Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Öğretmenlere özel dosyalar

atabey

New member
Local time
01:44
Katılım
25 Şubat 2006
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Çorum
Eğitimde Toplam kalite yönetimi
Öğrenmenin Yedi Prensibi
Öğrencileri Tanımanın Önemi
 

atabey

New member
Local time
01:44
Katılım
25 Şubat 2006
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Çorum
Farkında mıyız? Biliyor muyuz?

:eek:
Birilerinin bizim bilgimiz ve istemimiz dışında beynimizi kontrol
edip bilgi yüklediğini, hatta bu yöntemle cinayet bile işletilebileceğini
düşünmek bile korkunç.
Hatta bir insanlık suçu. Bu suçun baş failleri ise ABD ve Rusya...
ABD'nin baş yardakçıları ise Ingiltere ve Kanada. Çin ve Kuzey
Kore'nin de masum olduğunu söyleyemeyiz.
Asında beyin kontrol çalışmalarının kökleri Hitler Almanyasına kadar
uzanıyor. Öyle anlaşılıyor ki 2. Dünya savaşını müteakip Almanya'dan
kaçan bilim adamlarına kucak açan ABD ve Rusya cereyan eden soğuk
savaş esnasında boş durmamış ve birer fantaziden öteye gitmemesi
gereken düşüncelerini hayata geçirmişler. Zihin kontrolü alanındaki
gelişmelerin ilk ipuçlarını, 1969 yılında Dr. Delgado'nun kaleme aldığı
"Beynin fiziksel kontrolü-Psiko-medeni bir topluma dogru" adlı
kitapta buluyoruz.
Delgado beynin içine soktuğu tellerle (elektrot) beynin muayyen
bölgelerini uyarıyordu. Örneğin beyninin bir noktasını uyararak
parmaklarının büzülmesini sağladığı hastasına parmaklarını aç
dediğinde hastasından "Doktor, sanırım sizin elektriğiniz benim
irademden daha güçlü" cevabını alıyordu.
Çalışmalar dört bir koldan devam ediyordu.
Tarihler 16 Temmuz 1977'yi gösterdiğinde ise New York Times
gazetesinde akıllara durgunluk veren bir haber yayınlanıyordu:
"ABD in sanlığın esir edilebileceği görünmez silahlar geliştiriyor."
Bu haberden sadece bir yıl sonra yayınlanan Walter
Boward imzalı Beyin Kontrol Harekatı kitabı ise gelinen noktayı
bir nebze olsun aydınlatıyordu. Boward aynen şunları yazıyordu:
"Bu araştırmalar; hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik olarak
beyinin uyarılması, ultrasonik, mikrodalgalar,alçak ses frekanslarıyla
davranışların etkilenmesive davranış değişiklikleri terapisidir.
CIA psikolojik silah stoklarını, psişik silahların değişik tiplerini
geliştirmeyi başararak artırmıştır. Şimdi bu kabiliyetleriyle yeni
tip bir harbe girişmesi mümkündür. Bu harp görünmez, muharebe
sahası ise insan zihinleridir." Diğer bir deyişle kan dökmeden zafer
kazandıracak görünmez silahlar. Iz yok, delil yok, dolayısıyla suç yok...
Kirli emelleri için ne kadar da uygun bir yöntem.
Elektromanyetik dalgalar
Artık teknolojinin, çip veya beyne sokulmuş elektrotlara ihtiyaç
duymadan beyne müdahale edebilecek noktaya geldiği iddia ediliyor.
Belli merkezlerden gönderilen elektromanyetik dalgaların beyne
yöneltilmesi sayesinde kurbanın beyin fonksiyonlarına müdahale edi
lebiliyor. 'Sinyal istihbaratı' denilen teknik içinde elektrik akımı bulunan
her şey çevresine elektromanyetik dalga yayar prensibine dayanıyor.
Tekniğin ilk ayağı da insanın EEG' sinin (elektroencephologram) yani
beynin işleyişi sırasında yaydığı e.m. dalgalarının manyetometreler
vasıtası ile ölçülmesi. 3-50 herz arasında değişen beyin dalgaları aynı
parmak izleri gibi her insanda farklılık gösteriyor. Beyin dalgaları
ölçülüp bilgisayara kaydedilen herkes uydular ve yerleşik aygıtlar
sayesinde dünyanın her yerinde 24 saat takip edile biliyor.
Iddialar bununla da bitmiyor.
Çok gelişmiş bilgisayarlar yardımıyla kişinin öfke, acı, endişe,
küçümseme, ümitsizlik, dehşet, sıkıntı, kıskançlık, korku, uyku,
terör... hallerinde beynin yaydığı radyasyon fre kansları kaydediliyor
ve daha sonra istenilen psikolojiye uygun frekanstaki elektromanyetik
dalga dışarıdan beyne gönderilerek oluşturulabiliyor.
Yani bu elektromanyetik dalgalar sayesinde kişinin düşünceleri
ve davranışları kontrol altına alınabiliyor. Teknolojinin aynı yöntemle
kişinin sözlerini ve gördüklerini de saptayabilecek duruma geldiği öne
sürülüyor. Bu elektromanyetik silahların beyin kontrolünden başka
depremlere neden olabileceği,uçakları düşürebileceği... de ifade
ediliyor.Kaldi ki bu bir iddia degildir..Beyin gücü ile yapilmasi
mümkünolmayan bir sey hemen hemen yok gibidir.!!!
"Beyaz ses"
Insan beynini kontrol altına almayı kafalarına koyan mihraklar
elektromanyetik dalgaların yanı sıra birçok masum(!) yöntemi de
kullanıyor. Bunlardan en çok bilineni göz ve kulağın algı alt ve üst
sınırlarına göre yapılan yayınlar. Bilindiği gibi duyabildiğimiz tüm
ses, en düşük bastan en yüksek tize kadar 16 ilâ 20000 hz
arasında. Yani bütün ses dalgaları arasında iğne ucu kadar
bir aralık. Bu değerlerin altındaki ve üstündeki sesler insan
kulağı tarafından pas geçiliyor fakat beyin tarafından algılanıyor.
Taa 1974 yılında Amerikalı bilim adamı Joseph Sharp bir
askerî hastanede bir kişinin beynine başkaları duymadan
ses göndermeyi başardı. Bu yöntemde hasta mesajı gönderene
karşı koyamıyor çünkü beyninin algıladığı sesleri kulakları duymuyor.
Bu yöntem gizli ,telkinlerde çok kullanılıyor. Şuuraltı telkin için en
iyi yöntemise müziğin gerisine psiko-akustik denilen özel metodlarla
telkin mesajları kaydedilmesi. Velhasıl sesler gaibden değil özel
cihazlardan geliyor.Aynı şekilde gizli görüntülerle telkiner de
yapılabiliyor.
Bunun sirri ise 25. karede yatiyor.
Televizyon veya sinema seyrettiğimiz bir görüntü 24 kareden
oluşuyor.Gözlerimiz 25. kareyi göremiyor ama beynimiz algılıyor.
Işte bu 25. kareye çeşitli telkin mesajları, ideolojik fikirler
yerleştirilebiliyor.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst