Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Mutsuz Cocuk.

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
12:49
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Zamanın birinde annesi ve küçük kız kardeşiyle birlikte yaşayan, sarı
saçları ve masmavi gözleri olan bir çocuk vardı. Küçük çocuk kendisine
ne yapılırsa yapılsın hep daha fazlasını ister,hiç de mutlu olmazdı.
Annesinin iş dönüşü kız kardeşine ve kendisine getirdiği armağanlara hep
burun kıvırır,çoğu kez paketlerini bile açmadığı olurdu. Kız kardeşi
onun tersine oldukça neşeli ve uyumlu bir çocuktu. Anne ve babaları ayrı
yaşamalarına rağmen,ilgi ve sevgilerini üzerlerinden hiç eksik
etmezlerdi. Kız kardeşi bu durumun tadını çıkarırken, küçük çocuk her zaman
asık bir suratla gezerdi. Hatta çevresindekiler onun en son ne zaman
güldüğünü bile hatırlamazlardı. Arkadaşları oyun oynayacağı zaman onu da
mutlaka aralarına almak isterler fakat çocuk onlara gözükmemek için
elinden geleni yapardı. Arkasından ne kadar seslenseler nafile. Vaktinin
çoğunu caddelerde boş bakan gözlerle gezip,her zaman gittiği parkın bir
bankına oturmakla geçirirdi.
Yine çıktığı bir gezintide dinlenmek için bir bankta otururken, bir
yandan da parkın ortasındaki, neşeyle oynayan kuşları izliyordu. Onları
izlemeye öyle bir dalmış ki;yanına oturmak için gelen ihtiyar adamı,
ancak öksürdüğü zaman fark edebilmişti. Biraz toparlandı ve “şimdi bu
ihtiyar ,saçlarımı okşadıktan sonra gözlerimin ne kadar güzel olduğunu
söyleyip benimle konuşmak isteyecektir” diye de geçirdi içinden.
Evet gerçekten de ihtiyar adam,çocuğun güneşte daha bir parlayan sarı
saçlarına bakıyordu. Sonra yumuşak bir tavırla :
“ merhaba evladım” dedi.
Çocuk içinden geçenlerin doğrulandığını görünce, bu merhabadan pek de
hoşlanmadığını sezdirir bir tavırla:
“ merhaba bayım” dedi
İhtiyar adam , çocuktaki bu isteksizliği hemen anladı,ama hemen pes
etmeye hiç de niyeti yoktu. Belki de çocuk dondurma,çikolata veya
şekerleme istemişti ama alınmamıştı. Çocuğun yüzünün güleceğini düşünerek:
“ bak ne diyeceğim,benim de senin gibi torunlarım var ve onlar
dondurmaya bayılırlar, eminim sen de çok seviyorsundur.ha ne dersin,şu
karşıdaki dükkandan istediğin kadar alalım mı?” dedikten sonra çocuğun tavrını
izlemeye koyulur ihtiyar adam.
Ama çocukta tebessümün belirtisi dahi yoktu, hatta aksine daha da
sinirlenmiş gibiydi. Sert bir hareketle ihtiyara döndü ve :
“ bakın bayım,canım dondurma isterse ben de gidip alabilirim, lütfen
artık beni rahat bırakın!” dedi çocuk.
İhtiyar adam ilk şaşkınlığını attıktan sonra, aslında kendisine hiç de
yabancı olmayan ve ona kendi çocukluğunu hatırlatan bu durum
karşısında,yüzünü kuşlara doğru çevirerek, sözlerine gayet sakin devam etti:
“ konuşmaktan pek hoşlanmıyorsun galiba, peki,o zaman sen konuşma, beni
dinle sadece, eminim anlatacaklarım çok hoşuna gidecek.” Dedi. Çocuğun
o an içinden kalkıp gitmek geldi fakat acaba adam ona ne anlatacaktı
merak ediyordu. “ neyse” diyordu içinden. “ onunla konuşmak zorunda
değilim ki, dinledikten sonra kalkar giderim.” Diye geçirdi içinden.
İhtiyar adam ise az öncesinden daha bir keyifle konuşmasını
sürdürüyordu:
“ biliyor musun ben de çocukken konuşmaktan pek hoşlanmazdım,üstelik
hiç de mutlu bir çocuk değildim. Aslında mutlu olmam için pek çok neden
vardı: Benimle ilgilenen bir ailem, arkadaşlarım, çeşit çeşit
oyuncaklar, oynayabileceğim kocaman yeşil bir bahçemiz bile vardı. Ama ben
ısrarla mutlu olmak istemiyordum. Hatırlarım da resim çekineceğimiz zaman
herkes güler, ben ısrarla suratımı asardım. O anlarıma ait bir tek gülen
resmim bile yok. ne acı değil mi? Ama eminim senin pek çoktur.”
İhtiyar adamın anlattıkları çocuğun oldukça dikkatini çekmişti ve
hikayenin gerisini çok merak ediyordu. Adam ise çocuğun bu sabırsızlığını
anlamış, daha büyük bir neşeyle devam ediyordu:
“evet evlat, işte yıllar böyle geçiyordu. En kötüsü de neydi biliyor
musun? Büyüyüp genç bir delikanlı olduğumda bir sigorta şirketine iş
başvurusunda bulunmuştum. Bir hafta içinde tüm başvuranlarla toplu bir
görüşme yapılacaktı. Görüşme tarihi geldiğinde, erkenden kalkıp tertemiz
giyindim ve belirtilen adrese doğru yola koyuldum, tabi her zamanki
ciddiyetim ve asık suratımla birlikte...yaklaşık otuz kişi kadar vardık,
bazı yazılı testlerden geçtikten sonra, hepimize “ hayatımızdaki en mutlu
an’ı” sordular. Ne gerek vardı şimdi buna diye düşündüğüm sorunun,
bana, yaşamımı geri vereceğini asla tahmin bile edemezdim. Kimisi doğum
günlerinden,kimisi kendisine yapılan bir sürprizden, kimisi tatillerinde
geçen mutlu anlarını anlatıyordu. Evet herkesin öyle çok mutlu anı vardı
ki,anlatırken bile sanki o anı yaşıyorlardı. Sıranın bana geldiğini
fark edince ne diyeceğimi şaşırdım ,aslında her şeye her zaman bir cevabı
olan ben ,öylece kalakalmıştım. Yaşadığım en mutlu an neydi? O kadar
çok düşünmüştüm ki, orada bulunanlar, herhalde hangisini anlatacağıma
karar veremediğimi zannetmişlerdir. Ama bu izlenimleri çok kısa sürdü.
Çünkü soruya karşılık “ halâ bekliyorum”’dan başka bir yanıtım olamazdı ne
yazık ki.” Dedi ve o günleri hatırlamanın büyüsüyle bir parça yaş aktı
gözlerinden. Bir an duraklamadan sonra “ belki ne demek istediğimi şuan
anlayamazsın, daha küçüksün ama...” hayır aksine çocuk onun ne demek
istediğini çok iyi anlıyordu, büyük bir heyecanla ve belki de hayatında
ilk defa içinden gelerek, bu kadar uzun bir süre, bir yabancıyla vakit
geçiriyordu. Daha fazla dayanamayarak:
“ peki işe alındınız mı? Bayım” dedi çocuk heyecanla.
İhtiyar adam gözünden akan yaşı silerek hafifçe gülümsedi ve:
“ evet işe alınmıştım, ama o gün eve kendi yaşamımla ilgili ,cevabını
veremeyeceğim soruların varlığını bilmenin üzüntüsüyle geri dönmüştüm.
Düşünebiliyor musun? Yediğin yemeğin lezzetini anlayamamak gibi bir şey
bu. Sonra dedim ki kendime: yaşlandığın zaman, geçmiş günlerine dair
özlem duyamayacaksın ? Çünkü sıkıntıların, acıların özlemlerini duymaz
insan. Hatırlamak istemeyeceğin bir geçmiş ise, silik bugünler yaratır,
ben ise yarınlara böyle girmek istemiyordum, işte o gün benim için her
şey değişmişti. En mutlu anlarımı bir kat daha artırarak girdim her
yarın a... yaa işte böyle evladım, sen de buraya biraz dinlenmek için
geldin, ben ise başını ağrıttım, gideyim artık, torunlar beni bekler, haydi
kal sağlıcakla.” Dedi ve çocuğun bir şey söylemesini beklemeden, ama
bir şeyleri başarmış olmaktan emin ,yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı.
Çocuk anlatılanlardan o kadar çok etkilenmişti ki,söylemek istediği her şey
düğümlenmişti sanki, yüzünde bir gülümseme ve teşekkür eden gözlerle
,yaşlı adamın arkasından öylece bakakaldı.
Her zaman yaptığı sıradan bir gezintinin, kendisine böyle önemli bir
sürpriz yapacağını tahmin bile edemezdi . Acele etmeliydi, yapacağı
yığınla iş vardı ve ilk olarak hemen bir dükkana girip, kardeşi için
armağanlar seçmeye başlamıştı bile. Yıllardır, önünden asık bir suratla
geçtiği dükkandan , artık yaşamıyla ilgili tüm sorulara cevap verebileceğinin
mutluluğu ile çıkıyordu. Çünkü biliyordu ki, bu onun için sadece bir
başlangıçtı ve yaşlandığında , eski günlerine dair hep bir özlem
duyacaktı.

ALINTI
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst