Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

“İşgal Kuvveti miyiz?”

F

fiesta73

Guest
label-3.gif
31 Mart 2006
“İşgal Kuvveti miyiz?”
Yıllarca farklı kod adlarıyla oyalandık durduk.

Bölücü örgütün ve siyasi kanadının adı sık sık değişti.

Yıllar yılı bir yan kuruluşu; İHD “İnsan Hakları Derneği” diye sahnede oynadı durdu.

Halbuki bu dernek sadece “Kürt Hakları Derneği” idi.

Bu dernekler ve diğer yan kuruluşlar onyıllarca dışarıdan beslendi.

Sadece sözde “Kürt hakları” için kullanılmak üzere bu derneklere oluk gibi para aktı. Sanki ülkede “Kürt hakları” sorunu vardı.

Oysa her şey olabiliyor, her şeye sahip olabiliyorlardı.

İşadamı, bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı oldular.

Ülkenin yarısına, en güzel yerlerine sahip oldular ama ihtirasları bitmedi.

Tüm medyayı işgal ettiler ama hala “sesimiz duyulmuyor” edebiyatı yaptılar.

İçeride bazı sözde gazeteci ve yazarlar bunun bir “insan hakları sorunu” olduğunu pompalayıp durdu.Bazıları hainlikle ya da gafillikle “fikir adamlığını” karıştırdı yazdı çizdi.Şartlar değişince gerçek maskelerini çıkarıp hem kürtçü hem solcu oldular.

Ayda onbinlerce dolar alıp solcu ve ırkçı oldular ama adam olamadılar.

Dışarıdan gelen ABD ve AB li sözde misafirler hep sadece Diyarbakır’a gittiler.

Şimdi içeriden ve dışarıdan onyıllardır kaşıdıkları bu yerler artık kanamaya başladı.


****



Akşam haberlerde Showtv Anahaber haklı olarak “bu kimin başkanı?” diye soruyordu?Haklı sorunun iki kaynağı; Diyarbakır’lı ve Siirt’li sözde iki siyasi “liderdi.”

Yöre halkını kışkırtıp, yıkıp-döken halka yeni fitnefücur sözlerle teşekkür ediyordu.

Hem yoksulluk edebiyatı yapıp hem de yöre esnafının mallarını kırıp dökenlere...

Halka hizmet eden kurumlara, polise, askere saldıranlara kürtce akıl vererek, hatta tehdit ederek ne olduğunu tüm dünyaya ilan ediyorlardı.AB ve ABcilerin ziyaretgahında özel yetiştirilen bu iki ayrıkotuna nasıl bir soruşturma yapılacak ne olacak göreceğiz.


****



Olanları sadece “dış mihraklara” örgütlere ve yöre halkına fatura edemeyiz tabii ki.

Devlet adamı diye seçilip Başkente salınan siyasilerin ve bürokratların vebali büyüktür.

Kuzey Irak’ta iki aşiret liderinden padişah yaratmak aptallık ve gafillik değilmiydi?

Irak’a girmeyerek iki aşiret liderini ve halkını Amerika’nın gözünde “vazgeçilmez” müttefik yapmak nasıl bir siyaset idi? Suya sabuna dokunmayarak nasıl büyük siyasetçi, asker, devlet adamı olunur? Daha doğrusu bu politikayla nasıl “büyük devlet” olunur?


****



Güneydoğu’da malum olaylar olurken bölgede görev yapan rütbeli bir polisle konuştum.

Polis arkadaş ağlamaklı idi: ” Bizi taşlı sopalı hainlerin önüne sürüyorlar.Kendimizi savunamıyoruz.Yargı korkusuyla genç polisler olayların üstüne tam gidemiyor.Yağmur gibi taş molotof kokteyli yağıyor. Biz burda işgal kuvvetimiyiz burası Türkiye değil mi?

Bu işin adını koysunlar biz de ne yapacağımızı bilelim!”

Çok garip çok zor bir duygu olmalı kendini ülkesinde ”işgal kuvveti” gibi hissetmek...


****



Bir süre sonra göreceksiniz “verelim kurtulalım” korosu da yayına başlayacak

Evet bu işin “adını” koyun ve sorunu çözün yoksa “kanama” tüm yurdu saracak!
 

seyfi

Administrator
Local time
09:39
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Kürt Hacivatları!

Avni Özgürel

HADEP'le başlayan ve Kürt halkını temsil etme iddiası taşıyan parti müsveddelerine (ki bunlara Abdullah Öcalan fan clup de denilebilir) bakın, hiçbirinin Kürt halkının huzuru, refahı ve mutluluğuyla alakadar olmadığını göreceksiniz. Bunların çatısı altında toplananları gölge oyununun madrabaz karakteri Hacivat'ın Kürt kılıklıları olarak değerlendirmekte beis yoktur.
Hacivat nasıl Karagöz'ün saflığını zaaf sayıp onu tongaya düşürmek için manevralar yaparsa, bunların da akılları tek şeye çalışır: Kürt halkını dolandırmak, hataya sürüklemek, onun sıkıntıdan kurtulma çabasına girmesine fırsat bırakmayıp akıl hocalığına soyunmak! Bunların Doğu'da işsizliği, yoksulluğu nasıl bitiririz diye bir dertleri olduğunu göreni var mı? Ya da gençlerin, özellikle kız çocukların eğitimsizliğini nasıl önleriz diyenini? Ankara'nın kapısına 'Yatırım istiyoruz' diye dikilen belediye başkanı, siyasetçi çıktı da biz mi fark etmedik? Pek çok belediye başkanı yatırımcıları cezbetmeye çırpınır. Diyarbakır Belediye Başkanı'nın böyle bir derdi olduğunu düşünür müsünüz, söylese inanır mısınız? Geçen hafta yazdım, tek dertleri 'Öcalan'dır bunların. Onsuz düşünemez, ondan izinsiz konuşamaz, habersiz soluk alamazlar. Bir ara AB cephesinde önemseniyordu Leyla Zana; Kürt siyasetinin vitrinine konulacak yeni isim sayılıyordu, o da PKK'dan müstakil hareket edeceği intibaını veriyordu. Sonuç: Biat! Gidip Öcalan'ın elini öpme imkânı olmadığı için vekâleten kız kardeşinin eli öptürüldü! Şimdi DTP mitinglerinde kürsüye çıkarılmıyor.
Bu güruhun 'gerilla' diye yanıp yakındığına 'silahlı Kürt muhalefeti' diye sıfatlar uydurduğuna bakıp sakın ola ki o insanları önemsediklerini sanmayın. 'Ah bir af çıkarılsa hepimiz teslim oluruz, silah depolarımızın yerini bile gösteririz' laflarının, rastgele havaya savrulan, safdil alıcı/yorumcu arayan palavradan öte bir değeri de yok. 'Hacivatların', dağdaki insanlar dahil hiçbir Kürt umurunda değil. Kitleler, sinemada 'figüran' denilen, 'görüntü zenginliği sağlamak için sahneye dahil edilen kalabalık' olmak dışında kıymet taşımaz gözlerinde. İster dükkân açacak olun, ister parti kurun, ister çocuk yapmaya karar verin; Öcalan'ı hesaba katmayan projeyi konuşamazlar bile.
Yaşayıp göreceğiz. İnanıyorum ki Türkiye baskılara dayanamayıp sonunda PKK militanlarına af çıkaracak. Sonra şu söyleyeceklerimi izleyin: 'Hacivatlar' sevinmiş görünecek, meydanlarda şölenler düzenlenecek, medyaya dağdakilerin aileleriyle kucaklaşma sahneleri yansıtılmaya çalışılacak. Basını, militanların Türk askeriyle kucaklaşma karelerini yakalamaya yönlendirecekler, gerçek olmasa da kurmaca enstantaneleri yayacak örgüt. Bu arada malum Kürtperest aydınlar romantik yazılar kaleme alacaklar, 'Oh nihayet bitti. Çok acı çektik ama, artık zaman yara sarma zamanı' falan diyecekler. Muhtemelen iktidar yeni bir 'ekonomik paket' açacak, 'Doğuya yatırım yağıyor' türünden başlıklar göreceğiz gazetelerde, bölgenin kanını emenlerin cepleri bir daha dolacak. Durulur gibi olacak ortalık. Muhtemelen konu mankenlerinin gıyaplarında İmralı'da 'huzura' kabulüyle kapanacak perde. Verilen arada Öcalan'ın övgü bekleyen Hacivatları pataklayacağını, onların 'lider'i yatıştırmak ve öfkesinden sakınmak için sadakat tazeleyeceklerini, yeni stratejinin esaslarını tebellüğ edip yanından ayrılacaklarını vs. tahayyül etmek size kalıyor.
Sonra kaldığı yerden başlar oyun, şiddet eylemleri, önce 'Münferit hadise' veya 'Birkaç kendini bilmez' deyip tınmayacağız. Hacivatlar demeçlerle yatıştıracak kamuoyunu, ama giderek 'Biji Apo' çığlıkları kaplayacak ortalığı, provokasyonlar tırmanacak, medyaya konu ve görsel efekt olsun diye uluorta birkaç kişi kendini yakacak, 'Aman barış ortamı kayboluyor' paniğine kapılacağız... Nihayet, 'Öcalan'ı bıraksak mı' diye tartışır bulacağız kendimizi...
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst