TARİHİ BELGELERLE
ERMENİ MEZALİMİ
Hazırlayan: İdris YAVUZ
“Su uyur düşman uyumaz” derler ya doğrudur. Türk milletinin de tarih boyunca başı hiç bir zaman dertten kurtulmadı. Orta Asya’da Çin ile başlayan, Anadolu’da Haçlı orduları ile devam eden mücadele, bugünlerde, gündem ve şekli değiştirerek günümüze kadar gelmiştir.
Türklerin güçlü olduğu dönemlerde Türk’e köle olmaya bile razı olan Avrupalı dostlarımızın gerçek yüzlerini bu yazı serisinde net olarak göreceksiniz. Buna en iyi örnek ise Kanuni Sultan Süleyman’a Fransa kralının yazdığı mektup ve cevap-ı mektuplardır. Bu mektubun tam metnini Hamle gazetesi ve 51 Haberde yayımlandı. Her Türk vatandaşının bu ibret dolu mektubu okumasında yarar vardır.
Bugün Türkiye adeta ateş çemberi içindedir. Bir yanda İran, Irak, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan ve Rusya diğer yandan dost görünen Fransa,İtalya, Almanya, İngiltere ve Amerika ... Peki bu devletlerin hangisi gerçek Türk dostudur. Bu ülkelerin, Türk milleti için hayır ve iyilik yapmasını düşünmek “ eşyanın tabiatına aykırıdır “ bakınız bu Avrupalı dostlarımızın bizi ne kadar çok seviyor olduklarını bu yazı serisinin tamamını okuyunca anlayacaksınız. Bir kere ,bu devletlerin, tarihten gelen kuyruk acıları ve Haçlı ordularının intikam duyguları vardır. bizim asıl üzüntümüz içimizdeki satılmış işbirlikçilerinin zaman zaman bu hainlere destek vermeleridir. Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere sürekli “ saman altından su yürütmektedirler.” Önce Türkiye’nin İslam ülkeleri ve Türk i devletlerle bağlarını kopardılar. Ülke içindeki etnik sınıflara destek vermek suretiyle Türk ,Kürt ,Ermeni düşmanlığını körüklediler. Daha sonraları da Faşist-Dev Sol, Laik-Antilaik,Apo- Hizbullah gibi yasa dışı örgütleri Türk milletinin başına bela ettiler.
Apo olayı ile Doğu Anadolu’da 30.000’nin üzerinde insanımızın canına kıydılar. İşte bütün bunlar tarihten gelen Bizans oyunlarının birer parçasıdır. Sürekli gündem değiştiren her defasında başka bir görüntü veren bu zihniyeti bu millet iyi tanımalıdır. Bir ara Milliyetçi- Şeriatçı, Dev Sol- Faşist diye kardeşi kardeşe kırdırdılar. Türkiye’yi kurtarılmış bölgelere ayırdılar. Neyse ki ülkede daha çok kan dökülmeden ordumuzun sağ duyulu çabası ile bu tehlikeler önlendi .
Kim bilir gelecekte Türkiye üzerine ne gibi yeni oyunlar ve tuzaklar hazırlanacaktır. Belki de sıra Tarikat ve Mezheplere gelecektir. İşte o zaman işin vahameti gerçek olarak ortaya çıkacaktır. Bu konuda millet olarak duyarlı ve uyanık olmak zorundayız.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde kapitülasyonlarla yabancılara tanınan geniş haklar ve büyük tavizler ile Sultan Mahmut’un Tanzimat Fermanı’ndan sonra da Avrupa’nın Osmanlılara “ hasta adam “ gözüyle baktığı dönemde iç işlerimize karışmaya başladılar. İçimizdeki azınlıkları kışkırttılar. Halbuki bundan önce yan yana dostça, kardeşçe yaşayan bu azınlıklar şimdilerde problem olmaya başladı. Avrupalı dostlarımız kirli ellerini, sinsi planlarını Türkiye üzerinde uygulama fırsatı buldular. Anadolu’daki Ermenileri ayaklandırdılar. Bunun neticesinde Avrupa’daki İnsan Haklarını gündeme getirdiler. Ne hikmetse o dönemde Beyaz Ruslar, yüzlerce Yahudi’yi, işkenceyle öldürdüklerini kurşuna dizdiklerini, kalan kısmını da sürgüne gönderdiklerini bilmeyen var mıdır?
Almanya’da Hitler iktidarı, Yahudileri binalara doldurup ateşe verdiği tarihi bir gerçektir. O dönemde haince işlenen cinayetler ne çabuk unutuldu da şimdileri demokrasi havarisi kesilen bu insanlar, kurtarıcı aslan kesiliverdiler.. Peki Amerika bu uygulamanın neresindedir dersiniz? Bu ülkede idam cezaları uygulanırken, 30.000 insanımızı öldüren ,bir o kadarını da sakat bırakan, ülke ekonomisini de felce uğratan PKK ve Hizbullah çetelerini biz hala beslemeye devam etmekteyiz. Mecliste bu konuda idam cezasının kaldırılmasından yana tavır almaktayız. Günümüzde dost görünen Fransa, İtalya, Almanya, Yunanistan, Amerika hatta İsrail devletleri Ermenilerin hamisi durumundadırlar ve Türk milletini de “SOYKIRIMI” suçlaması ile yargılamaktadırlar. Bu konu ,açıkça Bizans oyunu ve Haçlı intikam duygusunun depreşmesidir.
Her Türk milliyetçisi kesinlikle “domuzdan post eski düşmandan dost” olmayacağını bilir. Son dönemlerde Avrupa’da birçok Türk sefaret mensupları Ermenilerce şehit edildi. Bu olaya Avrupalı dostlarımız sessiz kaldı. Eğer bu cinayetler Türkiye’de olsaydı dünya kamuoyu ayağa kalkardı ve yer yerinden oynardı. Şimdi Ermeni tarihine bir göz atalım. Bu tarih 1850 yılından sonra yazılmaya başlanmıştır. Ermeni Tarihini araştırma yapan batılı yazarlar, gerçeklere uymayan tespitlere yer vermiştir. Şayet bu yazarlar Arap ve Bizans kaynaklarına dikkat etselerdi Ermeni gerçeğini net olarak görebilirlerdi.ve Türkler hakkında da yanılgıya düşmezlerdi.
Orta Çağda Arap hakimiyetinde yaşayan Ardzrouni ve Bagratuui diye bilinen iki aile vardı. Ermenilerin kökü de bu ailelere dayanmaktadır. Bu dönemde halifenin otoritesi zayıflayınca {“885-886”] Bagratuui ailesinden Asot isimli zat Bizans’ın desteği ile kral ilan edildi ve ona taç giydirildi. Böylece Ermeniler tarihte ilk kez Bizans egemenliğine girmiş oldular .Fakat Ermeniler Bizans da aradıklarını bulamadılar.Sürekli zülüm ve işkence gördüler.Anadolu ya yapılan Türk akınları sırasında Türklerin yanında yer aldılar.Ermeni ve Süryani kaynakları”Allah sapık Rumların zulmünü ortadan kaldırmak için Türkleri Anadolu nun fethine memur etti”şeklinde tarihe şerh düştüler.
Ermeniler,Selçuklu İmparatorluğu döneminde altın devrini yaşadılar.Ermeni tarihçilerinden,Anili bu durumu anlatırken.
“Melikşah”İmparatorluğunun her yerinde sulh ve adalet vardı.Onun davranışı asil.,düşünceleri yüksek,tavrı şahane idi.Melikşah ,halkı tarafından çok sevilirdi .Böyle giderse bütün Avrupa Müslüman Türklerin eline geçecektir.”demektedir.İşte bu düşünce,bu ilgi Avrupa ülkelerini ürküttü.Papanın önderliğinde,toplantılar yapıldı. Bir takım tedbirler alındı. Haçlı orduları gündeme geldi.
O günden bugüne zihniyet bakımından hiçbir şey değişmedi. Aynı mantık, aynı kin, aynı düşmanlık ve gizli emellerle, değişik biçimlerde her devirde güncelliğini korudu. Türklerin güçlü olduğu zamanlarda azınlıkların bağlılığı, takdirle yad edilmekteydi. Özellikle Süryaniler Türklere hiçbir zaman ihanet etmediler. Fakat Ermeniler zaman ,zaman Haçlı orduları ile dirsek temasına geçtiler ve onlara destek verdiler.
Osmanlı İmparatorluğunun ilk zamanlarında Ermeniler Karaman ve Ramazan Oğulları’nın yanında yer aldılar. Fatih ve Yavuz Sultan Selim Han döneminde ise Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletlerinin idaresinde azınlık olarak yaşadılar. Bu yörelere Bizans zulmünden kaçarak geldiler. İstanbul’u Sultan Mehmet fethedince azınlıklar rahat bir nefes aldılar. Ermeniler ve diğer azınlıklar bu dönemde hürriyetin tadını çıkardılar. Eğitimde, ticarette, adalet ve ibadette geniş imkanlara kavuştular.
Sultan Mahmut’un Tanzimat Fermanından sonra Türk devletinin otoritesi ve yönetimi zayıfladı. Ülkedeki azınlıklar dış devletlerin tahriki ile kazan kaldırdılar. Yönetimi ele geçirme çabasına girdiler. Bunda da kısmen başarılı oldular. Özellikle Fransa, İtalya, Almanya, Macaristan ve İngiltere’nin ortaklaşa yürüttükleri Haçlı orduları, şimdi kalleşçe, Türkleri içten yıkma gayretine girdiler ve Ermenileri Anadolu’da isyan a teşvik ettiler
Avrupalı yazarların tespitlerinde, l9l5 tarihinde,Dünyada Ermeni nüfusunun tamamı, 2.427.392 olarak belirtilmektedir. Bunların başında İngiliz seyyahı YNCH’ın 1901’de yayınladığı seyahatnamesi önemli bir kaynaktır. Buna göre Ermeni nüfusunun ancak 1.158.484’ü Türkiye’de bulunmaktadır. Halbuki Ermeni yazarı Basmanciyan Avrupalıların desteği ile bu nüfusun 4.500.000 kişi olduğunu, 2.500.000’in Türkiye’de yaşadığını iddia etmektedir.
Sultan Abdülmecid’in 1839’da “ Gülhane Hatt-ı Humayun’u “ ilan etmesi ile Osmanlı tebaasında ırk, dil, din, mezhep ayrımı ortadan tamamen kaldırılmış oluyordu. İşte bu geniş hürriyetten yararlana Ermeniler iyiden iyiye işi azıttılar. Fransa’nın girişimi ile Ermeni patriği, II.Sultan Mahmut’a resmen kabul ettirildi. Amerikalı misyonerler 1828’de Türkiye’ye Protestan dinini yayma adına fakir Ermeni çocuklarına parasız okullar açtılar, hastaneler, mabetler yaptırdılar. Ermeni dilini yaygınlaştırmak için İncil dağıttılar. 1846 yılında da İngiltere’nin “ Ermeni Protestan Cemaatı İdare Heyeti “ Türkiye’de işe başladı. 1850 yılında çıkarılan fermanla da “ Protestan milleti “ resmen tanındı. Ermenilerin teşkilatlanması, dış yardımlar sayesinde hızlandı. Tanzimat Fermanından sonra Ermeniler devlet yönetimine sızdılar ve güçlü hale geldiler. Osmanlı sınırları içinde toprakları olmamasına rağmen tüccar, esnaf, kuyumculuk dallarında adeta “ Ermeni zenginliği efsanesini ” yaşattılar ve “ Ermeni Millet Nizamnamesi “ adıyla bir heyet kurdular. Bu heyet 1862 yılında resmi olarak onaylandı ve yürürlüğe girdi.
Osmanlının üzerine bir kabus gibi çöken bu gelişmelerin özünde “ Şark Meselesi ” .Yani , Osmanlı topraklarının taksimi yatmaktaydı. Bu konu ,Orhan Gazi zamanında Çanakkale’den geçen ve Avrupa’ya ayak basan Türkleri, Avrupa dan atmak “ anlamındaki düşünce, bütün Hıristiyan devletlerin ortak tutkusu ve vazgeçilmez kararıydı.
İş,Sultan Abdülaziz dönemine gelince,Olayın seyri birden değişti..Muhteris Devlet adamları,Hüseyin Avni ve Rüştü Paşalar,önce Sultanı tahttan indirdiler,sonra da katlettiler.Ermeniler bu fırsatı kaçırmadılar ve hemen karşı atağa geçtiler.Bu ara Sultan Murat tahta çıktı.Fakat onun sağlığı bozuk olduğu için,bu görevi II.Sultan Mahmut’a bıraktı..Sultan Mahmut, siyasi bir manevrayla.”Hicaz demiryolu”ihalesinde ,İngiliz ve Fransızların karşısına Almanları çıkardı.Ermenilerin koruyucusu olan bu devletleri bir birine düşürdü.Hindistan Devletinin Osmanlıya karşı aşırı bir bağlılığı vardı. İngiltere hükümeti ,Hindistan’da çıkan isyanı durdurması için Halifeden”Sükunet Fermanı “istiyor ve çıkan olayların durmasını sağlıyordu.Tam bu sırada Mithat Paşanın kaprisiyle,Rusya ile savaş kararı alındı.Bu arada Osmanlı komutanları arasında derin görüş ayrılıkları gündeme geldi.Buda Ermenilerin ve dış güçlerin işine yaradı.Onların ekmeğine yağ sürüldü.Rus Orduları Yeşil köye kadar geldiler.Ermeni Patriği Nurses, küstahça, hemen Rus Başkomutanı Nikola’yı ziyaret etti.ve Ondan Doğu .Vilayetlerine “Ermenistan”adıyla .bir devletin ilan edilmesini istedi.Eğer bu mümkün olmaz ise,bu bölgenin “Rus hakimiyeti” altına alınmasını rica etti..
Osmanlı devletinin geniş yetkiler verdiği Ermeni Patriği, Türkün ezeli düşmanı olan Rusya dan muhtariyet istemesi,tarihte örneği görülmemiş bir ihanettir. Son dönemlerde Fransa Parlamentosunda Türkler için alınan kınama kararına, rağmen İstanbul Patriğinin göstermelik tepkileri,bence pek inandırıcı gelmiyor.Çünkü tarih tekerrürden ibarettir.Dünün “Şark siyaseti “Rusya ve Avrupa devletleri nin Ermenileri koruma fikrinden doğmuştur.Bu düşmanlık,dünden,bu güne devam ederek gelmiştir.
Rus Başkonsolosu Grandük Nikola, II-Sultan Abdulhamid’i ziyaret etmek için İstanbul a geldi.Ermeni Patriği Nurses ,Rus Komutanına Ermeniler için gösterdiği yardımlardan dolayı teşekkür etmeyi ihmal etmedi. ve.Ermenilerin muhtariyeti hakkında da muhtıra verdi.
İstanbul da oturan Ermeni Patriği ” Nubar Paşa” başkanlığındaki Ermeni asıllı Vali,adliye ve zabıta amirlerden meydana gelen bir komite kurdu .Berlin Konferansını yöneten” Bismarka ” gönderdi.Giden heyet burada.Fransa,İngiltere ve Alman heyetleriyle buluştu.Burada yoğun bir lobi çalışması yaptılar.Olayları ters yüzü ederek, abartılı bir şekilde “Türk işkencesi”konusunu işlediler Bunun.yankıları kısa surede ortaya çıktı.Çeşitli Avrupa Ülkelerinde Ermenilerin lehine,mitingler düzenlendi
Dünden,bu güne ne değişti? Aynı oyun,aynı zihniyet hala devam etmektedir.Patrik Nurses I884 de öldü.Yerine Harutyan Vehabetyan geçti.Ermeniler iyiden,iyiye azıttılar.Okullarda ve Kiliselerde halka Ermeni Krallığının kurulma fikrini telkin etmeye başladılar.Ruslar son model silahlarını Ermeni komitacılara gönderdiler.Eli kanlı Papazlar ,Kiliseleri cephanelik haline getirdiler.
Erzurum isyanını hazırlayan Erzurum Murahhası Orman yandı .Bu zat,Osmanlı yönetiminde Paşa idi.Valiler ve üst seviyedeki, bürokratlar Ermeni asıllıydı.ve bu olayları içten içe körükleyende onlardı. Bu arada,Haren Aşikyan [I888] de Ermeni Patriği seçildi .ve bu zat, Erzurum da kanlı isyanları başlattı. Burada binlerce Türkün kani akıtıldı. Bu kıvılcım Kumkapı, Merzifon, Kayseri’ye sıçradı. İsyancılara gereği kadar desteği vermeyen Patrik Aşikyan’a suikast tertip edildi ve patrik yakalandı. Bunun üzerine o da görevinden istifa etti. Yerine azılı Türk düşmanı İzmirliyan Patrik oldu. O da Sason İsyanını çıkardı. Konuyu Avrupa’ya taşıdı. Türkler aleyhine kampanya açtı. Halbuki katledilenler Türklerdi, propagandalar ters yüz edildi. Avrupa şehirlerinde Ermeniler lehinde büyük mitingler yapıldı.
Tarih tekerrürden ibarettir. Aynı oyunlar güncelliğini korumaktadır. Ölenler bizden, fakat İnsan Hakları Mahkemesi onlardan yana kararlar almaktadır.
Kudüs’ün Haçlılar tarafından işgali sırasında Hz. Ömer Camiine sığınan on binlerce Müslüman’ın hepsi öldürüldü. Bir o kadarı da dışarıda katledildi. Ölülerin cesetleri kan gölünde kalmıştı. Caminin avlusundan oluk oluk kan aktığını Avrupalı yazarlar ittifak halinde belirtirken, Prof. Dr. Ahmet Reşit Turnagül’ün İslamiyet ve Milletler Hukuku kitabında (1972) bu olay ayrıntılarıyla verilmektedir.
Halbuki İstanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmet Han cennet mekan bir tek gayr-i müslümin canına, malına, inancına zarar vermemişti. Ne yazık ki Hıristiyan dünyası güçsüz olduğu zaman riyakar, kuvvetli olduğu zamanda zalim olmuştur. Kudüs’te bu katliamı yapan askerler bile dökülen kanlardan yayılan kokuya tahammül edemediğini belirtmektedir.
Ruslar Özlü Kalesini aldıklarında orada yaşayan 20.000 Türkü kadın kız, çoluk çocuk, ihtiyar demeden hepsini kılıçtan geçirmişlerdir. Bu olay, I.Sultan Abdulhamid’e rapor edilince Sultan;
__” Vah vah! Özü beni dilhun etti “ dedikten sonra üzüntüsünden felç oldu.
Aynı şekilde Yunanlıların Anadolu’da hunharca yaptığı katliamlarda bundan farklı değildi. (Bu konuda daha geniş bilgi Kadir Mısırlıoğlu’nun Yunan Mezalimi (1973) eserine bakınız.) Biz bunları sadece örnek olarak gösteriyoruz. Üç kıtaya el atan, Viyana kapılarına kadar dayanan, Dalmaçya kıyılarında at sulayan, Arabistan’dan Hindistan’a kadar uzanan, Avrupa’da İtalya, Fransa Almanya'nın ortasına kadar giden, Yunanistan, Macaristan, Yugoslavya ve Kafkas ülkelerinde at koşturan ecdadımız hiçbir zaman silahsız masum insanlara zarar vermemiştir. Bütün dinlerin mabetlerine saygı duymuştur, fakat Ermeniler Türklerin mabetlere gösterdiği saygıyı istismar ederek kilise ve okulları silah deposu haline getirdiler. Ve Doğuda onlarca tarihi Camiyi yıktılar,okulları yaktılar.
1909 Nisan’ında Adana İsyanını çıkardılar. Bu konuda Balkan Harbinin sonunda İttihatçıların da büyük hataları oldu.
Bu arada Ermeniler Rus ordusuna gönüllü olarak yazıldılar. Van Gölü güneyine kadar gelen Rus kuvvetlerine öncülük ve rehberlik yaptılar. Türklerin arkasından hançerlediler. Tüyler ürperten vahşice cinayetler işlediler. Rusya’da “ Bolşevik İhtilali “ patlak verince Rus kuvvetleri Doğu Anadolu’dan çekildiler. Ermeni davası bir kere daha askıya alındı. Bu bölgede bulunan Ermeniler Rusya’ya gittiler. Bugün olduğu gibi, Ermeniler orada yine boş durmadılar. Türklerin hakkında Rus yetkilileri harekete geçirdiler. Lenin’in 16 Mart 1921’de Moskova Antlaşması akabinde Ankara’daki Milli hükümete baskı yapmak istedi, fakat bundan bir netice alamadı.
“ Lozan Konferansı “ Ermenilere yeni bir ümit kapısı açmıştır. Ermeniler Lozana, büyük bir siyasi çıkarma yapma yapıp ,Türkler aleyhine verdikleri muhtıraya Fransız, İngiliz, İtalyan ve Alman heyetleri büyük bir destek oldular. Türk Murahhas heyetinden Dr. Rıza Nur, O günleri anlatırken diyor ki.
-“Bu konferansta Ermeni heyetleri dinlenecek” denince,hayretler içinde kaldım.Bu şartlar altında toplantıyı terke karar verdik.Bu konuda haklıydık.Çünkü Ermeni lobisi Lozan da Anadolu nun doğusunu kendi vatanları olduğunu söylüyorlardı.Bizim kararlığımızı gören Ermeni heyetinden bazıları[I-resm],bizi ziyaret etmek istedi.Bizde kabul ettik.Bunlardan biri”Nuadonkyan”,bizim Ayan Azamızdı.Ben onu yakınan tanıyordum .Bu zat, bir zamanlar beni İttihatçılar hapsettikleri zaman, lehime yazı yazan,şahitlik yapan kişiydi.Biz de İsmet [İnönü] ile onu kabul ettik Yanımıza saygı ile geldi,oturdu.Heyecanlıydı.Bir ara bayılır gibi oldu.Onunla ilgilendik.Sonra söze başladı:
“Benim kalbim,tüm Türk Milletiyle birlikte çarpmaktadır.Yalınız ben değil,babam,babamın babası da Türklerin memuru.idi.Bu bakımdan bizim size minnet borcumuz vardır.”dedi.Bende içimden dedim ki,”Bu adamın dediklerinin birincisi,kısmen doğrudur.Ama ikinci kısmı külliyen yalandır”Bu güne kadar Ermeniler Türk Devletinde önemli görevlerde bulundular.Ayan Azası ,Hariciye Nazırı [Dışişleri Bakanı] Paşalık , yüksek rütbeli Kolluk kuvvetleri ve Adliye Teşkilatında söz sahibi oldular.Keşke Onlara bu görevler verilmeseydi.Mütarekeden sonra kapı ,kapı tüm Avrupa yı dolaştılar,Türkleri arkasından hançerlediler.Bu hain adam,bir an durdu.Duygu sömürüsü yaparak bize:
“Efendim! Ermeniler pek perişandırlar.Onlara Cebel-i Bereketten bir miktar oturacak yurt verirseniz mutlu oluruz” dedi.Varlığını Türk Milletine borçlu olduğunu ifade eden bu adam,şimdi Türklere en büyük ihaneti gerektiren sözleri,sıkılmadan,utanmadan bize söylüyordu.Kolundan tutup dışarı atmak istedim.Fakat bu İhtiyar Ermeni Türkiye nin önemli mevkilerinde bulunan bir zattı.Bizi burada aptal yerine koyduğu için ona sinirlendim ve:
“beyefendi! Sizce Cebeli Bereket neresidir?”dedim.
“Efendi,dağlık,basit bir yerdir”dedi.
“Peki neden Kilikya demiyorsun”deyince,ağız değiştirdi ve:
“Yo.Kilikya değil ,orayı istemiyoruz” dedi.
“Nuradunkyan Efendi,bahsettiğiniz yer Kastamonu Vilayeti değilse,muhakkak Adana Vilayetidir Herhalde,şimdilik buradan bir parça toprak istiyorsunuz,değil mi?” dediğimde susmayı tercih etti. Ve sonra çekip gitti..[Bu konuda geniş bilgi almak isteyenler,Dr. Rıza Nur, hayatı ve hatıraları,Clll..İst l968 müracaat edebilir].
Ermenilerin Anadolu da kurduğu “Hayırsever Cemiyeti,Fedakarlar Cemiyeti,Araratlı Mektep sevenler Cemiyeti,Şarklı Kilikya,Ermenistan’a doğru Cemiyeti ,Milliyet Perver Kadınlar Cemiyeti,Müdafi Vatandaşlar Cemiyeti,Taşnak Sutyun-Hınçak-İttihat ve Halas Cemiyeti-Şura Ali Cemiyeti-Mudar’ı Vatandaşlar Cemiyeti-Ermeniler Müttehit Cemiyeti-Kara haçlı Cemiyeti” adıyla görünüşte gayet masumane gibi çalışan bu dernekler,dış mihraklarca desteklenmekteydi.Bu teşkilatların tümü,Türk kanını içmeye yeminliydiler.Aynı durum bu günde Türkiye nin önünde tehlike olarak durmaktadır. O günlerde Ermeni Örgütleri yoğun bir şekilde,gizlice silah ve mühimmat yığınağı yapmaktaydı.Halbuki bu insanlar Türkiye nin en zengin ,en rahat yaşayan ,okul ve ibadethanelerde serbest olan kimselerdi Bu isyanların öncülüğünü “Ya istiklal,ya ölüm” parolasıyla öncülüğünü”Hınçak ve Taşnak” Cemiyetleri yapıyordu..[ 3resm]
Rusların Kafkas bölgesindeki “Ermeni İhtilal Cemiyeti”Türkiye aleyhine yetiştirdikleri canileri,son model silahlarla Anadolu ya çıkartma yaptılar. Bu Komiteler,her tarafa talimatlar yağdırıyordu.:
“Türkü,Kürdü her nerede görürseniz derhal vurun. Ermeni aleyhine kim çalışıyorsa, onun gözünün yaşına bakmayın, hemen öldürün ve Türk Devlet adamlarına Su-i kast düzenleyin, İsyanlar hazırlayın ” talimatı büyük ölçüde yankı buldu. Erzurum da ayaklanmalar oldu. Erzurum Valisi olayları önlemek için polis ve zabıtaları arama yapmak için Kiliselere gönderdi. Ermeni Komitecileri Polis ve zabıtalara ani olarak saldırdılar Bir çoğunu şehit ettiler. Bu arada ” Müdafi-Vatandaşlar Cemiyeti. ” azası Gergesyon, halkın arasına girdi, Tüm Ermeni iş yerlerini kapattırdı. Kiliselerde Ayin yapılması yasaklandı. Buna engel olan Ermenileri de öldürttü. Bu olaylara mani olmak isteyen Türk askerlerinin üzerine ani olarak saldırdılar, yüzlerce askeri şehit ettiler. Sonra da Ermeniler zulüm görüyor diye yaygara kopardılar. Konuyu Avrupa Devletlerine çarpıtarak, anlattılar. Tıpkı bu günlerde olduğu gibi . Tabii, ” danışıklı dövüş ” paslaşmalarla, oyunun bir parçası uygulanmaya konmuş oluyordu. [5 res]
Böylece ok yaydan çıkmıştı. Kumkapı, Merzifon, Çorum, Kayseri ve Yozgat isyanları patlak verdi. Sonra “ Sason ” isyanıyla da Doğu bölgelerine sıçradı. ” Babı –Ali Numayışı “ hazırlığı yapıldı. Buraya, Doğu dan getirilen yüzlerce Ermeniye,İstanbul Kiliselerinde papazlar tarafından silahlandırılıp patrik İzmirliyan’ın yakın arkadaşları tarafından Üsküdar’daki kilisede ( Haç dünyayı yenecektir.) şekliyle vaaz verdirildi.
18 Eylül Pazartesi günü Kumkapı’daki Patrikhane Kilisesinde 400.000 civarında Ermeni toplandı ve Bab-ı Ali’ye doğru yürüdüler. Yüksek sesle ( Erzurum Ermeni dağlarından bir ses çınladı. ) marşını söylemeye başladılar.
-Silahlar patlıyor”Yaşasın Ermenistan”diye bağırıyorlardı.Yolda giden Jandarma Binbaşısı Servet Beyin üzerine kurşun yağdırdılar ve şehit ettiler.Çapulcuların sayısı beş bin civarına ulaşmıştı.Bunların Bab-ı Aliye girmeleri engellendi ve dağıtıldı.Başı boş dana gibi dağılan Ermenilerin çoğu Kiliselere sığındılar.Yolda yakalananlar da sonra serbest bırakıldılar.
Ermeniler bu defa Doğu Anadolu da “Zeytun ve Van” isyanlarını başlattılar.Burada da bir çok masum insanın canına kıydılar.Bu bölgeye Rusya,Kafkasya ve İran yoluyla pek çok silah ve cephane sokuldu.İngiliz Sefareti kanalıyla Londra dan gelen paralar yardım adı altında Ereni Komitacılarına dağıtıldı.İstanbul da Osmanlı bankası Ermenilerce işkal edildi.Sultan Abdulhamid ,Bu çapulcuların yakalanması için O bölgeye asker yolladı.Rus Sefiri ve Banka Müdürü devreye girdi.Fakat asiler hiç kimseyi dinlemedi,Türk askerlerinin üzerine kurşun yağdırdı ,bir çok asker ve sivil halk şehit oldu.Ermeniler gemiyi iyice azıya aldılar , bir çok iş yerini ve evi yağmaladılar,tahrip ettiler.Yakalanan Ermeniler Rusların girişimi neticesi yurt dışına sürgün edildi.
İstanbul da bulunan bütün Ecnebi Sefirleri Sultana gelerek,Ermenilere zarar verilmemesi için ricada bulununca,Padişah onlara yakalanan silah ve bombaları göstererek:
“Efendiler,Ermeniler,Tabayı Şahanem olan Müslüman Türkleri bu silahlarla katlettiler.Bu gördüğünüz silahlar ın fabrikası benim ülkemde yoktur.[6 res] Türkler silaha karşı sopalarla nefis müdafaası yapmışlardır.”dedi.Bunun üzerine gördüklerinden dehşete düşen,Sefirler mahcup olup oradan ayrıldılar.Sultan,Ermenilere kimlerin ,hangi maksatla yardım ettiğini çok iyi biliyordu.