Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Bursa

ido16

Super Moderators
Local time
01:38
Katılım
5 Mart 2006
Mesajlar
1,220
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Yaş
70
Bursa Beşbin yıldan beri yerleşime sahne olan Bursa'nın 7 km. kuzeyinde Demirtaş nahiyesinin 2,5 km. güneyinde, 90 m. çevresi 5m. yüksekliği olan "Demirtaş Höyüğü" yer almaktadır. Bu höyükte genellikle elde, az miktarda da çarkta yapılmış kase, küp ve testilere ait seramik parçaları bulunmaktadır. Bunlar erken bronz çağdan kalmış olup M.Ö.2500 yıllarına tarihlenir.
Kentin 14 km. batısında, Çayırköyü'nün 1 km. güneybatısındaki "Çayırköy Höyüğü"nün boyutları Demirtaş Höyüğü ile aynıdır. Burada bulunan seramik parçalarında gri, kırmızı grikahverengi ve siyah renkler hakimdir. Bulunan seramik parçalarının önemli kısmı elde, çok az miktardakiler de çarkta yapılmıştır. Höyüğün en eski buluntusu M.Ö.2700 yılına aittir.

Günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce insanların yerleştiği bu topraklara M.Ö. VII. yüzyılda Trakya'da Strümon nehri kenarında oturan Bitynler ve akrabaları Tnyniler İskit saldırılarına karşı koyamayınca kuzeybatı Anadolu'ya göç ederek yerleşirler. Bu verimli topraklara Bitynia adını verirler. Kısa zamanda sınırlarını genişletmelerine rağmen M.Ö.VI yüzyılda bölgede güçlü orduya sahip Lidyalıların hakimiyetine girmekten kurtulamazlar. M.Ö.546'da Lidya Kralı Kroisos, Pers orduları karşısında mağlup olunca bölge M.Ö.453 tarihine kadar Pers İmparatorİuğu sınırları içine girer.

Makedonya İmparatoru İskender'in bu bölgeleri hegemonyasına alması M.Ö.325 yılından ölümüne kadar devam eder. Bithnia ve Küçük Asya toprakları İskender'in ölümü üzerine komutanları arasında yapılan paylaşımda Antigonos'un idaresine girer. Fakat İskender'in komutanları arasında bir süre mücadeleler devam eder. Bu fırsattan Bithynia Krallığı yararlanır. Bitynlileri yöneten Doidalses bölgede bağımsız bir krallık geliştirdi. Krallık Zipoites (M.Ö.327-279) zamanında komşuları tarafından tanınıp saygı gördü. Ziopites'in oğlu I.Nikomedes (M.Ö.279-250) yılları arasında sınırları genişletti. Küçük Asya'nın en saygın krallığı haline getirdi.

Orta Avrupa'dan üç kol halinde akan Galatlar (M.Ö.278-277) yıllarında, Batı Anadolu'dan başlayarak önüne gelen her yerleşim birimini istila edip yağmaladılar. Galat akınlarından sonra Anadolu'da çeşitli kent devletleri oluştu. Bu sarsıntıdan sonra Ziaelas (M.Ö.192-146) II.Nikomedes M.Ö.146-92, III.Nikomedes M.Ö.92-75 ve IV.Nikomedes M.Ö.75-74 tarihleri arasında ülkeyi yönettiler.

II.Nikomedes, batıdaki Roma İmparatorluğu'na karşı Pontus kralı Mitridates ile anlaştı. Fakat yerine geçen III. Nikomedes babasının izlediği politikanın tam tersini tatbik edip, Roma İmparatorluğu ile anlaşıp Pontus Krallığı ile çatışmaya girişti. Bunda başarı kazanamamasına karşın Roma İmparatorluğu'nun özel desteği ile istiklalini korudu. Ölünce yerine geçen IV.Nikomedes M.Ö.74 yılında ülkesini Roma İmparatorluğu'na bağışladı. Böylece Bithynia Roma'nın bir eyaleti haline geldi.

İmparator Domitian (81-96) zamanında göreve getirilen Plinius, İmparator Trajanus (98-117) zamanında Bithynia eyaleti Prokonsüllüğüne terfi etti. Bölgede hakimiyet sağlandıktan sonra, imar faaliyetlerine girişti. Fakat bundan Prusa'dan çok Nikaia(İznik) ve Nicomedia (İzmit) faydalandı. Bursa'da sadece bir hamamın tamir edildiği öğrenilmektedir.

Antik kaynaklar bugünkü Bursa'nın kurucusunu I.Prusias (M.Ö.232-192) olarak göstermektedir. Kartaca Kralı Hannibal, Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşı kaybedince, birlikleriyle beraber I.Prusias'a sığınır. Burada zafer kazanan bir komutan gibi karşılanıp, saygı görür. Bu yakınlığa karşılık olarak Hannibal emrindeki askerlerle bir şehir inşa eder. Buna Prusias'ın adını verip ona armağan eder. Kurulduğunda bugünkü hisar içinde olan şehir, günümüzün bir mahallesi kadardı. Bithynia krallık dönemine ait tümülüs'te M.Ö.II yüzyıla ait çok önemli belgeler bulunmuştur.

Roma İmparatorluğu zamanında (Prusa ad Olympium) Uludağ Bursa'sı adını alan şehirde o döneme ait mermerden bir kadın heykeli ve ostotek bulunmuştur.

İmparator Justinianus (527-565) zamanında Pythia'da (Çekirge'de) yeni hamamlar yaptırılmıştır. 1935 yılında Hisar içinde tonozlu odalar bulunmuştur. Hisar içinde, Yer Kapı'da bulunmuş erken Bizans devrine ait taban mozaiği, önemli arkeolojik kalıntılardandır. Tophane'de Bizans döneminden bir şapel ve manastıra ait mozaikler bulunmaktadır.

Prusa (Bursa) 1204-1261 yılları arasında Nikaia'a (İznik)'e bağlı sönük bir tekfurluk olarak yaşamını sürdürdü.

Bugün ülkemizin en zengin Bizans devri mezar stelleri ve çeşitli mimari eser parçaları, seramikler, sikkeler Bursa Arkeloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

COĞRAFI KONUM:

Bursa 40 derece boylam ve 28 - 30 derece enlem daireleri arasında Marmara Denizinin güneydoğusunda yer alan, toplam il nüfusu 2000 Yılı Genel Nüfus Tespit sonuçlarına göre 2.125.140 ile Türkiye'nin 4. büyük kentidir.
Bursa ili doğuda Bilecik, Adapazarı, kuzeyde İzmit, Yalova, İstanbul ve Marmara Denizi, güneyde Eskişehir, Kütahya, batıda Balıkesir illeriyle çevrilidir.

Denizden yüksekliği 100 metre olan Bursa, genelde ılıman bir iklime sahiptir. Ancak, iklim bölgelere göre de değişiklik göstermektedir. Kuzeyde Marmara Denizinin yumuşak ve ılık iklimine karşılık güneyde Uludağ'ın sert iklimi ile karşılaşılmaktadır.

İlin en sıcak ayları Temmuz - Eylül, en soğuk ayları ise Şubat - Mart'tır. 52 yıllık gözlem süresi itibarı ile yıllık ortalama yağış miktarı 706 mm.dir. İlde ortalama nispi nem % 69 civarındadır.

İlin yüzey şekilleri, birbirlerinden eşiklerle ayrılmış çöküntü alanlarıyla, dağlar halindedir. Çöküntü alanlarının başlıcalarını İznik ve Uluabat gölleriyle Yenişehir, Bursa ve İnegöl ovaları oluşturmaktadır.

Toplam yüzölçümü 10.891 km2 olan Bursa ili topraklarının % 17'sini ovalar oluşturmaktadır.


En Önemli Ovalar

Ova Yüzölçümü ( km2 )
Bursa 365
Mustafakemalpaşa 193
Karacabey 537
İnegöl 150
İznik 76
Orhangazi 97
Yenişehir 152


İl sınırları dahilinde Uluabat (1.134 km2) ve İznik (298 km2) gölleri bulunmaktadır.
İlin önemli akarsuları; Mustafakemalpaşa Çayı, Uludağ'ın güney yamaçlarından doğan ve gene Uludağ'dan kaynaklanan birçok küçük dere ile beslenen Nilüfer Çayı, Göksu Çayı, Koca Dere, Kara Dere, Aksu Deresidir.

İl'in sahip olduğu 135 km. kıyı bandının 22 km.lik kısmı kullanıma uygun olup, diğer kısmı değerlendirilememektedir.

Bursa ili topraklarının yaklaşık % 35 ini dağlar kaplamaktadır. Dağlar genellikle doğu-batı yönünde uzanan sıradağlar şeklindedir. Bunlar; Orhangazi'nin batısından Gemlik körfezinin batı ucunda bulunan Bozburun'a doğru uzanan Samanlı Dağları, Gemlik Körfezinin güney yüzünü kaplayan ve Bursa ovasını denizden ayıran Mudanya Dağları, İznik gölünün güneyi, ile Bursa ovasının kuzey kesimleri arasında yer alan Katırlı Dağları, Mudanya Dağlarının uzantısı olan Karadağ ve Marmara Bölgesinin en yüksek dağı olan Uludağ'dır (2.543 m).

TARIHI ESERLER

Yıldırım Camii

Şehrin doğusunda, Yıldırım semtindeki tepe üzerine inşa edilmiştir. Yıldırım Bayezıd tarafından XIV yüzyılın sonlarında yaptırılmıştır. Genellikle tarihi eserler hakkında kesin bilgileri ulaştıran kitabelerdir. Fakat bu caminin kitabesi zamanımıza ulaşmamıştır. Taş işçiliği, devrinin en güzel örneğini bu camide göstermektedir.
Caminin ön cephesinde yer alan ayaklar ve bunları bağlayan kemerler kurşuni renkli mermerden yığma olarak yapılmıştır. Revak beş kubbe ile örtülüdür.

Merkez kubbesi yüksektir ve iç mekana ferahlık verir. Duvarlar kesme taşlarla kaplıdır. Yandaki eyvanlar zeminden yükselmektedir. Bunlar da sivri tonozların oluşturduğu sekiz köşeye oturan kubbeyle örtülmüştür. Mihrap kubbesi kare plan üzerine oturmaktadır. Mihrap sekiz sıra stalaktitli yaşmak ile örtülüdür. Köşelerinde cilâlı yeşilimtrak mermer sütunlar vardır. Doğu ve batıdaki odalar alçıdan ufak, büyük hücreli ve maşalıklıdır. Stalaktit saçaklı, geniş ajurlu, oniki yıldızlı ve yeşil çini parça kakmalı, süslü nesih ve kufı hatla yazılı hadis ve dualarla bezenmiştir. Odalar çapraz tonozla kaplıdır.

Kuzey doğu ve kuzey batıdaki odalara cami içinden geçilmektedir. Bunlar da çapraz tonozla kaplıdır. Caminin iki minaresi de lodos ve deprem yüzünden yıkılmış, yakın tarihte betondan yeni bir minare yapılmıştır.

Yıldırım Türbesi

IV Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezıd 1360 da doğdu. I.Murad'ın büyük oğludur. Babası tarafından yetiştirilmiş, birlikte fetihlere katılmıştır. Karamanoğlu Ali Bey'in ordusu ile yapılan savaş sırasında gösterdiği atılganlık nedeniyle kendisine Yıldırım adı verilmiştir. Murad'ın Kosova savaşı sonunda şehit edilmesi üzerine tahta çıktı. Kosovanın ardından Yıldırım, Sırbistan'ın güneyini topraklarına kattı. Aydın, Saruhan, Menteşe ve Karaman beyliklerini tek tek zaptetti. Anadolu Hisarını inşa ettirdi. Bu arada Sırbistan kralının güzel kızkardeşi ile evlendi. Yıldırım Bayezıd Bizans'ı kuşatarak gittikçe baskıyı artırması üzerine oluşturulan haçlı ordusu ile Niğbolu'da yaptığı savaşı kazandı. Doğu Anadolu'yu işgale başlayan Timur ile Ankara'da yaptığı savaşı kaybetti. Bu yenilgi üzerine 1403'de intihar etti. Türbesi, Yıldırım Medresesi'nin doğusundadır. 1406 yılında oğlu Süleyman Han tarafından yaptırılmıştır. Türbe 10.5 x10.5 m. ölçülerinde kare planlıdır. Uç ufak kubbenin örttüğü revaklı bir.girişi vardır. Türbenin kubbesi sekizgen bir kasnağa oturur. Yuvarlak bir mihrabı vardır. Türbede ortada Yıldırım Bayezıd'ın sağında oğlu İsa Çelebi'nin, solunda eşi ve ayak ucunda kim oldukları bilinmeyen iki hanımın sandukası vardır.


Emir Sultan Camii ve Türbesi

Bursa'nın doğusunda Emir Sultan mezarlığının yanında selvi ve çınar ağaçlarının arasında yer almaktadır. Cami ilk yapıldığı zaman tek kubbeli iken 1507'de avlu ve üç kubbeli revak eklenmiştir.
Batıdaki merdivenlerden çıkılarak iki sütun arasındaki kapıdan geçilip geniş avluya girilir. Ortada şadırvan, güneyde cami, kuzeyde türbe ve ahşap odalar yer almaktadır. Avlu ahşap revakla çevrelenmiştir.

Cami sekizgen kasnak üzerine oturan tek kubbeye sahiptir. Kuzey cephesinin köşelerinde kesme taştan birer minaresi vardır.

Mihrabı XVII. yüzyılda İznik çinileriyle yaptırılmıştır. Emir Sultan Buhara'da doğmuştur. Kendisi Es-Seyyid Şemsüddin Mehmed bin Aliyyül Buhari olarak bilinir.Bursa'ya 1391'de göç etmiş ve Yıldırım Bayezıd'in kızı Hundi Hatun'la evlenmiştir. 1429'da vebadan vefat etmiştir.

Türbenin ilk yapıldığı zamandan günümüze bir şey kalmamıştır. Şimdiki Türbe Sultan Abdülaziz tarafından 1868 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlıdır. Doğudaki kapıdan girilmektedir. Türbe zemini avlu seviyesinden aşağıdadır.


Yeşil Türbe

Yıldırım Bayezıd'ın oğlu Çelebi Sultan Mehmed tarafından 1421 yılında yaptırılmıştır. Türbe kentin doğusunda Yeşil semtinde, Yeşil Camii'nin karşısındaki tepe üzerindedir. Mimarı Hacı İvaz Paşa'dır. Nakkaşları Ali bin İlyas Ali, Mehmed el Mecnun'dur. En dar yüzü 8,45 m, en geniş yüzü 8,87 m olan sekizgen prizma bedene sahiptir. Beden yüzleri beyaz mermerden yapılmış, çerçeve ve ayaklar 3,5 m açıklığı bulunan üzengileri boşta duran sivri kemeleri taşımaktadır. Güney ve Kuzey cepheler haricindekilerde dikdörtgen büyük pencereler ile sivri kemerli alçı pencereler vardır. Günümüze çok az değişikliklerle gelen cephe, girişin doğusündaki ilk yüzdür. Mermer çerçevelerin, sağır kemerlerin ve pencerelerin etrafı geçme rumi motifli bir bordürle kaplıdır. Diğer kısımlar turkuaz renkli çinilerle kaplanmıştır. Pencere alınlıkları koyu lacivert, zemin üzerine ince çizgilerle üç yatay bölüme ayrılmıştır.Bu bölümlerde, ayet ve hadisler yazılıdır.
Türbe'ye Yeşile bakan çinilerle kaplı olmasından dolayı Yeşil Türbe ismi halk tarafından verilmiştir.

Portal 1855 depreminde büyük hasar görmüş 1864'de horasanla sıvanarak bugünkü görünümüne sokulmuştur. Sağlı sollu mihrapçıklar, ayakkabılıklar, türbenin kitabesi ve 13 dilimli yarım kubbe, çeşitli renk ve motiflerle kabartma renkli sır tekniğinde işlenmiştir.

Rumiler, palmetler ve rozet motifleri ile oya gibi işlenen kapının kanatları günümüzde tüm çarpıcılığı ile ortadadır. Bir sanat şaheseri olan kapıyı Tebrizli Ahmed oğlu Ali yapmıştır. Sekizgen bedeni, sıvalı yüksek kasnağa oturan kurşunla örtülü büyük bir kubbe örtmektedir. Türbenin içine geçildiğinde iç mekân sanki çini cennetine girildiği hissini verir. Duvarlar 2,94m yüksekliğe kadar iki bordürle çevrili, altıgen türkuaz çinilerle kaplıdır. Bunların aralarında iri madalyonlar yer almaktadır.

Türbe günümüze ulaşan en muhteşem çinili mihraba sahiptir. Renkli süsleme sanatının bir şaheseridir. Yivli süs sütunları, üç sıra mukarnası, rumi palmetleri, kıvrık dal motif leri, kalın yazı dizileri ve tepeliği ile Yeşil Camii mihrabını andırmaktadır. Sekizgen platformun ortasında Çelebi Sultan Mehmet'in kendisine has vakarı ile duran tamamen çini dekorasyona sahip sandukası yer almaktadır. Üzerinde kabartma sülüs celisi ile yazılı kitabesi vardır. Güneyinde oğulları Mustafa ve Mahmud'a ait sandukalar yer almaktadır. Kuzeyindeki ise oğlu Yusufa aittir. Platformun arkasındakiler, kuzeyden itibaren Çelebi Mehmet'in kızı Selçuk Hatun'un kabartma kitabeli sandukası, kızı Sitti Hatun (Safiye)'un beyaz zemine lacivert motifli, altıgen ve üçgen çinilerle kaplı sandukası, Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatun'un sandukalarıdır.

328 metrekarelik alana oturan türbenin oktogonal prizma gövdesi, zeminden aşağıda da devam ederek mezar dairesini oluşturur. Beşik tonozla kaplı mezar dairesi örme duvarlarla beş ayrı bölüme ayrılmıştır. Girişi doğudaki yüksek sette görülen mezarlarla kamufle edilmiş gizli kapıdandır.


Yeşil Medrese

Yeşil hamamını geçtikten sonra sağda Çanlı deresinin yanındadır. Bugün Türk İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır. Sultaniye Medresesi olarak da bilinen Yeşil Medrese'nin yapımını Çelebi Sultan Mehmed diğer külliye yapıları ile birlikte 1419 yılında başlatmıştır. Medrese Sultan'ın ani ölümü nedeniyle yarım kalmıştır.
Giriş, kuzeydeki çapraz tonozla örtülü eyvandandır. Ortasında geniş bir avlusu, Avlunun merkezinde mermerden bir havuzu vardır. Güneyde yüksek açık eyvanlı bir dershane iki yanda birer ufak eyvan ile on üç hücre yer almaktadır. Geniş eyvan sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş, kurşunla kaplı kubbe ile örtülmüştür. Diğer eyvan ve hücreler kiremit damla örtülü ve kirpi saçaklıdır.

Yanlardaki 1,2m genişliğinde iki merdiven ve yarım bırakılan kısımlar bu medresenin başlangıçta iki katlı yapılmak isteğinden doğmuştur.

Bahçedeki revakta onsekiz adet başka yapılardan getirilme mermer ve granit sütunlar vardır. Odaların tavanları çapraz tonozludur. Batısı firüüze ve beyaz çinilerle kaplıdır. Tavanı beyaz, lacivert ve sarı renklerle yapılmış geometrik örgü motifi ile bezenmiştir. Pencere aynaları çinilerle dama motifi şekilde süslüdür.

Yeşil Medrese 1975 yılından beri Türk İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet vermektedir. Müze'de XIII. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar uzanan Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait çini ve seramik eserler ile Selçuklu ve Osmanlı sikkeleri, geleneksel Türk el işleri ve giysiler teşhir edilmektedir.


Muradiye Camii

Semte ismini veren külliyenin en mükemmel eseridir. 1425 - 1426 II.Sultan Murad tarafından yapılmıştır. Caminin son cemaat yerinde, dört yığma ayak ve iki granit sütun birbirine kemerlerle bağlanmıştır. İki yan çapraz tonozla, diğerleri sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş kubbelerle örtülüdür.
Kapı ahşap işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Kapı tabanları rumi ve hatai süslemeli çinilerle kaplıdır. Pencere alınlıklarında da aynı bezemelerden görülmektedir. Cami iki büyük kubbe ve yanlarda iki küçük kubbe ile örtülmüş geniş birer eyvandan ibarettir. Mihrab ve minber 1790 yılında yapılmış rokoko uslubundadır. Mihrabın solundaki duvarlar altıgen lacivert ve firuze çinilerle kaplıdır. Eyvan kemerinde altıgen firuze çiniler görülmektedir. Asma kata sağ eyvandaki kapıdan girilir. Duvarlar üç sıra tuğla bir sıra moloz yığma ve birer dikey tuğla ile örülmüştür. Kasnaklar ustaca yapılan bir tuğla işçiliğine sahiptir. Pencerelerin üst kısımları sivri kemerle bitmektedir.

Doğu ve batıdaki kapılar XX. yüzyılda yapılan onarımlarda açılmıştır. XIX. yüzyılda yıkılan minaresi yeniden örülmüştür. Revak cephesinde tuğla ile yapılan ve arabesk motifler görülmeğe değer güzelliktedir.


Koza Hanı

Ulucami ile Orhan Cami arasındaki geniş sahadadır. 1492 yılında II. Bayezıd İstanbul'daki cami ve medresesine gelir temin etmek için yaptırmıştır. Hanın mimari Abdül-ula bin Pulad Şah'dır. İki katlıdır. Üst katta 50, alt katta 45 olmak üzere 95 odası vardır. Kuzeydeki taç kapı büyük taştan kabartma süslerle yapılmış olup muhteşem görünüşe sahiptir. Üst katta güneye açılan bir kapısı, avludan ilave kapılara açılan geniş kapı ve buradan da Orhan Cami tarafına açılan bir kapısı vardır. Hanın iç kısmındaki geniş avlunun merkezinde mescid yer almaktadır. Mescid sekiz cephelidir, köşelerdeki ve ortadaki bir ayak üzerine oturmaktadır. Alt kısmı şadırvan şeklindedir. Günümüzde ünlü Bursa ipekçiliğinin merkezi durumundadır.
Fidan Hanı

Bursa'nın önemli hanlarından biridir. Sadrazam Mehmed Ağa'nın oğlu İbrahim Paşa tarafından XV.yüzyılda yaptırılmıştır. Eskiden Mahmut Paşa Hanı olarak bilinmekteydi. Koza Han'ın kuzey doğusundaki han iki avluludur. Ahırların ve diğer yardımcı tesislerin bulunduğu kısım şimdi yeni yapılan dükkanlarla dolmuştur.

Ortada bir havuz ve üzerinde mescid yer almaktadır.İki katlı revakın ayakları ve kemer yüzleri tuğla ve moloz taş ile örülmüştür. Üç sıra kirpi saçaklıdır. Birinci avlu üzerindeki esas hanın altta 48, üstte 50 olmak üzere 98 odası vardır. Alt kattaki odalar dairevi tonozlu, revakları ise devamlı tonozludur. Üst kattaki revaklar kubbeli, odalar ise tonozla örtülüdür.

Pirinç Hanı

II.Bayezıd tarafından İstanbul'daki cami ve İmaretine gelir temin etmek maksadı ile 1508 yılında yaptırılmıştır. Mimari Yakup Şah bin Sultan Şah ve Ali bin Abdullah'tır. Bina emini Ecebey bin Abdullah ve Nazır Muhiddin'dir.

Hanın üst katı önemli şekilde tahribata uğramıştır. Doğuya açılan kabartma motiflerle dekore edilmiş muhteşem kapısı vardır. Yıkılmadan önce alt katta 38, üst katta 40 olmak üzere toplam 78 odalıydı. Avlunun ortasında bir mescid bulunmaktaydı.

Han sadece ticaret gayesi ile inşa edilmiştir. Odalar tonozludur. Damdaki kurşun kaplamalar XVII. asırda sökülüp yerine kiremit konulmuştur. Hanın restorasyonu devam etmektedir.

İpek Hanı

Bursa'daki en büyük handır. Son yıllarda restorasyonu yapılmış olan hanın sadece batı kısmı ayaktaydı. Zemin kat ta 39, üstte 42 olmak üzere toplam odası 81'dir.

Yontma taş ve tek sıra tuğla ile işlenmiş duvarları ve yuvarlak kemerleri vardır. Girişi yeniden yapılmış olup orjinal değildir. Çelebi Sültan Mehmed tarafından Mimar Hacı İvaz Paşa'ya Yeşil Külliyesi'ne gelir temin etmek maksadı ile yaptırılmıştır.

Emir Hanı

Orhan Bey tarafından yaptırılmıştır. 1522 yılına kadar Eski Bezazistan olarak bilinen han daha sonra Emir (Bey)Han'ı ismini almıştır.

Bu han şehir içi ticaretin bütün şartlarına uygun olarak inşa edilmiştir. Alt katlar revaklı, penceresiz eşya depoları olarak, üst kattaki odalar ise pencereli ve ocaklıdır. İkametgâh ve büro olarak kullanılmıştır.

Bina kesme taş ve tuğla ile örülmüştür. Fil ayaklara oturan, tonozla örtülü iki katlı revak ve revaklara açılan tonozlu odalardan meydana gelmektedir. Hanın alt bölümünde 36, üstte 37 olmak üzere 73 odası vardır.

Geyve Hanı

XV. yüzyılda Hacı İvaz Paşa tarafından Yeşil Cami'ye gelir temini için yaptırılıp Çelebi Sultan Mehmed'e hediye edilmiştir. Demirkapı çarşısındadır. Eskiden Lonca Hanı da denilmekteydi.

Han tuğla ve moloz taş ile inşa edilmiş olup kirpi saçaklıdır. Ayakları ve kemerleri tuğladan yapılmıştır. Odalar dairevi tonozla kaplıdır.

İki katlı olan hanın altında 26, üstünde 30 odası vardır. Dört cephesinde iki giriş kapısı mevcuttur. Batıdaki giriş kapısı iki tarafı kemerli beşik tonozludur.

Ulu Cami

Bursa'nın en heybetli ve en çok cemaat alan camiidir. Sultan Yıldırım Bayezıd Niğbolu savaşını kazandıktan sonra 1398-1400 yıllarında inşa ettirmiştir. Cami kalın duvarlara ve 12 büyük yığma ayaklara bağlanan kemerlere ve pandantiflere oturan 20 kubbe ile örtülüdür. Orta kısmındaki kubbenin üstü camlıdır. Altında 16 köşeli mermer şadırvan vardır. Caminin inşa edileceği yerdeki yapıların istimlakı sırasında bir kadın evini satmak istemeyince zorla alınır. Gönül rızası olmadan alınan yerde namaz kılınmaz gerekçesiyle evin yerine gelen kısımda şadırvan yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
Minberi ağaç işçiliğinin bir şaheseridir. Oyma kabartma, geometrik, yıldız, çivi başları ve gülçelerle süslüdür.

Taç kapısı başlı başına sanat abidesidir. 1399-1400 yıllarında tamamlanmıştır. Sanatkarı Mehmed bin Abdülaziz Dakıva'dır.

Zarif sekiz ceviz sütun üzerine oturan müezzin mahfili 1549 yılında yapılmıştır. Mihrabı sekiz sıra stalaktitlidir. Kum saatinin etrafındaki Ayet'el-kürsi sülüsle yazılmıştır. Ayrıca küfi ihlas suresi yazılıdır. Mihrap 1571 yılında tamamlanmıştır. Camideki diğer yazılar ve yaldız boyalar 1904 yılında Mehmed Usta tarafından yapılmıştır.

Caminin ilk yapıldığı zaman üç tane olan kapısına 1740 yılında Hünkâr Mahfili kapısı eklenmiştir. Kapıların ikisi yenidir. Altıngenlerin oluşturduğu, yıldızların dekore ettiği tablalardan meydana gelen doğudaki ceviz kapı, cami ile aynı yaştadır.

Tek sütun üzerine oturan yuvarlak mermerden kürsü 1815 yılında yapılmıştır. Cepheler sağır kemerler içinde, altta ve üstte ikişer pencereden oluşmaktadır. Cephelerin tümü kesme taştan yapılmıştır.

Caminin kuzey cephesinin köşelerinde, kaidesi mermerden gövdeleri tuğladan örülmüş birer minaresi vardır. Batıdaki minarelerin içinde çift merdiven mevcuttur. Bunun yardımı ile çatıya çıkılmaktadır.

Cami, Moğol Şeyhi Emir Bedrüddin tarafından 1403 yılında ve Karamanoğlu Mehmed Bey'in 1413 yılındaki Bursa muharasası sırasında yaktırılmıştır. 1 Mart 1855 tarihlerindeki büyük depremde ve 1889 yangınında hasar görmüştür.

Bursa Kalesi

Bithynialılar zamanında yapılmaya başlanan kale daha sonra ihtiyaç duyuldukça Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğunca çeşitli onarımlara tabi tutulmuştur.
Surlarda görülen kiklopien taşların önemli kısmı Roma devrine ait sütunlar, lahit parçaları, adak mezar steli, heykel kaideleri, şeref kitabeleridir. Bunlar hisar kapının doğusunda yoğunluk kazanmaktadır. Surların sadece güney kısmındakiler çift duvarlı ve beş köşeli burçlarla sağlamlaştırılmıştır.
1326 yılında Bizanslılardan alınan Bursa'nın surları Orhan Gazi tarafından üç köşeli burçlarla takviye edilmiştir. Çakır Ağa Hamamı ile Tophane arasında biri silindir gövdeli, ikisi üç köşeli büyük burç kalıntıları vardır. Bunların arasında yer alan Hisar Kapı 1855 yılındaki depremde yıkılmıştır. Buradan doğuya dönen surlar, evin bahçe duvarlarına temel vazifesi yapmıştir

Yıldız Kahve'den güneye uzanan surlarda yuvarlak kemerlerle mazgal delikleri görülmektedir. Kahvenin önünde Kaplıca Kapı yer almaktadır. Yıkık duvarlar halinde devam eden surlar, Zindan Kapıya bağlanmaktadır. Zindan Kapı yanındaki köşeli burç Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1418 yılında yaptırılmıştır.

Zindan Kapıdan Üftade'ye kadar nisbeten sağlam devam eden surlar, Pınarbaşı Kapısı'na oradan da Üftade yanındaki Yer Kapı'ya ve tekrar Çakır Ağa Hamamı karşısında bağlanmaktadır. Pınarbaşı Kapı ile Zindan Kapı arasında birbirine paralel uzanan surların kesme taşlı bölümleri yerlerinden sökülmüş olduğundan şimdi sadece moloz taştan kireç kum harcı ile örülmüş kısımları ayaktadır. Pınarbaşı Kapı ile Zindan Kapı arasındaki ön surlar, evler arasında kaybolmuştur. Diğer sur kalıntılarında ise bu kısımda yapılan evlere giriş kapıları ve boşluklar Osman Gaz oluşturulmak maksadı ile tahribatlar yapılmıştır.


Osmangazi Türbesi

Bursa kuşatmasının devam ettiği sırada Osman Gazi oğlu Orhan Bey'e şehir içindeki kubbeli yapıyı göstererek "Oğul; ben öldüğüm vakit beni Bursa'da şol gümüşlü kubbenin altına koyasın" demiştir. Günümüz Tophane Parkı'nın girişinde solda kalan bu kubbeli yapı Mesihilerin şapeline aitti. Bursa fethedildikten sonra, şapel mescide çevrildi ve Osman Gazi buraya defnedildi.
Saint Elias(Elia-İlyas) Manastırı'nın bölümüne ait olan şapelin içi 8,3 m. genişliğindeki duvarlara bitişik çift sütüncuklarla ayrılmış, yarım yuvarlak nişli, sekizgen plana sahipti. XI. yüzyılda yapıldığı bilinen bu şapel'in şekli, Roma İmparatorluk devrinden itibaren uygulamaya başlanan örneklerle büyük benzerlik göstermektedir. Şapel'in narteks kısmının olduğu yere gömülen mezarlar, günümüzde açıkta kalmıştır. 1855 depreminde yıkılan türbe 1863'te Sultan Abdülaziz tarafından eski plana sadık kalınarak yapılmıştır. Türbe kubbe ile örtülü sekizgen plana sahiptir. Türbe'ye kuzeydeki ahşap antreden geçilerek girilir. Ortada sedef kakmalı muhteşem ahşap sanduka Osman Gazi'ye (1258-1326) aittir. Solunda oğlu Alaaddin Bey, bunun yanında Hüdavendigâr oğlu Savcı Bey sağında, Aspurça Hatun'un oğlu ibrahim Bey ile adları bilinmeyen on iki sanduka vardır. Türbe'de Konya Sultanı Alaaddin tarafından Osman Bey'e gönderilen çok büyük bir davul ve tesbih sergilendiğinden, halk arasında Davullu (Davud) manastırı denmesine neden olmuştur. Bunlar bir yangın sırasında yanarak kül olmuştur. Türbe, konak salonları dekorasyonu şeklinde bezenmiş, pencerelere kumaş perdeler takılmıştır. Fransız mimari stilinde yapılan bu kısımda ufak bir mihrap görülmektedir. Pencere parmaklıkları dökme demirdendir.

Orhangazi Türbesi

Tophane parkının girişinde sağdadır. Bursa'nın fethinden önce şehrin metropolit manastırı olan Saint Elias manastırı XI. yüzyılda yaptırılmıştır. Kilise bir orta nef ile iki yan neften oluşmaktadır. Ortada gri mermerden dört sütunun taşıdığı kubbe vardır. İçi gri mermer levhalarla kaplanmıştır. Apsis kısmında gri mermerden sütunların ayırdığı üç pencere vardır. Bu kısmın önünde dört basamak bulunmaktaydı.
Giriş kısmında altı adet yeşil somaki mermer sütun yükselmekteydi. Zemin bugün de izleri görülen mozaik döşemeye alternatif olarak porfir, diğer renklerde küçük mozaiklerden meydana gelmiş tezyinat, yuvarlak antraklar ve düz mermer levhalardan oluşmaktadır.

Orhan Gazi'nin defnedildiği bu bina 1801 kasım ayında büyük bir yangında hasar görür ve onarılır. 1855 yılındaki depremde ise önemli kısmı yıkılır. 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından eskisine sadık kalınarak yaptırılır.

Türbe kare planlıdır. Her cephesinde üçer pencere vardır. Güney cephesindeki orta pencere kapı şekline çevrilmiştir. Daha önce giriş kapısının önünde bir sundurma vardı.

Orta kısmında dört sütunla ayrılmış ve birbirine kemerlerle bağlanmış, üstüne kubbe oturtulmuştur. Yan kısımlar beşik tonozla örtülüdür. İç duvarlar beyaz kireç badanadır. Pencere üstlerinde alınlık şeklinde sade süslemeler görülmektedir. Ortadaki sanduka Orhan Gazi'ye aittir. Etrafı dökme pirinç parmaklıklıdır. Kuzeyinde Cem Sultan'ın oğlu Abdullah, sağında Şehzade Korkud, hanımı Nilüfer Hatun, oğlu Kasım, kızı Fatma ve Yıldırım Bayezıd'in oğlu Musa Çelebi ile isimleri tespit edilemeyen on dört sanduka vardır.


Murat Hüdavendigar Türbesi

İç mekan görünümü
Murat Hüdavendigar Türbesi

Hüdavendigâr Camiinin karşısındadır. 1389 yılında I. Kosova savaşında şehit olan 3. Osmanlı Padişahı I.Murat Hüdavendigâr'a aittir.
Türbeyi Yıldırım Bayezıd yaptırmıştır. Sonraki yıllarda geniş tamirler görmüş eski temelleri üzerine ikinci kez inşa edilmiştir. Kare planlıdır. Ortada sekiz sütunun taşıdığı kemerlere oturan sekizgen kasnak üzerine kubbe oturtulmuştur. Kubbenin etrafında türbeyi örten tonozlar kurşunla kaplıdır.Kuzey cephe temelleri dıştan üç payanda ile desteklenmiştir.
Merkezde, pirinç parmaklıklı I. Murad'ın sandukasının bir tarafında torunu Süleyman Çelebi, diğer tarafında Yıldırım'ın oğlu Musa Çelebi, pencere yanında Hüdavendigâr'ın oğlu Yakup Çelebi, Süleyman Çelebi'nin oğlu Orhan, II.Sultan Bayezıd'ın oğlu Şehzade Mehmed gömülüdür. Diğer iki sandukanın kime ait olduğu bilinmemektedir.

Murat Hüdavendigar Camii
ve Medresesi

Çekirge'de Bursa ovasına bakan tepenin üzerinde I. Murat Hüdavendigâr tarafından (1365 - 1366) yıllarında yaptırılmıştır. Yapı iki katlıdır. Altta cami, üstte medrese yer almaktadır. Önde son cemaat yeri beş kubbeyi taşıyan kemerle birbirine bağlı altı yığma ayaktan meydana gelmiştir. Alt kata basık tonozla örtülü kısımdan girilir. Holün iki yanından üst kata çıkışı sağlayan merdivenler vardır. Salon Kubbeli ve tonozlu uzun bir eyvandan ibarettir.
Orta sahanın sağında ve solunda birer eyvan ile köşelerden tonozla örtülü dört odadan meydana gelmektedir. Mihrap duvardan içeriye girmiş ufak eyvan şeklindedir.

Merdivenlerden üst katın revakına çıkılır. Revak önden altı yığma ayak ve aralarında beş adet sütun ile ayrılmış sivri ikiz kemerle yaptırılmıştır. Revaktan birer dehlizle koridora gelinir. Koridora açılan on iki adet hücresi yer almaktadır. Hücreler tonozludur, yanlarda tonozla örtülü dershane olarak kullanılan dört oda daha vardır. Tek minaresi tuğladan örülmüştür. Çift zincir, tek zincir, kuş gagası, balık sırtı motifi altı sıra stalaktitle şerefeye geçilir. Takke külahlıdır. Üst kat eyvanının kemer alınlıklarında köşe tromplarında süsleme unsurları görülmektedir. Mermer sütunlar ve başlıklar Bizans yapılarından alınarak burada kullanılmıştır.

Cumalıkızık Köyü

Bursa'nın 10 Km doğusunda, Bursa-Ankara karayolundan Uludağ eteklerine doğru sapan yol 3 km. sonra Cumalıkızık köyüne ulaşır. Kent içinden toplu taşım araçları ile de köye gidilebilir. Osmanlıların Bursa civarına yerleşmeye başladıkları yıllarda kurulmuş 700 yıllık bir vakıf köyüdür. Köy tarihi dokusunu bu güne kadar korumuş ve Osmanlı erken döneminin kırsal sivil mimarisinin eşsiz örneklerini bağrında taşımaktadır.

Büyükorhan

Bursa'nın 86 km. güneyindedir. 1987 yılında ilçe olmuştur. Bizans döneminde Atranos tekfurluğunun toprakları içinde yer alan bir bölgeydi. 1321'de Orhan Gazi tarafından Osmanlı hakimiyetine girdi. Fatihi Orhan Bey'e atfen üç obadan oluşan yerleşime Orhan-ı Kebir adı verilmiştir. Cumhuriyet döneminde Büyükorhan ismini almıştır.
İlçenin ekonomik yaşamı tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. İlçenin yarısı ormanlık alandır. Tabii güzelliklerinden Görecik yaylası ilçeye 6 kilometre uzaklıktadır.

Gemlik

Bursa'nın 30 kilometre kuzey-batısında aynı adlı körfezin kıyısında kurulmuştur. M.Ö. 1350 yılında Cius adlı bir Hellen komutan tarafından kurulduğu ve kentin kurucusunun adını aldığını tarihler kaydeder. Roma, Pers, İon, Bizans egemenligini yaşayan kent Osman Gazi tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Anadolu içlerine yapılan seferlerde bir iskele görevi gören Gemlik, bu görevini ticari alanda da sürdürmektedir. Türkiye'nin en lezzetli sofralık zeytinin yetiştiği yerdir. Son yıllarda sanayisi de gelişmiştir. Gemlik'e bağlı Kurşunlu, Küçük Kumla, Büyük Kumla ve Karacaali yaz turizminin yoğun olarak yaşandığı kıyılardır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın doğduğu yer olan Umurbey Kasabası Gemlik'in kuzeyinde yer alır. Burada Celal Bayar'ın Anıtmezarı ve adına kurulmuş bir Müze bulunmaktadır.

Gürsu

Bursa merkezine 12 kilometre uzaklıktaki Gürsu ilçesi, tarihi çınar ağaçları, Osmanlı evleri, tarihi Hamam ve camisi ile şirin bir ilçedir.

İnegöl

Bursa'nın 45 kilometre güneydoğusunda yer alan İnegöl, Antik dönemde Ankedoma adıyla tanınmaktaydı. İlçedeki önemli tarihi eserler Osmanlı döneminden kalmadır. 1481 de Sadrazam İshak Paşa tarafından yaptırılan İshak Paşa Camii ve Külliyesi, Hamza Bey Camii, Yıldırım Camii (Cuma Camii), Kurşunlu Camii, Kurşunlu Han ve Ortaköy Kervansarayı İnegöl'deki tarihi eserlerdir. İnegöl'ün 13 kilometre batısında Sultan köyünde XIV. yüzyılda yaşamış Germiyanoğlu Geyik Baba ile Balım Sultan adına, Orhan Bey tarafından yaptırılmış Geyikli Baba Türbesi önemli bir ziyaret yeridir. Boğazova Yaylası, Arabaoturağı Yaylası, Alaçam Yaylası, tarihi çınarlar İnegöl'ün tabii güzellikleridir.
Oylat Kaplıcaları

İnegöl'ün 27 kilometre güneyinde Uludağ eteklerindeki Oylat çam ağaçları arasında şifa kaynağı bir kaplıca ve mesire yeridir. Günübirlik olarak da büyük ilgi çeken bir tabiat köşesidir. Oylat Kaplıcaları özellikle Ağrılı sinir hastalıkları için bir şifa kaynağıdır. Kaplıca civarında Otel ve Motel gibi konaklama tesisleri bulunmaktadır.
İznik

ursa'nın 86 kilometre kuzeydoğusunda yer alan İznik İlçesi, aynı adla anılan gölün doğu kıyısında kurulmuştur. Çevresi zeytinlik, bağ ve bahçelerle çevrili olan İznik'in etrafı yaklaşık 5 kilometre uzunluğundaki surlarla çevrilmiştir. İlk çağda kurulan kentin ızgara planı aynen korunmaktadır.
İznik sadece Bursa civarının değil bütün Marmara bölgesinin en önemli tarihi ve turistik yörelerindendir.

Roma, Bizans ve Erken Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda eser, tarihsel kent dokusu içinde bugün de yaşamaktadır. İznik Hristiyanlık dünyasının önemli olaylarına sahne olmuştur. Senato Sarayında 325 yılında I. Konsil, 787 yılında İznik Ayasofya Kilisesi'nde 7. Konsil toplantıları yapılmıştır. 1331 yılında Osmanlı egemenliğine giren İznik, gerçek ününü XIV ve XVI. yüzyıl arası en parlak çağını yaşadığı çiniciliği ile yapmıştır. Bugün bütün dünya müzeleri İznik Çinilerini en kıymetli eser olarak ziyaretçilerine sunmaktadırlar.

İznik'te Roma döneminden kalma kent surları ve anıtsal Lefke ve İstanbul Kapıları, Tiyatro'su, Beştaş anıtı, Bizans döneminden kalma Ayasofya ve diğer kilise kalıntıları, Hipoje mezar odası, Osmanlı döneminden kalan Yeşil Cami ile çekici bir turistik merkez olmuştur. İznik Çinilerinin ünü bugün yerli atölyelerindeki sanatkarlarca sürdürülmektedir.

Karacabey

Bursa'nın 65 Kilometre batısında yeralan Karacabey İlçesi, Antik Dönemde Mihalıç adı ile bilinmekteydi. Kentin MÖ. 2000'lerde Bitynliler veya Misiler tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Kentin belli başlı tarihi eserleri Sultan I. Murad'ın yaptırdığı Ulu Cami, 1457 yılında Karaca Bey tarafından yaptırılan Karacabey Cami (İmaret Cami) ile Karacabey - Bursa yolu üzerinde ve Uluabat kıyısındaki Osmanlı dönemi yapısı Issız Han'dır.


Bayramdere ayı koruma bölgesi

Ayvaini Mağarası

Uluabat Gölü Bayramdere
Karacabey'in Marmara Denizi sahilinde bulunan Yeniköy ve Bayramdere, geniş doğal kumsalları ile yaz turizmi için ideal tatil yöreleridir. Bayramdere yöresi dünyanın biricik ayı rehabilitasyon alanını bünyesinde barındırmaktadır. Sokaklarda çingenelerce oynatılan ayılar, bu işin devletçe yasaklanması üzerine, toplanarak Bayramdere rehabilitasyon alanına getirilmiştir. Burada, tabiatta uyumlu yaşamları için çalışmalar yapılmaktadır.

Ayvaini Mağarası

Uluabat Gölü'nün güney bölümünde yer alan Ayvaini Mağarası'nın iki girişi vardır. Birinci giriş Mustafakemalpaşa'ya bağlı Kazanpınar, diğer girişi yeraltı sularının yer üstüne çıktığı Nilüfer İlçesi'ne bağlı Ayvaköy'ü yakınında yer alır. Bursa'yı Mustafakemalpaşa'ya bağlayan eski yol mağara yakınından geçer. Hidrolojik olarak aktif bir mağaradır. İki girişi arasında 4 km mesafe vardır. Güney Marmara Bölgesi'nin en uzun mağarasıdır. Ayvaini Mağarası görünümleri ilginç ve büyüleyici damlataşlar (sarkıt, dikit, duvar damlataşları, sulu damlataş havuzları) ve göller ile kaplıdır. Gezi için rehber alınması gerekmektedir. Turistik gezilere açılması için çalışmalar sürdürülmektedir.

Gölyazı Köyü (Apollonia)

Bursa-Karacabey yolu üzerindeki Karacaoba köyünü geçtikten sonra, güney yönünde devam eden yolun 6. kilometresindedir. Gölyazı köyü Uluabat gölü kıyısında, Antik dönemde Apollonia adı ile tanınan bir yerdi. Yerleşim Bizans döneminde de devam etmiştir. Bugün bir balıkçı köyü görünümündeki köyde Antik dönemden kalan yapı parçaları ve Bizans döneminden kalan bir kilise kalıntısı bulunmaktadır.

Keles

Uludağ'ın güney eteklerine kurulu olan Keles ilçesi, Bithynya, Roma, Bizans kalıntılarına sahiptir. XIV yüzyılda Osmanlı egemenliğine giımiştir. İlçenin en önemli tarihi yapısı Sultan Yıldırım Bayezıd'in oğlu Yakup Çelebi tarafından yaptırılan, cami, hamam ve Medrese'den oluşan Yakup Çelebi Külliyesi'dir.
Keles'in Kocayayla mevkii kampçılık ve trekking için eşsiz bir doğa parçasıdır. Kocasu Irmağı rafting sporu için elverişli şartlara sahiptir.

Kestel

Bursa'nın 12 kilfımetre doğusunda yer alan Kestel, Bursa ile hemen hemen birleşmiş gibidir. Kestel adı Roma Döneminde yapılan ve Kastel adı verilen kalesinden gelmektedir. Kale Bizans döneminde güçlendirilerek doğudan gelen akınlara karşı Bursa'yı koruyan bir öncü kuvvet yapısı olarak kullanılmıştır. 1306 yılında Osmanlı egemenliğine girmiştir. Kestel Şeyhülislam Mehmet Vani tarafından yaptırılan yapılarla gelişmiştir.
Saitabat Şelalesi

Kestel İlçesinin Derekızık köyüne 3 kilometre uzaklıktadır. 30 metre yükseklikteki bir kanyonun içindedir. Yöre Güvercinlik Şelalesi olarak da tanınmaktadır. Şelale'nin civarında alabalık lokantaları bulunmaktadır.

Mudanya

Bursa'nın 25 kilometre Kuzeybatısında ve Marmara Denizi Kıyısında yer alan Mudanya, Bursa'nın iskelesi durumundadır. Mudanya, İonya'nın 12 büyük kentinden biri olan Kolofonlu Göçmenler tarafından MÖ.VII. yüzyılda kurulmuştur. Apameia Myrleia adlı bu antik kent bugünkü Hisarlık Tepe'de yer almaktaydı.
Temiz havası ile yaz turizminin yoğun olarak yaşandığı Mudanya civarında en tanınmış günübirlik gezi yeri Çanaklıçeşmedir. Osmanlı evlerinin en güzelleri Mudanya'dadır. Bu evlerin en önemlisi Tahir Paşa Konağıdır.

Mudanya Mütareke Evi Müzesi

Türk Kurtuluş Savaşı'nın zaferle noktalandığını teyid eden antlaşma 11 Ekim 1922'de Mudanya'da bu evde imzalanmıştır. XIX. yüzyıl sonunda yapılmış bir Osmanlı evidir. İki katı ziyarete açıktır. İlk katta mütarekenin imzalandığı salon ve çalışma odaları, üst katta İsmet İnönü ile Asım Gündüz Paşa'nın yatak odaları bulunmaktadır.

Zeytinbağı (Tirilye)

Mudanya'ya bağlı Zeytinbağı kasabası taı~ihi dokusunu günümüze kadar korumuş bir yerleşimdir. Bizans döneminden kalma kilisesi camiye çevrilmiştir. Haftasonu gezileri için tercih edilen şirin bir köşedir:

Mustafakemalpaşa

lkçağ'dan beri çeşitli yerleşimlere sahne olan ilçenin eski adı Kirmastı'dır. Yakınında Miletopolis ören yeri bulunmaktadır. Tarım ve Hayvancılık ağırlıklı bir ekonomik yapıya sahiptir. İlçe Merkezinde Lalaşahin Türbesi, Hamzabey Cami ve Türbesi, Şeyhmüftü Cami ve Türbesi yanısıra Dorak Hazineleri bölgesi, Kestelek Harabeleri ilgiye değer tarihi yerlerdir. Muradiyesarnıç köyü yakınlarındaki Suuçtu Şelalesi, Söğütalan bucağındaki Suçıktı mesiresi, Mustafakemalpaşa civarındaki eşsiz tabiat harikalarıdır.
Miletopolis

Mustafakemalpaşa'nın Melde Bayırı adı verilen yöresinde kurulu olan kent, Roma ve Bizans döneminde yerleşim alanı olduğu buluntular yolu ile anlaşılmıştır. İmparator Hadrianus tarafından yaptırılan tapınak, Theodore Laskaris Sarayı ve Roma dönemi hamamı kentte tesbit edilen eserlerdir.

Orhaneli

Bursa'nın 55 km güneyinde ve Uludağ eteklerindedir. Roma İmparatoru Hadrianus'un ava çıktığı bu yöre, onun tarafından yaptırılan bir tapınak, okul ve diğer yapılarla birlikte gelişmiş Hadrianopolis adını alan bir yerleşime dönüşmüştü. Bizans döneminde tekfurluk olan Adranos, Orhan Gazi tarafından 1321 tarihinde fethedilerek, Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı döneminde Beyce adlı bir kasabaydı. İlçenin ekonomisi tarıma dayanmaktadır. Orhaneli yakınlarındaki Çınarcık günübirlik bir turistik alandır ve tabii güzellikleri ile ünlüdür.

Orhangazi

Bursa'nın 48 kilometre kuzeyinde ve Bursa-Yalova yolu üzerindedir. Osmanlıların yöreyi ele geçirdiği yıllarda Pazarköy adlı küçük bir alışveriş yeriydi. Orhan Gazi tarafından buraya yaptırılan büyük bir cami ile gelişmeye başlamıştır. Tarım ve sanayinin çok geliştiği bir ilçedir. Bursa'dan sonra sanayi açısından ikinci sırayı almaktadır. İznik gölünün batı kıyısında uzanan topraklarda, Keramet Kaplıcası'nın kliminotolojik etkisi ile dünyanın en lezzetli zeytinin yetiştiği yer olmuştur.

Yenişehir

Bursa'nın 45 kilometre doğusunda yer alan Yenişehir antik çağda Neopolis olarak tanınıyordu. Osman Gazi döneminde Osmanlı topraklaıma katılan ilçe, Osman Gazi tarafından gazilerine kılıç hakkı adıyla yurtluk olarak verilmiştir. İskana açılan yerde kurulan kent Yenişehir adını almıştır. Osmanlı döneminden kalan zengin tarihi eserlere sahip Yenişehiı'de Osman Gazi'nin yaptırdığı saraydan arda kalan Saray Hamamı, I. Murat döneminden kalma Postinpuş Baba Zaviyesi; XIV.yüzyılda inşa edilen Voyvoda Camü (Çınarlı Camü), XVI.yüzyılda yapılmış olan Koca Sinan Paşa Külliyesi, Bali Bey Camü, Orhan Bey tarafından yaptırılan Ulu Camü, Süleyman Paşa Külliyesi, 1645'de Yenişehirli Deli Hüseyin Paşa'nın yaptırdığı Çifte Hamam, Yarhisar Köyü Orhan Camü ve Saat Kulesi görülmeye değer tarihi yapılardır.

Şemaki Evi Müzesi
İran'ın Şemaki kasabasından Anadolu'ya gelerek Yenişehir'e yerleşen Şemaki Ailesi tarafından XVIII. yüzyılda yaptırılmıştır. Konak olarak adlandırılabilecek ev iki katlıdır. Zemin katta taşlık ve sağ Şemaki Eui Müzesi. tarafında mutfak ve kiler, sol tarafında iki oda yer alır. Mutfak duvarına bitişik ahşap merdivenle üst kata çıkılır. Burada eyvanlı bir sofa, sofaya açılan bir "başoda" ile biri küçük diğeri büyük iki oda daha yer alır. Bu odalarda görülen zengin kalem işi süslemeler XIX. yüzyılda yapılmıştır. Osmanlı sivil mimarisinin bu eşsiz örneği müze olarak halkın ziyaretine açılmıştır
 

ido16

Super Moderators
Local time
01:38
Katılım
5 Mart 2006
Mesajlar
1,220
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Yaş
70
Bursa'da ilk Müze 19 Ağustos 1904 tarihinde İmparatorluk Müzesinin (Müze-i Hümayun) bir şubesi olarak Bursa Erkek Lisesinde açılmıştır. 1904-1930 tarihleri arasında eserler Erkek lisesinin bir bölümünde depolanmış ve sergilenmiştir. Bu eserlerin birçoğu bugün Yeşil Medresedeki Türk İslam Eserleri Müzesi ve Kültürpark içerisineki Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Arkeoloji Müzesi

1972 yılında Kültürpark içindeki binasında açılan Arkeoloji Müzesi, Bithynia ve Mysia bölgesinde bulunmuş, MÖ. 3000 yılından Bizans devri sonuna kadar ele geçen buluntuları sergilemektedir.
1. Salonda Altınoluk (Antandros) antik kenti nekropolünden ele geçen çeşitli formdaki kaplar, figürinler ve bronz eserler ile Eski Tunç Çağına ait eserler sergilenmektedir.

2. Salonda Hellenistik ve Roma devri taş eserleri sergilenmektedir. Kybele heykelleri ile bronz Apollon heykeli ve Athena büstü nadir güzelliktedir.

3. Salonda MÖ. VII. yüzyıldan Bizans devri sonuna kadar geçen zamana ait eserler sergilenmektedir. Cam eserler, altın takılar, çeşitli kaplar ve üst katta Roma devrine ait bronz eserler ile Bizans eserleri görülebilecek yapıtlardır.

4. Salonda tümülüs mezar odası, savaş arabası canlandırılmıştır. Müze bahçesinde çeşitli mimari parçalar, lahitler ve mezar stelleri yer alır.


Türk İslam Eserleri Müzesi

Yeşil Medrese içerisindedir. Medrese binası 1975 yılından beri Türk İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet vermektedir. Müzede XIII. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar uzanan Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait çini ve seramik eserler ile Selçuklu ve Osmanlı sikkeleri, geleneksel Türk el işleri ve giysiler sergilenmektedir.

Atatürk Müzesi

Çekirge caddesi üzerindeki Atatürk Müzesi, XIX. yüzyıl sonlarında yapılmış bir köşktür. Atatürk'ün Bursa'ya ikinci gelişlerinde Bursa Belediyesince sahibinden satın alınarak Atatürk'e hediye edilmiştir. Bursa'ya 13 kez gelen Atatürk çoğu kez bu köşkte kalmıştır. Cumhuriyet'in 50. yılında (1973) Müze haline dönüştürülmüştür.
Köşkün eşyalarının çoğu Atatürk'ün kullandığı orijinal eşyalardır. Üç katlı köşkün iki katı ziyarete açıktır. Bursa'daki sivil mimari örneklerinin en önemlilerinden biridir.

Hüsnü Züber Evi

1836 yılında "Devlet Misafirhanesi" olarak yapılmış, daha sonra Rus konsolosluğu olarak kullanılmıştır. XIX. yüzyılın bu tipik Osmanlı evi, sanatçı Hüsnü Züber tarafından satın alınarak restore ettirilmiş ve yaşayan bir müze haline getirilmiştir.

Mudanya Mütareke Evi Müzesi

Türk Kurtuluş Savaşı'nın zaferle noktalandığını teyid eden antlaşma 11 Ekim 1922'de Mudanya'da bu evde imzalanmıştır. XIX. yüzyıl sonunda yapılmış bir Osmanlı evidir. İki katı ziyarete açıktır. İlk katta mütarekenin imzalandığı salon ve çalışma odaları, üst katta İsmet İnönü ile Asım Gündüz Paşa'nın yatak odaları bulunmaktadır.

Tahir Paşa Konağı

Osmanlı evlerinin en güzel örneklerini Mudanya İlçesinde görmek mümkündür. Bunlar içerisinde, Tahir Paşa Konağı ilk görülmesi gerekendir.

Yenişehir Şemaki Evi Müzesi

İran'ın Şemaki kasabasından Anadolu'ya gelerek Yenişehir'e yerleşen Şemaki ailesi tarafından XVIII. yüzyılda yaptırılmıştır. Konak olarak adlandırılabilecek ev iki katlıdır. Zemin katta taşlık ve sağ tarafında mutfak ve kiler, sol tarafında iki oda yer alır. Mutfak duvarına bitişik ahşap merdivenle üst kata çıkılır. Burada eyvanlı bir sofa, sofaya açılan bir "başoda" ile biri küçük diğeri büyük iki oda daha yer alır.
Bu odalarda görülen zengin kalem işi süslemeler XIX. yüzyılda yapılmıştır. Osmanlı sivil mimarisinin bu eşsiz örneği müze olarak halkın ziyaretine açılmıştır.


Celal Bayar Müzesi

Gemlik'in kuzeyindeki Umurbey Kasabası, Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın doğduğu yerdir. Celal Bayar'ın Anıtmezarı, Adına kurulmuş Müze ve doğduğu ev ziyarete açılmıştır. Müze ve Kütüphane Celal Bayar'ın kendi imkanlarıyla, 26 Ağustos 1970 yılında hizmete açılmıştır. Modern bir yapı içinde bulunan müzede, cumhuriyetimizin kurucusu, Atatürk'ün aziz hatırasını yaşatan bir köşe ayrılmıştır. Celal Bayar'ın Kuvayı Milliye yılları ve unutulmaz Galip Hoca dönemi fotoğraf ve anılarının bulunduğu bir köşe; hemen alt salonda, İktisat Vekilliği, İmar ve İskan Bakanlığı, İş Bankası'ndaki çalışma yılları, Atatürk'ün Başvekilliğini yaptığı (1937-1938) yıllarına ait fotoğraflar, anı eşyalar, tablolar yer almaktadır. Öteki iki salonda Bayar'ın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, çeşitli ülkelere ve kuruluşlara yaptığı ziyaretlerde, kendisine takdim edilen nişanlar, madalyalar, yazmalar, silahlar, giysiler, şilt ve plaketler, mobilyalar, aile yadigarları ve imzalı resimleri sergilenmektedir.
Celal Bayar Müzesi ve Kütüphanesi pazartesi günü öğleden sonra, salı günü tam gün kapalıdır. Haftanın öteki günlerinde ve hafta sonlarında mesai saatlerinde ziyarete açıktır.

Kütüphane

20.000 üzerinde kitap, yazma, gazete, süreli yayından ve fotoğraf koleksiyonlarından oluşan kütüphane 20. yüzyıl Türk tarihini ve siyasetini ilgilendiren Türkiye'deki en zengin kütüphanelerden birisidir.

Anıt Mezar

Yine Umurbey'deki anıt mezar devlet tarafından yaptırılmıştır. Anıt Mezardan Gemlik Körfezi görülür

Celal Bayar'ın Doğduğu Ev

Celal Bayar'ın doğduğu 19. yüzyıl geleneksel Osmanlı evi restore edilerek bir müze halinde ziyarete açılmıştır.

Üç katlı ahşap Türk evinin en güzel örneklerinden biri olan bu ev orijinal ev eşyaları ve aynı dönemden kalma çeşitli tarihi eşyalarla yeniden dekore edilerek ilgi çekici bir anı müzesi haline getirilmiştir.
__________________
 

ido16

Super Moderators
Local time
01:38
Katılım
5 Mart 2006
Mesajlar
1,220
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Yaş
70
Uludağ Milli Parkı

Bursa'nın 32 kilometre güneyinde, karayolu ile Bursa'ya 40, havaalanına 60 dakikadır. Antik dönemde Olympos Misios adıyla tanınan Uludağ, Troya Savaşı'nı tanrıların izlediği yer olarak ta mitolojideki yerini almıştır. 2543 metreye ulaşan doruğu ile Batı Anadolu'nun en yüksek dağıdır.
Olağanüstü tabii yapısı, flora ve faunasının zenginliği ile 1961 yılında Milli Park ilan edilmiştir. Türkiye'nin en önemli Kış Sporları ve kış turizmi merkezidir.

Kayak tesislerinin yeterliliği ile konaklama imkanları Uludağın vazgeçilmez bir tatil yöresi olmasını sağlamaktadır. Yaz aylarında kampçılık, trekking ve günübirlik piknik alanı olarak yararlanılması Uludağ'ı her mevsim çekici kılmaktadır. Uludağ 20 Aralık - 20 Mart tarihleri arasında 120 gün/yıl süreli kayak mevsimine sahiptir. Merkezde 5 telesiyej, 7 teleski ve 1 adet teleferik vardır.

Uludağ'ın Zirveleri

Uludağ tepe: 2543 mt.
Çifte senaber tepe: 2524 mt.
Karataş tepe: 2486 mt.
Zirve tepe: 2485 mt.
Rasatdüzü tepe: 2480 mt.
Kuşaklıkaya tepe: 2232 mt.
Paşaçayır tepe: 2099 mt.
Fatin tepe: 2045 mt.
Cennetkaya tepe: 1990 mt.

Ulaşım

Bursa’dan Uludağ Milli Parkı giriş kapısına (Karabelen) 22 km.lik asfalt yol ile ulaşılabilmektedir. Buradan oteller yöresi ve kayak merkezine 10 Km.lik asfalt + parke yolla ulaşılmaktadır. Ayrıca Bursa’dan 20 dakikalık bir teleferik yolculuğu ile Uludağ Milli Parkı Sarılan kamp ve kullanım alanına ulaşılabilmektedir.

Bursa Kaplıcaları ve Hamamları

Bursa, Roma döneminden beri şifalı sularında sağlık arayan insanların ilgisini çekmiştir. Roma imparatorları Trajanus (98 - 117) ve Hadrianus (117 - 138) dönemlerinde Bursa'da çeşitli yapıların yapıldığı ve Justinianus (527-565) zamanında Çekirge'de hamamlar yapıldığı bilinmektedir. Bizans döneminde hamam ve şifa kaynağı ılıcaların yapımına devam edilmiştir.
Bursa'nın kaplıca suları şehrin batısındaki Bademli Bahçe ve Çekirge yörelerinden çıkmaktadır. Her iki bölgeden çıkan suların kimyasal analizleri farklı sonuçlar verir. Osmanlı döneminde Bizans devrinden kalan hamamların tamiri yapılmış ve yeni kaplıcalar inşa edilmiştir. Bu kaplıcaların en tanınmışları Kükürtlü, Eski Kaplıca, Yeni Kaplıca ve Koca Mustafa Paşa Kaplıcalarıdır.

Yeni Kaplıca

Çelik Palas'ın önünden sağa dönen yol bu kaplıcanın yanından geçmektedir. Kaplıca Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri Rüstem Paşa tarafından 1552 yılında yaptırılmıştır. Bina emini Kerim Bey'dir. Yapı malzemesi Demirtaş Hamamından satın alınmıştır.

Soğuk kısmı geniş ve iki büyük kubbe ile örtülüdür. Buradan tek kubbe ile örtülü ılıklık kısmına geçilir sıcaklık kısmı ortasındaki büyük havuz ile görülmeye değer . Bu havuzda yüzmek mümkündür. Kaynak su aslan ağızından ufak bir havuza ordan da büyük havuza akmaktadır. Sıcaklığa girişte sağlı sollu ufak kubbelerle örtülü odalardan sağdakine halk arasında "Eşek Terleten" denilmektedir. Buradaki havuza bırakılan bir yumurta hemen pişmektedir. Kaplıcanın duvarlarında ve yerlerdeki mozaikler ile çiniler devrin en güzel örnekleridir.


Kükürtlü Kaplıcaları

Çekirge yolu üzerinde Kükürtlü Bahçesi'nin arkasında kalmaktadır. Kaplıcanın erkekler kısmını I.Murad Hüdavendigâr, kadınlar kısmını II.Bayezıd yaptırmıştır. İlk yapılan bölümlerden birinde çapraz, diğerinde düz tonozla örtülü iki eyvan vardır. Ufak bir halveti ve helası mevcuttur. II. Bayezıd'in yaptırdığı kısım daha büyük boyutlardadır. Üstü kiremitlerle örtülüdür. Bu kısmın duvarları ve kubbe kasnağı kesme taşla yapılmıştır. Uludağ Üniversitesi birimlerine geçen kaplıca aslına uygun şekilde geniş çaplı onarıma tabi tutulmuştur.

Eski Kaplıca

Çekirge meydanında, cadde seviyesinden aşağıda Kervansaray'ın bünyesinde Bursa'nın en büyük ve en eski kaplıcasıdır.

Yerinde Bizanslılara ait bir hamam kalıntısının bulunmasından dolayı Eski Kaplıca ismi verilmiştir.

Kaplıca I.Sultan Murad tarafından çift hamam olarak yapılmıştır. 1511, tarihinde de II.Bayezıd soğukluğu ilave ettirmiştir.

Soğukluk kısmı iki kubbe ile örtülüdür. Ortadakinde ufak bir havuz vardır. Bunun iki yanına yarım kubbeler kullanılmıştır.

llıklık kısmında sekiz sütun üzerine bindirilmiş yuvarlak kemerler kubbeyi taşımaktadır. Merkezinde ufak şadırvanı, sağında ufak bir odası mevcuttur.

Sıcaklık kısmında mermer aslan ağızından boşalan sıcak su ufak havuza ordan da yedi metre çapındaki havuza akmaktadır. Aslan ağızının bağlandığı yerde, 1675 yılına ait kitabeli bir ayna taşı vardır.

Havuzun etrafında yer alan sekiz sütun ve başlıkları Bizans devrine aittir. Hamamın yapımını hızlandırmak için başka yerden getirilip burada kullanılmıştır.

Çatı ilk yapıldığında kurşunla kaplı iken 1612 yılında kurşunlar sökülerek kiremitle kaplanmıştır.

Oylat Kaplıcaları

İnegöl'ün 27 kilometre güneyinde Uludağ eteklerindeki Oylat çam ağaçları arasında şifa kaynağı bir kaplıca ve mesire yeridir. Günübirlik olarak da büyük ilgi çeken bir tabiat köşesidir. Oylat Kaplıcaları özellikle Ağrılı sinir hastalıkları için bir şifa kaynağıdır. Kaplıca civarında Otel ve Motel gibi konaklama tesisleri bulunmaktadır.
reis1905 arkadaşımızdan alıntıdır. Teşekkürler
__________________
 

seyfi

Administrator
Local time
01:38
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
hiç resim yokmuydu...........?
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst