Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

TÜRK POLİSİ HAKKINDA HER ŞEY

batuhanx

New member
Local time
20:24
Katılım
4 Aralık 2005
Mesajlar
40
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Evet seçimlerden önce maaşlarımıza zam müjdesi verildi ama çeşitli memur sendikaları buna karşı çıktı bizde isterizki bütün memurlarımız ve askari ücretle çalışan bütün vatandaşlarımız hakça ve adaletli ücret alsın.Şimdi bu sendikacılar düşünerek konuşuyorlarmı bizimki gibi can tehlikeleri varmı bakın kaç gündür çeşitli illerde ekip otolarımız taranıyor tırmanan terör eylemlerinden dolayı izinler kaldırıldı ekip otolarımızın başında 10 kg çelik yelekle 12 saat nöbet tutuyoruz 12 saatlik mesaimizin bitmesinden sonra 5-6 saat ek uygulama için fazladan çalışıyoruz ve bir(1)kuruş dahi mesai ücreti almıyoruz bu temmuzdaki seçimde hiç dinlenmeden ve sokaklarda olmak kaydıyla aralıksız 23 saat çalıştık bu rafarandumda cumartesi günü maç görevi pazar günü oylamadan dolayı 48 saat,in tam 40 saatini aralıksız olarak çalıştık dün 29 ekim Cumhuriyet bayramıydı bütün memurlar izinliyken biz sabah saat 07de görev aldık saat 23 de görevimizi bıraktık tam 16 saat çalıştık 7 yıllık polis memuruyum 4 yıllk üniversite mezunuyum (kamu yönetimi) benim söylemek istediğim teşkilattaki çoğu arkadaşımın düşüncesidir ÖZLÜK HAKLARIMIZIN Düzeltilmesidir diğer memurlar gibi 8 saat çalışmak,tatil memleketinde görev yapmak v.b gibi Özlük haklarımız düzeltilsin inanın hiç birimiz zam istemiyor.Bakın Avrupadaki meslektaşlarımız maç görevine gidiyormu kulüpler birer ticarethane onlar para kazanıyor sen onlara çalışıyorsun neden özel güvenlik tutup parasını ödemiyorlar hem biz Asli görevimize döneriz hem bir çok özel güvenlik olacak insanlar ekmek parası kazanır gördüğünüz gibi derdimiz çok bunların üstüne hırsızlarla kanun kaçaklarıyla uğraşıyoruz lütfen Maaşlarımızı tartışırlarken bunları göz önünde bulundursunlar..
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
29/08/2007 Hükümetin 22 Temmuz seçimleri öncesinde polis memurlarına vaat ettiği zam sözüne sendika engeli... Memur- Sen polis zammının da diğer memurlarla aynı olmasını isteyince, plan değişti. Hükümetin seçim öncesi polislere verdiği zam sözü, sendikalara takıldı. Toplu görüşmelerde konuyu gündeme getiren bir sendikanın temsilcisi, memurlara ve diğer personele yapılacak her türlü zammın toplu görüşme masasında ele alınması ve polislere verilmesi planlanan zammın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Bu teklife, hükümet kanadının sessiz kaldığı iddia edildi. Bu da sendikanın görüşünün desteklendiği şeklinde yorumlandı. Seçimlerden önce polis memurlarının maaşına ortalama 250 YTL, amirlere 400-700 YTL zam yapılacağı duyurulmuştu. Memur sendikalarının polis maaşlarına yapılacak olan zamma karşı tavır koymasına tepki gösteren polisler, diğer devlet memurlarına göre ; daha çok çalıştıklarını, buna karşın fazla mesai ücretlerinin saat başı ödenmediğini, fazla mesai ücreti, Emniyet hizmetleri tazminatı, tayin bedeli, çocuk yardımı gibi yan ödemelerin çok yetersiz olduğunu belirterek, polisin özlük ve sosyal haklarında yeni düzenlemeler yapılması zaruriyeti olduğunu, 59.hükümet tarafından polise seçim öncesi verilen vaadlerin biran önce uygulamaya konulmasını istediler. Polis HAber olarak bu konuda yayınlarımız devam edecek ve seçimlerden önce binlerce polisin umudu olan zammın gerçekleşmesi için her türlü çabamız devam edecektir.
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
g1.jpg
'Güne başladığımızda ne kadar çalışacağımızı bilmiyoruz' diye dert yanan polisler eve ne kadar geç giderlerse gitsinler ertesi gün mesaide olmak zorundalar. Sivil polislerin derdi ise eylemler. Kimi zaman müdahale anında arada kalıp taş, sopa ve cop yediklerini söylüyorlar
Taş, sopa yiyen aslında bizleriz


Eskİ topraklar anlatırlar; bir dönem ilanlarla aranırmış polis olacak kişiler. Eli kalem tutan, atletik yapılı, biraz da cevval gençler, kısa bir eğitimin ardından polis yapılırmış. Hal böyle olunca meşhur 'Cibali Karakolu' örnekleri, Türkiye'nin bir dönem fotoğrafı olmuş. O günden bugüne çok şey değişti elbette. Filmlere, türkülere konu olan imkansızlıklar içindeki 'karakollar' 'polis merkezleri'ne, 'nezarethaneler' 'bekleme odaları'na dönüşmeye başladı. İşkence iddialarının Avrupa'da yankılandığı dönemden, insan hakları derslerinin verildiği sürece girdi polis birimleri. 161 yıllık Emniyet Teşkilatı, son dönemde 'imaj'ını yenileme çabasını da artırdı. Atatürk'ün 1934 yılında altını çizdiği, 'Polis, asker kadar disiplinli, hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkatli olmalıdır' sözünün rehberliğinde değişim rüzgarı esse de, bu durum 192 bin 626 personelin bulunduğu teşkilat içindeki beklentileri, sıkıntıları ve dertleri de örtmüyor elbette.

'Hep, biz suçlanıyoruz'
'Polis, meydan dayağı attı' söylemlerine özellikle toplumsal olaylarda üstlendikleri görevle dikkat çeken Çevik Kuvvet polisleri tepkili. Onlarla sorunlarını konuşurken, B. adlı polis tepkisini şöyle dile getiriyor:

'Hep dayak atan bizmişiz gibi lanse ediliyor. Biz, toplumsal olaylarda taş yiyoruz, sopa yiyoruz. Yediğimiz küfürlerin haddi hesabı yok. Adam karşımıza geçiyor ana-avrat küfrediyor. Fakat kanunlar yüzünden müdahale edemiyoruz. Herhangi bir olay olduğunda ise suçlular haklı oluyor, biz suçlu kalıyoruz, öyle yansıtılıyor. Bize uygulanan şiddete cevap versek bir dert, vermesek bir başka...'

En çok dert yandıkları noktalardan biri de görev yerleri. Çevik Kuvvet'in gerekmediği yerlere bile kendilerinin gönderildiğini savunuyorlar. Bir yanda 'acaba benim söylediklerim duyulur da, hakkımda işlem yapılır mı?' endişesi, diğer tarafta, 'bu sıkıntıyı yaşıyor olmanın dürtüsü'yle bir başka Çevik Kuvvet polisi de içini şu sözlerle döküyor:

'Sanatçıların konserinde de Çevik Kuvvet var, kodamanların düğününde de... Bizim asıl görevimiz nedir bilmiyoruz. Bir gün Gazi Üniversitesi amfisine götürdüler bizi apar topar. Gittiğimizde bir de ne görelim? 8 yaşındaki çocuklar halk oyunları oynuyormuş, onlara nezaret edecekmişiz; üstelik bu bir hazırlıkmış. Bizim, bu tarz işlerle uğraşmamamız lazım.'

Benzer bir örneği de komiserleri anlatıyor. Futbol maçlarında yaşanan sıkıntı şu cümlelerle dökülüyor ağzından:

'Futbol Maçlarının olduğu günler sabah 07.00'de görev yerimizde oluyoruz. Maçın başlamasına 8 saat varken stat çevresine dikiliyoruz. Güneş altında o kadar insanla uğraştıktan sonra maç bitiyor ve herkes evlerine dağılıyor; ama biz yine oradayız. Maç günü benim eve girmem gece saat 01.00'i buluyor. Sabah da kalkıp aynı tempoyla işe gidiyoruz. Statlarda, düğünlerde, genelevlerin önünde bizim ne işimiz var?'

'Mesai belli değil'
Arama izninin bile olmadığı bir dönemde, polislerin şehrin göbeğinde MP5 makineli tüfeklerle görev yapmalarının halkı tedirgin ettiğini ve polisin imajını olumsuz etkilediğini söyleyen polisler, özellikle mesai saatlerinden dertli. 'Güne başladığımızda ne kadar çalışacağımızı bilmiyoruz' diye dert yanıyorlar.

Sivil polislerin derdi ise eylemler. Kimi zaman eylemcilere müdahale anında arada kalıp taş, sopa ve cop yediklerini söylüyorlar.

'Kelle koltukta görev'
Yunuslar olarak bilinen motorlu polis ekiplerinin derdi ise başka. Sürekli motorla dolaştıkları için sıcaktan ve soğuktan çok etkilendiklerini ve sık hastalandıklarını söyleyen yunuslar, bazı motorlarda ABS sistemi bulunmadığını, 12 senelik motosikletler olduğundan kaza endişesi yaşadıklarını vurguluyor.

Trafik polisleri gibi, 'Forsu yüksek arabalar çıkınca kontrol konusunda tereddüt yaşıyoruz; çünkü 'Ben şunun yakınıyım, ben bunun oğluyum' diye sürekli tehditler geliyor' sözleri ise aslında birçok polisin yakındığı nokta.

Doğu ve Güneydoğu'da görevli olanların fedakarlıkları ise apayrı. Kelle koltukta görev yaptıklarını belirten bu bölgelerdeki polislerden bir kısmı, güvenlik nedeniyle ailelerini de getirmediklerinin altını çiziyor. Lojman sıkıntısının olduğu bölgelerde ev bulmak da onlar için bir başka dert olmuş.

'12 yıl terfi bekledim'
Emekli Emniyet Müdürü İmaz Dal'ın anlattıkları ise 'terfi' sıkıntısını gözler önüne seriyor. Görev süresi dolsa da, maddi sıkıntı nedeniyle polisler emekli olmaya yanaşmazken, Dal, görevde iken karşılaştığı sorunu şöyle anlatıyor:

'Biz normalde 3 yılda terfi alıyorduk. Benimki 12 yılı buldu. Her sene terfi listesine adım girdi ve 'Terfi edeceksin' dediler. Kararlar açıklandıktan sonra da sürekli 'Seninki yeni seneye kaldı' diye oyaladılar. Ben de 12 yıl sonra Eskişehir'de mahkemeye başvurdum ve hakimler terfi etmem gerektiğine hükmetti. Emniyet Müdürüm o dönem beni çağırdı ve 'Niye mahkemeye verdin' dedi. Ben de '12 senedir bekledim' dedim. Bu olayın ardından 2 ay içinde benim Kütahya Emniyet Müdür Yardımcılığı'na atama yazım geldi. Ama bir ay geçmeden ikinci bir yazı daha aldım. Bu kez Afyon'a 'Öğretmen Emniyet Müdürü' olarak atandığım belirtiliyordu. Yani bir nevi kızağa çekildim.'

BALIKESİR'DEN Günde 12 saat çalışıyoruz
N.G : Bunca yıllık polis memuruyum görev sürem içinde çeşitli zorluklar yaşadım ama 3 yıldan bu yana çektiklerim beni canımdan bezdirdi. Mesai saatlerimizin düzensizliği beni olduğu kadar arkadaşlarımızı da olumsuz etkiliyor. Gerektiği zaman 12 saat aralıksız görev yapmak zorunda kalıyoruz. Sürekli fazla mesai yüzünden aile yapımız bozuldu.

İzin kullanmak istediğimizde amirlerimiz personel yetersizliğini, olayların yoğunluğunu öne sürüp başvurumuzu geri çeviriyor. Eve geldiğimizde çoğu zaman çoluk uyumuş oluyor. Sabahları yorgun kalkıp yine göreve gitmek zorunda kalıyoruz. Son zamanlarda iyice bunaldım. Buna can dayanır mı, haklılığımızı ispat etmek için ayağımıza mı sıkalım.

R. E: Emniyet teşkilatında biz memurlara amirlerimizin müdürlerimizin bize olan baskıları giderek artması iş verimliliğimizi düşürüyor. Aile hayatımızda bundan etkilenmeye başladı. Sakin bir yapım olmasına rağmen son zamanlarda sinirlilik baş göstermeye başladı. Karakolda bize verilen imkanlar ölçüsünde görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Ama bir türlü kimseye yaranamıyoruz. Herkes altındakini ezmeye çalışıyor. Bu da görevimiz sırasında istenmese de vatandaşa yansıyor. Ondan sonra polis kötü diyorlar. Adam evindekine kızıyor. Hıncını memurdan alıyor.

A.D: Bu mesleğe girdiğime bin pişmanım, neredeyse alkolik olup çıkacağım. Balıkesir'e geleli uzun zaman oldu. Ben ve ekibimde görevli arkadaşlarım görevimizi tam anlamı ile yaptığımıza inanıyoruz. Mesleğe adım atarken görevimize sadık kalacağız diye yemin etmedik mi... Sabahtan akşama, akşamdan sabaha bin türlü insanla karşı karşıyayız suçlusu güçlüsü yaptığımız iş zaten ağır. Vatandaş duyarsız. Aracını uygunsuz yere park eder, uyarsan bir türlü cezasını kessen bir türlü arkandan kulaklarını sürekli çınlatıyorlar. Müdür beyin emri ile sürekli gürültü yapan ehliyetsiz, kasksız gezen motosiklet kullanıcılarının peşine düştük. Neredeyse elimde telsizle yatağa gireceğim.

MUĞLA'DAN Ev kiraları çok yüksek
Muğla Emniyet Müdürü Mehmet Emin Körpe, Muğla il merkezi ve ilçelerinde görev yapan polislerin maddi açıdan durumlarının iyi olmadığını belirtti. Körpe, Muğla İl merkezi ile turistik ilçeleri başta Bodrum, Fethiye, Marmaris gibi turizm bölgelerinde hayat pahalılığından polisin etkilendiğini vurguladı. Körpe, 'Muğla il merkezi ve Turizm yöreleri içinde bulunan ilçelerde görev yapan polislerimiz hayat pahalılığı karşısında sıkıntı çekiyorlar. Muğla ilinde ev kiraları çok yüksek. Yeme- içme gibi zaruri ihtiyaç maddeleri zaten pahalı. Tek maaşı olan bir polis memuru büyük sıkıntı çekiyor. Muğla ilinde lojman sayısı da yetersiz. Bu nedenle tek maaşı olan eşi çalışmayan memurlarımız tayinlerini başka illere yaptırmak için her çareye başvuruyorlar' dedi.

M.Y.: 'On iki yılık polis memuruyum. İki yıldır Muğla'da görev yapıyorum. İki çocuğum var, ikisi de okuyor . Eşim çalışmıyor. 400 YTL ev kirası veriyorum. Buna rağmen ev sobalı. Maaştan geri kalan paramla geçinmek mümkün değil . Sürekli borçlanıyorum.Tayinimi başka bir ile yaptırmak için başvuruda bulundum.'

S.A: '8 yıldır Polis memurluğu görevimi sürdürüyorum. Muğla iline geleli henüz bir yıl oldu. Geldiğim ilde 200 YTL ev kirası veriyordum. Burada ev kirası 500 YTL. Tek başıma çalışıyorum. Eşim çalışmıyor. Bir çocuk babasıyım. Bu şartlarda yaşam mücadelesi veriyorum. Yine ucuz bir ilde görev yapmak istiyorum. Burası çok pahalı bir şehir' dedi.
Tercüman
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
Tunceli'de poşet taşıyan bir kişi polisin "dur" ihtarına uymayarak, kaçtı. Bu şahsın kaçarken fırlattığı poşetin içinde büyük miktarda patlayıcı madde olduğu belirlendi. Patlayıcı, bomba imha ekipleri tarafından etkisiz hale getirildi.
Akşam saatlerinde Hastane Caddesi'nde elinde siyah bir poşet taşıyan ve kimliği henüz belirlenemeyen şüpheli şahısa polis "dur" uyarısında bulundu.
Polisin uyarısı üzerine bu kişi, Demiroluk Deresi'ne doğru kaçmaya başladı. Güvenlik güçleri tarafından takip edilen şahıs koşarken elindeki poşeti bir polis aracına doğru fırlattı.
Polis aracının ön camına çarpan poşet aracın yanına düştü. Emniyet güçleri poşetin etrafında güvenlik önlemleri aldı.
Olay yerine gelen bomba imha ekipleri poşetin içinde bulunan büyük miktardaki patlayıcıyı etkisiz hale getirdi.
Öte yandan, kaçan şahsın yakalanması için şehir merkezinde geniş çaplı operasyon başlatıldığı öğrenildi.
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
Gaziosmanpaşa Gazi Mahallesi'nde bir araya gelen yaklaşık 50 kişilik grup, bölgeye emniyet müdürlüğünce yeni konan mobese kamerasını bahane ederek polisle çatıştı. Polise molotof kokteylleri ile saldıran göstericiler, polisin sert müdahalesiyle karşılaştı. Çıkan olaylarda yaklaşık 10 gösterici gözaltına alındı.
Alınan bilgiye göre, yaklaşık 50 kişilik grup, Gaziosmanpaşa Gazi Mahallesi İsmet Paşa Caddesi üzerinde bir araya geldi. Emniyet müdürlüğünce sokak üzerine yeni konan ve üzerinde mobese kamarasının bulunduğu direği kesen göstericiler, ardından sloganlar eşliğinde yürüyüş yapmak istedi. Polisin 'dağılın' uyarısına aldırış etmeyen göstericiler, polise molotof kokteyli, taşlı ve sopalı saldırıda bulundu. Göstericiler, çevik kuvvet ekiplerinin müdahalesiyle kısa sürede etkisiz hale getirildi. Ekiplere panzer
ve akrep araçları da takviye edilirken, olaylarda göz yaşartıcı biber gazı kullanıldı. Çıkan olaylarda yaklaşık 10 gösterici gözaltına alındı.
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Erzurum'da merkeze bağlı Hilalkent
semtindeki Hilalkent Yapı Kooperatifleri A-5 Blok'ta oturan polis memuru Yavuz Serbes, mesaisinin bitiminde evine gitti.
Üniformasını çıkardığı sırada kılıfına sıkışan silahını çeken Serbes, tabancanın ateş alması sonucu kasığından yaralandı.
Meslektaşları tarafından Aziziye Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan
Serbes'in sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi.
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
49 ildeki şubelerin yarısı kapatılarak yerine 'Bölgesel Harekât Üsleri' kurulacak


Doğu ve Güneydoğu kırsalında terör örgütü PKK'ya dönük büyük başarı sağlayan, ancak son dönemde şehir içine çekilen polis özel harekatı yeniden yapılandırılıyor. Terörle etkin mücadele amacıyla 24 yıl önce kurulan Emniyet Özel Harekat Dairesi'nin 49 ilde görev yapan şubelerinin en az yarısı kapatılarak yerlerine 'bölgesel harekât üsleri' kurulması planlanıyor. Böylelikle açığa çıkacak özel tim, terörün yoğun olduğu kritik illerde konuşlandırılacak. İzmir, İstanbul, Malatya, Erzincan'da konuşlanan ve 'ordu komutanlıklarına benzeyen bir yapılanmaya gidildiği öğrenildi.
Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal'a sunulan rapora göre, 5 bin polisin görev yaptığı Özel Harekât Daire Başkanlığı'nın konsepti değişiyor. 49 ildeki emniyet müdürlüklerinde oluşturulan Özel Harekât şube müdürlüklerinin büyük bölümü kapatılacak. Doğu ve Güneydoğu'da terör faaliyetlerinin yoğun bulunduğu illerdeki şubeler kapsam dışı tutulacak. Açığa çıkacak özel harekât timleri; Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Antalya, Mersin, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Batman, Bingöl, Van, Kars, Iğdır, Hakkari, Tunceli, Siirt ve Tokat gibi stratejik ve kritik illerde görevlendirilecek.
İzmir, İstanbul, Malatya, Erzincan'da konuşlanan ve 'ordu komutanlıklarına benzeyen bir yapılanmaya gidildiği öğrenildi. Ordu komutanlıklarındaki özel timler için de kritik bölgelerde harekât üsleri kurulacak. Bölgesel harekât üsleri, olay yoğunluğuna göre 5 ile 7 ilden sorumlu olacak. Harekat üsleri, sorumluluk bölgesindeki bir ilde meydana gelebilecek uçak kaçırma, rehine kurtarma ya da hücre evi baskını gibi olaylara anında müdahale edecek. Harekât üslerinde Skorsky helikopter de görev yapacak. Özel timler böylelikle bir olaya en geç yarım saat içinde müdahale imkânına sahip olacak.
Nokta operasyonlar yapılacak
Özel Harekât Dairesi'nin Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki üssünde de hareketlilik devam ediyor. Hazırlanan proje ile üssün güçlendirilmesi planlanıyor. Öncelikle merkezde görev yapan özel harekâtçıların sayısı artırıldı. 460 olan sayı 700'e çıkartıldı. Rakamın bini bulması planlanıyor. Özel harekâtçıların, polis helikopterleri ile merkezden ihtiyaç duyulan bölgelere sevk edilerek nokta operasyonlar gerçekleştireceği öğrenildi. Geçtiğimiz günlerde Antalya'ya zorunlu iniş yaptırılan Lefkoşe-İstanbul uçağına, Ankara'dan havalanan özel harekât timleri bir saat gibi kısa bir sürede müdahale etmiş ve hava korsanlarını etkisiz hale getirmişti.
Öte yandan, 1983'te kurulan ve başarılı operasyonlarıyla kısa sürede terör örgütü üyelerinin korkulu rüyası haline gelen Emniyet Özel Harekât Dairesi'nin tarihinde ilk kez özel operasyon ve rehine kurtarma köpeği yetiştirilmeye başlandı. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'na bağlı Köpek Eğitim Merkezi'nde özel harekât için ilk etapta 3 Alman kurdu bu amaçla eğitim programından geçirildi. 8 ay sürecek eğitimden sonra üç özel operasyon köpeği Gölbaşı'ndaki merkez üsse aldı. Operasyon köpeklerinin sayısının önümüzdeki günlerde 10'a çıkarılması planlanıyor. Operasyon köpekleri bölgesel harekât üslerinde görevlendirilerek operasyonlarda teröristleri etkisiz hale getirecek.
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
Emniyet Genel Müdürlüğü

interbaslik.gif





İşlemleri





























 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
“ÖNLEYİCİ POLİSLİK” EKSENİNDE “TÜRK POLİSİ YAZMALIDIR!” MESELESİ
İsmet KAPLAN

ØGiriş:
Çağa ayak uydurmanın her çağ için geçerli akçesi “okumak”tır. Okumanın götüreceği nokta ise elbette “yazmak”tır.Günümüz polisi , “çağa ayak uydurma” gibi bir endişe taşıyor ise , “önleyici polis” lik kavramını hücrelerine kadar idrâk etmeli ve önlemeyi düşündüğü suçları ve önayak olması gerektiği “Polis-Halk İlişkileri” ni ancak “Bilgi Toplumu Polisi” ünvanını kazanarak yerine getirebileceğini fark etmelidir. “Bilgi Toplumu Polisi” , “bekleme süresi” kaydında olmayan ve hiyerarşik piramidin her kademesinde elde edilebilecek bir rütbedir.Okuma bilmeyen polis olmaz çünkü…
Bu çalışmamızda , tâzeliğini hiç kaybetmeyen bir konu olan “okumak” meselesi , “taze bir polis” bakışıyla ele alınacak , “polisin , neden yazan bir insan olması gerektiği” üzerinde durulacaktır.
Yazmak meselesi , “sağlıklı beslenme” , “trafik kurallarına uyma”, “fazla televizyon seyretmeme” gibi bir çok kişice “tavsiye” sadedinde söylenen ve fakat akabinde “söyleyen diller” in , “yazan eller” olmadığı bir konudur.Benzer bir çelişkiye düşmemek için konuyu bir “örnek” ve bir “davet” ile renklendirmeye de gayret edeceğiz.

1-Tarih yazıyorsun , yazı da yaz:
Türk Polisi , kaliteli ürünlerini bir “pazarlama eksikliği” nden dolayı satamayarak , malı elinde kalan tüccar gibidir.Bunun başlıca nedeni ; “hatayı önce kendinde aramak” prensibince , “kendi sesinin kısıklığı” dır.Bu ses kısıklığı , pazaryerindeki diğer çığırtkan ve simsarlarca doldurulmakta ve polisin yüz kasa taze meyvesi içinde birkaç çürük elma , bu çığırtkanların objektiflerince yakın çekime alınarak onca incir berbat edilmektedir.Polis reklamını iyi yapamamaktadır.
“Reklam yapmak” ele geçirilen birkaç ton uyuşturucunun sergilenmesi ile sınırlı değildir, bir cinayetin parmak ısırtan çözülme şekli de yetmez ; zira bunlar , “önleyici polislik” değil , “olay sonrası polislik” , diğer ifadesiyle “adlî polislik” tir.Adlî polislikte tarih de yazsanız , bu tarihin , “son kullanma tarihi” ne dönüşmesi fazla zaman almaz.Medya , bu tarz tarih yazmaları zaten yeterince yayınlamaktadır, bu konuda şikayet edemeyiz onlardan.
-Peki “önleyici polis” tarih yazabilir mi?
-Önleyici polise düşen görev , tarih yazmak amaçlı fantastik hayaller değil , “yazı yazmaktır”…Ancak böylelikle “etten duvar” olmanın dışında bir yerlere gelinebilir.Polis , şikâyet ettiği hususlara , genellikle hakkında “kalem oynatılarak” düşmüştür.Bu konuda mücadelesini de yine kalem oynatarak verebilir.Emin olmalı ki; silahlar ile yazılan tarih yeterince yer tutmuştur.Artık okumak ve yazmak zamanıdır…

2-Bilgi Toplumu Polisi’nin Mevzuatı:
Her kolluk kuvveti için olduğu gibi , Bilgi Toplumu Polisi için de elbette görev dayanağı “kanun satırları” dır.Ve fakat “satır araları” tabiri , “okuyan insan” için hep normal satırlara “açık ara” fark atmaktadır.Demek ki; Bilgi Toplumu Polisi, her okuduğunu gelişigüzel anlamayacak ve “düşünce süzgeci” nden üç boyutlu resimlere bakar gibi bakacak ve “önleyici olmak” adına ortaya yeni açılımlar koyabilecektir.İşte , Bilgi Toplumu Polisi’nin kanuna ilişkin yorumları:
*Kolluk Kuvveti: Karşılaştığı her durumu , insanlar ile iyi ilişkiler kurmak adına “fırsat kollar gibi” kollayarak suçları sözlükten silmeye gayret eden devlet görevlisi.

*Arama Görevi: “Önleyici olma” da ve halkıyla ilişkilerde en etkili yöntemi bulmak için , hakimin verdiği karar ile değil , okumanın getirdiği ıztırar (zaruri görme) ile her türlü kaynağı , kitabı , kütüphaneyi , siteyi arama görevidir.

*İfade Etme Görevi: Polis , okuduklarının öğrendiklerinin hamalı olmamalı ve onları diğer insanlar ile en güzel şekilde paylaşma gayesiyle “deneme, makale, kitap” gibi yazılı yollarla ifade etme görevini yerine getirmelidir.

Yukarıdaki mevzuatı genelleştirebilir ve güncelleştirebilirsiniz. Birkaç numune ile Bilgi Toplumu Polisi’ne çam sakızı çoban armağanı hediyemiz olsun

3-“Balta Girmemiş Orman” ve “Bir Baltaya Sap Olmak”:

Polis açısından , “yazmak” alanı , balta girmemiş orman gibidir.İşte, halk tabiriyle “bir baltaya sap olmak” şeklinde ifade edilen “yararlı olmak” işi, polisçe , “yazarak” yerine getirilebilir.Bu konuda “yerim dar” veya “yenim dar” gibi mazeretler geçerli değildir.Zira , mesâi bakımından “Robocop” a dönmüş ve tek eksiği metalik aksamı olduğu günlerde bile “polislik sıcak olaylarla soğukkanlı olmayı öğrenmektir” şeklinde ufacık bir tecrübeyi yazıp göndermek için “internet kafes” leri mekan edinen polisler vardır.
“Vakit” sorunu olmayıp , “yazmak malzemesi” adına bahane üretenleri ise , yüzlerce evrağa attığı imzalar, görüşme yaptığı onca insan, baktığı bir o kadar olaylar yalancı çıkaracaktır.O belgeler aleyhinde “maddi delil” , o müşteki ve şüpheliler , hakkında “tanık” olacaktır.Yazmayı görevden sayan polis için bütün bunlar bu “görevi savsaklama” emareleridir.

4-Görevi İyiye Kullanmak
Devlet Memurlarınca en yüz kızartıcı bir itham “görevi kötüye kullanma” dır. Bilgi Toplumu Polisi, bunun da çaresini bulmuştur.Zira o, mesleğini sorgulamak ve hayatı okumak bakımından “yaman bir sorgucu” dur.Sorgu tekniğinin en başında ise “okumak” , ince eleyip sık dokumak, düşünmek ve nihayet öğrendiğini uygulamak vardır. “Yaşadığı” nı , “yazdığı” haline getiren polis , “görevini iyiye kullanmak” fiilini işleyebilir.İşte böyle bir mantıkla düşünmenin ürünü olan ve “Yazı Yazı Getirir mi?” , (yazmak , yaz mevsimini veya yeni bir yazıyı getirir mi) diye başlıklandırdığımız bir metinden alıntı:

***En iyi bir öğrenme yolu , yazarakçalışmaktır. Bunu sınavlara girerken hemen hemen hepimiz anlamışızdır.Deftere , bilgisayara yazmayınca ,kalem veya klavye kullanmayınca , o , “suya yazılan” dır. Bir yazı, okunmama , anlaşılmama endişesini taşısa da, “yaz , denize at , balıklaranlayamayabilir” düşüncesi akla gelse de , zaten Cemil Meriç’in tabiriyle “her kitap (kitap , yazılan herşeydir , sadece ciltli sayfalar değil!) denize atılmış bir şişe” dir. Bu şişenin bulunup okunması , anlaşılması , kabul görmesi , sizin yazarkenki samimiyetiniz ile doğru orantılıdır. Öte yandan , yazarken “ev ödevi” hazırlamak gibi bir havada yazdığımızı söylemek isteriz.{Çünkü , düşük rütbemiz ile, öğretmenlerimiz konumundaki mesleki büyüklerimizin karşısına çıkıyoruz.} Zira , bu ödev ile sınava çalışıyoruz ve dediğimiz gibi "yazarak çalışmak faydalı olur" diye bunu yapıyoruz. Ayrıca her yazının , genetik bir bağlılık ile devam etmesini diliyoruz. Bu "usül-fürû" zincirlemesinden maksat , yazının yazıyı doğurması , “laf laf açması” gibi , "yazının yazıyı getirmesi" dir.Birbirinin ırsi özelliklerini taşıyan yazılar , “yazanın fikri gelişmesi” ni de hormonsuz, katkısız bir şekilde , spontane , doğal bir “seyahat” haline büründürebilir.{Geriye bakarak , yazmak yolunda belli bir tarz oluşur} Yazan , yazdıkça bağışıklık kazanacak , bünyesi mikroplara dayanıklı hale gelecektir. Yazmaz ise , bu eksikliği fark edenler , hormon aşılamaya çalışacaktır. “Bir tarafı” rahatsızlanan ise , “her tarafa” objektif davranamayabilir. Objektifliğe belki de en çok polislerin ihtiyacı vardır. Yazı , "yaz" ı da , yani yaz mevsimi ile teşbih edilen güzel , tatlı bir atmosferi desağlayabilir.Yazmak , paylaşmanın en verimli bir şeklidir.Kışlardan kurtulup, yazı getirebilmek , paylaşmanın getirdiği birliktelik ile olacaktır. Bu üzümler baktıkça kararacak , karardıkça aydınlatacaktır. Biz , "ödevimiz" i hazırlamak için yazarak çalışıyor, yazarak paylaşıyor, paylaşarak yaşıyor ve yaşadıkça okuyoruz.Yazdıkça bekliyoruz ki, ortaya çıkan eksikliklerimizi, hatalarımızı başkaları görsün ve de düzeltsinler. Ödevin esprisi de bu değil midir zaten? Kendini aşma gayreti, haddini aşmak demek değildir... Biz öğrenciyiz,öğrenci kalmalıyız.Öğrencilikten iyi meslek olduğunu zannetmiyorum.***
5-Uzak Görürsen Yaklaşamazsın
Polis, yazmayı kendisine uzak görmemelidir.Önce okuyarak bu işe ihtimal vermeli , sonra ihtimam göstermelidir.
Bir işin olacağına ihtimal verilmezse kuvvetle muhtemel olmaz, oldurulmaz…Dolayısıyla , önce gerçekleşme “ihtimal”ini hesap dışı tutmamayı öğrenmelidir.Bu hesapsızlığın hayattaki dile dökülmüş tarzı; “düzelmez bu teşkilat” , “iflah olmaz bu memleket” , “senin-benim çalışmalarımla olmaz bu iş” ve saire gibi “ihtimal vermemek” liklerdir…Bu sözleri söyleten , beklentisiz , çıkarsız iş görmemenin bir sonucu olan anlayıştır.Olmasına dair ihtimâli vermek , o işe cidden sahip çıkanların harcıdır.Diğerleri , olacağına inansa bile , bu “oluş” un geç bir vakitte meydana geleceğini ve kendisinin istifade edemeyeceğini düşünmektedir.
Mesleğimizle örneklersek ; “emeklilikte düzelen bir teşkilatı ben neyleyeyim?” olur… Veyâ vatandaş olarak ; “ömrümün sonunda bu memleketi iflah olmuş görsem kaç yazar?” şeklinde dışa yansır…Uzak görür ve yaklaşamaz o ihtimale…İhtimal vermeyen , neye ihtimam (özen) gösterir ki?Esasen pek umurunda da değildir…İlk adımı atmak yerine hep asansörün aşağıya inmesini bekliyor…Ahmet Hâşim’in “ağır ağır çıkacakasın bu merdivenlerden” nasihatine rağmen , bizimki ha bire asansör kapısında ömür tüketir veya bir ipin yukarıdan salınmasını bekler…
6- Geniş ufuklu insan ,”Bilgi Toplumu Polisi”nin göbek adıdır
“Ufku geniş olmak” , kullanımı oldukça yaygın bir tâbir olarak konuşmalarımızda , tavsiyelerimizde , nitelemelerimizde yerini almış durumdadır.Bu tâbirden bizim anladığımız ; “büyük hedefler edinmek , küçük meselelere takılmamak , büyük düşünmek , vizyonunu kapsamlı tutmak, ileri görüşlü olmak, yelpâzenin tüm renklerini kucaklamak” ve sâire gibi açıklamalardır.
Ufkunu geniş tutmak adına atılması gereken ilk adım okumaktır. Dolayısıyla asıl mesele “okumak”tır. Okumadan yazar olmak gayreti ; “kes-kopyala-yapıştır” , “intihal” (eser hırsızlama) , tercüme , taklit gibi sonuçları doğurur.Okumak , bizim apaçık bekleyen aleni meselemizdir; diğerleri alengirli meselelerdir.
“Yazma” yı , “geçiştirme , günü kurtarma , zevahiri toplama” amacıyla yapmak , okuyana bir hakaret sayıldığından ve de rüzgarların bitki tohumlarını taşıyarak “ekoloji” deki aşılamayı sağladığı bilindiğinden , yazanlar , yazmak vasıtasını kullanarak “beyin fırtınası” rüzgarları ile fikir aşısı yapıp düşünce hastalıklarına karşı bir panzehir imâl etme arzusu taşımalıdır. Tereddütlere savaş açmalıdır , “vuzûh” u (açıklık , gerekeni berrak bir ifâde ile anlatabilmek) fethetmelidir.Benim süpürgem kalem olmalı , evimin önünü onunla temizlemeliyim…Yukarıdaki , pazarlama bilmeyen tüccârın yapması gereken budur.
7-Milenyumdaki Akademi Polisi / Bir Örnek

Okumak ve yazmak adına endişe taşıyan birkaç genç komiser tarafından kurulmuş bir site ve mail grubu vardır; , yukarıda teğet geçtiğimiz örnek de bu idi.Benzer endişeleri taşıyan polis ve polis dostları da her türlü yazılı ve görüntülü çalışması “Akademili Polis” olarak bu milenyumun polisleri ile elele verebilir.O siteyi zamanında şöyle tasvir etmiştik:

Akademilenyum

Polisin , “değişim” i yaşayıp “gelişim” i yaşaması ve yaşatmasıyla ilgili en etkili anekdot şu anlatacağımız olsa gerek: Türkiye’de sosyalizm ve komünizm rüzgârlarının etkili ve polisin de yetkili olduğu yıllarda, polis arama yapmak için bir eve gelir.Bir zaman Osmanlı’da “fethine gidilen yer” anlamında kullanılan “Kızıl Elma” ideali gibi, Marksist-Leninist söylemi çokça dillendiren sosyalist ve komünist insanların ağızları da o günlerde “Kızıl Devlet” demektedir. İşte , aramaesnasında polis , Platon’un , nâm-ı diğer Eflâtun’un , Devlet’in nasıl olması gerektiğindenbahseden kitabına rastlar . Kapak aynen şöyledir: “EFLÂTUN-DEVLET”…Ve der ki polis:-“Biz kızıl devletleuğraşırken bir de eflatun devlet mi çıkardınız? Şimdi, zihnimizi o günlerden “zoom” layarak bugünlere geliyoruz."Akademilenyum Polisi" ne…Ne isabettir ki ; ”Akademi” kelimesi , bilirsiniz, yukarıdaki düşünürü , Platon’u hatırlatır ; zira , Akademi adıyla okul açıp , “öğreti” lerini anlatan filozof olarak tanırız biz Eflâtun’u. Bugünse “Akademilenyum” isimli bir web sitesi kurup, öğretilerini değil belki ama“öğrendiklerini” sergileyen yeni milenyumun polisleriyle karşı karşıyayız ; daha doğrusu yan yanayız. Nitekim, Akademilenyum sitesi incelendiğinde görülecektir ki, hizmet ettiği halkla iç içe olmak ile teknoloji ve bilimle iç içe olmak aynı potada eritilmiştir. Uzman olduğu güvenlik konularından tutun eğitime , spora , sanata ve “ilgi duyma” özelliği bulunan her insanın ilgi duyacağı nice alanlara karşı yelken açabileceğiniz bir sörf sitesi bekliyor sizi. İnternette sörf yaparken “emniyetli” bir liman ararsanız , @kademilenyum limanına demir atmanız gerekecek ; zâten tanısanız, bu sörfte bu liman sizin yelkenleri suya indirmenizi sağlayacaktır. Resmî ve sivil bir çok katılımla zengin bir ziyaretçi kitlesi bulunanAkademilenyum sitesi, “önyargı” dan çok “öngörü” ye dayalı, “bildiğini okumak” tan çok “çağı okuma” ya dönüktür. Köşe dönme kaygısından uzak "köşe yazıları" , tecrübeyi yansıtan "deneme" ler, kılı kırk yaran "incelemeler" , bilim miyopluğundan uzak "makale" ler , iz bırakan "izlenim" ler; bilişim ile ilgili nice "girişim" ler bu sitenin renkli yelpazesini oluşturuyor.Genç komiserlerin milenyumdaki “ileri karakolu” dur bu site.Yurdun birçok ilinde, dünyanın birçok ülkesinde bulunan üyelerini monitör başına getirmekte "sanal mıknatıs" gibi bir etkiyi bünyesinde barındıran bu iletişim yumağının çığ gibi büyümesi , sahip olduğu dinamizmin ve azmin gereğidir. Teorik adaletin , pratik ve aktif uygulayıcıları olarak, “Gecikmiş adalet , adalet değildir! ” in ne manaya geldiğini bilenlerdeniz.Bu siteden haberdâr olma vaktiniz gecikirse , gecikmiş adâlet olur ; işte , olağan düzenin aksine bir polis olarak ihbarı ben yapıyorum; adresinde sizlerin birer arama yapmasını talep ediyorum, üstelik hakim kararı olmadan!

ØSonuç ve öneriler:

“Bilgi Toplumu Polisi”, ekseninde anlatmaya çalıştığımız “okumanın ve yazmanın önemi” , her polisçe mesele edinilmeli ve “silah” değil “kalem” muteber olmalıdır.Günümüzde “yazan insanlar” a ihtiyâç vardır ve kalem kullanma için gerekli şartlar doğmuştur.Zira , polis , “hak ettiği konumda olmama” yı bir “meşru müdafaa” gerekçesi sayıyor ise , kalemini kullanmalıdır.Bu konuda denemeler , makaleler , kitaplar yazmalı ve internet isimli “çağın bağı” nı kullanmalıdır.Sevgiler….









Komiser Yardımcısı, Polis Akademisi Başkanlığı
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
ARŞİVDEN...........


turkiyeden.GIF

[FONT=verdana, MS sans serif, aerial, helvetica]
ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF

ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF
ok.GIF
[/FONT]
HÜRRİYET
57. gününe giren ölüm oruçları var manşette. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, dün ilginç bir çıkış yapmış TBMM'den ayrılırken. Ölüm orucu eyleminde kritik bir safhaya gelindiğini, sakatlıkların ortaya çıkabileceğini belirterek, ''Eylemcilerin sağduyulu davranacaklarını ummak istiyorum. Aksi takdirde sorumluluk ve vebal bu eylemi başlatanların olacaktır. Devlet olarak elimizden gelen çabayı gösteriyoruz'' diye konuşmuş.

3 Aralık'tan bu yana İstanbul Bayrampaşa Cezaevi'nde açlık grevi yapan terör örgütü PKK üyesi 40 kişinin bu eyleme son verdikleri açıklanmış yine Hikmet Sami Türk tarafından. Açıklamada, açlık grevi yapan PKK'lıların bakanlığa gönderdikleri dilekçede, Adalet Bakanlığı ve hükümetin sorunu çözmek için gösterdiği çabaların olumlu karşılandığı, bu fırsatı değerlendirmek için, bir iyi niyet göstergesi olarak geç olmadan bu eyleme son verildiği belirtiliyormuş.

Türk, ''Diğer tutuklu ve hükümlülerden, çok geç olmadan, can kaybı yaşanmadan eylemi sona erdirmelerini bekliyoruz'' diye konuşmuş. Gazetecilerin, istifa edeceği yolunda söylentiler olduğunu hatırlatması üzerine de, "Gördüğünüz gibi görevimin başındayım" demiş.

Polis eylemelerinin soruşturması da sürüyormuş. İzmir, Bursa, Gaziantep ve Mersin'de eyleme katılan 41 polise işten el çektirilmiş. İstanbul'da ise eylem sabahı cep telefonlarıyla yapılan görüşmelerden protestoyu organize edenler saptanmaya başlanmış.

Müfettişler, Çevik Kuvvet içinde Hizbullahçı, Fethullahçı, MHP'li gruplaşmalar oluştuğunu, eylemin bu kişiler tarafından organize edildiğini tespit etmişler. Günaydın! Eyleme katılan polisler hakkında 'Yevmiye kesmekten, meslekten ihraca' kadar çeşitli cezalar verilebileceği bildirilmiş.

İstanbul Emniyet Müdürü Kazım Abanoz, eylemin siyasi yönü olmadığını, saldırı sonucu, arkadaşların yaşadığı acının, infiale dönüştüğünü düşünüyormuş. Zaten İstanbul'da açığa alınan polis yokmuş henüz.

ABD'de başkanlık seçimleri sonuçlandı nihayet. Başkanlığı kazanan George W.Bush'un siyasete girmeye hiç niyeti yokmuş aslında. Ancak 1992 yılında Demokrat Parti adayı Bill Clinton'ın babasını sandıkta bozguna uğratmasının ardından George W. Bush, rövanşı almak için siyasete atılmış. Ve 8 yıl sonra Bush hanedanı Beyaz Saray'a geri dönmüş.

Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili, 2.5 aydır Hülya Avşar'ın kızkardeşi Helin Avşar ile birlikteymiş. Yakında evleneceklermiş. Tabii Serdar Bilgili eşinden boşanınca.

MİLLİYET
İçişleri Sadettin Tantan, eylemci polislerin hepsini yakacağını söylemiş. Haberde, büyük çabalarla polisin saygınlığını son dönemde artıran İçişleri Bakanı Tantan'ın, Çevik Kuvvet eylemlerinin neden olduğu imaj zedelenmesine ateş püskürdüğü yazılmış. "Bu bir provokasyondur. Yakında provokasyon yapanları tek tek kamuoyuna açıklayacağım" diyormuş.

Fikret Bila'nın yazdığına göre, bu eylem silah arkadaşlarının şehit edilmesine karşı gösterilen ve toplum tarafından anlayışla karşılanan duygusal tepkinin ötesine geçip, siyasal bir gösteriye dönüşmüş. Bu da bazı kuşkuların da doğmasına neden olmuş.

Tantan, "Dağıttığımız menfaat çeteleri, onlarla işbirliği yaptıkları için attığımız eski polisler de dahil olmak üzere polisin başarılı imajını gölgelemek için fırsat kolluyorlardı. Çevik Kuvvet otobüsünün taranmasıyla ortaya çıkan duygusal atmosferi kullandılar ve Çevik Kuvvet polisini, polisi tetiklediler. Çıkarlarına çomak sokulduğu için, menfaat örgütleri dağıtıldığı için, açığa çıktıkları için böyle bir provokasyon düzenlediler" demiş Bila'ya.

Rahşan Ecevit, eşinin sağlık durumu hakkında söylenti çıkaranların, onun ölmesini isteyenler olduğunu söylemiş. "Bu söylentilerin hepsi onun sağlıklı olmasından kaynaklanıyor. Ölsün de yerine başkası geçsin diye böyle konuşuyorlar. Sağlığında hiçbir sorun yok. Herkes yaşlanıyor, biz de öyle" diye konuşan Rahşan Hanım, eşinin özel bir diyet uygulamadığını da eklemiş.

Doktoru Arif Abacı da, "Kanser ve parkinson iddialarını tekzip ediyorum. Böyle bir bulgu yok. 75 yaşında bir insan ve çok çalışıyor" diye konuşmuş.

Radikal dinci terörist Usame Bin Ladin'in kardeşi İbrahim, Türkiye'de yatırım atağına kalkışmış. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda Alfa Menkul Değerler'e hissedar olmak istemiş.

Sermaye Piyasası Kurul'u yetkilileri bu istek karşısında zor duruma düşmüş, MİT, Dış Ticaret ve Hazine Müsteşarlığı'na yazı yazılmış. Ladin ile ilgili bilgi ve görüş istenmiş.

Amerikan Gizli Servisi CIA ise, Ladin ve kardeşi konusunda Türkiye'yi sık sık uyarıyormuş. Hatta İstanbul ve Erzurum başta olmak üzere Usame Bin Ladin'in adamlarına yönelik polis ve MİT tarafından çalışma başlatılmış. Bu konuda CIA'e sürekli bilgi akışı sağlanıyor, Ladin'in saldırı düzenleyeceği yönündeki istihbarat yüzünden Washington, İstanbul ve Adana'daki konsolosluklarını bir süredir kapalı tutuyormuş.

SABAH
Manşette, "Yine aynı uyarı" denmiş. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun 30 Ağustos nedeniyle verdiği resepsiyonda, "Devleti yıkmak isteyen binlerce memur var. Bunlar ülkenin altını oyuyor. Devletin kilit noktalarına kadar yayılmışlar" diyerek ilk uyarıyı yaptığının belirtildiği haberde, şimdi de aynı doğrultuda bir uyarıyı, İçişleri Bakanı Tantan'ın yaptığı belirtilmiş.

Tantan, ölüm oruçları, polis eylemleri ve sokak gösterilerini değerlendirirken, "Çatışmadan çıkarı olanlar var. Devletin temeline dinamit koymak isteyenler var" diye konuşmuş. İçişleri Bakanı, "Ölüm oruçları teröre reklam oksijeni sağlar" da demiş. İşte bu söz uzunca açıklanmış haberde.

Uzmanlardan bu deyim için görüş almışlar. Hepsi de bu deyimin olayları çok iyi anlattığını düşünüyorlarmış. Terörün bitme noktasına geldiği anlarda, onu diriltmek için oksijen vermekmiş son yaşananlar.

Adını vermeyen bir çevik kuvvet polisinin anlattıkları da var gazetede. Yaşadıklarını, dertlerini anlatmış. Aldıkları maaşla geçinemiyorlarmış. Zaten kimse onlara ne ev, ne de kız vermek istiyormuş.

Başbakan Ecevit'in, son yaşananlar karşısında söylediği birilerinin düğmeye basmış olabileceği sözleri konusunda çeşitli görüşler de yazılıyor gazetede. Mehmet Keçeciler, düğmeye basanların dışarıda olduğunu düşünüyor. Doğu Perinçek ise, Özel Harekat grubunun şefleri, İbrahim Şahinler ve NATO'ya bağlı Susurluk kadrosu olduğunu söylemiş düğmeye basanların.

Doğu Ergil ise düğmeye basıldığını düşünmüyor. Kötü yönetim sebep olmuş son yaşananlara.

Cumhurbaşkanı Sezer, af konusu yüzünden zorda kalmış. 6 gündür Köşk'te bekleyen yasayı Adalet Bakanı Türk, bir an önce imzalamasını bekliyormuş. Şehit yakınları ise veto etmesini.

Telekom ihalesi süreci başlamış sonunda. Kurumun daha önce talep görmediği, hatta iki bakanın da arasını açtığı hatırlatılmış haberde.

RADİKAL
İsmet Berkan'ın, polis eylemlerinin gerçek nedenini anlattığı yazısı manşette. Üst düzey emniyetçiler ve açık sözlü siyasetçilerin görüşüymüş bu. Polis eyleminin ardında, yenileşme çabalarına karşı direnen kışkırtıcı kesimler varmış.

Emniyet teşkilatında örtülü bir savaş yaşanıyormuş. Tam temizlik harekatı başladığı sırada yaşanmış bu olaylar. Polislikten atılmış bazı kişiler de, başrol oynamışlar. Bu kişiler arasında torpilli polisler de bulunuyormuş. Tam 9 bin torpilli polis olduğu, İçişleri Bakanlığı'nın bunlar hakkında işlem başlattığı yazılmış.

Bu olayların neden çevik kuvvet polisleri arasında patlak verdiği de irdelenmiş. Eğitimsiz ve genç insanlardan oluşan bu kuvvetlerin, yeniden yapılırken bazılarının temizleneceği korkusu kullanılmış.

Bu arada eylem yapan polislerin bu eylemeleri yaptıkları illere de dikkat çekiliyor. Tantan'ın çok önem verdiği operasyonların bu illerde yapıldığı hatırlatılmış.

Ölüm oruçlarının 57. gününde umut varmış ama çözüm yokmuş hala. 45 mahkumun durumu ağırlaşmış. Bu arada PKK da çekilmiş eylemden.

2000 bütçesinde faiz dışı fazlanın yüzde 85.4 artış kaydetmesi ve bütçe açığının öngörülenin altında gerçekleşecek olması, hükümeti sevindirmiş. Maliye Bakanı Sümer Oral açıklamış bu rakamları.

Mahfi Eğilmez de, bunun büyük bir başarı olduğunu, bu başarının piyasalara da moral vereceğini düşünüyor.

"Tebrikler George, sahiden..." deniyor bir başka ilk sayfa haberinde de. Günler sonra ABD'nin Başkanı olduğu kesinleşti ya George Bush'un.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Abdullah Öcalan'ın başvurusunu incelemeye karar vermiş. Öcalan savunmasında Olof Palme cinayetini anlatacakmış.

CUMHURİYET
57. gününe giren ölüm oruçları var manşette. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, ''Bayrampaşa Cezaevi'ndeki PKK'li tutuklu ve hükümlülerin açlık grevini sona erdirdiklerini'' açıklamış dün.

İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Faruk Erzengin ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Nejat Özbal ise, ölüm orucunun hayati tehlike boyutuna ulaştığını belirterek eylemi sürdürenlere, tıbbi müdahale yapılmasının gerektiğini belirtmişler.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici, "'Ölüm orucunun bitmesini umut ediyorum. Heyet ile tutuklular arasında görüşmeler devam edecek. Ben de görüşmeler ile ilgili bilgileri bu heyetten alıyorum'' diye konuşmuş.

Düzenledikleri yasadışı yürüyüş sırasında ''Allahüekber'', ''Dişe diş, kana kan, intikam'' sloganları atan, silahlarını gösteren ve amirlerinin emirlerine karşı gelen polislerden 24'ü açığa alınmış.

İstanbul Emniyet Müdürü Kazım Abanoz, Çevik Kuvvet polislerini yasadışı eyleme teşvik edenleri tespit ettiklerini belirterek kanunsuzluğa fırsat vermeyeceklerini söylemiş. Polis otobüsüne düzenlenen saldırının faillerinin bulunması için de, nefes alabildikleri her zaman çalışıyorlarmış.

Polislerin pasif direnişleri de sürüyormuş. İstanbul'da telsizlerden gelen emirleri yerine getirmeyen polislere, birçok toplumsal olayda görev verilmediği bildirilmiş haberde.

Bush'a son oyu da Gore vermiş. ABD Federal Yüksek Mahkemesi'nin kararıyla Beyaz Saray koltuğuna oturması kesinleşen Cumhuriyetçi aday George Bush, ikinci kez yaptığı başkanlık konuşmasında 'birleşelim' diye konuşmuş. George W. Bush, gelecek hafta başında Gore ile buluşma konusunda anlaştıklarını da bildirmiş.

150 trilyon sermayeye sahip, iç hatlarda yüzde 97, dış hatlarda yüzde 30 oranında pazar payını elinde tutan, 73 uçağı bulunan THY satışa çıkarıldığı haberi, "THY'yi IMF zoruyla peşkeş" başlığı ile veriliyor ilk sayfada.

Brüksel'de, NATO-AB ilişkileri ve AGSK konularının görüşüldüğü Kuzey Atlantik Konseyi toplantısında, Türkiye'nin tavrı nedeniyle uzlaşmaya varılamadığı ifade edilmiş.

İyi tatiller.
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
Emekli Polisler Göreve Dönmek İstiyor Çarşamba, 24 Ekim 2007
resim.php
Polis Emeklileri Derneği Çorlu Şube Başkanı Hasan Öztürk; “Sadece Görev İstiyoruz” Kamu Yararına Çalışan Türkiye Polis Emeklileri Derneği Çorlu Şube Başkanı Hasan Öztürk, üyelerinin göreve geri dönmek için dilekçe yazmaya başladığını söyledi.

Emniyet teşkilatının çeşitli kademelerinde yıllarca görev yaptıktan sonra emekli olan üyelerinden gelen talepler doğrultusunda Polis Emeklileri Derneği merkezine ulaştırılmak üzere dilekçe kampanyası başlattıklarını belirten Çorlu Şube Başkanı Hasan Öztürk; “Türkiye Cumhuriyeti`nin bekası, şanlı Türk bayrağımızın dalgalanması, büyük Türk ulusunun ilelebet yaşaması için tekrar terör örgütü PKK ile mücadele etmek üzere görev verilmesini istiyoruz. 80 üyemiz var. Üyelerimizden gelen taleple bu kampanyayı başlattık. Sadece üyelerimizi değil, Çorlu`da bulunan tüm emniyet mensuplarına çağrıda bulunuyoruz” dedi.

Üyelerinin yıllarca görev yaptığını anımsatan ve terör konusunda uzman olduklarını belirten Öztürk; “Arkadaşlarımız yıllarca bu konuda ihtisas yaptı, terörler yurdun her yerinde mücadele etti. Terörle mücadelemiz bilimsel ve teknik olarak yapılmaktadır. Emekli olmuş olabiliriz ama kendimizi bu vatana borçlu hissediyoruz. Emekli olmamıza rağmen bu mücadelenin içine katılıp faydalı olmak amacındayız. Karşılığında devletten hiçbir beklentimiz yok. Tek beklentimiz görev verilmesi. Bu görevi Türkiye`nin her yerinde yapabiliriz” diye konuştu.

Serdar Şahin
 

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49

davutkorucu

Guest
Local time
20:24
Katılım
31 Ağustos 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
49
Yaşamı güzel kılmak adına...

26 Temmuz, 2007 Yazan: Osman ÖZTÜRK
Her sabah yeni umutlarla uyanıyoruz.Yaşamı daha güzel kılabilmek için kendimizi yoğun bir çalışma ortamında buluyoruz. Hepimizin ortak çabası, yaşamlarımızı güzelleştirmek, hayatımıza mutluluk katmak, işimizde, görevimizde bir şeyler üretmek, yeni heyecanlar, konseptler ortaya koymak, bilgilerimizi paylaşmak ve en önemlisi de bütünbunları güvenli ve huzur dolu bir ortamda yapabilmektir.
Bireysel başarı ve mutluluklarımızı Toplumsal başarı ve mutluluklara dönüştürerek ortaksevgi,ortak amaç ve ortak duygular yaratarak; Türk insanının tarihsel gelişimini; kültürel, sosyal yönleriyle, gelenek ve görenekleriyle bütünleştirmek; dostluğun sevgiyle, kardeşliğin güvenle bütünleştiği güzel Türkiye'mizde, acı ve hüzünlerle değil; "Barış ve Huzur" dolu yüreğinde ortak vatanımız, Cennet Türkiye'mizin bir bireyi olmanın sevinciyle, yaşama ve geleceğe sarılmak en büyük dileğimizdir.Türk insanına duyulan sevgiyi sözlerle değil, O'na sunulan hizmetin kalitesiyle yansıtmaya çalıştığımız görev anlayışımızı, sizlere anlatabilmek ve sevinçlerinizi, sevinçlerimiz yapabilmek için bu sitede çabalarımızı sizlerle paylaşıyoruz.
İmkansız; dünyayı değiştirebilecek gücü içlerinde keşfetmek yerine, kendisine sunulan dünyada yaşamayı daha kolay bulan, küçük insanların ortaya attığı, büyük bir kelimedir.
İmkansız; bir gerçek değil, bir görüştür.
İmkansız; bir iddia değil, bir meydan okumadır.
İmkansız bahanedir, geçicidir.
İMKANSIZ YOKTUR!

Ülkemizin bölünmez bütünlüğünü, ulusumuzun birlik ve beraberliğini bozmaya çalışan hain odaklar asla amaçlarına ulaşamayacaklardır.
Yüreğimizdeki vatan sevgisi, bayrak sevgisi, millet sevgisi ve görev aşkı ile birlikte huzur ve güven için sorumluluklarımızı daha kararlı, daha inançlı olarak en iyisini, en güzelini, bize yakışanı yapmayı sürdüreceğiz.
Bugün hepimize düşen en büyük görev;Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar yaşatmak, bölünmez bütünlüğümüzü korumak, ulusal değerlerimize sahip çıkmak, ülkemize, birlik ve beraberliğimize yönelen tehditlere kararlılıkla karşı koymakla olacaktır. Bu, tarihi, milli ve ahlaki bir sorumluluktur.Türkiye'nin birliğine zarar verebileceği yanılgısı ve hayaline kapılanlar, emellerini hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceklerini, buna güçlerinin asla yetmeyeceğini bilmelidirler
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst