Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Ermeni Katliamları ve Gazilerle Mülakat

seyfi

Administrator
Local time
13:56
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Ermeni Katliamları ve Gazilerle Mülakat
>Osmanli Imparatorlugunun son donemlerinde Anadoludaki Ermeni katliamlarindan kurtulanlarin hikayelerini bulacaksiniz bu sayfalarda. Yavas yavas artacak olan bu sayfalarda amac, yuzyillardan beri suren etnik nefret imgesini devam etirmenin tam tersine gecmisimizi anlayip gelecege dogru yonelmemizde yardimci olmak icindir.

Bugun internetde ve dunyanin basili medyasinda bircok defa Ermenilerin nasil katliama ugradigi uzerine detayli arastirmalar cikmis olmasina ragmen ayni donemde yan komsulari Turklerin neler yasadigini arastiran cok daha az kaynak vardir. Ozelikle Amerikadaki Ermeni propoganda amaclari dogrultusunda 1900’lerin basindaki zorlu gunleri anlatan ve Turkleri barbarlar olarak tanitmaya calisan memoirlara bir cevap olarak gorun bu sayfalari.
 

seyfi

Administrator
Local time
13:56
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
resimler

ERMENİ MEZALİMİ


İşte Fotoğraflar; Ermeniler Masum Soydaşlarımızı Gözlerini Kırpmadan Vahşice Öldürmüşlerdir..


Yazarımız; İdris YAVUZ'un Araştırma Yazısını Resimlerin Devamında Bulabilirsiniz..



"TARİHİNİ BİLMEYENLERİN GELECEKTE BAŞINI DİK TUTMALARINA İMKAN VERİLMEZ."

Erm_foto1.jpg


Balta ile Katliam: İzmit'in Kollar köyünden Ermeniler tarafından balta ile katledilen müslümanlardan bir kısmının olaydan sonra çekilen fotoğrafı; 1- Boşnak Malik 2- Abdulmecid oğlu Ali 3- Ali oğlu Seyid (14 yaşında) 4- Ömer oğlu Abdulgani 5- Abdulgani oğlu Mecid 6- Abdullah oğlu Hüseyin 7- Bekir oğlu Yusuf 8- Osman oğlu İsmail


Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.​


Erm_foto2.jpg



Erzincan'da Ermeniler tarafından ırzına geçilerek öldürülen Pakize adlı bir Türk kadını.
Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.



erm_foto3.jpg



25 Nisan 1918'de, Subatan'da Ermeniler tarafından öldürülen Türk çocuklar, kadınlar ve karınları deşilerek bebekleri çıkarılan anneler.


Kaynak:Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.​




erm_foto4.jpg


Erzincan'ın Odabaşı bölgesinde, Ermeniler tarafından oyularak katledilen bir Türk.
Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.




erm_foto5.jpg



Sivas'ta Ermeni çeteleri tarafından yapılan katliamda boğazı kesilerek öldürülen jandarma Mustafa.


Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.​




erm_foto6.jpg



Ordudan hava değişikliği için terhis edilen ve 23 Temmuz 1915 de Diyarbakır'ın Lice kazasına bağlı Kum ve Çom köyleri civarında elleri ayakları bağlanarak Ermeni komitecileri tarafından şehid edilen askerler.


Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.​


erm_foto7.jpg


Diyarbakır'ın Şark nahiyesine bağlı Hızır İlyas köyü Mersani deresi (23 Temmuz 1915). Hono ismindeki ermeninin başında bulunduğu çete tarafından hançer ve kurşunla şehit edilen erkek, kadın ve çocuklar.
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.

erm_foto8.jpg


29 Ağustos 1914 tarihinde Ermeni çeteleri tarafından Siverek-Urfa Yüksekyol ve Karacadağ civarında türbe ziyareti sırasında esir edilip canlı hedef yapılarak şehit edilen müslüman Türkler.
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.



erm_foto9.jpg



Silvan civarında, Beşnik ermeni köyüne Van ve Tolorya'dan gelip, Doryan Dano ve kardeşlerinin başında bulunduğu Ermeni çeteleri tarafından 11 Haziran 1915 tarihinde Şeytankaya mevkiinde şehit edilen milis subayı Hamid Efendi komutasında bulunan erzak kafilesi, jandarması ve subayları.


Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.​


erm_foto10.jpg


Erzincan Odabaşı bölgesinde, birbirlerine bağlanmış halde öldürülmüş kadın ve çocukların cansız bedenleri.
Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

erm_foto11.jpg


16 Şubat 1918'de, Erzincan'ın Vagarir köyünde, Ermeniler tarafından şehit edilen ve bir evin arkasında bulunan şehit edilmiş Türkler.
Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

erm_foto12.jpg


Hasankale'de, Ermeniler tarafından şehit edilen kadın ve çocuklar.
Kaynak:Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures




 
Son düzenleme:

seyfi

Administrator
Local time
13:56
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
TARİHİ BELGELERLE
ERMENİ MEZALİMİ


Hazırlayan: İdris YAVUZ

“Su uyur düşman uyumaz” derler ya doğrudur. Türk milletinin de tarih boyunca başı hiç bir zaman dertten kurtulmadı. Orta Asya’da Çin ile başlayan, Anadolu’da Haçlı orduları ile devam eden mücadele, bugünlerde, gündem ve şekli değiştirerek günümüze kadar gelmiştir.

Türklerin güçlü olduğu dönemlerde Türk’e köle olmaya bile razı olan Avrupalı dostlarımızın gerçek yüzlerini bu yazı serisinde net olarak göreceksiniz. Buna en iyi örnek ise Kanuni Sultan Süleyman’a Fransa kralının yazdığı mektup ve cevap-ı mektuplardır. Bu mektubun tam metnini Hamle gazetesi ve 51 Haberde yayımlandı. Her Türk vatandaşının bu ibret dolu mektubu okumasında yarar vardır.

Bugün Türkiye adeta ateş çemberi içindedir. Bir yanda İran, Irak, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan ve Rusya diğer yandan dost görünen Fransa,İtalya, Almanya, İngiltere ve Amerika ... Peki bu devletlerin hangisi gerçek Türk dostudur. Bu ülkelerin, Türk milleti için hayır ve iyilik yapmasını düşünmek “ eşyanın tabiatına aykırıdır “ bakınız bu Avrupalı dostlarımızın bizi ne kadar çok seviyor olduklarını bu yazı serisinin tamamını okuyunca anlayacaksınız. Bir kere ,bu devletlerin, tarihten gelen kuyruk acıları ve Haçlı ordularının intikam duyguları vardır. bizim asıl üzüntümüz içimizdeki satılmış işbirlikçilerinin zaman zaman bu hainlere destek vermeleridir. Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere sürekli “ saman altından su yürütmektedirler.” Önce Türkiye’nin İslam ülkeleri ve Türk i devletlerle bağlarını kopardılar. Ülke içindeki etnik sınıflara destek vermek suretiyle Türk ,Kürt ,Ermeni düşmanlığını körüklediler. Daha sonraları da Faşist-Dev Sol, Laik-Antilaik,Apo- Hizbullah gibi yasa dışı örgütleri Türk milletinin başına bela ettiler.

Apo olayı ile Doğu Anadolu’da 30.000’nin üzerinde insanımızın canına kıydılar. İşte bütün bunlar tarihten gelen Bizans oyunlarının birer parçasıdır. Sürekli gündem değiştiren her defasında başka bir görüntü veren bu zihniyeti bu millet iyi tanımalıdır. Bir ara Milliyetçi- Şeriatçı, Dev Sol- Faşist diye kardeşi kardeşe kırdırdılar. Türkiye’yi kurtarılmış bölgelere ayırdılar. Neyse ki ülkede daha çok kan dökülmeden ordumuzun sağ duyulu çabası ile bu tehlikeler önlendi .

Kim bilir gelecekte Türkiye üzerine ne gibi yeni oyunlar ve tuzaklar hazırlanacaktır. Belki de sıra Tarikat ve Mezheplere gelecektir. İşte o zaman işin vahameti gerçek olarak ortaya çıkacaktır. Bu konuda millet olarak duyarlı ve uyanık olmak zorundayız.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde kapitülasyonlarla yabancılara tanınan geniş haklar ve büyük tavizler ile Sultan Mahmut’un Tanzimat Fermanı’ndan sonra da Avrupa’nın Osmanlılara “ hasta adam “ gözüyle baktığı dönemde iç işlerimize karışmaya başladılar. İçimizdeki azınlıkları kışkırttılar. Halbuki bundan önce yan yana dostça, kardeşçe yaşayan bu azınlıklar şimdilerde problem olmaya başladı. Avrupalı dostlarımız kirli ellerini, sinsi planlarını Türkiye üzerinde uygulama fırsatı buldular. Anadolu’daki Ermenileri ayaklandırdılar. Bunun neticesinde Avrupa’daki İnsan Haklarını gündeme getirdiler. Ne hikmetse o dönemde Beyaz Ruslar, yüzlerce Yahudi’yi, işkenceyle öldürdüklerini kurşuna dizdiklerini, kalan kısmını da sürgüne gönderdiklerini bilmeyen var mıdır?

Almanya’da Hitler iktidarı, Yahudileri binalara doldurup ateşe verdiği tarihi bir gerçektir. O dönemde haince işlenen cinayetler ne çabuk unutuldu da şimdileri demokrasi havarisi kesilen bu insanlar, kurtarıcı aslan kesiliverdiler.. Peki Amerika bu uygulamanın neresindedir dersiniz? Bu ülkede idam cezaları uygulanırken, 30.000 insanımızı öldüren ,bir o kadarını da sakat bırakan, ülke ekonomisini de felce uğratan PKK ve Hizbullah çetelerini biz hala beslemeye devam etmekteyiz. Mecliste bu konuda idam cezasının kaldırılmasından yana tavır almaktayız. Günümüzde dost görünen Fransa, İtalya, Almanya, Yunanistan, Amerika hatta İsrail devletleri Ermenilerin hamisi durumundadırlar ve Türk milletini de “SOYKIRIMI” suçlaması ile yargılamaktadırlar. Bu konu ,açıkça Bizans oyunu ve Haçlı intikam duygusunun depreşmesidir.

Her Türk milliyetçisi kesinlikle “domuzdan post eski düşmandan dost” olmayacağını bilir. Son dönemlerde Avrupa’da birçok Türk sefaret mensupları Ermenilerce şehit edildi. Bu olaya Avrupalı dostlarımız sessiz kaldı. Eğer bu cinayetler Türkiye’de olsaydı dünya kamuoyu ayağa kalkardı ve yer yerinden oynardı. Şimdi Ermeni tarihine bir göz atalım. Bu tarih 1850 yılından sonra yazılmaya başlanmıştır. Ermeni Tarihini araştırma yapan batılı yazarlar, gerçeklere uymayan tespitlere yer vermiştir. Şayet bu yazarlar Arap ve Bizans kaynaklarına dikkat etselerdi Ermeni gerçeğini net olarak görebilirlerdi.ve Türkler hakkında da yanılgıya düşmezlerdi.

Orta Çağda Arap hakimiyetinde yaşayan Ardzrouni ve Bagratuui diye bilinen iki aile vardı. Ermenilerin kökü de bu ailelere dayanmaktadır. Bu dönemde halifenin otoritesi zayıflayınca {“885-886”] Bagratuui ailesinden Asot isimli zat Bizans’ın desteği ile kral ilan edildi ve ona taç giydirildi. Böylece Ermeniler tarihte ilk kez Bizans egemenliğine girmiş oldular .Fakat Ermeniler Bizans da aradıklarını bulamadılar.Sürekli zülüm ve işkence gördüler.Anadolu ya yapılan Türk akınları sırasında Türklerin yanında yer aldılar.Ermeni ve Süryani kaynakları”Allah sapık Rumların zulmünü ortadan kaldırmak için Türkleri Anadolu nun fethine memur etti”şeklinde tarihe şerh düştüler.

Ermeniler,Selçuklu İmparatorluğu döneminde altın devrini yaşadılar.Ermeni tarihçilerinden,Anili bu durumu anlatırken.

“Melikşah”İmparatorluğunun her yerinde sulh ve adalet vardı.Onun davranışı asil.,düşünceleri yüksek,tavrı şahane idi.Melikşah ,halkı tarafından çok sevilirdi .Böyle giderse bütün Avrupa Müslüman Türklerin eline geçecektir.”demektedir.İşte bu düşünce,bu ilgi Avrupa ülkelerini ürküttü.Papanın önderliğinde,toplantılar yapıldı. Bir takım tedbirler alındı. Haçlı orduları gündeme geldi.

O günden bugüne zihniyet bakımından hiçbir şey değişmedi. Aynı mantık, aynı kin, aynı düşmanlık ve gizli emellerle, değişik biçimlerde her devirde güncelliğini korudu. Türklerin güçlü olduğu zamanlarda azınlıkların bağlılığı, takdirle yad edilmekteydi. Özellikle Süryaniler Türklere hiçbir zaman ihanet etmediler. Fakat Ermeniler zaman ,zaman Haçlı orduları ile dirsek temasına geçtiler ve onlara destek verdiler.

Osmanlı İmparatorluğunun ilk zamanlarında Ermeniler Karaman ve Ramazan Oğulları’nın yanında yer aldılar. Fatih ve Yavuz Sultan Selim Han döneminde ise Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletlerinin idaresinde azınlık olarak yaşadılar. Bu yörelere Bizans zulmünden kaçarak geldiler. İstanbul’u Sultan Mehmet fethedince azınlıklar rahat bir nefes aldılar. Ermeniler ve diğer azınlıklar bu dönemde hürriyetin tadını çıkardılar. Eğitimde, ticarette, adalet ve ibadette geniş imkanlara kavuştular.

Sultan Mahmut’un Tanzimat Fermanından sonra Türk devletinin otoritesi ve yönetimi zayıfladı. Ülkedeki azınlıklar dış devletlerin tahriki ile kazan kaldırdılar. Yönetimi ele geçirme çabasına girdiler. Bunda da kısmen başarılı oldular. Özellikle Fransa, İtalya, Almanya, Macaristan ve İngiltere’nin ortaklaşa yürüttükleri Haçlı orduları, şimdi kalleşçe, Türkleri içten yıkma gayretine girdiler ve Ermenileri Anadolu’da isyan a teşvik ettiler

Avrupalı yazarların tespitlerinde, l9l5 tarihinde,Dünyada Ermeni nüfusunun tamamı, 2.427.392 olarak belirtilmektedir. Bunların başında İngiliz seyyahı YNCH’ın 1901’de yayınladığı seyahatnamesi önemli bir kaynaktır. Buna göre Ermeni nüfusunun ancak 1.158.484’ü Türkiye’de bulunmaktadır. Halbuki Ermeni yazarı Basmanciyan Avrupalıların desteği ile bu nüfusun 4.500.000 kişi olduğunu, 2.500.000’in Türkiye’de yaşadığını iddia etmektedir.

Sultan Abdülmecid’in 1839’da “ Gülhane Hatt-ı Humayun’u “ ilan etmesi ile Osmanlı tebaasında ırk, dil, din, mezhep ayrımı ortadan tamamen kaldırılmış oluyordu. İşte bu geniş hürriyetten yararlana Ermeniler iyiden iyiye işi azıttılar. Fransa’nın girişimi ile Ermeni patriği, II.Sultan Mahmut’a resmen kabul ettirildi. Amerikalı misyonerler 1828’de Türkiye’ye Protestan dinini yayma adına fakir Ermeni çocuklarına parasız okullar açtılar, hastaneler, mabetler yaptırdılar. Ermeni dilini yaygınlaştırmak için İncil dağıttılar. 1846 yılında da İngiltere’nin “ Ermeni Protestan Cemaatı İdare Heyeti “ Türkiye’de işe başladı. 1850 yılında çıkarılan fermanla da “ Protestan milleti “ resmen tanındı. Ermenilerin teşkilatlanması, dış yardımlar sayesinde hızlandı. Tanzimat Fermanından sonra Ermeniler devlet yönetimine sızdılar ve güçlü hale geldiler. Osmanlı sınırları içinde toprakları olmamasına rağmen tüccar, esnaf, kuyumculuk dallarında adeta “ Ermeni zenginliği efsanesini ” yaşattılar ve “ Ermeni Millet Nizamnamesi “ adıyla bir heyet kurdular. Bu heyet 1862 yılında resmi olarak onaylandı ve yürürlüğe girdi.

Osmanlının üzerine bir kabus gibi çöken bu gelişmelerin özünde “ Şark Meselesi ” .Yani , Osmanlı topraklarının taksimi yatmaktaydı. Bu konu ,Orhan Gazi zamanında Çanakkale’den geçen ve Avrupa’ya ayak basan Türkleri, Avrupa dan atmak “ anlamındaki düşünce, bütün Hıristiyan devletlerin ortak tutkusu ve vazgeçilmez kararıydı.

İş,Sultan Abdülaziz dönemine gelince,Olayın seyri birden değişti..Muhteris Devlet adamları,Hüseyin Avni ve Rüştü Paşalar,önce Sultanı tahttan indirdiler,sonra da katlettiler.Ermeniler bu fırsatı kaçırmadılar ve hemen karşı atağa geçtiler.Bu ara Sultan Murat tahta çıktı.Fakat onun sağlığı bozuk olduğu için,bu görevi II.Sultan Mahmut’a bıraktı..Sultan Mahmut, siyasi bir manevrayla.”Hicaz demiryolu”ihalesinde ,İngiliz ve Fransızların karşısına Almanları çıkardı.Ermenilerin koruyucusu olan bu devletleri bir birine düşürdü.Hindistan Devletinin Osmanlıya karşı aşırı bir bağlılığı vardı. İngiltere hükümeti ,Hindistan’da çıkan isyanı durdurması için Halifeden”Sükunet Fermanı “istiyor ve çıkan olayların durmasını sağlıyordu.Tam bu sırada Mithat Paşanın kaprisiyle,Rusya ile savaş kararı alındı.Bu arada Osmanlı komutanları arasında derin görüş ayrılıkları gündeme geldi.Buda Ermenilerin ve dış güçlerin işine yaradı.Onların ekmeğine yağ sürüldü.Rus Orduları Yeşil köye kadar geldiler.Ermeni Patriği Nurses, küstahça, hemen Rus Başkomutanı Nikola’yı ziyaret etti.ve Ondan Doğu .Vilayetlerine “Ermenistan”adıyla .bir devletin ilan edilmesini istedi.Eğer bu mümkün olmaz ise,bu bölgenin “Rus hakimiyeti” altına alınmasını rica etti..

Osmanlı devletinin geniş yetkiler verdiği Ermeni Patriği, Türkün ezeli düşmanı olan Rusya dan muhtariyet istemesi,tarihte örneği görülmemiş bir ihanettir. Son dönemlerde Fransa Parlamentosunda Türkler için alınan kınama kararına, rağmen İstanbul Patriğinin göstermelik tepkileri,bence pek inandırıcı gelmiyor.Çünkü tarih tekerrürden ibarettir.Dünün “Şark siyaseti “Rusya ve Avrupa devletleri nin Ermenileri koruma fikrinden doğmuştur.Bu düşmanlık,dünden,bu güne devam ederek gelmiştir.

Rus Başkonsolosu Grandük Nikola, II-Sultan Abdulhamid’i ziyaret etmek için İstanbul a geldi.Ermeni Patriği Nurses ,Rus Komutanına Ermeniler için gösterdiği yardımlardan dolayı teşekkür etmeyi ihmal etmedi. ve.Ermenilerin muhtariyeti hakkında da muhtıra verdi.

İstanbul da oturan Ermeni Patriği ” Nubar Paşa” başkanlığındaki Ermeni asıllı Vali,adliye ve zabıta amirlerden meydana gelen bir komite kurdu .Berlin Konferansını yöneten” Bismarka ” gönderdi.Giden heyet burada.Fransa,İngiltere ve Alman heyetleriyle buluştu.Burada yoğun bir lobi çalışması yaptılar.Olayları ters yüzü ederek, abartılı bir şekilde “Türk işkencesi”konusunu işlediler Bunun.yankıları kısa surede ortaya çıktı.Çeşitli Avrupa Ülkelerinde Ermenilerin lehine,mitingler düzenlendi

Dünden,bu güne ne değişti? Aynı oyun,aynı zihniyet hala devam etmektedir.Patrik Nurses I884 de öldü.Yerine Harutyan Vehabetyan geçti.Ermeniler iyiden,iyiye azıttılar.Okullarda ve Kiliselerde halka Ermeni Krallığının kurulma fikrini telkin etmeye başladılar.Ruslar son model silahlarını Ermeni komitacılara gönderdiler.Eli kanlı Papazlar ,Kiliseleri cephanelik haline getirdiler.

Erzurum isyanını hazırlayan Erzurum Murahhası Orman yandı .Bu zat,Osmanlı yönetiminde Paşa idi.Valiler ve üst seviyedeki, bürokratlar Ermeni asıllıydı.ve bu olayları içten içe körükleyende onlardı. Bu arada,Haren Aşikyan [I888] de Ermeni Patriği seçildi .ve bu zat, Erzurum da kanlı isyanları başlattı. Burada binlerce Türkün kani akıtıldı. Bu kıvılcım Kumkapı, Merzifon, Kayseri’ye sıçradı. İsyancılara gereği kadar desteği vermeyen Patrik Aşikyan’a suikast tertip edildi ve patrik yakalandı. Bunun üzerine o da görevinden istifa etti. Yerine azılı Türk düşmanı İzmirliyan Patrik oldu. O da Sason İsyanını çıkardı. Konuyu Avrupa’ya taşıdı. Türkler aleyhine kampanya açtı. Halbuki katledilenler Türklerdi, propagandalar ters yüz edildi. Avrupa şehirlerinde Ermeniler lehinde büyük mitingler yapıldı.

Tarih tekerrürden ibarettir. Aynı oyunlar güncelliğini korumaktadır. Ölenler bizden, fakat İnsan Hakları Mahkemesi onlardan yana kararlar almaktadır.

Kudüs’ün Haçlılar tarafından işgali sırasında Hz. Ömer Camiine sığınan on binlerce Müslüman’ın hepsi öldürüldü. Bir o kadarı da dışarıda katledildi. Ölülerin cesetleri kan gölünde kalmıştı. Caminin avlusundan oluk oluk kan aktığını Avrupalı yazarlar ittifak halinde belirtirken, Prof. Dr. Ahmet Reşit Turnagül’ün İslamiyet ve Milletler Hukuku kitabında (1972) bu olay ayrıntılarıyla verilmektedir.

Halbuki İstanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmet Han cennet mekan bir tek gayr-i müslümin canına, malına, inancına zarar vermemişti. Ne yazık ki Hıristiyan dünyası güçsüz olduğu zaman riyakar, kuvvetli olduğu zamanda zalim olmuştur. Kudüs’te bu katliamı yapan askerler bile dökülen kanlardan yayılan kokuya tahammül edemediğini belirtmektedir.

Ruslar Özlü Kalesini aldıklarında orada yaşayan 20.000 Türkü kadın kız, çoluk çocuk, ihtiyar demeden hepsini kılıçtan geçirmişlerdir. Bu olay, I.Sultan Abdulhamid’e rapor edilince Sultan;

__” Vah vah! Özü beni dilhun etti “ dedikten sonra üzüntüsünden felç oldu.

Aynı şekilde Yunanlıların Anadolu’da hunharca yaptığı katliamlarda bundan farklı değildi. (Bu konuda daha geniş bilgi Kadir Mısırlıoğlu’nun Yunan Mezalimi (1973) eserine bakınız.) Biz bunları sadece örnek olarak gösteriyoruz. Üç kıtaya el atan, Viyana kapılarına kadar dayanan, Dalmaçya kıyılarında at sulayan, Arabistan’dan Hindistan’a kadar uzanan, Avrupa’da İtalya, Fransa Almanya'nın ortasına kadar giden, Yunanistan, Macaristan, Yugoslavya ve Kafkas ülkelerinde at koşturan ecdadımız hiçbir zaman silahsız masum insanlara zarar vermemiştir. Bütün dinlerin mabetlerine saygı duymuştur, fakat Ermeniler Türklerin mabetlere gösterdiği saygıyı istismar ederek kilise ve okulları silah deposu haline getirdiler. Ve Doğuda onlarca tarihi Camiyi yıktılar,okulları yaktılar.

1909 Nisan’ında Adana İsyanını çıkardılar. Bu konuda Balkan Harbinin sonunda İttihatçıların da büyük hataları oldu.

Bu arada Ermeniler Rus ordusuna gönüllü olarak yazıldılar. Van Gölü güneyine kadar gelen Rus kuvvetlerine öncülük ve rehberlik yaptılar. Türklerin arkasından hançerlediler. Tüyler ürperten vahşice cinayetler işlediler. Rusya’da “ Bolşevik İhtilali “ patlak verince Rus kuvvetleri Doğu Anadolu’dan çekildiler. Ermeni davası bir kere daha askıya alındı. Bu bölgede bulunan Ermeniler Rusya’ya gittiler. Bugün olduğu gibi, Ermeniler orada yine boş durmadılar. Türklerin hakkında Rus yetkilileri harekete geçirdiler. Lenin’in 16 Mart 1921’de Moskova Antlaşması akabinde Ankara’daki Milli hükümete baskı yapmak istedi, fakat bundan bir netice alamadı.

“ Lozan Konferansı “ Ermenilere yeni bir ümit kapısı açmıştır. Ermeniler Lozana, büyük bir siyasi çıkarma yapma yapıp ,Türkler aleyhine verdikleri muhtıraya Fransız, İngiliz, İtalyan ve Alman heyetleri büyük bir destek oldular. Türk Murahhas heyetinden Dr. Rıza Nur, O günleri anlatırken diyor ki.

-“Bu konferansta Ermeni heyetleri dinlenecek” denince,hayretler içinde kaldım.Bu şartlar altında toplantıyı terke karar verdik.Bu konuda haklıydık.Çünkü Ermeni lobisi Lozan da Anadolu nun doğusunu kendi vatanları olduğunu söylüyorlardı.Bizim kararlığımızı gören Ermeni heyetinden bazıları[I-resm],bizi ziyaret etmek istedi.Bizde kabul ettik.Bunlardan biri”Nuadonkyan”,bizim Ayan Azamızdı.Ben onu yakınan tanıyordum .Bu zat, bir zamanlar beni İttihatçılar hapsettikleri zaman, lehime yazı yazan,şahitlik yapan kişiydi.Biz de İsmet [İnönü] ile onu kabul ettik Yanımıza saygı ile geldi,oturdu.Heyecanlıydı.Bir ara bayılır gibi oldu.Onunla ilgilendik.Sonra söze başladı:

“Benim kalbim,tüm Türk Milletiyle birlikte çarpmaktadır.Yalınız ben değil,babam,babamın babası da Türklerin memuru.idi.Bu bakımdan bizim size minnet borcumuz vardır.”dedi.Bende içimden dedim ki,”Bu adamın dediklerinin birincisi,kısmen doğrudur.Ama ikinci kısmı külliyen yalandır”Bu güne kadar Ermeniler Türk Devletinde önemli görevlerde bulundular.Ayan Azası ,Hariciye Nazırı [Dışişleri Bakanı] Paşalık , yüksek rütbeli Kolluk kuvvetleri ve Adliye Teşkilatında söz sahibi oldular.Keşke Onlara bu görevler verilmeseydi.Mütarekeden sonra kapı ,kapı tüm Avrupa yı dolaştılar,Türkleri arkasından hançerlediler.Bu hain adam,bir an durdu.Duygu sömürüsü yaparak bize:

“Efendim! Ermeniler pek perişandırlar.Onlara Cebel-i Bereketten bir miktar oturacak yurt verirseniz mutlu oluruz” dedi.Varlığını Türk Milletine borçlu olduğunu ifade eden bu adam,şimdi Türklere en büyük ihaneti gerektiren sözleri,sıkılmadan,utanmadan bize söylüyordu.Kolundan tutup dışarı atmak istedim.Fakat bu İhtiyar Ermeni Türkiye nin önemli mevkilerinde bulunan bir zattı.Bizi burada aptal yerine koyduğu için ona sinirlendim ve:

“beyefendi! Sizce Cebeli Bereket neresidir?”dedim.

“Efendi,dağlık,basit bir yerdir”dedi.

“Peki neden Kilikya demiyorsun”deyince,ağız değiştirdi ve:

“Yo.Kilikya değil ,orayı istemiyoruz” dedi.

“Nuradunkyan Efendi,bahsettiğiniz yer Kastamonu Vilayeti değilse,muhakkak Adana Vilayetidir Herhalde,şimdilik buradan bir parça toprak istiyorsunuz,değil mi?” dediğimde susmayı tercih etti. Ve sonra çekip gitti..[Bu konuda geniş bilgi almak isteyenler,Dr. Rıza Nur, hayatı ve hatıraları,Clll..İst l968 müracaat edebilir].

Ermenilerin Anadolu da kurduğu “Hayırsever Cemiyeti,Fedakarlar Cemiyeti,Araratlı Mektep sevenler Cemiyeti,Şarklı Kilikya,Ermenistan’a doğru Cemiyeti ,Milliyet Perver Kadınlar Cemiyeti,Müdafi Vatandaşlar Cemiyeti,Taşnak Sutyun-Hınçak-İttihat ve Halas Cemiyeti-Şura Ali Cemiyeti-Mudar’ı Vatandaşlar Cemiyeti-Ermeniler Müttehit Cemiyeti-Kara haçlı Cemiyeti” adıyla görünüşte gayet masumane gibi çalışan bu dernekler,dış mihraklarca desteklenmekteydi.Bu teşkilatların tümü,Türk kanını içmeye yeminliydiler.Aynı durum bu günde Türkiye nin önünde tehlike olarak durmaktadır. O günlerde Ermeni Örgütleri yoğun bir şekilde,gizlice silah ve mühimmat yığınağı yapmaktaydı.Halbuki bu insanlar Türkiye nin en zengin ,en rahat yaşayan ,okul ve ibadethanelerde serbest olan kimselerdi Bu isyanların öncülüğünü “Ya istiklal,ya ölüm” parolasıyla öncülüğünü”Hınçak ve Taşnak” Cemiyetleri yapıyordu..[ 3resm]

Rusların Kafkas bölgesindeki “Ermeni İhtilal Cemiyeti”Türkiye aleyhine yetiştirdikleri canileri,son model silahlarla Anadolu ya çıkartma yaptılar. Bu Komiteler,her tarafa talimatlar yağdırıyordu.:

“Türkü,Kürdü her nerede görürseniz derhal vurun. Ermeni aleyhine kim çalışıyorsa, onun gözünün yaşına bakmayın, hemen öldürün ve Türk Devlet adamlarına Su-i kast düzenleyin, İsyanlar hazırlayın ” talimatı büyük ölçüde yankı buldu. Erzurum da ayaklanmalar oldu. Erzurum Valisi olayları önlemek için polis ve zabıtaları arama yapmak için Kiliselere gönderdi. Ermeni Komitecileri Polis ve zabıtalara ani olarak saldırdılar Bir çoğunu şehit ettiler. Bu arada ” Müdafi-Vatandaşlar Cemiyeti. ” azası Gergesyon, halkın arasına girdi, Tüm Ermeni iş yerlerini kapattırdı. Kiliselerde Ayin yapılması yasaklandı. Buna engel olan Ermenileri de öldürttü. Bu olaylara mani olmak isteyen Türk askerlerinin üzerine ani olarak saldırdılar, yüzlerce askeri şehit ettiler. Sonra da Ermeniler zulüm görüyor diye yaygara kopardılar. Konuyu Avrupa Devletlerine çarpıtarak, anlattılar. Tıpkı bu günlerde olduğu gibi . Tabii, ” danışıklı dövüş ” paslaşmalarla, oyunun bir parçası uygulanmaya konmuş oluyordu. [5 res]

Böylece ok yaydan çıkmıştı. Kumkapı, Merzifon, Çorum, Kayseri ve Yozgat isyanları patlak verdi. Sonra “ Sason ” isyanıyla da Doğu bölgelerine sıçradı. ” Babı –Ali Numayışı “ hazırlığı yapıldı. Buraya, Doğu dan getirilen yüzlerce Ermeniye,İstanbul Kiliselerinde papazlar tarafından silahlandırılıp patrik İzmirliyan’ın yakın arkadaşları tarafından Üsküdar’daki kilisede ( Haç dünyayı yenecektir.) şekliyle vaaz verdirildi.

18 Eylül Pazartesi günü Kumkapı’daki Patrikhane Kilisesinde 400.000 civarında Ermeni toplandı ve Bab-ı Ali’ye doğru yürüdüler. Yüksek sesle ( Erzurum Ermeni dağlarından bir ses çınladı. ) marşını söylemeye başladılar.

-Silahlar patlıyor”Yaşasın Ermenistan”diye bağırıyorlardı.Yolda giden Jandarma Binbaşısı Servet Beyin üzerine kurşun yağdırdılar ve şehit ettiler.Çapulcuların sayısı beş bin civarına ulaşmıştı.Bunların Bab-ı Aliye girmeleri engellendi ve dağıtıldı.Başı boş dana gibi dağılan Ermenilerin çoğu Kiliselere sığındılar.Yolda yakalananlar da sonra serbest bırakıldılar.

Ermeniler bu defa Doğu Anadolu da “Zeytun ve Van” isyanlarını başlattılar.Burada da bir çok masum insanın canına kıydılar.Bu bölgeye Rusya,Kafkasya ve İran yoluyla pek çok silah ve cephane sokuldu.İngiliz Sefareti kanalıyla Londra dan gelen paralar yardım adı altında Ereni Komitacılarına dağıtıldı.İstanbul da Osmanlı bankası Ermenilerce işkal edildi.Sultan Abdulhamid ,Bu çapulcuların yakalanması için O bölgeye asker yolladı.Rus Sefiri ve Banka Müdürü devreye girdi.Fakat asiler hiç kimseyi dinlemedi,Türk askerlerinin üzerine kurşun yağdırdı ,bir çok asker ve sivil halk şehit oldu.Ermeniler gemiyi iyice azıya aldılar , bir çok iş yerini ve evi yağmaladılar,tahrip ettiler.Yakalanan Ermeniler Rusların girişimi neticesi yurt dışına sürgün edildi.

İstanbul da bulunan bütün Ecnebi Sefirleri Sultana gelerek,Ermenilere zarar verilmemesi için ricada bulununca,Padişah onlara yakalanan silah ve bombaları göstererek:

“Efendiler,Ermeniler,Tabayı Şahanem olan Müslüman Türkleri bu silahlarla katlettiler.Bu gördüğünüz silahlar ın fabrikası benim ülkemde yoktur.[6 res] Türkler silaha karşı sopalarla nefis müdafaası yapmışlardır.”dedi.Bunun üzerine gördüklerinden dehşete düşen,Sefirler mahcup olup oradan ayrıldılar.Sultan,Ermenilere kimlerin ,hangi maksatla yardım ettiğini çok iyi biliyordu.
 

seyfi

Administrator
Local time
13:56
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
SULTAN ABDULHAMIDE YAPILAN ERMENİ SUİKASTİ

[YILDIZ OLAYI]

1904 yılları başlarında Sofya’da Ermeni Komitesi toplandı. Burada İzmir ve İstanbul şehirlerinde bir takım olaylar çıkarma, suikastler yapma kararı alındı. Hristifor Mikailyan isimli bir komiteci Rus Yahudi pasaportuyla sahte Samuel Fayn adıyla İzmir’e geldi. Oradan da İstanbul’a geçti. Ermeni haklarına engel olan Sultan Abdulhamit’i ortadan kaldırmayı planladı. İstanbul Rus Sefarethanesinden aldığı tavsiye mektubuyla “ selamlık resmi “ ne girerek orada incelemelerde bulundu. Sultanın geçiş güzergahını ve zamanlamasını tespit etti. Hemen bomba siparişi verdi. Parayı alan şahıs ortadan kayboldu. Bunun üzerine Ramazan ayının 15’inde iki komitecinin padişahı silahla yok etmesi için görevlendirildi. Yol üzerinde iki ev kiralandı. Fakat sultan o gün Çırağan’a Yıldız bahçesinden geçtiği için kurulan tuzak boşa çıktı. Bu sefer Mikailyan Yıldız Camiine her cuma sultanın gittiğini öğrendi. Bunun üzerine hazırlık yaptı. Sultan camiden çıktıktan sonra bir dakika kırk iki saniye sonra saltanat arabasına vardığını tespit etti. Bunun üzerine Viyana “ Nessedorfer “ araba fabrikasına içine saatli bomba yerleştirilen özel araba siparişi verdi. Bu araba Dolmabahçe Vapuru ile İstanbul’a getirildi ve gümrükten geçirildi. Sonra bu araba denemeye tabii tutuldu. (9.araba resmi) birden patladı. Komiteci Mikailyan öldü. Diğer üyeler Safo, Asot, Tarkom, Mari olayı üstlendiler ve bu işin neticelenmesine

karar verdiler. Bu kararın uygulanmasına,Filistin den istedikleri toprağı alamayan Yahudilerde her türlü desteği vermekteydi. Bir ara Yahudi Teoder Herzl’i bu taletten dolayı huzurundan kovduğu için sultanı ortak düşman ilan ettiler.[Bu konuda geniş bilgi için Siyonizm ve Türkiye Doç.Dr.Y.Kutluay Konya,l967 de bulabilirsiniz]Çünkü Yahudilerde Abdulhamidi yok etmek niyetindeydi.[l0 resim]

“Cuma Selamlığı” merasimi esnasında ,yolun iki tarafı muhafızlar ve Devlet adamları çevreyi kordon altına aldılar.Sultan,Cuma Namazı için Yıldız camiine geldi.İkinci katta “Hünkar Mahfili”denilen kısımda namazını kıldı.Merdivenlerden bahçeye inerken,tesadüfen Şeyhülislam Cemaleddin Efendiye rastladı .Ona iltifat etti.Bir kaç dakika ayak üstü onunla sohbet etti.Tam bu anda,büyük bir gürültüyle patlama oldu.Atların parçaları,bazı insanların kol ve bacakları havaya fırladı.Caminin camları kırıldı.Herkes Camiye kaçtı.Sultan ise soğukkanlı bir şekilde olanları olduğu yerden takip etti.Sonra Saltanat arabasına doğru geldi ve:

-“Burayı kordon altına alın” diye bağırdı. Merasimi idare eden subaya döndü:

-“Hadi neden duruyorsun,selam emrini verdir” dedi ve oradan ayrıldı.Bunun neticesinde ise üç asker,halktan da yirmi üç kişi öldü,sekiz kişide yaralandı.[7 Ab.H.R.]

Olaya karışanlardan bazıları yakalandı.Bunun üzerine, Tevfik Fikret ,Ermenilerin”Kızıl Sultan”diye düşman ilan ettiği Sultanı suçlayarak…

“Ey şanlı avcı,damını bi Hüda kurmadın,

Attın,fakat yazık ki,yazıklar ki,vuramadın.

Dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sukun

Bir hayır olurdu,misli asırlara geçmemiş.” diyerek Ermeni ve Yahudiler lehine,Sultanın ölmeyişinden dolayı aleyhine üzüntülerini bildirmiştir Talat ve Cemal Paşalar da.tutuklu olan Ermenilerin kurtulması için Mahkemeye baskı yapmışlardır.Ne garip tecellidir ki,yıllar sonrası bu iki paşa,yurt dışında iken Ermeni kurşunlarına hedef olup, ölmüşlerdir

Bu olaylardan sonra iyice azıtan Ermeniler Kayseri de bomba ve silah imalatı yapıp bunları Ermeni Çetelerine dağıtmışlardır.Bu imalatın başında da Nevşehir yan Misak bulunuyordu.Buradan birçok katliam ve cinayet olaylarını gerçekleştirdiler.[l2 Silah.]

Ermeniler Yozgat ta kalabalık bir nüfusa sahiptiler.Özellikle Boğazlıyan ın Evrih ismindeki Ermeni köyü Çeteleri, bir çok Türk köylerini basarak masum,suçsuz,günahsız İnsanları katletmişlerdir.Evric, İğdeli, Menteşe köyleri, Ermenilerin yoğun olduğu yerlerdi. Boğazlıyan, Rum diker köyünün Ermeni halkı, Jandarma Karakolunu basıp, askerleri şehit ettikten sonra binayı da imha etmişlerdir.

Doğu ve Güney Doğu Anadolulu ile Karadeniz’in il ve ilçelerinde korkunç katliamlar yapan Ermenilerin yaptığı mezalimini anlatmağa imkan yoktur. [ l3silah top.]

Sözde Ermeni soykırımını bahane ederek, Haçlı intikamını almaya çalışan devletler, yeniden Türk düşmanlığını gündeme getirmektedirler. Halbuki bu fikri savunanlar, soykırımın dik âlâsını kendileri yapmaktadır. l876 yılından itibaren, Osmanlıların zayıf noktasından yararlanıp, ülke içindeki azınlıkları isyana sevk edenler, bu günde Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde aynı oyunları, değişik bir biçimde uygulamaktadırlar.

1906-1922 Yılları arasında, dış Ülkelerin desteği ile Ermenilerin, Anadolu’da yaptığı katliamda toplam [ 506,5l8 ] kişi şehit edilmiştir. [ Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivi-l995-Osmanlı Belgeleri Cilt.l.2.3.4.5.] Bu rakamlar, resmi kayıtlara kaydedilenler, fakat bilinmeyen ve tespiti yapılamayanlar ise bu sayının çok üstündedir. Aşağıda, illere göre, Ermenilerin yaptığı katliamlar, yabancı kaynaklarca da doğrulanmaktadır.

l-Kars ilimiz merkez kasaba ve köylerinde 95.210 insanımız çoluk çocuk, genç-ihtiyar demeden öldürülmüştür.

2-Van ilimizin ilçe ve kasabaların toplamında 201.096 kişi kurşuna dizilerek toplu katliam yapılmıştır.

3-Bitlis merkez kasaba ve köylerinde toplam 66.277 kişi imha edilmiştir.

4-Trabzon merkez kasaba ve köylerinde ise işkenceyle öldürülenlerin sayısı 3.597 kişidir.

5-Edremit ve civarında 15.000 kişi katledilmiştir.

6-Muş merkez kasaba ve köylerinde toplam 1.576 kişi suçsuz günahsız öldürülmüştür.

7-Doğubeyazıt ve çevresinde yakılarak ve işkenceyle öldürülen 14.000 kişi tespit edilmiştir.

8-Kilis’te 2, Terme’de 9, Adana’da 12, Pozantı’da 40, Osmaniye’de 1 kişi işkenceyle öldürülmüştür.

9-Iğdır’da 8 kişinin gözleri oyularak öldürüldüğü tüyler ürperten katliam yapıldığı kayıtlara geçilmiştir.(17 ceset resm)

10-Maraş ilinde, milletin gözü önünde gebe gelinlerin karnına süngü takıp çocuğu bayrak yapanları ve kanlı dereden sel gibi kan akıtanları Maraşlılar unutmamışlardır. Burada ölenlerin sayısı kesin olarak belli değildir. Sütçü İmam’ın isyanı bu nedenle olmuştur. Halkın gözü önünde ibret olsun diye 6 kişinin kulak ve burunları kesilerek öldürülmüştür.

11-Erzurum ve civarında ise 12.911 kişi camilerde ve toplama kamplarında kurşunla taranarak katledilmiştir. Burada birçok kadın ve kız çocuklarının kirletildiği, göğüsleri kesildikten sonra öldürüldüğü tespit edilmiştir.

12-Nahcivan’da 82.292, Erivan’da 192, Karakilise’de 12.000 kişi toplu olarak imha edilmiştir.

13-Bayburt ve civarında 2.115 kişi diri diri yakılarak öldürüldüğü kayıtlarda yer almaktadır. ( Bu konuda geniş bilgi Kurtuluş Savaşı Ansiklopedisi , devlet arşivleri, Osmanlı belgelerinde görülebilir. )

14-Diyarbakır ili ve civarında 55, Antep’de 1, Ünye’de 12, Çıldır’da 100 kişi şehit edilmiştir.

15-Niğde’nin Ulukışla ilçesinde ise 7 kişi halkın gözleri önünde kulakları kesilip, gözleri oyularak öldürülmüş. Bu manzara çevrede panik yaratmış ve halk sindirilmiştir.

Bütün bu katliam rakamlarını üst üste koyduğumuz zaman sırf kayıtlara geçen 506.518 kişi Ermeni çetelerince öldürüldüğü görülmektedir. Bu veriler yabancı kaynaklarca da doğrulanmış ve Osmanlı arşivlerine kaydedilmiştir. (19 resm )

Birde katliam yapıldığı kesin olduğu halde sayısı bilinmeyen cinayetler vardır. Revan’da 25 köyün yerle bir edildiği, Bitlis’te 1 köyün tamamen yakıldığı, Van merkez ve köylerinde sayısı belirsiz insanların topluca kaybolduğu akıbetinden haber alınmadığı belirtilmektedir.

Trabzon ilimiz sınırları içinde birçok insan evlerinden gece alınıp götürüldüğü ve bir daha geri dönmediği, Van merkezinde ise 180 hanenin imha edildiği, Başkale ilçesinden aynı usullerle evlerinden zorla götürüldüğü ve bir daha izlerine rastlanmadığı, Bitlis’te 100 hanenin kayıplara karıştığı, Maçka’da ise ölü sayısının tespit edilemediği ve herkesin panik havasıyla kendi başının çaresine baktığı, Geveş, Hizan, Hınıs civarında toplu katliamlar yapıldığı, Elaziz’de ölü sayısı kesin olarak bilinmediği, Çatak’ta 9 köyün tamamının yok edildiği ve ölü sayısının da bilinemediği, Tercan’da ise 30 köyün yok edildiği bazılarının da yakıldığı, Ardahan, Büyükvadi, Kağızman, Sarıkamış bölgelerinde sayısız katliamlar yapıldığı, Kars’ta bir ailenin tamamının kurşunla tarandığı, Artvin’de, Diyarbakır’da bir çok insan evlerinden alınıp bilinmeyen bir yöne götürüldüğü ve bir daha haber alınamadığı, Kars ve Oltu’da tüm erkeklerin topluca götürüldüğü imha edilerek bilinmeyen bir yere gömüldüğü, Kilis’te 85 hanenin imha edildiği yerli ve yabancı bütün kaynak eserlerde ortak görüş olarak belirtilmektedir.

Yıllarca dost görünüp gizli emeller besleyen ve Ermenilere sürekli destek veren Avrupa devletleri bütün bu olanları görmezlikten gelmesi tarihi bir hatadır. Biz Türk milleti olarak unutkan, unutkan olduğumuz kadar da hoş görülü ve merhametli bir yapıya sahibiz.

Biz bugün gerçek dostumuzu ve düşmanımızı tanıyabiliyor muyuz? Siyasilerimiz bu gerçeklere karşı ne kadar duyarlıdırlar? Çevremiz adeta ateş çemberi içindedir. Avrupa kin kusmaktadır. [Ermeni Mezalimiyle ilgili isteyenler Veysel Eroğlu, Ermeni Mezalimi ( İst.1995 ) eserine başvurabilir.] (21resm)

Bugün dünya kamuoyunda Ermeniler yoğun lobi çalışmaları yapmaktadır. Fransa meclisinde bu konuyla ilgili Türklerin aleyhine kınama kararı alınmıştır. İngiltere ve Almanya’da yoğun çalışmalar dikkati çekmektedir. Amerika kamuoyu baskısıyla senatoda Türklerin aleyhine, Ermenilerin lehine karar çıkarma çabaları devam etmektedir. Bu ülkenin mahkemesinde Ermeni katliamı tescili yapıldığı ve sigortadan tazminat ve kan bedeli talep edildiği bilinmektedir.

Eğer bütün bunlara zamanında çözüm bulamazsak belki de gelecekte Ermeniler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuracaklardır.

Bizim bu konudaki hassasiyetimize başta meclisimizin değerli üyelerini, siyasilerimizi, sivil toplum örgütlerini, halkımız ve basınımızın güzide temsilcileri ile birlikte çözüm bulmaya davet ediyoruz. Gün bu gündür. Ermenilere karşı haklı davamızda lobi çalışmaları ile karşı atağa geçmenin zamanı geldi de geçmek üzeredir. “Yavuz hırsız ev sahibini bastırmadan ” önce kendimize gelmeliyiz. Sağ duyulu ve hassas bir şekilde birlik ve beraberlik içinde Kurtuluş Savaşı heyecanı ile bir çok zorlukları yenmeliyiz.

Tarihten silinmek üzere olan bir milletin yedi düvele karşı topsuz, tüfeksiz, göğsünü siper ederek düşmandan vatanı nasıl kurtardıysa, bu günde aynı milli şuurla bu badireden kurtulmanın yollarını aramalıyız.

Su uyur düşman uyumazken” kuzu postuna bürünmüş düşmanların dostluğundan şüphe etmeden geçirdiğimiz her gün ,bizim tarihimizi unutmamıza vesile olur.Geçmişimizi unutturmaya çalışılanlar, Türk Milletini barbarlıkla itham edenlerdir.Düşmanın en korkuncu ,kendisini dost gösterendir.Millet olarak da bu konularda duyarlı olmak zorundayız"
 

seyfi

Administrator
Local time
13:56
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
chirac%20asala%20terreur%2016-12-01.jpg



Aralık 2001

Fransa- Ermeni iliskilerinde belge.
Bir zamanlar, kanli asala terör örgütünün basi olan Ara Toranyan.

Bugün Fransa Cumhurbaskani Chirac'in muteber davetlileri arasinda görülüyor, üstelik Chirac - Toranyan dostlugu, Dünya Ermeni kiliseleri dini lideri Karekin 2 ve Paris Ermeni kilisesi baspiskoposu Nakasyan da bu dostlugu kutlarken görülen bir belge.
 

seyfi

Administrator
Local time
13:56
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
bu konuyu takip eden arkadaşlara bir hatırlatmam olacak.
o gün Emenilerin yapmak istediğini bu gün pkk yapmaya çalışmıyormu?
yani bu ,ülkemizi parçalama oyunlarının yeni birvesiyonu değilmi sizce?
serv'i bize zoraki kabul ettiremeyenler bu amaçlarından vazmı geçmiştir?
zannetmiyorum.bizlere düşen ise bunları bilerek ona göre tepkimizi koymakdır.
aşağıda başka bir şerefsizlik okuyacaksınız.
bu ülke ne kadar sağlam temeller üzerine kurulmuşki,içeriden dısarıdan saldırılara maruz kalmasına rağmen dimdik ayakta............
 
Son düzenleme:

seyfi

Administrator
Local time
13:56
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Yunanİstan’in Pontus AymazliĞi

İşte 2-3 gün öncesine ait bir haber:

“Selanik'te Pontus Rum anıtı açıldı”

“Yunanistan'ın Selanik kentinde, sözde Pontus Rum soykırımı anıtı açıldı. Kent merkezindeki Ayasofya Meydanı'nda dikilen, bronz bir ağlayan kadın heykelinden oluşan 'anıtın'' açılışında Selanik Belediyesi Meclis Başkanı Sotiris Kapetanopulos, bu 'anıtla'' Selanik Belediyesi'nin 'soykırımı'' tanıdığını söyledi. Yunanistan Parlamentosu, 1994 yılında 19 Mayıs gününü sözde Pontus Rum soykırımını anma günü ilan etmişti.”

GLOBAL BAKIŞ’ta bu haberi derinliğine tahlil edelim. En dost zamanındaki bu tutumuyla Yunanistan’ın izini sürelim. Bu olayla Yunanistan’ın nereye varmak istediğini derinliğine anlamaya çalışalım. Niyetini gözler önüne serelim. İhtiyacımız olan ipuçları tarih sayfalarında.

* * *

İmparatorluk özlemiyle yanan küçük bir devlettir Yunanistan.

Osmanlı devletinden bağımsızlığını kazandığından bu yana Yunanistan bir türlü tatmin bulmayan ve hiç bir zaman tatmin edilemeyecek olan emellerin ülkesidir.

Özellikle Anadolu’ya, Türkiye’ye yönelik arzu ve emelleri, dostluk zamanlarında baskı altında tuttuğu fakat en küçük bir fırsatını yakaladığı zaman, en acımasız bir şekilde şiddetini kustuğu, kin ve kan dolu tutkularıdır.

Yunanistan her fırsatta, bu arzularını en sıkışık zamanlarında bile gündeme getirmeyi, her kritik anımızı kollamayı adeta bir görev bilmiştir. Bu durum geçmişten günümüze taşıdığı genetik bir sorunudur Yunanistan’ın.

Kuruluşundan bu yana Yunanistan daima doğuya doğru genişler. Tabbi ki bu genişleme arzusunu Anadolu’ya doğru yönlendiren çeşitli sebepler vardır. Bu sebeplerin belki de en önemlidi Anadolu’nun yer altı ve yer üstü servetler bakımından zengin bir ülke oluşudur. Çünki doğal zenginliklere sahip olmayan bir ülkenin (ekime müsait geniş arazileri, madenleri, kömürü demiri, enerji kaynakları) olmayan bir ülkenin iddialı bir ülke olması mümkün değildir. Tıpkı Türkiye gibi olma arzusu, bir ayağı Asya’da bir ayağı Avrupa’da bir büyük devlet olma arzusu Yunanistan’ın içini yiyip kemirmektedir.

Yunanistan her vesile ile ortaya yeni bir sorun atarak büyük propogandalarla kendi varlığını ve Türkiye’yi dünya kamu oyunda küçük düşürme amaç ve takdiklerini işbirlikçi ülkelerin de sağladığı imkanlarla fütursuzca oynamaktadır.

Müslümanlığa karşı Hristiyanlık
Hilale karşı Haç
Barbarlığa karşı uygarlık propogandası
Pontus Devleti ile ilgili emeller, çabalar
İstiklal savaşımızda sadece cepheden değil, ordumuzu arkadan vuran, zayıflatan isyanlar
Ermeni terörü ile iş birliği
PKK terörü ile işbirliği
Patrikhane oyunları, ekümeni zorlamaları
Kıbrıs mezalimi, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı ENOSİS tutkusu, MEGALI İDEA Büyük Yunanistan hevesi
Kıta sahanlığı yaygarası
Ege adalarının silahlandırılması
Karasularının 6 milden 12 mile çıkarılması hevesi
Ege’de hava kontrol sahası
Batı Trakya Türklerine uyguladığı baskı politikası

Batı kültürünün temelini oluşturan tarihi geçmiş, her durumda yanına ortak kültür, ortak din müttefikleri, Avrupa’lı ve Amerika’lı yandaşlar bulmasını kolaylaştırmaktadır. Bu propogandayı kesintisiz işlemek için büyük ve kesintisiz yatırımlar yapmaktadır Yunanistan.
Avrupa’nın hırslı şımarık çocuğu Yunanistan, Avrupa Birliği’nin mikro ortağı küçücük bir Güney Kıbrıs Devleti, koskoca Avrupa’yı avucunun içinde oynatabilmektedir. Avrupa bu küçücük mikro ülkeye severek teslim olabilmektedir. Ya da Türkiye ile oynadığı satranç oyununda bu mikro ortağını Türkiye’ye karşı bir piyon olarak sürebilmektedir.
* * *
Yunanistan genç ve küçük bir devlettir. Fakat siyasi tarih profesörü Rossier’in dediği gibi kritik zamanlarda her zaman kendi hadinden fazla yer işgal etmiştir. Cürmünden fazla yer yakmaya çalışmıştır.

Avrupa’dan, Amerika’dan gördüğü ilgiyi 2 şeye borçludur.
Geçmişine ve Türklere karşı olmasına. Avrupa’nın Rönesansla birlikte Antik Roma ve Yunan sanatına ve kültürüne eğilmeleri ve onu kendi kültürlerinin bir parçası kabul etmeleri Avrupalı’da Yunan hayranlığı yaratmıştır. Ayrıca Hristiyan ruhu Avrupa’lının ağırlığını daima Yunanistan’dan yana olmasına sebep olmuştur.

Osmanlı’ya karşı ayaklanan Yunanlıların en büyük destekçisi yine Avrupa’dır. Mora’daki ayaklanma Avrupayı büyük heyecana boğmuştur. Yunanistan için sayısız dernekler kurulmuş, paralar toplanmış, savaşçı gönüllüler yola çıkarılmıştır. İngilizlerin ünlü şairi lord Byron koşup savaşçılar arasına katılmış, Viktor Hugo en ateşli şiirlerini Yunanlılar için yazmıştır. Birçok İngiliz ve Fransız subayı işbirlikçilerle birlikte Türklere karşı savaşmiştir.

1827 yılında Osmanlı Devletinin Yunan işgalini bastırdığı sırada, İngiltere, Rusya ve Fransa Akdeniz’e gönderdiği kuvvetli bir filo ile Navarin’de Türk filosunu kıstırıp birkaç saat içinde yakarak, batırarak yok etmiştir. Rusya Türkiye’ye harp ilan etmiştir. 1828 Fransa Mora’ya asker çıkarmıştır. Böylece Yunan ihtilalciler derlenip toplanmış, yenik Osmanlı Devleti ile Edirne anlaşmasını imzalanmıştır. Ve Yunanistan’ın bağımsızlığı kabul edilmiştir. 1929. Küçük fakat büyüme arzusuyla dolu Yunan Devleti, Avrupa’nın ürünüdür.

Kuruluşundan itibaren Türkler aleyhine genişleyen Yunan emperyalizmi, yani MEGALO İDEA, Trabzon’u ve orta ve doğu Karadeniz’i de kapsamaktaydı.Rumlar, Yunan tarihçi ve devlet adamı Panayotis Pipinellis’in dediği gibi “Kendilerini Bizans İmparatorluğunu yeniden canlandırma hayaline kaptırdılar. İlk Pontus Cemiyeti 1904 yılında kuruldu. Bastırdıkları bir haritaya göre merkezi Trabzon veya Samsun olmak üzere Batum’dan İnebolu’nun batısına kadar Karadeniz kıyılarıyla bugünki Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, Tokat, Amasya, Gümüşhane ile Erzincan illerini sınırları içine almaktadır.”

Pontus meselesini Avrupa’ya mal edebilmek için Rum-Yunan propoganda örgütleri çok yoğun bir çalışma yaptılar. Osmanlı Devleti’nin Avrupa’dan tecrit edilmesini sağlamaya çalıştılar.

Karadeniz’in Samsun’dan doğusu Pontus olarak adlandırılıyordu. Türkler bir taraftan katliam ve tehcir yoluyla yokedilirken, diğer taraftan göçmenler getirilip bu bölgeye yerleştiriliyordu. Ve her tarafta ayin ve şenliklerle Türklere büyük saldırılarda bulunuluyor, Yunan vahşeti burada da büyük bir Türk soykıyımını uygulamaktan geri durmuyordu.

23 Ekim 1919’a gelince İstanbul’da toplanan 1. Pontus Kongresinde Doğu Trakya ve Pontus için merkez olarak İstanbul seçilmişti. Pontusluların sayısı başlangıçta 6-7 bin iken 1920 yılı başında 25 bini aştı. Patrikhane ve Yunanistan tarafından 50 yıl içinde Samsun bölgesinde 30 binden fazla Rum göçmen yerleştirilmişti.

Mondoros Mütarekesini takiben Türk ordusunun terhis edilmesinin başlamasına paralel olarak Doğu Karadeniz bölgesinde Pontus çeteleri Türk köylerine karşı saldırıya geçtiler. 9 Mart 1919’da Samsun’a çıkan İngiliz askerleri Pontusçu çetelere 10 bin silah dağıtmıştı.

YUNANİSTAN Anadolu’daki milli hareketin en zayıf olduğu bir dönemde Samsun ve Doğu Karadeniz bölgesinde 25 bin kişilik iyi teçhiz edilmiş Pontus çeteleriyle de Ankara’yı arkadan vurmayı planlıyordu.

PONTUS ÇETELERİNİN yarattığı mezalim, yakıp yıkılan köyler, işkence edilerek ve ırzına geçilerek vahşice katledilen kadınlar, çocuklar toplumun hafızasından kolayca sıyrılıp kaybolup gitmemelidir. En kritik bir zamanda tarihin yeniden tekrarlanarak yaşanması hiç te ihtimal dışı değildir.

* * *

Yıl 1982. Dönemin kültür Bakanı Melina Merküri tarafından “Anavatanları Kurtarma Dünya Komitesi adına bütün dünyaya kartlar halinde dağıtılan harita’da, Türkiye’nin doğu kesimleri Pontus, Kürdistan, Ermenistan, Suriye, batı kesimleri ise Yunanistan olarak parçalanmış olarak gösterilmektedir. Ve bu amaca ulaşılmak için mücadele çağrısı yapılmaktadır. Türkiye Devletine lutfedilen alan ise sadece Ankara ve ve çevresidir. Bu haritaya göre Yunanistan Sevr’i yeniden canlandırma çabası içinde görülmektedir.

İşte bu bilgiler ışığında Yunanistan’ın Ermeni terör örgütü ASALA’ya ve daha sonraları PKK terör örgütüne yoğun bir destek vermesinin sebepleri açıkça anlaşılmaktadır.

BUNDAN SADECE 21 YIL ÖNCE, 1985 yılında kendi yaptığı soykırımı bize malederek, büyük bir aymazlıkla soykırım iddialarını gündeme taşımaya başlamıştır. Tıpkı Avrupa’nın Türkiye’ye karşı kullandığı Kürt kartı gibi, Ermeni kartı gibi, Pontus Soykırımı kartını’da Avrupalı’nın eline vermeye çalışmaktadır. Türkiye’nin Avrupa’ya kabul edilmemesi için aldatmaca Pontus soykırımı iddiasını da Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanmak için yoğun bir propoganda yürütmektedir.AVRUPA Parlamentosu merkezinde, İngiltere’de, Almanya’da, Amerika’da, Rusya’da çeşitli sergiler düzenlemektedir.

Pontus Soykırım’ı anma günü Yunan Parlamentosunda 7. Mart.1994 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

İşte Türk Yunan ilişkilerinin en iyi olduğu dönemde Yunanistan’ın ve Yunanistan üzerinde Avrupa’nın Türkiye üzerine oynadığı oyunlar. İşte küçük devlet Yunanistan’ın Anadolu ile dopdolu emelleri. İşte hiç gözardı edilmemesi gereken sevgili komşumuz Yunanistan’ın Türkiye dostluğu.
 

seyfi

Administrator
Local time
13:56
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
forumumuzdaki arkadaşlarıné 'duyarlı 'lığına ayrıca teşekkürler!
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst