör ve interlökin-12 gibi iltihap oluşturan kimyasal maddelerin ortaya çıkışını geciktirip hafiflettiğini göstermiştir(7,8).
Solunum yolu enfeksiyonları/zerdeçal
Zerdeçal antienflamatuar ve antioksidan etkileri ile solunum yolu enfeksiyonlarınada (üst solunum yolu enfeksiyonu, astım, bronşit, sinüzit) yaygın olarak kullanılan bir halk ilacıdır.
Zerdeçal/kanser
Zerdeçalın aktif maddesi curcumin hem kanserin korunmasını sağlar hem de bazı kanserlerde tedavi edici olarak kullanılmıştır Tümör hücrelerinin üremesini engeller ve toksik yan ürünlerini azaltır (9-14).
Zerdaçal/Alzheimer
Zerdeçal antioksidan ve antienflamatuar etkileri ile Alzheimer hastalığına gidişi engellemektedir. Zerdeçalın beta-amiloid plaklarının gelişimini yavaşlattığı da gösterilmiştir (15-17).
Diğer hastalıklar
Zerdeçalın başta mültipl skleroz (18,19), katarakt oluşumu (20), karaciğer hasarı (21), enfarktüs(22) ve felç (23) olmak üzere çeşitli hastalıklar üzerine olumlu etkileri olduğuna ilişkin çok sayıda çalışma vardır

[/FONT]
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
[FONT=&quot]ÜZERLİK OTU





[FONT=&quot]Latince ismi : Peganum harmala[/FONT]

Üzerlik otu: (Syrische / Steppenraute / Hermale / Harmel / Harmal / Peganum harmala / Nazarotu / Peganum / African rue) Mayıs-Ağustos ayları arasında yeşilimsi-beyaz renkli çiçekler açan, 30-50 cm boyunda, çok yıllık otsu bir step bitkisi. Daha çok kumluk ve taşlık yerlerde, mezarlıklarda görülür. Gövdeleri yatık ve otsudur. Yapraklar çok parçalıdır. Çiçekler uzun saplı ve tek tek bulunur. Meyveleri çok tohumlu, toparlak şekilde bir kapsüldür. Tohumları kırmızımsı kahverengidir.
Türkiye’de yetiştiği yerler: Orta Anadolu.
Kullanıldığı yerler: Çoğunlukla tohumları kullanılır. Tohumlarında hamin, harmalin, peganin gibi alkaloitler vardır. Kurt düşürücü ve narkotiktir. Halk arasında egzama, basura karşı ve tütsü olarak kullanılır.
Baş ağrılarına üzerlik otu
Çok çeşitli sebeplerden dolayı ortaya çıkan baş ağrıları, bu nedenlere etkili olan şifalı bitkilerle tedavi edilebiliyor. Ancak, ısrarlı ağrılarda mutlaka doktora görünmelisiniz.
BEL AĞRILARINI DA DİNDİRİYOR
Halk arasında nazar otu olarak da bilinen üzerlik otunun kök ve tohumlarından faydalanılıyor. Harmalin, harmin, harbamol ve peganin içeriyor. Bağırsak parazitlerini düşürücü, terletici ve adet söktürücü etkisi bulunuyor. Sinir sistemini rahatlatıcı olarak da kullanılabiliyor. Bu ottan elde edilen öz, ateş düşürücü özellik taşıyor. Bel ve baş ağrılarını dindiriyor, gözleri kuvvetlendiriyor, kalp çarpıntısını önlüyor, sinirleri teskin ederek, histeriye iyi geliyor. Nefes yolları hastalıklarına karşı da etkili olan üzerlik otu çayı, kan pıhtılaşması, damar tıkanması durumlarda da etkili oluyor. Ayrıca bayılma, sersemleme, yorgunluk ve halsizlik ile adale zafiyetine iyi geliyor.
UZERLİK(Peganum harmala)
· Ruhsal sıkıntıları; Histeriyi giderir. Karın ağrısını geçirir.
· İdrar söktürür, Böbrek ye mesane ağrısını hafifletir.
· Cinsel gücü artırır .Hanımlarda hamileliği kolaylaştırır.
· Regl söktürür,
· Hemoroide etkilidir,
· Kalp çarpıntısı ve Nefes darlığına iyi gelir.
Üzerlik (nazar otu) : Sedef otu giller familyasından; Afrika, Asya ve Amerika'nın sıcak bölgelerinde yetişen, tek tek beyaz çiçekli, çok dallı bir bitkidir. 35 cm kadar boyunda, çok yıllık, otsu bir step bitkisidir. Çiçekleri yeşilimsi beyaz renktedir. Meyvesi basık küre şeklinde bir kapsüldür.
Tohumlarının içeriğinde harmalin, harmin, harmalol, peganin adlı glikozitler ve kırmızı boya maddesi vardır.
Faydası : Sinir sistemini uyarır Balgam söktürür. Mide ve kulunç ağrılarında faydalıdır. Sulu egzamada şikayetleri giderir.
[/FONT]
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
[FONT=&quot]REZENE





[FONT=&quot]Latince ismi : Foeniculum vulgare[/FONT]


Bilimsel sınıflandırma

Alem: Plantae Sınıf: Apiales Alt takım: Rosales Familya: Apiaceae - Maydanozgiller Cins: ''''Foeniculum''''
Rezene (Foeniculum vulgare), Apiaceae (Maydanozgiller) familyasından iki metreye kadar boylanan iki yıllık kokulu otsu bitki
Yaprakları saplı ve tüysüzdür. Bitkinin gövdeleri dik, içleri boş silindir şeklinde ve tüysüzdür. Çiçekler uzun saplı ve bileşik şemsiye durumundadırlar. Meyveleri silindir şeklinde tüysüz ve yeşilimsi esmer renktedir. Tohumları protein ve yağ bakımından zengin bir besi dokuya sahiptir. Daha çok kayalık ve kurak yerlerde yetişir
Rezene (Foeniculum vulgare)
İngl. Fennelfruit – Alm. Fenchel – Fr. Fruit de fenovil
Yöresel adları : Arapsaçı, İrziyan, Raziyane, Mayana
Drog adı :Foeniculi fructus /meyve(tohum)
Tentür : Foeniculum Ø(başlangıç tentürü), D1-D2
Eterli uçucu yağ : Foeniculi aetheroleum
Bitki özelliği :Rezene bir kültür bitkisidir,doğada aranmaz.
Bileşim: Ortalama %8 civarında eterli uçucu yağ(%80 Anethol, Fenchon ve Methylchavicol), flavonlar, Bergaptan ve Storiniçerikli cumarinler.
Etkileri: Gaz söktürücü, kramp çözücü,uyarıcı, anne sütünü arttırıcı, balgam söktürücü,sindirim problemleri, mide krampları.
Kullanım alanları: Rezene, öksürükte balgam söktürücü, özellikle bebekleri ve küçük çocukları yatıştırıcı ve mide şişkinliklerini giderici olarak geliştirilmiş pek çok ilaçta etken madde olarak kullanılır. Kullanımı kolay olduğu için, sindirim sorunu olan bebeklere ve küçük çocuklara rahatlıkla verilebilir.Rezene, sindirim sistemi kramplarını çözücü etkiye de sahiptir. Anne sütünü arttırır. Bebek mamalarına rezene çayı karıştırıldığında, gaz sancıları yaşanmaz. Sindirim sorunlarından kaynaklanan baş ağrılarını da dindirir. Kısaca ve genellikle, sindirim problemleri, şişkinlik, iştahsızlık, balgamlanma, adet görme zorlukları, göz kapağı iltihabı ve sinirlilik hallerine karşı başarıyla kullanılabilir.
Bitki çayının özellikle öksürüğe ve akciğer hastalıklarına, boğmaca ve astım kramplarına karşı kullanılmasında büyük yarar vardır. Migrene karşı da denenmelidir. Bazı migren türlerinin kaynağı mide rahatsızlıkları olabilir.Rezene mideyi rahatlattığına göre, migren ağrısını da azaltabilir veya geçirebilir. Yorgun,iltihaplı veya iyi göremeyen gözler rezene çayı ile günde 2-3kere yıkanabilir veya bitki buğusuna tutulabilir.
Kullanım biçimleri: Rezene çayı: 1-2 tatlı kaşığı rezene tohumu havanda hafifçe ezilir, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.
İştah açıcı olarak yemeklerden yarım saat önce, sindirimi uyarmak veşişkinliği gidermek için yemekten sonra,tatlandırılmadan içilir.
Öksürük ve akciğer hastalıklarına karşı, günde 3-4bardak taze demlenmiş sıcak çay biraz balla tatlandırılarak yudumlanır. Şeker hastaları tatlandırmaz.
Göz banyoları için de bu çay kullanılır.
Karışım:Rezene-anason-frenk kimyonu eşit oranda karıştırıldığında, hem daha etkili, hem de daha lezzetli bir çay hazırlanabilir. Demleme biçimi aynı rezene çayı gibidir.
Buğu tedavisi: 1-2 yemek kaşığı dolusu rezene tohumu havanda hafifçe ezilir, yarım veya bir litre kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, büyük bir havluyla kafa örtülür ve gözler 5-10dakika boyunca etkilenmeye bırakılır. Rezene banyo kabına çok yaklaşılmamalı, buhar banyosundan sonra hemen serin havaya çıkılmamalıdır. Bu banyo suyu ısıtılarak iki kere daha kullanılabilir.
Tentür kullanımı:Foeniculum Ø, D1 veya D2 seyreltileri, iştahsızlık,şişkinlik, öksürük astım ve anne sütünü arttırma gibi durumlarda etkilidir. Günde pek çok kere, 10-15 damla, yarım yemek kaşığı ılık suya eklenerek alınır.
Göz tedavisinde, de kullanılabilir. Yarım bardak ılık suya 40-50damla tentür eklenir, göz banyosu veya kompres biçiminde kullanılır.
Eterli uçucu yağ: Kesme şekere 2-3 damla emdirilerek veya yarım bardak ılık suya 8-10 damla damlatılarak, ses kısıklığına ve boğaz ağrısına karşı gargara biçiminde kullanılır. Gargaradan sonra tükürülür.
Uyarı: Çok ender olarak deri alerjileri görülebilir. Bilinen başkaca bir yan etkisi yoktur.
Tanımı
Kökeni ve Yayılışı : Çok eskiden beri özellikle Akdeniz ülkelerinde sebze ve salata olarak kullanılmakta idi. Kökeni Akdeniz Bölgesi ve Batı Asya olan rezene bugün değişik yollarla dünyanın birçok yerlerine yayılmıştır.
Botanik Özellikleri : Rezene tek veya çok yıllık bir bitkidir. Kalınlaşmış kazık bir köke sahiptir. Bu kökte özellikle ikinci yıl kuvvetli yan kökler oluşur. Kökler 1-2 m kadar derinliğe gidebilir. Sap 60-200 cm kadar yükselebilir. Kesiti yuvarlağa yakın bir şekildedir. Dallanma özellikle bitkinin üst kısmında olur.
yapraklarının parçaları iplik şeklindedir. Yapraklar bitkinin alt kısımlarında saplı, üst kısımlarında ise gövdeye oturmuş durumdadır. Renkleri koyu yeşilden mavi yeşile kadar değişir. Rezene de çiçekler oldukça küçüktür ve bu küçük çiçeklerin taç yaprakları sarı renklidir.


Meyve 4-10 cm uzunlukta, 2-4 mm genişlikte kahverengi-yeşil renktedir. Meyve birbirlerinden derin bir oyukla ayrılan iki parçadan oluşmuştur.

Kültürü
İklim ve Toprak İstekleri : Rezene verimli, derin kireçce zengin topraklar tercih eder. Ancak rutubetin çok fazla olmaması gerekir. Genellikle meyveler geç olgunlaştığından ılıman iklimlerde Sonbaharı uzun geçen bölgeleri tercih eder. Humuslu ve kumlu-tınlı topraklar da rezene için uygundur.
Tohumluk : Büyük tohumlu rezenelerde 1000 tane ağırlığı ortalama 6.6 g'dır. Ancak 1000 tane ağırlığında varyasyon çok büyük olup, bunun 3.8-8.7 g arasında değiştiği bildirilmektedir. Tohumluğun safiyeti % 90-100 arasında değişir. Ancak safiyetin % 95 ten aşağı olmaması istenir. Çimlenme gücü ise % 70 ten aşağıya düşmemelidir. Çimlenmede değişken sıcaklığın olması, ayrıca ışıklı ve akranlık devrelerin bulunması gerekir. Çimlenme genellikle 14 günde son bulur.
Yetiştirme Tekniği : Doğrudan doğruya tarlaya ekimi yapılabildiği gibi, çelik şeklinde üretilebilir. Koşullarımızda direkt tarlaya ekimde iyi bir bitki gelişimi sağlanmıştır. Sonbaharda tohumlar 60 cm sıra arası mesafesinde mibzerle ekilmiş ve tohumluk miktarı olarak 1 kg/da kullanılmıştır. Eğer rezene üretimi çelik şeklinde yapılacak ise bu takdirde İlkbaharda Mart, en geç Mayıs başına kadar 30 cm sıra arası mesafesinde tohumları 2.5-3 cm derinlikte ekmek gerekir. 0.4 kg tohumluk 100 m2 için yeterlidir. Buradan elde edilecek pençe 1 dekara kafi gelir. Pençe üretim sahasında yabancı otlara karşı gerektiğinde çapa yapmak gerekir. Yabancı otlarla herbicidlerle mücadele çimlenmeden önce Afalan, Alipur, Gesagard, çimlenmeden önce ve sonra ise Tenoran kullanılır. Ekim sonunda rezenenin toprak üstü kısmı biçilir bu kurutulup öğütüldükten sonra yem sanayiinde kullanılır. Toprakta kalan penceler sökülüp şeker pancarında olduğu gibi saklanır. Pençelerin üzerlerinin çok kalın örtülmesi gerekir. İlkbahara doğru mümkün olduğu kadar erken Şubat veya Mart aylarında örtü kısmı kaldırılır. Pençelerin uçlarından biraz kesilir. Dikilecek pençeler en azından parmak kalınlığında olmalıdır. Kışı soğuk olmayan yerlerde rezene pençeleri tarlada kalabilir. Burada da üzerlerinin hafif bir sap vs. ile örtülmesi önerilmektedir. Burada sorun tarladan pençelerin mümkün olduğu kadar erken sökülmesidir. Pençelerin dikimi genellikle 62.5 x 40 cm ara ile yapılır. Pençeler teker teker ancak zayıf pençeler ikişer ikişer dikilir.
Ekim Nöbeti : Ahır gübresi ile gübrelenmiş patatesten sonra rezene çok iyi yetişir. Ancak verimli topraklarda ve iyi gübrelenmiş durumda tahıl da iyi bir ön bitkidir. Pratikte şeker pancarından sonra rezene yetiştirilmesi önerilmez, zira toprakta çok azot birikir ise fazla miktarda vejetatif aksam gelişir. Böylece meyvelerin olgunlaşması gecikir. Rezene kendine dayanıklı değildir. Bu nedenle bir rezene ekili yere ikinci defa ancak 6-7 yıl sonra getirilmelidir. Rezenenin bıraktığı toprağı ise gübrelenmiş bir çapa bitkisi toprağı şeklinde değerlendirilmelidir. Ancak rezene hasadından sonra toprakta kalan anızın ürümesi geç olduğundan hemen hazırlanması güçtür. Bu nedenle rezeneden sonra ya geç ekilen kışlık tahıl veya yazlık tahıl gelmelidir.
Gübreleme : Genel olarak rezeneye ahır gübresi verilmesi önerilmez. Mineral gübre olarak 4-6 kg/da N, 4.5-7 kg/da P2O5 ve 8-10 kg K2O verilmesi öngörülmektedir.
Hasat : Rezene'de hasat çok sayıda meyvelerin büyüme olgunluğuna eriştiğinde yapılır. Bu tahıllarda sarı olum devresine eş değerdedir. Hasatta çeşitli yöntemler kullanılır. Bunlardan biri, rezenenin biçer bağlar ile biçilmesidir. Biçimden sonra demetler dik konularak kurutulur. Yeterince kuruduğunda tarlada harman makinası ile harmanı yapılır. Ancak tarlada yeterince kurutma olanağı bulunan yerlerde biçer döverlerde hasat etme imkanı vardır. Genellikle tam kurutma söz konusu değildir. Bu nedenle biçer döverle hasat yaptıktan sonra son kurutma gereklidir.
Verim : Koşullarımızda yapılan bir çalışmada tane veriminin 34-75 kg/da arasında değiştiği bulunmuştur.
Hastalık ve Zararlıları : Köklenmiş ayrıca ikinci yıl genç rezene bitkilerinde Othiorrhynchus ligustici önemli zarar yapmaktadır. Bununla mücadelede Gesarol önerilmektedir. Rezene'de köklere özellikle Tipula oleraeca zarar vermektedir.
Mantari yaprak zararlılarından plasmopara nivea, Corcospora foenicula ayrıca Ukomyces önemli zararlar vermektedirler. Özellikle saplarda Sclerotinia scherotiorum ve Phoma türleri zararlı olmaktadırlar. Sürgün uçlarında ise Lygus campestris kalmi'nin zararları büyüktür.
Tüketimi
Kullanılan Bitki Kısmı : Radix Foeniculi, Herba Foeniculi, Fructus Foeniculi
İçerdiği Maddeler : İyi bir rezene meyvesi % 3.5-6 uçucu yağ içerir. Koşullarımızda ortalama % 5.1 olarak saptanmıştır. Bileşimin en önemli meddesi Anethol'dur ve % 30-60 arsındadır. Bu anason ile aynı aromaya sahiptir. Ayrıca acı kafur'a benzer tat da bir madde daha vardır ki, buda fenchon'dur. bunun oranı uçucu yağda % 10-20 arasında değişir. Ayrıca Fosniculin ve methylchavicol bulunur. Meyve endospermi % 12-18 yağ, % 14-22 protein içerir. Genel olarak uçucu yağ oranı ile meyve uzunluğu arasında bir ilişki vardır.
Kullanılışı : Rezene eskiden beri göz kuvvetlendirici olarak kullanılmıştır. Bu gün halk arasında da midevi ve gaz söktürücü olarak kaynatarak içilir veya meyveleri kavrulur, dövülür ve balla karıştırılarak sabahları birer tatlı kaşığı alınarak kullanılır.
( Foeniculum vulgare Mill. )
Tıbbi
Fructus Foeniculi
Çince
Xiao hue xiang, Wooi heung, Hui xiang, Xiaohuixiang
İngilizce
Sweet cumin
Fransızca
Fenouil, Aneth doux
Almanca
Fenchel
İsrail dilinde
Shumar
Hintçe
Saunf, Moti saunf
Italyanca
Finocchio
Rusça
Sladkiy ukrop, Fenkhel, Aptechniy ukrop
İspanyolca
Hinojo
Turkçe
Rezene
Rezene / Foeniculum Vulgare
MAYDANOZGİLLER (Apiaceae) familyasından kokulu otsu bitki. Raziyene olarak da bilinir. Anayurdu Güney Avrupa ve Anadolu’dur. Hoş kokulu tohumları için ABD’de, İngiltere’de ve Avrupa’nın ılıman kesimlerinde tarımı yapılır.
Türkiye’de doğal olarak yetişmesine karşın ekimi yapılmaz. Rezene çoğunlukla bir metreye kadar boy atan çok yıllık bir bitkidir. İpliksi bir görünüm sergileyen ince parçalı yaprakları vardır. Küçük ve sarı renkli çiçekleri şemsiyemsi salkımlarda toplanmıştır. Yeşilimsi ya da sarımsı kahverengi tohumları silindir biçimli ve hafif kıvrıktır, sırtında da beş yatık çıkıntı bulunur. Bunlar her ne kadar tohuma benzerse de, aslında botanik bilimi bakımından tohum değil, meyve olarak kabul edilir.

Tarihte rezene
Rezene klasik Yunanca’da Marath (w)on adını alırken (Maratuwo biçiminde yazılır) bir zamanlar adını verdiği Attika Ovası’nda bolca yetişirdi. Burası M.Ö. 490’da, Yunan komutanı Miltiades’in Pers saldırısını geri püskürttüğü ve er Pheidippides’in (diğer adı Ariston) zafer müjdesiyle Marathon’dan Atina’ya 40 km’lik koşuyu gerçekleştirdiği ovadır. Marathon sözcüğünde aynı zamanda, insanoğlunun ateşi keşfedip, yemek pişirmeyi buluşunun kökenindeki söylence vardır. Çünkü Prometheus, tanrılardan çaldığı içten içe yanan bu paha biçilmez nimeti, dev bir rezenenin içinde getirir.
En eski kültür bitkilerinden biri olan Rezene, Romalılar tarafından da iyi değerlendirilmişti. “Bir gladyatörün güçlü ve haşin olmasını istiyorsanız, yemeklerine rezene katın. Eğer o savaşır ve yenilirse ölüsüne rezeneden çelenk takın.” Uzun ziyafetler döneminde Romalı savaşçılar sağlıklarını korumak, kadınları ise şişmanlığı önlemek için rezene yerlerdi. Çünkü tohumları gaz söktürücü olarak kullanılan ve genç sürgünleri ise sebze olarak yenen rezene, koku vermek amacıyla da şekerleme likör, pasta ve ilaçlarda kullanılırdı. Sonradan bu uçucu yağ-katı yağ, sabun ve parfüm sanayinde de kullanılmaya başlandı.

Kullanım alanları
Rezene halk arasında gaz söktürücü, mideyi ve gözü kuvvetlendirici olarak kullanılır. Süt artırıcı etkisi sayesinde annelerin severek kullandığı rezenenin yaprağı, yara iyi edici, kökü ise idrar çoğaltan bir işleve sahiptir. Uçucu yağ ve katı yağ çıkarıldıktan sonra kalan küspe, yüzde 22 kadar albümin ve değerli enzimler taşıdığından çiftlik hayvanları için iyi bir gıdadır. Rezene kökü, sap ve yaprakları aroma ve dayanıklılık sağladığından, turşuculukta geniş ölçekte kullanılır. Bu etkileri eski Mısır ve eski Mezopotamya’da da bilinirdi. Nitekim rezene, eski Mısır ve eski Mezopotamya’da “Materia Medica”larında kayıtlıydı. Anglosaksonlar ise şeytana karşı olan gücü nedeniyle rezeneyi dokuz yararlı ottan biri sayardı.
İmparator Şarl iyileştirici özelliklerinden ötürü 812 yılında rezenenin imparatorluk bahçesi için gerekli olduğunu söylemişti. Yine İngiltere Kralı II. Edward’ın doktoru olan Gaddesdenli John (1280 -1361) körlük tedavisinde, rezene ve maydanoz şarabı kullanılabileceğini gösterdi.
Yemek kültürleri içinde, rezene tohumları soslar, balık yemekleri ve ekmekte kullanılırken yeni sürgünleri kış salatalarında değerlendirilirdi. Özellikle Hint yemeklerinin sonunda rezene içeren bir çay, ağır besinlerin sindirimine yardımcı olduğundan tercih edilirken, Floransa’da kökü, çiğ olarak dilinip ya da rendelenerek salata ve sandviçlere konurdu. Bileşimindeki uçucu ve katı yağların yanı sıra, albüminli maddeler nişasta, provitamin, flavonlar, bergoptan ve storin içerikli cumarin bulunan rezene, iştahsızlık, sindirim zorlukları ve safra kesesi rahatsızlıklarına karşı etkisiyle, kronik mide mukoza iltihabına karşı başarıyla kullanılan bir bitkidir. Rezene çayı, bu bakımdan çok faydalıdır. Ayrıca iştah açıcı olarak yemeklerden yarım saat önce, sindirimi uyarmak ve şişkinliği gidermek için ise yemekten sonra, tatlandırılmadan tüketilmelidir.
Göz banyoları için ise 1-2 yemek kaşığı rezene tohumu havanda hafifçe ezilir, bir litre kaynar suyla haşlandıktan sonra, büyük bir havluyla baş örtülür ve gözler 5-10 dakika boyunca bu buhar banyosundan yararlandırılır. Rezene, bileşimindeki katı ve uçucu yağlar nedeniyle etkin olduğundan, bu banyo ısıtılarak ikinci kez, aynı amaçla kullanılabilir.
Başarının sembolü olan şifalı ot: REZENE

Romalılar'ın baştacı rezene, bilinen en eski şifalı otlardan biri. Akdeniz'in bu faydalı bitkisi, Romalı gladyatörlerin başarı sembolü olarak da tarihe geçti

Güney Avrupa, Akdeniz, Cezayir, Mısır, Çin ve Rusya'da gelişip serpilen rezene, dereotunun ikizi gibi görünse de aslında çok farklı. Fransızlar'ın soslarında kullandığı rezene, Cezayir'de ise ince ince doğranıp limon ve zeytinyağıyla salata halinde tüketiliyor.

FARKLI İSİMLERLE ANILIYOR
Sonbahardan yaz ortasına kadar yol kenarlarında, çayırlık ortamlarda serpilen rezene yapraklarıyla sofraları şenlendirirken, sohbaharda da tohumları devreye giriyor. Sofra dergisinin son sayısında geçmişi ve insan vücuduna olumu etkileriyle geniş yer verilen rezenenin tohumları, ilaç yapımında kullanılıyor. Ege'de 'Arapsaçı' namıyla anılan rezene Türkiye'nin farklı köşelerinde farklı isimlerle tanınıyor. Mesela, İnebolu halkı ona 'Bokluk otu' adını yakıştırırken, Diyarbakır'da 'Mayana' diye biliniyor. Adanalılar ise rezeneyi, 'Rezdane' ve 'Sincilip' olarak sofrasına taşıyor. Bu faydalı bitki, semt pazarlarında ve aktarlarda satılıyor. Anasonla tat benzerliği çok kuvvetli olan rezene, hamilelere ve yeni doğmuş bebeklere şifa dağıtmayı kendine bir görev biliyor adeta... Hamileliğinin son günlerinde rezene çayı içen annenin sütü artarken, bu şifalı ot bebeğin gaz çıkarmasına da yardımcı oluyor.

SİNİRLERİ YATIŞTIRIYOR
Bir fincan suda kaynatılan bir tutam rezene tohumu, çay kaşığıyla bebeğe birer yudum içirilince, operasyon tamamlanıyor. Almanya'da ilaç olarak kullanımı onaylanmış bir bitki olan rezene, potasyum ve sodyum açısından çok zengin. Vücut sıvılarının dengelenmesindeki etkisi de bu sodyum- potasyum beraberliğinden kaynaklanıyor. Hazmı kolaylaştırıcı olmanın ötesinde açlığı giderici bir etki de yaratan rezene, mide guruldamalarının en doğal çaresi olarak öneriliyor. Rezene sadece bedenin değil ruhun da beslenmesine yardımcı oluyor. Teskin edici etkisiyle, sinirleri yatıştırıp, mutlu kılıyor

Cinsel gücünüzü arttırın: Rezene
Bilinen en eski afrodizyaklardan biri olan rezenenin her gün bir parça tüketimi cinsel gücü arttırır. Rezenenin tohumundan köküne kadar her şeyi kullanılabilir.
Çok eski zamanlardan beri bilinen ve Romalılar’ın baş tacı olan bu bitki gladyatörlerin güçlü ve haşin olmalarını sağlamak amacıyla kullanılıyordu. Romalı savaşçılar sağlıklarını korumak, kadınlar ise zayıf kalmak amacıyla rezene yerlerdi.
Anglosaksonlar şeytana karşı gücü olduklarına inandıkları bu bitkiyi dokuz yararlı ottan biri sayarlardı. İmparator Büyük Şarl iyileştirici özelliklerinden ötürü 812 yılında rezenenin her imparator bahçesi için gerekli olduğunu vurgulamıştı.
Kökeni Akdeniz ve Batı Asya olan rezene eskilerden beri sebze ve salata olarak kullanılır. Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde yaygın olarak kullanılır.
Rezene verimli ve kireç bakımından zengin ama fazla nemli olmayan topraklarda yetişir. Ilıman ve sonbaharı uzun geçen iklimleri tercih eder. Görüntü olarak dereotuna çok benzese de yararları çok farklıdır.
Bir çok faydalı özelliğinin yanı sıra sinirleri de yatıştırdığı bilinir.
Her gün meyvesi dövülüp balla karıştırılarak bir kaşık tüketilirse veya kaynatılarak çayı içilirse insan sağlığına kattığı bir çok yararla birlikte cinsel gücü ve isteği arttırır.
Aşırı dozda alınmaması gerekir.
Nelere faydası vardır?
- Cinsel gücü ve isteği arttırır
- Gözlere iyi gelir
- Mideyi rahatlatır
- Gaz söktürücü özelliği vardır
- Hazmı kolaylaştırır
- Açlık hissini yatıştırır
- Teskin edici etkisiyle, sinirleri yatıştırır ve mutluluk hissi verir
- Özellikle bebek ve çocuklarda mide-bağırsak sistemindeki krampları hafifletir

Nasıl kullanılır?
Tohumu: Soslar, balık yemekleri ve ekmek yapımında kullanılabilir. Ayrıca yeni sürgünleri kışın salatalara eklenir. Tohumu çiğnenirse nefesi ferahlatır ve soluğun kokusunu temizler.
Yaprağı: Salata ve sebze yemeklerinin üzerine doğranır. Çorba ve yağlı balık yemeklerine katılır. Yaprakları kaynatılarak çay olarak içilir
Gövdesi: Körpe gövdesinden salata yapılır
Soğanı: Çiğ olarak dilimlenip sandviç veya salatalara eklenir. Ayrıca kök sebzesi olarak pişirilebilir.
Güzellik için: Tohum ve yaprağı kaynatılıp buharı yüze uygulanırsa gözeneklerin açılmasını sağlar ve cildi derinlemesine temizler.
[/FONT]
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
03:55
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
[FONT=&quot]SÖĞÜT





[FONT=&quot]Latince ismi : Salix alba[/FONT]


Bilimsel sınıflandırma

Alem: Plantae
Bölüm: Magnoliophyta
Sınıf: Magnoliopsida
Takım: Malpighiales
Familya:
Salicaceae
Cins:
'''''Salix L.
Söğüt (Salix), söğütgiller (Salicaceae) familyasından Salix cinsini oluşturan boylu ağaç veya bodur çalı halinde, çoğunluğu kışın yaprak döken, ender olarak da her dem yeşil kalan odunsu bitkiler
Tek bir pul ile örtülmüş olan tomurcuklar çoğunlukla sürgüne yatmıştır. Sürgünler üzerindeki dizilişleri çok sıralı sarmal birkaç türünde almaşık dır ve tepe tomurcukları pseudoterminal dır
Yapraklar parçalanmamış, sadedir. ve uzun şerit halinde veya eliptik yapıdadır; kenarları tam veya bezeli ve ince dişli, kaba dişli, dilimli dişlidir.Genel olarak kısa saplıdır.; çoğunlukla kulakçıkları vardır
Yan durumlu çiçek kurulları başak halinde dik durular. Bazı türlerde çiçek açmak yapraklanmadan önce, bazılarında ise aynı zamanda olur. Bir cinsli ikievcikli ve entomogamdırlar
Söğütler gayet kolay kök yapabildiğinden, tohumları da kısa zamanda çimlenme özelliğini kaybettiğinden, üretilmelleri hemen her yerde çelikle ve kök sürgünü ile olur
Tıbbi özellikler
Eski Sümer ve Mısır kayıtlarında söğüt ağacı kabuğunun ağrı ve ateş tedavisinde kullanıldığı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. M.Ö. 5.YY'da Yunanlı doktor Hipokrat söğüdün ilaç olarak kullanımından bahsetmiştir. Amerika yerlilerinin de söğüdü tedavi amacıyla sık sık kullandığı bilinmektedir
Söğüt ağacı kabuğundaki aktif madde Salisin'dir. Kristal formu ilk olarak 1828'de Fransız eczacı Henri Leroux tarafından izole edilmiştir. Saf formu İtalyan kimyager Raffaale Piria tarafından elde edilmiştir. Suda çözündüğü zaman asit özelliği gösterdiğinden ( 2.4) Salisilik asit olarak adlandırılmıştır
1897'de Felix Hoffmann sentetik olarak salisin'in değiştirilmiş bir formunu elde etmeyi başardı. Yeni bileşik salisilik asitten daha az mide problemlerine yol açıyordu. Bu yeni ilaç, yani Asetil Salisilik Asit Hoffman'ın işvereni olan Bayer firması tarafından Aspirin olarak adlandırıldı ve dünyanın en çok kullanılan ilacı haline geldi
Ak söğüt

Alem:
Plantae
Şube:
Magnoliophyta
Sınıf:
Magnoliopsida
Takım:
Malpighiales
Familya:
Salicaceae
Cins:
Salix
Tür:
S. alba
Ak söğüt (Salix alba), söğütgiller (Salicaceae) familyasına ait, 25-30 m. boylarında bir söğüttürü
Dere kenarlarında, çayırlarda ve sulak alanlarda görülür. Hızlı büyüyen, adını, yapraklarının alt yüzeyini, genç sürgünlerini ve tomurcuklarını kaplayan yumuşak, beyaz tüyler derinden alır. Kabuğu gençliğinde gri renktedir. Ağaç yaşlandıkça esmer renk alır ve çatlar
Gevrek söğüt
Bilimsel sınıflandırma

Alem:
Plantae
Bölüm:
Magnoliophyta
Sınıf:
Magnoliopsida
Takım:
Malpighiales
Familya:
Salicaceae
Cins:
'''''Salix'''''
Tür:
'''''S. fragilis'''''
Gevrek söğüt (Salix fragilis), söğütgiller (Salicaceae) familyasından anavatanı Avrupa, Asya ve Türkiye olan bir söğüttürü
20 m’ye kadar yükselir, gövde 1 m çap yapar. Kabuk koyu, çatlaklı, tacı yuvarlak veya ince uzundur. Dallar kahverengimsi yeşil, kalın, düz, parlak, önceleri tüylü, sonraları tüysüz, kolay kırılır. Tomurcuklar ince uzun, ucu sivridir. Kulakçıklar vardır veya yoktur. Yaprak sapı 2-7 mm, tüylü veya tüysüz, yapraklar mızraksı veya geniş mızraksı, 8-10 × 1-1.6 cm'dir. Üst yüzü soluk, tüysüz, alt yüzü donuk yeşil, orta damar tüylü; dibi kama şeklinde, kenarı dişli, ucu uzun ve sivridir. Erkek kedicikler 3-5 cm × 4-6 mm'dir. Çiçek sapı 1 cm, 0-3 yaprakçıklı, ekseni tüylüdür. Brahteler sarı veya donuk sarıdır. Erkek çiçekler 2 stamenli (erkekorgan), filamentlerin dibi bazen tüylüdür. Anterler ise sarıdır. 2n = 76, bazen 38, 114
Ekoloji ve Fenoloji
Çiçek ve yapraklar nisan ayında açar. Çiçekler iki evciklidir. Tohumlar Mayıs ve Haziran aylarında olgunlaşır. Ortalama ömrü 200 yıl kadardır. En iyi gelişmeyi drenajı kötü, taşmış, derin topraklarda yapar. Fakat ağır topraklarda bol güneş ister. Kireçli topraklarda da iyi gelişme gösterir
Odun yapısı ve kullanımı
Odunu, pembemsi, yumuşak, hafif, gevrek (kolay yarılır) ve kolay eğrilir. Çocuk oyuncukları yapımında ve de mangal olarak kullanılır. Ayrıca halk tarafından hastalıkların tedavisinde kullanılır. İçeresinde aktiv bir karışım olan salisilik asit bulunur
Üretimi
Tohumlar rüzgarla dağılır. Tohumlar kısa ömürlüdür. Çelikle çok kolay üretilir. Mart aylarında yarı odunsu çelikler toprağa dikilmek suretiyle kolayca köklendirilir
Kültivarlar
Salix fragilis cv.'Bullata' - Büyük çalı veya küçük bir ağaçtır; 3-6 m'ye kadar uzanır. İlk yıllarda sarı-yeşil renklidir. Yapraklar mızraksı koyu yeşildir. Çıplak saplı gösterişli büyük kedicikleri ile dikkat çeker
Salix fragilis cv.'Belgium Red' - 15-20 m uzunluğunda büyük bir ağaçtır. İlk yıllarda doygun kırmızı renklidir

Söğüt Suyu (Willow Water)

Geçtiğimiz kış, daha önceden de duyduğum ancak uygulamaya vakit bulamadığım bir tekniği denemeye karar verdim. Teknik, söğütten kesilen parçaların suyun içerisinde birkaç hafta bekletilerek, ağaçlarda kök oluşumuna yardım edecek ve zayıf ağaçların üzerindeki stres yükünü azaltacak olan bir su üretme işlemiydi. Bu teknik, şu anda ticari olarak bulabildiğimiz köklendirici hormonların olmadığı dönemlerde üretim amaçlı olarak kullanılıyordu.
Söğüt (Salix türleri) yılın herhangi bir döneminde 12-15 mm. kalınlığındaki dallarından kesilecek parçaları suya koyduğunuzda birkaç hafta içinde kolayca kök vermesi ile bilinir. Hemen hemen bütün kesilmiş dallar kendiliğinden kök vereceğinden, kesilen bölümlere köklendirme hormonu uygulamaya da gerek yoktur
[/FONT]
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst