Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Mezomorto Hüseyin Paşa

bymarti

New member
Local time
04:29
Katılım
4 Aralık 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
49
Mezomorto Hüseyin Paşa

Hüseyin Paşa’nın Karadeniz’de vazife yaptığı yıllarda Venedikliler Ege’de güç kazanır, 145 kalyon ve çektiriyle gelip Sakız’a saldırırlar (Eylül 1694). Sakızlı Hristiyanlar sulh, sükûn içinde yaşamalarına rağmen Osmanlıyı arkadan vururlar.
2. Ahmed nasıl üzülür, anlatılamaz. Sadrâzam Ali Paşaya; “Mademki Sakız düşman elindedir, bütün Engürüs’ü (Macaristan’ı) fethetsen makbulüm değildir. Ada’nın ahvâli, derûnumu yaktı. Teshîri murâdımdır” der derhal geri alınmasını arzular.
İlk Dîvân-ı Hümâyûn toplantısında Amcazâde Hüseyin Paşa Kaptân-ı Deryâ makamına çağrılır, o dahi Hüseyin Reis’i kendine yardımcı yapar.
Dedelerimiz tersanelere kapanır, hummalı bir çalışmayla gece gündüz kalyon, kadırga, çektiri çakarlar. İşgalin üzerinden henüz 4 ay geçmiştir ki Donanma-yı Hümâyûn yola çıkar, dualarla salevatlarla yelken açarlar. (Ocak 1695)
Osmanlı istihbaratı iyi çalışır, kuşlar günü gününe haber uçururlar. Bu kez Venedikliler yalnız değildir, Toskana, Malta ve Papa’dan ciddi destek almıştırlar.
> Baskın basanın ama...
Yaklaşık bir hafta içinde Foça sularına varan 40 parçalık Türk donanması, 60’tan ziyade gemisi olan Haçlı donanmasını takibe alır, Koyun Adalarına (İzmir Karaburun’la Sakız arasına) doğru akarlar. Planları şafak vakti düşmana çullanmaktır ama hava rüzgârsızdır, çala kürek ilerleseler de gün ışımadan hedefe ulaşamazlar. İster istemez karşılıklı savaş düzenine girer, yüz yüze çarpışırlar.
Mezomorto Hüseyin Paşa Haçlıları iyi tanır. Alt tabaka genelde papazlara kanan ve macera arayan gençlerden ibarettir, yağmadan hisse kapmaya bakarlar. Onları ciddiye almaz, hatta birçok kez hayatlarını bağışlar. Ancak subaylar kibirli ve zalimdirler, kan dökmekten zevk alırlar. Buradan kurtulsalar gider Fas’ı, Cezayir’i basar, kadın kaldırır, bebe kırarlar.
Bu yüzden cenk başlar başlamaz direkt amiral gemisine dalar. Açtığı amansız alabanda ateşi ile güvertede dik duran ne varsa yatırır, direkleri kıymık kıymık yontar. Bir anda 150 Haçlı ölür, gemide panik başlar. Bu esnada Abdülfettah Kaptan fırsatını bulup yanaşır, attığı yağlı paçavralarla yangın çıkarmayı başarır. Ateşi söndürmeye çalışanları tüfek ateşiyle yıkar, yardıma koşan 60 toplu bir düşman kalyonunu da yanıbaşına sıkıştırırlar. Ve beklenen olur, ateş cephaneliğe ulaşır.
Ve infilak!..
İki gemi âdeta göğe ağar, Amiral Benedetto Pisani ile birlikte sayısız kurmayı buharlaştırırlar. Denizden zerzevat gibi esir toplar, yakaladıklarını küreğe oturturlar. Birkaç saat içinde iki kalyon ve 5 kadırgası batan Haçlılar, Terfil limanına sığınırlar.
Ancak Mezomorta peşlerini bırakmaz, yakaladılklarını hırpalar. Düşmanda ricat fikri ağır basar ama cendereden kurtulsalar... Demir alacak vakitleri bile olmaz, savaşabilecek durumda olan 16 kalyon zincir kesip limandan çıkar.
Hüseyin Paşa emrindeki beş kalyonla düşman donanmasını ortaya alır iki ateş arasında bırakıp ellerini kollarını kırar. Haçlılar bu mahirane manevra karşısında şaşkına döner, selameti kaçmakta bulurlar. İki kalyon tekrar limana döner, on dört kalyon Venedik’e doğru yelken açar. Aşçızade Mehmet Kaptan peşlerine düşer ve elli beş toplu bir düşman kalyonunu batırır, Elhac Abdullah Kaptan’ın kalyonu da iki düşman mavnasını telef eder, ikisine el koyar. Serdar-ı Ekrem Mısırlızade İbrahim Paşa, çektirileriyle Venedik çektirilerine yetişir, kimini tepeler, kimini peşine takar. Memi Paşazade Abdurrahman, bir düşman çektirisine yetişip teslim alır, birini dibe yollar. Düşman baştardaları mavnaların ardına çekilmeye yeltenseler de Elhac Abdurrahman Kaptan önlerini kesip, gülle misket yağmuruna tutar, sayısız Haçlı kırılır, yelkenler yırtılır. Güverteleri harap olan, arma ve donanımları dağılan gemiler zor zahmet Sakız limanına sığınırlar. Ancak burada da tutunamayacaklarını anlar, kaleye 500 muhafız bırakıp İstendil Adasında soluklanırlar.
Donanmamız 24 Şubatta Sakız limanına girer, düşmanın bıraktığı silah ve cephane dolu sekiz tekne ve karaya oturmuş koca kalyona el koyar. Desteğini kaybeden Sakız direnemez, muhafızları esir alır, nazlı hilali burçlara asarlar.
Mezomorto Hüseyin Reis, başta Amiral Benedetto olmak üzere bir çok kapudâne ve patronayı dedelerinin yanına yollar. Düşünün Venedikliler on yıllarca komutan bulamaz olurlar.
Reisimiz mütevazıdır, makam mevki peşinde koşmaz, her işinde Allahü teâlanın rızâsını arar. Lügâtında korku gibi bir kelime bulunmaz, düşmanın azlığına çokluğuna bakmaz. Bir ara elimizden çıkan Khio Adasını sadece sekiz kadırga ve dört sultan gemisiyle kurtarır ki buna Amcazâde Hüseyin Paşa bile inanamaz.
2. Mustafa Han işi ehline verir, onu Kaptân-ı Deryâ yapar. Hüseyin Paşa, 96 gemilik Venedik donanmasını Midilli Adası açıklarında (Zeytinburnu) mağlup eder (19 Eylül 1695). En gözde on kalyonu batan, nicesi hasara uğrayan Hristiyanlar yörede dolanamaz olurlar.
> Kelam ve kalem ehli
Paşamız kuru cihangir değil, mürekkep yalamış bir ziyalıdır. Nitekim Osmanlı bahriyesinde ciddi ıslâhatlar yapar. Kalyon filolarının donanmanın direği haline getirir, hazırlattığı Kânunnâme ile teşkilatı sisteme sokar. Terfî ve tekâüt gibi teferruat işleri bile yoluna koyar. Ona göre deniz, denizci ister, kara paşalarını bünyeden uzak tutar.
Paşa’nın hayatı cenk ile geçer, delici ve kesici aletlerle aldığı sayısız yaraya rağmen meydanda kalamaz. Son günlerinde yatağa mahkum olur, gemisine dönecek takat mecal bulamaz. Leventler bakarlar “Reis Baba” gidiyor, gelip başında toplanırlar. Gözyaşlarıyla Yâsîn-i şerîf okurlar. Hüseyin Paşa çok hislenir, hıçkırıklarına mani olamaz. “Evladlarım” der, “biliyorum ecelim yaklaştı, onca cenge katıldım, hep şehit olmayı arzuladım. Nasipte kaba bir döşekte can vermek varmış, ne yapalım.” Oracıkta Kelime-i şehâdet getirir ve gözlerini yumar (21 Temmuz 1701).
Bilirsiniz, nice yatağında ölenler vardır ki şühedadan sayılırlar...

Ahmed Sırrı ARVAS , Türkiye
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst