- Katılım
- 6 Nisan 2007
- Mesajlar
- 3,175
- Tepkime puanı
- 25
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Hamdolsun veya İllallah
Son y[FONT="Arial]ıllarımız "kırk yedi buçuk MAŞALLAH" sözü ile geçti. Tahtalara vurarak... "Kem gözlere" diyerek...
"Maşallah"a, "inşallah"ı da kafiye yaptık:
"AB'ye gireceğiz inşallah"
"Dünyanın 6'ıncı büyük ekonomisi olacağız inşallah"
"Japonya'yı sollayacağız inşallah"
"Kişi başına ulusal gelirimiz 10 bin dolara çıktı, 20 bin dolara çıkaracağız inşallah"
İnşallah, maşallah dönemi başlamıştı ya...
Hayırlara vesile olsun dileğiyle demekten çenemiz düştü!...
Sağlıkta devrim için.
Eğitimde devrim için...
Devrimin "meali" bile değişti...
İnşallah, maşallah derken "hamdolsun" dönemine giriverdik.
İhracat için "maşallah" deniliyordu ya.
İthalat için "inşallah" deniliyordu ya.
Maşallah demenin gerekçesi, ihracatın yani dış satımın 130 milyar dolara çıkmasıydı.
İnşallah dönemin gerekçesi de, ithalatın yani dış alımın 180 milyar dolara dayanmasıydı da...
Gören, duyan da "maşallah" diyordu.
Ancak, o 50 milyar dış ticaret açığı "inşallah"la kapanmaz gibi görünüyordu.
İnşallah, maşallah hayırlara vesile olsun derken, "sınır ötesi"nde bir ekonomik kriz başlamıştı.
Ama bizimkiler kriz, miriz yok, deyip duruyorlardı, kriz miriz bize uğramaz, diyorlardı.
Ne kirizi, şu kadar otomobil satıldı, deniliyordu.
Bu sözler söylenirken, otomobil "fabrikaları kriz tatili"ne giriyorlardı.
Fabrikalar kapansa da, işsizlik artsa da, borsa düşşe de, döviz fırlasa da, "Hamdolsun, yere sağlam basıyoruz" deniliyordu.
Bu durum karşısında, "İllallah" sözcüğü dilimizin ucunda dolaşıyordu.
Aslında, bu "İLLAALLAH" sözcüğünü "şarkı" yapanlar da vardı.
Bize de "makam" lı bir biçimde, makam sahiplerine, "illallah" demek düşüyordu.
Erkin Koray'ın "Millete Seslenişi" ile.
"Arkası gelmez dertlerin, bıktım illallah biri biterken öteki başlar vermesin Allah Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım vallah
"Yok mu çaresi dostlar Vesüphanallah
Alemin keyfi yerinde yine maşallah
Bize de bir gün kader güler inşallah"
Onlar, "Hamdolsun" diyedursun, Bize de "süphanallah" demek düşüyor.
PARA, PUL YOK
Dün de bir iki satırla değindim.
AKP "işte Kadın" konulu bir toplantısı düzenliyordu da.
Bu toplantıya, dünyanın dört köşesinden ünlü kadınlar çağırılacaktı da...
Çağırılacak kadınlar arasında da ABD'den Terry Neese, Mona Dimond, Pakistan'dan Manail Anis Ahmet ve de Angelina Jolie bulunuyordu.
Angelina'nın dışındaki öteki adları, çoğunuzun duymadığını biliyorum.
Ama Angelina Jolie'nin adını bilmeyen yoktur.
Ünlü bir film yıldızı!
Çocukları ile, hayırlara vesile olması ile ünlü bir kadın!
Yani, hayır hasenat sahibi biri...
Başka yönleri de var ya.
Özelikle, üç çocuk annesi oluşu, ve de "çok seçenekli" davranışlar içinde olması!
Daha açık söyleyelim. Cinsel tercihi biraz değişik.
Dilerseniz, önce gazetelerde çerçevelenen haberi okuyalım:
"AKP Kadın Kolları başkanlığı, iş dünyasında kadının rolünün ele alınacağı toplantıya ünlü film yılızı Angelina Jolie'yi davet etti. Kadın Kolları Genel Başkanı Fatma Şahin, 2 yıldır uluslararası tolantılar düzenlediklerini söyledi"
Bu kapsamda, iş dünyasında kadının rolünün masaya yatırılacağı "İşte Kadın" konulu bir toplantı planladıklarını belirtti.
Toplantıya işçi, işveren, dünyada rol modeli olmuş güçlü kadınlarını çağırdıklarını söyleyen Şahin, Angelina Jolie'yi de davet etitklerini açıkladı.
Şahin, "Dünyanın kabul ettiği güçlü bir sanatçı. Yardımseverliğiyle bütün dünyada tanınıyor" dedi.
Şahin, "Jolie'den nasıl bir yanıt geldi?" şeklindeki soru üzerine, Jolie'nin vakıfla çalıştığını hatırlatarak, "Yoksul ülkelere bir takım para bağışıyla çalışma sistemi oluşturuyor. Bize, ABD'de göstereceği bir vakfa bağışta bulunmamız konusunda bir öneri getirdi. Ama biz bir iktidar partisiyiz. Kimseye para vermedik. vermeyiz de. Bunu ona ilettik. Şimdi ondan gelecek yanıtı bekliyoruz"
Haber bu kadar!
Ancak, her satırı ayrı bir haber.
Her satırı yorumlanabilir.
Hayır sahibi olması ile..
Yoksul ülkeler yardımı ile.
Bağışlı satırları ile...
Kafaları Kurcalayan, kafaları karıştıran nokta şuydu:
"Niye Angelina Jolie seçilmişti?"
Üç çocuklu olduğu için, "bağışlar"la haşır neşir olduğu için mi?
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Üç çocuk yapın" deyip duruyor du ya!
Jolie'nin de üç çocuğu vardı ya... Üstüne üstlük, ikizleri de vardı.
Örnek olacak bir kişi idi.
Jolie, bağış yapmayı seviyor du.
Özellikle, "çocuk"lu vakıflara.
AKP'li kesim de bağış yapmayı çok severdi ya.
Bu konudaki şanı Avrupa'ları aşmıştı ya!
Örnekleri çoğaltan kesimler de vardı.
Muhalif ve münafık kesimler!
Damara basmayı seven kesimler.
Onlar da, "Anlaşılan AKP, Angelina ile bir kez daha sosyalleşecek" diyordu.
Türkiye ölçüsünde ünlü olan bir tasarımcı, "ben muhafazakar eşcinselim" demişti ya.
Daha sonra, bu sözünü, Avrupa'da yayınlanan bir gazeteye de taşımıştı ya: "Ben muhafazakar eşcinselim. AKP benimle sosyalleşecekti" diye.
AKP, sosyalleşme sürecini Jolie ile katmerleştirecek miydi?
Çünkü, Jolie için de "abuk- sabuk" yakıştırmalar yapanlar vardı da.
Sözde o da bir başka türlü imiş de... "Başka türlü"yü açmayacağım.
Bilen biliyor!.
Ancak, bir söz kalemimin ucuna takılıverdi. Fatma Şahin'in bir sözü "Biz iktidar partisiyiz. Kimseye para pul vermeyiz. Davet ettiklerimizden kimseye de para vermedik"
Bu söz bin türlü yorumlanabilirdi.
Demek, iktidar partileri, kimselere para pul vermez, diye.
Demek, kimseye para vermemişler diye.
Demek "bedava yaşamanın bedava hayatın yolu, iktidar partisinden geçiyormuş" diye.
Bu "demek"leri uzatabiliriz. Ancak, Sayın Şahin, "Ne demek istediğini anlatırsa" noktayı da koyarız.
Orhan TAHSiN
[/FONT]
Son y[FONT="Arial]ıllarımız "kırk yedi buçuk MAŞALLAH" sözü ile geçti. Tahtalara vurarak... "Kem gözlere" diyerek...
"Maşallah"a, "inşallah"ı da kafiye yaptık:
"AB'ye gireceğiz inşallah"
"Dünyanın 6'ıncı büyük ekonomisi olacağız inşallah"
"Japonya'yı sollayacağız inşallah"
"Kişi başına ulusal gelirimiz 10 bin dolara çıktı, 20 bin dolara çıkaracağız inşallah"
İnşallah, maşallah dönemi başlamıştı ya...
Hayırlara vesile olsun dileğiyle demekten çenemiz düştü!...
Sağlıkta devrim için.
Eğitimde devrim için...
Devrimin "meali" bile değişti...
İnşallah, maşallah derken "hamdolsun" dönemine giriverdik.
İhracat için "maşallah" deniliyordu ya.
İthalat için "inşallah" deniliyordu ya.
Maşallah demenin gerekçesi, ihracatın yani dış satımın 130 milyar dolara çıkmasıydı.
İnşallah dönemin gerekçesi de, ithalatın yani dış alımın 180 milyar dolara dayanmasıydı da...
Gören, duyan da "maşallah" diyordu.
Ancak, o 50 milyar dış ticaret açığı "inşallah"la kapanmaz gibi görünüyordu.
İnşallah, maşallah hayırlara vesile olsun derken, "sınır ötesi"nde bir ekonomik kriz başlamıştı.
Ama bizimkiler kriz, miriz yok, deyip duruyorlardı, kriz miriz bize uğramaz, diyorlardı.
Ne kirizi, şu kadar otomobil satıldı, deniliyordu.
Bu sözler söylenirken, otomobil "fabrikaları kriz tatili"ne giriyorlardı.
Fabrikalar kapansa da, işsizlik artsa da, borsa düşşe de, döviz fırlasa da, "Hamdolsun, yere sağlam basıyoruz" deniliyordu.
Bu durum karşısında, "İllallah" sözcüğü dilimizin ucunda dolaşıyordu.
Aslında, bu "İLLAALLAH" sözcüğünü "şarkı" yapanlar da vardı.
Bize de "makam" lı bir biçimde, makam sahiplerine, "illallah" demek düşüyordu.
Erkin Koray'ın "Millete Seslenişi" ile.
"Arkası gelmez dertlerin, bıktım illallah biri biterken öteki başlar vermesin Allah Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım vallah
"Yok mu çaresi dostlar Vesüphanallah
Alemin keyfi yerinde yine maşallah
Bize de bir gün kader güler inşallah"
Onlar, "Hamdolsun" diyedursun, Bize de "süphanallah" demek düşüyor.
PARA, PUL YOK
Dün de bir iki satırla değindim.
AKP "işte Kadın" konulu bir toplantısı düzenliyordu da.
Bu toplantıya, dünyanın dört köşesinden ünlü kadınlar çağırılacaktı da...
Çağırılacak kadınlar arasında da ABD'den Terry Neese, Mona Dimond, Pakistan'dan Manail Anis Ahmet ve de Angelina Jolie bulunuyordu.
Angelina'nın dışındaki öteki adları, çoğunuzun duymadığını biliyorum.
Ama Angelina Jolie'nin adını bilmeyen yoktur.
Ünlü bir film yıldızı!
Çocukları ile, hayırlara vesile olması ile ünlü bir kadın!
Yani, hayır hasenat sahibi biri...
Başka yönleri de var ya.
Özelikle, üç çocuk annesi oluşu, ve de "çok seçenekli" davranışlar içinde olması!
Daha açık söyleyelim. Cinsel tercihi biraz değişik.
Dilerseniz, önce gazetelerde çerçevelenen haberi okuyalım:
"AKP Kadın Kolları başkanlığı, iş dünyasında kadının rolünün ele alınacağı toplantıya ünlü film yılızı Angelina Jolie'yi davet etti. Kadın Kolları Genel Başkanı Fatma Şahin, 2 yıldır uluslararası tolantılar düzenlediklerini söyledi"
Bu kapsamda, iş dünyasında kadının rolünün masaya yatırılacağı "İşte Kadın" konulu bir toplantı planladıklarını belirtti.
Toplantıya işçi, işveren, dünyada rol modeli olmuş güçlü kadınlarını çağırdıklarını söyleyen Şahin, Angelina Jolie'yi de davet etitklerini açıkladı.
Şahin, "Dünyanın kabul ettiği güçlü bir sanatçı. Yardımseverliğiyle bütün dünyada tanınıyor" dedi.
Şahin, "Jolie'den nasıl bir yanıt geldi?" şeklindeki soru üzerine, Jolie'nin vakıfla çalıştığını hatırlatarak, "Yoksul ülkelere bir takım para bağışıyla çalışma sistemi oluşturuyor. Bize, ABD'de göstereceği bir vakfa bağışta bulunmamız konusunda bir öneri getirdi. Ama biz bir iktidar partisiyiz. Kimseye para vermedik. vermeyiz de. Bunu ona ilettik. Şimdi ondan gelecek yanıtı bekliyoruz"
Haber bu kadar!
Ancak, her satırı ayrı bir haber.
Her satırı yorumlanabilir.
Hayır sahibi olması ile..
Yoksul ülkeler yardımı ile.
Bağışlı satırları ile...
Kafaları Kurcalayan, kafaları karıştıran nokta şuydu:
"Niye Angelina Jolie seçilmişti?"
Üç çocuklu olduğu için, "bağışlar"la haşır neşir olduğu için mi?
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Üç çocuk yapın" deyip duruyor du ya!
Jolie'nin de üç çocuğu vardı ya... Üstüne üstlük, ikizleri de vardı.
Örnek olacak bir kişi idi.
Jolie, bağış yapmayı seviyor du.
Özellikle, "çocuk"lu vakıflara.
AKP'li kesim de bağış yapmayı çok severdi ya.
Bu konudaki şanı Avrupa'ları aşmıştı ya!
Örnekleri çoğaltan kesimler de vardı.
Muhalif ve münafık kesimler!
Damara basmayı seven kesimler.
Onlar da, "Anlaşılan AKP, Angelina ile bir kez daha sosyalleşecek" diyordu.
Türkiye ölçüsünde ünlü olan bir tasarımcı, "ben muhafazakar eşcinselim" demişti ya.
Daha sonra, bu sözünü, Avrupa'da yayınlanan bir gazeteye de taşımıştı ya: "Ben muhafazakar eşcinselim. AKP benimle sosyalleşecekti" diye.
AKP, sosyalleşme sürecini Jolie ile katmerleştirecek miydi?
Çünkü, Jolie için de "abuk- sabuk" yakıştırmalar yapanlar vardı da.
Sözde o da bir başka türlü imiş de... "Başka türlü"yü açmayacağım.
Bilen biliyor!.
Ancak, bir söz kalemimin ucuna takılıverdi. Fatma Şahin'in bir sözü "Biz iktidar partisiyiz. Kimseye para pul vermeyiz. Davet ettiklerimizden kimseye de para vermedik"
Bu söz bin türlü yorumlanabilirdi.
Demek, iktidar partileri, kimselere para pul vermez, diye.
Demek, kimseye para vermemişler diye.
Demek "bedava yaşamanın bedava hayatın yolu, iktidar partisinden geçiyormuş" diye.
Bu "demek"leri uzatabiliriz. Ancak, Sayın Şahin, "Ne demek istediğini anlatırsa" noktayı da koyarız.
Orhan TAHSiN
[/FONT]
