Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Antİ Amerİkanİzm Nedİr?

seyfi

Administrator
Local time
15:51
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
liberty.jpg
ABD karşıtlığı, ABD’nin etkinliğini, görüşlerini ve eylemlerini kategorik olarak ret etmek anlamında. Kesin çerçevesi olmayan bu yaklaşım tarzı kendi içinde “yapıcı eleştiri” gibi çeşitli bakış açılarını da ret ediyor. ABD karşıtlığı, ABD’nin bütünüyle reddini dile getirirken, bu görüşe sahip olan kişiyi de sistemin kenarına itiyor.

Kuşkusuz ABD vatandaşlarının dahi ABD’nin her yönünden ve her sözünden memnun olduğu iddia edilemez. Ama ABD karşıtlığı denildiği zaman, ABD karşıtı olan kişinin kendisini ABD’den ve onun simgesi kabûl ettiği bütün değerlerden ayrı bir noktaya koyduğu sonucu doğuyor.

Mutlaka herkesin ABD’ye yönelik eleştirileri olabilir. ABD’yi dünyanın enerji kaynaklarını sömürmekle ve dünyayı militarize etmekle suçlayabiliriz. Avrupalıların, Orta Doğuluların, Latin Amerikalıların, Rusların ve Uzak Doğuluların ABD’yi eleştirmek için birçok nedeni var.

Ama ABD karşıtlığı denildiğinde, ABD’nin bir veya birkaç konuya ilişkin görüşlerini paylaşmamak değil, ABD’nin kategorik olarak reddi anlaşılır. ABD karşıtlığının ABD açısından nasıl anlaşıldığını görmek için, ABD’nin bazı temel konulara ne şekilde baktığını bilmek gerekir.

ABD ve Avrupa birçok bakımdan akraba olsalar da, örneğin küresel ısınma, uluslararası ceza hukuku, güvenlik, demokrasi, refah ve özgürlük kavramlarında mutabık değildirler.

ABD kendisini en ileri sistem olarak görür. Bu sistemde herkes en alttan en yukarıya çıkabilir. Sistem herkesin ihtiyacını karşılamaktadır. Kişiler açısından esas olan sınırlamalar değil, özgürlüklerdir. Birçok farklı kimlik, görüş ve tercih ABD’de bir arada yaşayabilir. ABD’li olmak buna sahip olmaktır. Amerikan vatanseverliği de bunları savunmaktır. 200 yıllık anayasa geleneği nasıl dünyada birçok ülkeye demokrasi için esin kaynağı ise, Amerikan değerleridir.

ABD’nin yen dönem politikalarını en sert şekilde eleştirenler bile ABD anayasasına ve Amerikan değerlerine sahip çıkarlar. Örneğin Bush’u taşıyan yeni muhafazakârların Amerikan değerlerini temsil etmediğini savunurlar.

İrlandalı din adamı ve filozof George Berkeley’in “translatio imperii, studii et religionis” sözü, yani insanlığın inkişâfının güneşin hareket yönünü takip ettiği görüşü bütün Amerikalılar için geçerlidir. İnsanlık doğudan batıya doğru gelişmektedir.
ABD’liler açısından yaşanan sorunlar elbette önemlidir, ama yine de sistem kendi içinde çözmelidir. Bu sorunların dile getirilmesi ise, bütün sisteme getirilen bir eleştiridir. Kuşkusuz Amerikan değerleri de durağan değildir. Nitekim kadın hakları da, caz müziği de ortaya çıktıları dönemde, “Amerikalılığa aykırı” kabûl edilmiş, ancak daha sonra zemin bulmaları ile beraber Amerikan değerleri arasına kabûl edilmiştir.

ABD karşıtlığı deyiminin ABD’lileri bu derecede çok rahatsız etmesi, bilhassa Avrupa’daki millîyetçi akımların bu yaklaşımı esas olarak benimsemelerinden kaynaklanır. ABD bugüne kadar Irak’taki Kürtler dışında dünyanın hemen hiçbir yerinde bir millîyetçi akımın kendisine sempati ile bakmasını sağlayamamıştır.

ABD açısından ABD karşıtlığı söz konusu akımların taleplerinin tezadıdır. Başka bir deyişle Amerikan değerlerinin talebi, kendi varlığı ret eden görüşlerin güçlenmemesidir. Örnek olarak;

Saddam Hüseyin rejimi bütün Amerikan değerlerini ret ettiği için yıkılmalıydı ve Irak bu sayede “özgür dünyaya” katılmalıydı. Yani özgürleştirilmeliydi. Irak’ın özgürleşmesi, Irak’ın diktatörlükten kurtulması ve ABD ile aynı safta yer almasıydı.

ABD soğuk savaş döneminde hegemonyal politika izlemekle, emperyalist olmakla ve kapitalizmi savunmakla suçlandı. Hâlbuki ABD’nin tersi yönde bir iddiası da yoktu. ABD en yüksek değerlere sahipti ve elbette bunları yayacaktı. Kapitalizm ise zâten en doğru tercihti. Bun eleştirilmesi bir anormaliydi.

Örneğin Alman Walter Ulbrichts’in 26.04.1952’deki “biz bu Amerikancılığa karşıyız. Biz Alman kültür hazinesini korumak istiyoruz ve Amerikancılığa karşı sert bir mücâdele veriyoruz. Bu Alman kültürünün korunması için büyük bir vazifedir” sözleri ABD açısından kabûl edilemezdi.

Rock müziğinden, Hollywood’a kadar uzanan Amerikan tarzı, Amerikan değerlerini kapsıyordu ve bunlar bütün insanlığa ait olduğuna ve olması gerektiğine göre, bunlara direnilemezdi.

Bu bakış açısı birçok kimseye garip gelebilir. Ama ABD’nin mantığı çok farklı bir işleyişe sahiptir. ABD gerçekten de Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombasının atılmasının savaşta daha çok insanın ölmesini önlediğine inanır. Kore ve Vietnam’daki savaşları eleştiren ABD’li de çoktur, ama söz konusu savaşların nedenlerini doğru bulur.

Aynı şekilde ABD açısından gerçekten de Afganistan ve Irak’ta -şu veya bu şekilde- mevcudîyet doğrudur. Nitekim ABD’lilere yapılan saldırılar bunun büyük bir gereklilik olduğunu teyit etmektedir.

ABD açısından esas olan sistemdir. Sisteme başkaldıranlar da sisteme dahil edilmelidir. Sistem içinde olunduğu sürece, kimin neye veya ne kadar itiraz ettiği de önemli değildir. Örneğin hipi hareketi ABD’ye ağır eleştiriler getirmiştir, ama aynı şekilde Avrupa’da da ciddi anlamda ses getirmiştir. ABD başlangıç safhasında hipiler ile gurur duymazken, o dönemin hipilerinin bugün ABD’de başarılı kimseler olmasını övünç kaynağı kabûl eder. Muhtemelen hip hop müziği için de “önce ret, daha sonra sahiplenme” geçerli olmuştur.

Bugün Amerikan değerleri arasında yer alan küreselleşme de, çoğu kimse için ABD’nin ideallerinin küreselleşmesidir. O nedenle küreselleşmeye muhalif olmak da –ABD açısından- Amerikan değerlerine itirazdır.

International Herald Tribune Gazetesi’nin yazarlarından Alan Posener şunları ifâde ediyor;
“Siyâsî ABD karşıtlığı benim kuşağımda sosyal ABD karşıtlığına zemin hazırladı. Ben buna sosyal millîyetçilik diyorum. Bu Amerikan toplum yapısının ve modelinin reddi ve yerine Alman ve Avrupa tarzı bir sosyal devlet talebiydi”.

Bunun yersiz bir görüş olduğu iddia edilemez. Çünkü Almanya’da birleşmenin ve AB genişlemesinin faturası kabardıkça Alman ekonomisinin zayıflaması, ABD firmalarını öncesine göre daha avantajlı oldukları bu ülkeye yöneldiler. Almanya’nın en büyük sendikası IG Metall Mayıs 2005’te yayın organında bir karikatür yayınladı. Bu karikatürde uzun burunlu çirkin bir böcek, altın dişleri ile gülüyordu Başında ABD bayrağından bir şapka vardı ve karikatürün üstünde “kan emici” yazıyordu.
IG Metall ABD firmalarının Almanya’da etkinliğinin artmasından rahatsızdı ve bu görüşünü dile getiriyordu. IG Metall millîyetçi bir örgütlenme olmamakla beraber, ABD firmalarına itiraz ederken, sosyal bir millîyetçilik yapıyordu.

Bu durum garip görünse bile, Almanya’da sağın ve solun uçta kalan kesimleri –ki buna kısmen siyâsî spektrumunun merkez noktasının sağında ve solunda kalanlar da bir ölçüde dahil edilebilir- Weimar Cumhuriyeti’nden bu yana ABD karşıtlığında aynı safta buluşurlar.

Carl Schmitt, ABD’de iktisadî menfaatlerin demokratik hedeflerin şalı altında gizlendiğini savunur. Elbette doğrudur. Aynı şekilde ABD’nin dostları değil çıkarları olduğu da doğrudur. Örneğin Afganistan ve Irak konusundaki politikalara itiraz, ABD’yi canevinde vuran teröristlere destek demektir.

ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in, aile köklerinin de olduğu Almanya’yı Irak Savaşı’na muhalif olması nedeniyle Libya ve Küba ile aynı kategoriye koyması da, dönemin Alman Şansölyesi Schröder’in de yeniden seçildiğinde ABD tarafından tebrik edilmemesi de bunun işâretidir. Büyük bir hakarete tekabül eden “yaşlı Avrupa” sözü de bunun ispatıdır.

Burada elbette ABD karşıtlığının ne derecede ABD’nin çıkarları ile çatıştığını da tartmak gerekir. Çünkü ABD açısından ABD karşıtlığı korkulan ve önlenmesi gereken bir süreç veya cereyan değil, bâzen gerekli olan bir akımdır.

Örneğin Irak ABD karşıtı olmasaydı, müdahâle edilemezdi. Avrupa’da ABD karşıtlığı olmasa Washington’un elindeki bazı enstrümanlar işe yaramazdı. Irak’tan hareketle, Bağdat ya ABD’nin taleplerini karşılayacaktı ya da ABD karşıtlığını sürdürecekti. Bağdat ikincisini seçti. Ama sonucu değiştiremedi. Bu arada ABD, Amerikan değerlerine yönelen tehdit sayesinde bu konuyu birçok başka zeminde de değerlendirdi.

Bâzen ABD karşıtlığı ABD’nin politikalarının haklılığını tescil edebilir. Bâzen de ABD’nin uyguladığı politikaları değiştirmesine cevaz verebilir.
 
Son düzenleme:
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst