Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Kur’andaki sıraya göre Sure isimleri

uzm@n

New member
Local time
23:49
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
1. Fatiha
2. Bekara
3. Âl-i İmran
4. Nisa
5. Maide
6. En’âm
7. A’raf
8. Enfal
9. Tevbe
10. Yunus
11. Hud
12. Yusuf
13. Ra’d
14. İbrahim
15. Hicr
16. Nahl
17. İsra
18. Kehf
19. Meryem
20. Taha
21. Enbiya
22. Hac
23. Mü’minun
24. Nur
25. Furkan
26. Şuara
27. Neml
28. Kasas
29. Ankebut
30. Rum
31. Lokman
32. Secde
33. Ahzab
34. Sebe
35. Fatır
36. Yasin
37. Saffat
38. Sad
39. Zümer
40. Mü’min
41. Fussilet
42. Şura
43. Zuhruf
44. Duhan
45. Casiye
46. Ahkaf
47. Muhammed
48. Fetih
49. Hucurat
50. Kaf
51. Zâriyat
52. Tur
53. Necm
54. Kamer
55. Rahman
56. Vakıa
57. Hadid
58. Mücadele
59. Haşr
60. Mümtehine
61. Saf
62. Cum’a
63. Münafikun
64. Tegabün
65. Talak
66. Tahrim
67. Mülk
68. Kalem
69. Hakka
70. Mearic
71. Nuh
72. Cin
73. Müzzemmil
74. Müddessir
75. Kıyamet
76. İnsan
77. Mürselat
78. Nebe
79. Naziat
80. Abese
81. Tekvir
82. İnfitar
83. Mutaffifin
84. İnşikak
85. Büruc
86. Tarık
87. A’la
88. Gaşiye
89. Fecr
90. Beled
91. Şems
92. Leyl
93. Duha
94. İnşirah
95. Tin
96. Alak
97. Kadir
98. Beyyine
99. Zilzâl
100. Adiyat
101. Kari’a
102. Tekasür
103. Asr
104. Hümeze
105. Fil
106. Kureyş
107. Ma’un
108. Kevser
109. Kâfirun
110. Nasr
111. Tebbet
112. İhlas
113. Felak
114. Nas


Alfabetik sıraya göre Sure adı ve Kur’an-ı kerimdeki sıraları

Âl-i İmran ( 3.)
A’raf (7.)
Ankebut (29.)
Ahzab (33.)
Ahkaf (46.)
Abese (80.)
A’la (87.)
Alak (96.)
Adiyat (100.)
Asr (103.)

Bekara (2.)
Büruc (85.)
Beled (90.)
Beyyine (98.)

Casiye (45.)
Cum’a (62.)
Cin (72.)

Duhan (44.)
Duha (93.)

En’âm (6.)
Enfal (8.)
Enbiya (21.)

Fatiha (1.)
Furkan (25.)
Fatır (35.)
Fussilet (41.)
Fetih (48.)
Fecr (89.)
Fil (105.)
Felak (113.)

Gaşiye (88.)

Hud (11.)
Hicr (15.)
Hac (22.)
Hucurat (49.)
Hadid (57.)
Haşr (59.)
Hakka (69.)
Hümeze (104.)

İbrahim (14.)
İsra (17.)
İnsan (76.)
İnfitar (82.)
İnşikak (84.)
İnşirah (94.)
İhlas (112.)

Kehf (18.)
Kasas (28.)
Kaf (50.)
Kamer (54.)
Kalem (68.)
Kıyamet (75.)
Kadir (97.)
Kari’a (101.)
Kureyş (106.)
Kevser (108.)
Kâfirun (109.)

Lokman (31.)
Leyl (92.)

Maide (5.)
Meryem (19.)
Mü’minun (23.)
Mü’min (40.)
Muhammed (47.)
Mücadele (58.)
Mümtehine (60.)
Münafikun (63.)

Mülk (67.)
Mearic (70.)
Müzzemmil (73.)
Müddessir (74.)
Mürselat (77.)
Mutaffifin (83.)
Ma’un (107.)

Nisa (4.)
Nahl (16.)
Nur (24.)
Neml (27.)
Necm (53.)
Nuh (71.)

Nebe (78.)
Naziat (79.)
Nasr (110.)
Nas (114.)

Ra’d (13.)
Rum (30.)
Rahman (55.)

Secde (32.)
Sebe (34.)
Saffat (37.)
Sad (38.)
Saf (61.)

Şuara (26.)
Şura (42.)
Şems (91.)

Tevbe (9.)
Taha (20.)
Tur (52.)
Tegabün (64.)
Talak (65.)
Tahrim (66.)

Tekvir (81.)
Tarık (86.)
Tin (95.)
Tekasür (102.)
Tebbet (111.)

Vakıa (56.)

Yunus (10.)
Yusuf (12.)
Yasin (36.)

Zümer (39.)
Zuhruf (43.)
Zariyat (51.)
Zilzâl (99.)
 

admin

Administrator
Yönetici
Local time
23:49
Katılım
14 Kasım 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
52
Fatiha
1-Bismillahirrahmanirrahim

2-Hamd o alemlerin Rabbi,

3-O Rahman, Rahim,

4-O din gününün maliki Allah'ın!

5-Sade Sana ederiz kulluğu, ibadeti; sade Senden dileriz yardımı, inayeti Yarab!

6-Hidayet eyle bizi doğru yola!

7-O kendilerine nimet verdiğin mesutların yoluna! Ne o gazap olunanların ne de sapkınların!


bakara süresi
Bismillahirrahmanirrahim

1-Elif, Lam, Mim.

2-Iste o Kitap, bunda süphe yok; korunacaklar için hidayetin ta kendisi.

3-Onlar ki, gayba iman edip namazi dürüst kilarlar, kendilerine rizik olarak verdigimiz seylerden infak ederler.

4-Ve onlar ki, hem sana indirilene iman ederler, hem senden evvel indirilene. Ahirete kesin inanci da bunlar edinirler.

5-Bunlar iste Rablerinden bir hidayet üzerindedir ve bunlar iste o murada eren kurtulmuslar.

6-Küfre saplananlara gelince, onlari uyarsan da uyarmasan da onlarca aynidir. Iman etmezler.

7-Allah, kalplerini ve kulaklarini mühürlemis; gözlerine de bir perde inmistir. Bunlarin hakki pek büyük bir azaptir.

8-Insanlarin içinde kimi de vardir ki: Allah'a ve ahiret gününe inandik derler; halbuki iman etmis degillerdir.

9-Allah'i ve müminleri aldatmaya çalisirlar. Halbuki sadece kendilerini aldatirlar da farkina varmazlar.

10-Kalplerinde bir hastalik vardir. Allah hastaliklarini artirmistir ve yalancilik ettikleri için bunlara pek aci bir azap vardir.

11-Onlara: Yeryüzünde bozgunculuk yapmayin! denildigi zaman: Biz ancak düzelticileriz derler.

12-Ha! Dogrusu bunlar ortaligi karistiranlardir. Fakat suurlari olmadigindan farkinda degillerdir.

13-Yine bunlara: Insanlari inandiklari gibi inanin. dendigi zaman: Biz de o budalalarin inandiklari gibi mi inanalim? derler. Dogrusu budala kendileridir, fakat bilmezler.

14-Bir de iman edenlerle karsilastiklarinda: Biz de inandik derler. Kendi seytanlari ile basbasa kaldiklarinda: Emin olun biz sizinle beraberiz, biz ancak alay ediyoruz. derler.

15-Asil Allah onlarla alay ediyor ve taskinliklari içinde bocalarlarken kendilerini sürükleyip götürüyor.

16-Iste bunlar öyle kimselerdir ki hidayet karsiliginda sapikligi satin almislardir da ticaretleri kar etmemistir. Kar yolunu tutmus da degillerdir.

17-Bunlarin durumu, bir ates yakmak isteyen kimsenin durumuna benzer. Ates, çevresindekileri aydinlatinca Allah, nurlarini gideriverip kendilerini karanliklar içinde birakir. Artik bunlar görmezler.

18-Sagirdirlar, dilsizdirler, kördürler. Artik bunlar, dönmezler.

19-Yahut bunlarin durumu karanliklar, gürleme ve simsekler içinde gökten bosanan bir yagmura tutulmus kimsenin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla parmaklarini kulaklarina tikiyorlar. Allah kafirleri kusatmistir.

20-Simsek neredeyse gözlerini kapiverecek; önlerini aydinlatinca isiginda yürüyorlar, karanliklar üzerlerine çökünce de dikilip kaliyorlar. Allah dileseydi isitme ve görmelerini aliverirdi. Süphe yok ki, Allah her seye gücü yetendir.

21-Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmis olan Rabbinize kulluk ve ibadet ediniz ki, gerçek korunanlardan olasiniz!

22-O, öyle bir lütufkardir ki, sizin için yeri bir dösek, gögü bir bina yapti ve sizin için gökten bir su indirdi de onunla çesitli mahsullerden size bir rizik çikardi. Siz de artik bile bile tutup da Allah'a ortaklar kosmayin.

23-Eger kulumuza parça parça indirdigimiz Kur'an'dan süphe ediyorsaniz, haydi onun gibisinden bir sure meydana getirin ve Allah'tan baska güvendiklerinizin hepsini çagirin, eger iddianizda dogru iseniz.

24-Fakat yapamazsiniz -ki hiç bir zaman yapamayacaksiniz- o halde kafirler için hazirlanin -çirasi insanlarla taslar olan- o atesten sakinin!

25-Iman edip iyi amel isleyenleri müjdele! Kendileri için altlarindan irmaklar akan cennetler var. Onlara her hangi bir meyveden bir rizik yedirilince onlar, her defasinda: Bu bizim önceden yedigimiz seydir. diyecekler; oysa ona benzer olarak sunulacaklar. Kendileri için orada tertemiz zevceler de var. Onlar orada ebedi kalacaklar.

26-Allah bir sivrisinegi, hatta üstündekini örnek vermekten sikilmaz. Iman edenler bunun Rablerinden bir gerçek oldugunu bilirler. Kafirler ise: Allah böyle bir örnek ile ne demek istemis? derler. Evet! Allah onunla bir çogunu da sasirtir, yine onunla bir çogunu yola getirir. Onunla ancak fasiklari sasirtir

27-ki Allah'a kesin söz verdikten sonra bozarlar, Allah'in riayet edilmesini emrettigi iliskileri keser ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Iste onlar, hep o hüsrana düsenlerdir.

28-Allah'a nasil küfrediyorsunuz ki, ölü iken sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra sizleri yine diriltecek, sonra da döndürülüp O'na götürüleceksiniz!

29-O öyle bir yaraticidir ki, yerde ne varsa hepsini sizin için yaratti; sonra iradesini göge yöneltip onlari yedi gök olarak düzenledi. O, her seyi pek iyi bilendir.

30-Düsün ki, Rabbin meleklere: Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edecegim. dedigi vakit, Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çikaracak ve kanlar akitacak bir yaratik mi yaratacaksin? dediler. Her halde Ben sizin bilmeyeceginiz seyleri bilirim! buyurdu.

31-Ve Adem'e bütün isimleri ögretti. Sonra o isimlerin delalet ettigi seyleri meleklere gösterip: Haydi davanizda dogru iseniz, Bana sunlari isimleriyle haber verin! buyurdu.

32-Melekler: Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz Ya Rab! Bizim için, senin bize bildirdiginden baska bilgi mümkün degildir. O her seyi bilen hüküm sahibi sadece Sensin Sen! dediler.

33-Ey Adem, bunlara onlari isimleriyle haber ver! buyurdu. Bu emir üzerine Adem, onlara isimleriyle bunlari haber verince buyurdu ki: Size demedim mi Ben her halde göklerin ve yerin sirrini bilirim! Ve sizin açikladiginiz ve gizlediginiz seyleri de biliyorum!

34-Ve o vakit meleklere: Adem için secde edin! dedik, derhal secde ettiler. Ancak Iblis dayatti, kibrine yediremedi, zaten o kafirlerden idi.

35-Ve dedik ki: Ey Adem, sen ve esin cennete yerlesin, ikiniz de orada dilediginiz yerde bol bol yiyin, ancak su agaca yaklasmayin ki, haddini asan zalimlerden olmayasiniz.

36-Bunun üzerine seytan onlari oradan kaydirdi, ikisini de bulunduklari o bolluk içindeki yerden çikardi. Biz de: Haydi kiminiz kiminize düsman olarak inin ve yerde bir zamana kadar kalip nasibinizi alacaksiniz. dedik.

37-Bu ara Adem Rabbinden bir takim kelimeler belleyip O'na yalvardi. O da tevbesini kabul buyurup ona yine bakti. Gerçekten tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet eden ancak O'dur!

38-Dedik ki: Hepiniz oradan inin! Sonra Benden size ne zaman bir yol gösterici gelir de kim o yol göstericinin izince giderse, onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardir.

39-Küfre sapanlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise, iste bunlar atesin arkadaslaridir, onlar orada ebedi kalacaklardir.

40-Ey israilogullari, size lütfettigim nimetimi hatirlayin, Bana verdiginiz sözü yerine getirin ki Ben de size olan ahdimi yerine getireyim ve artik Benden korkun Benden

41-Ve beraberinizdekini tasdik edici olarak indirdigim Kur'an'a iman edin, O'na inanmayanlarin ilki siz olmayin, ayetlerimi de bir kaç paraya degistirmeyin ve Benden sakinin artik Benden!

42-Hakki batila karistirip da bile bile hakki gizlemeyin!

43-Namazi dosdogru kilin, zekati verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin!

44-Kitab (Tevrat)'i okudugunuz halde insanlara iyiligi emreder de kendinizi unutur musunuz? Artik akillanmayacak misiniz?

45-Bir de sabir ve namazla yardim isteyin. gerçi bu agir gelir; ancak saygili kimselere degil.

46-Onlar ki, kendilerinin gerçekten Rablerine kavusacaklarina ve ancak O'na döneceklerine inanirlar.

47-Ey Israilogullari, size ihsan ettigim nimetimi ve vaktiyle sizi diger varliklara üstün yaptigimi hatirlayin.

48-Ve kimsenin kimseden bir sey ödeyemeyecegi, kimseden sefaatin kabul olunmayacagi, kimseden fidyenin alinmayacagi ve kimsenin kurtarilamayacagi bir günden sakinin!

49-Hem hatirlayin ki, bir zaman sizi Firavun'un ailesinden kurtardik. Size azabin en kötüsünü reva görüyor, ogullarinizi bogazliyor ve kizlarinizi sag birakiyorlardi. Ve bunda size Rabbiniz tarafindan büyük bir imtihan vardi.

50-Ve bir vakit sizin için denizi yardik, sizi kurtardik da Firavun'un adamlarini boguverdik, sizler de bakip duruyordunuz.

51-Ve bir vakit Musa'ya kirk gece (Tur'da kalmak ve sonra kendisine Tevrat verilmek üzere) sözlestik. Sonra siz, onun arkasindan kendinize zulmederek buzagiya taptiniz.

52-Sonra bunun arkasindan da sizi bagisladik, artik sükretmeniz gerekiyordu.

53-Ve bir vakit Musa'ya o Kitab'i ve Furkan'i verdik, gerekirdi ki, dogru yolda gidesiniz.

54-Ve bir vakit Musa, kavmine dedi ki: Ey kavmim, cidden siz o buzagiya tapmakla kendinize zulmettiniz. Gelin yarataniniza dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmaniz yarataniniz yaninda sizin için hayirlidir. Böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten O, tevbeleri çok kabul eden, devamli merhamet edendir.

55-Ve bir vakit: Ey Musa, biz Allah'i açikça görmedikçe, senin sözüne kesinlikle inanmayacagiz. dediniz. Bunun üzerine sizi o yildirim yakalayiverdi; siz de bakakalmistiniz.

56-Sonra sükredesiniz diye sizi ölümünüzden sonra yine dirilttik.

57-Ve üstünüze o bulutu gölgelik yaptik ve size verdigimiz güzel riziklardan yiyin diye üzerinize hem kudret helvasi, hem de bildircin indirdik. Bize zulmetmediler, belki kendilerine ediyorlardi.

58-Ve bir vakit: Su sehre girin de nimetlerinden dilediginiz sekilde bol bol yiyin ve secde ederek kapidan girin günahlarimizi bagisla deyin ki, size günahlarinizi magfiret ediverelim, iyilik edenlere ise (nimetlerimizi) daha artiracagiz dedik.

59-Derken o zulmedenler sözü degistirdiler, kendilerine söylendiginden baska bir sekle koydular. Biz de o zalimlere kötülük yaptiklari için gökten pis bir azap indirdik.

60-Ve bir vakit Musa, kavmi için su dilediginde bulunmustu, Biz de: Asan ile tasa vur! demistik. Bunun üzerine ondan oniki pinar fiskirdi. Her kisim insanlar kendi su alacagi kaynagi bildi. Allah'in rizkindan yiyin, için de bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin!

61-Ve bir vakit: Ey Musa, biz tek çesit yemege asla katlanamayacagiz, artik bizim için rabbine dua et, bize yerin yetistirdigi seylerden; sebzesinden, kabagindan, sarimsagindan, mercimeginden, soganindan çikarsin. dediniz. (O da): O üstün olani daha asagi olanla degismek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o vakit size istediginiz olacaktir. dedi. Üzerlerine de zillet ve meskenet damgasi basildi ve sonunda Allah'tan bir gazaba ugradilar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'in ayetlerini inkar ediyorlar ve haksiz olarak peygamberleri öldürüyorlardi. Evet öyle oldu, çünkü isyana daldilar ve asiri gidiyorlardi.

62-Süphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hiristiyanlar ve Sabiiler; bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve iyi bir amel islerse, elbette bunlarin Rableri yaninda mükafatlari vardir. Bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun da olmayacaklardir.

63-Bir vakit de sizden söz almistik ve Tur'u üstünüze kaldirip demistik ki: Verdigimiz Kitab'a simsiki sarilin ve içindekilerden gafil olmayin ki, günahtan sakinmis olasiniz.

64-Sonra onun arkasindan yine yüz çevirdiniz. Eger üzerinizde Allah'in lütuf ve rahmeti olmasaydi her halde zarara ugrayanlardan olurdunuz.

65-Içinizden cumartesi istirahat günü yasagini çigneyenleri elbette bilirsiniz. Biz onlara: Sefil maymunlar olun! dedik.

66-Ve bu cezayi önündekilere ve sonrakilere bir ibret dersi ve korunacaklara da bir ögüt ve nasihat yaptik.

67-Bir vakit de Musa, kavmine demisti ki: Allah size bir sigir bogazlamanizi emrediyor. Onlar da: Ay! Bizimle eglenip alay mi ediyorsun? dediler. O da: O gibi cahillerden olmaktan Allah'a siginirim. dedi.

68-Onlar: Bizim için Rabbine dua et onun ne oldugunu bize açiklasin. dediler. O da: Rabbim söyle buyuruyor: Bir sigir ki ne yasli, ne de genç, ikisi ortasi bir dinç. Haydi emrolundugunuz isi yapin! dedi.

69-Onlar: Bizim için Rabbine dua et rengini bize açiklasin dediler. O da: Rabbim söyle buyuruyor: Rengi bakanlara sürur veren sapsari bir sigir. dedi.

70-Onlar: Bizim için Rabbine dua et, onu bize iyice açiklasin; çünkü o sigir bize karisik geldi. Bununla beraber Allah dilerse elbette onu buluruz. dediler.

71-O da: Rabbim söyle buyuruyor: O, ne kosulup topragi süren, ne de ekin sulayan, salma gezen ve hiç alacasi olmayan bir sigirdir. dedi. Onlar da: Iste tam simdi gerçegi ortaya koydun. dediler. Bunun üzerine o sigiri (bulup) bogazladilar. Neredeyse yapmayacaklardi.

72-Ve o vakit birini öldürmüstünüz de, katili hakkinda birbirinizle atismis, üstünüzden atmistiniz. Halbuki Allah gizlemis oldugunuzu açiga çikaracakti.

73-Onun için dedik ki: O sigirin bir parçasiyla öldürülen kisiye vurun. Iste böyle, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir, taki aklinizi basiniza alasiniz.

74-Sonra bunun arkasindan kalpleriniz katilasti. Simdi onlar taslar gibi, hatta daha duygusuz; çünkü taslarin öylesi var ki içinden nehirler kayniyor, öylesi var ki çatliyor da bagrindan sular fiskiriyor ve öylesi de var ki Allah korkusundan yerlerde yuvarlaniyor. Sizlerin neler yaptigindan Allah gafil degildir.

75-Simdi bunlarin size iman edeceklerini ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir zümre vardir ki, Allah'in kelamini dinlerlerdi de akillari aldiktan sonra onu bile bile tahrif ederlerdi.

76-Iman edenlere rasladiklarinda: Inandik derler. Birbirleriyle basbasa kaldiklarinda da: Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansinlar diye mi tutup Allah'in size açikladigi hakikati onlara söylüyorsunuz? Akliniz yok mu be! derler.

77-Peki bilmezler mi ki, onlar neyi sir olarak saklar ve neyi açikça ilan ederlerse Allah hepsini bilir?

78-Bunlarin bir de okuyup yazma bilmeyen kismi vardir ki, kitabi, kitabeti bilmezler, ancak bir takim kuruntu yigini hayaller kurar ve sadece zan ardinda dolasirlar.

79-Artik o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için: Bu Allah tarafindandir. derler. Artik vay o ellerinin yazdiklari yüzünden onlara! Vay o kazandiklari vebal yüzünden onlara!

80-Bir de dediler ki: Bize sayili bir kaç günden baska asla ates dokunmaz. Siz de: Allah'tan bir teminat mi aldiniz? Böyle ise Allah kesinlikle sözünden caymaz, yoksa Allah'a karsi bilemeyeceginiz seyleri mi söylüyorsunuz?

81-Evet kim bir kötülük yapmis da günahi kendisini her taraftan kusatmis ise, iste öyleleri ates ehli ve orada süresiz kalacaklardir.

82-Iman edip iyi ameller isleyenler, iste öyleleri de cennet ehli ve orada süresiz kalacaklardir.

83-Ve bir vakit Israilogullarindan söyle söz almistik: Allah'tan baskasina tapmayacaksiniz, ana-babaya, yakinligi olanlara, öksüzlere ve biçarelere de iyilik yapacaksiniz. Insanlara güzel söz söyleyin, namazi kilin, zekati verin. Sonra pek aziniz müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hala da dönüyorsunuz!

84-Yine bir vakit kesin sözünüzü almistik: Birbirinizin kanlarini dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarinizdan çikarmayacaksiniz. Sonra siz bunu ikrar da ettiniz ve ikrariniza sahit de oldunuz.

85-Sonra sizler yine söyle kimselersiniz ki kendi kendinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir zümreyi yurtlarindan çikariyorsunuz, aleyhlerinde günah ve düsmanlikla birlesip yardimlasiyorsunuz. Sayet size esir olarak gelirlerse fidyelesmeye kalkisiyorsunuz. Oysa çikarilmalari size haram kilinmisti. Yoksa siz kitabin bir kismina inanip bir kismini inkar mi ediyorsunuz? Su halde içinizde böyle yapanlar sonuçta dünya hayatinda rüsvayliktan baska ne kazanirlar? Kiyamet günü de en siddetli azaba kakilirlar. Allah yaptiklarinizdan habersiz degildir.

86-Bunlar, ahireti dünya hayatina satmis kimselerdir. Onun için bunlardan azap hafifletilmez ve kendilerine bir yardim da yapilmaz.

87-Andolsun ki, Musa'ya o kitabi verdik, arkasindan bir takim peygamberler de gönderdik. Hele Meryem oglu Isa'ya deliller verdik ve O'nu Cebrail ile de destekledik. Demek ki, size nefislerinizin hoslanmayacagi bir emirle bir peygamber geldikçe her defasinda kafa mi tutacaksiniz? Kibrinize dokundugu için kimine yalan diyecek, kimini de öldürecek misiniz?

88-Bizim kalplerimiz kiliflidir dediler. Öyle degil! Allah onlari kafirlikleri sebebiyle lanetledi; onun için çok az imana gelirler.

89-Yanlarindakini (Tevrat'i) tasdik etmek üzere onlara Allah tarafindan bir kitap (Kur'an) gelince; önceden inkar edenlere karsi yardim isteyip dururlarken o tanidiklari kendilerine gelince tuttular onu inkar ettiler. Artik Allah'in laneti kafirlerin boynuna olsun!

90-Ne kadar çirkindir o (karsiliginda) kendilerini sattiklari sey ki; Allah'in kullarindan diledigine kendi lütfundan vahiy indirmesini çekemeyerek, Allah ne indirdiyse hepsini inkar ettiler. Bu yüzden de gazap üstüne gazaba ugradilar. Ve o kafirler için asagilayan bir azap vardir.

91-Onlara: Allah ne indirdiyse iman edin! denildigi zaman: Biz kendimize indirilene iman ederiz. derler de ötekini inkar ederler. Oysa yanlarindakini (Tevrat'i) dogrulayacak odur. De ki: Madem inaniyordunuz ne diye Allah'in peygamberlerini öldürüyordunuz?

92-Andolsun ki, Musa size apaçik delillerle gelmisti de arkasindan tuttunuz danaya taptiniz. Siz iste o zalimlersiniz.

93-Bir vakit: Size verdigimiz Kitab'a simsiki sarilin ve O'nu dinleyin diye Tur'u tepenize kaldirip sizden söz aldik. Duyduk, isyan ettik. dediler ve inkarlari yüzünden dana sevgisi iliklerine kadar isledi. De ki: Eger sizler inanmis kimseler iseniz inanciniz size ne kötü seyler emrediyor!

94-De ki: Allah yaninda ahiret evi (Cennet) baskalarinin degil de sadece sizin ise, eger bu davanizda da dogru iseniz haydi ölümü caniniza minnet bilin!

95-Fakat ellerinden çikan isleri yüzünden onu hiç bir zaman temenni edemezler. Allah o zalimleri bilir.

96-Onlari, insanlarin hayata en düskünü hatta müsriklerden bile daha düskünü bulacaksiniz. Onlardan her biri, bin sene yasamayi arzu eder. Halbuki, ömürlü olmak kendisini azaptan uzaklastiracak degildir. Allah, onlarin neler yaptiklarini görüyor.

97-Söyle: Her kim Cebrail'e düsman ise kendisinden öncekileri dogrulayan ve müminlere bir hidayet ve müjde olan Kur'an'i senin kalbine Allah'in izniyle o indirdi.

98-Her kim Allah'a, Allah'in meleklerine, Peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikail'e düsman olursa, bilsin ki, Allah kafirlerin düsmanidir.

99-Andolsun ki, sana çok açik ayetler; Parlak mucizeler indirdik. Öyle ki iman sahasindan uzaklasmis fasiklardan baskasi onlari inkar etmez.

100-O fasiklar, hem bunlari tanimayacaklar, hem de ne zaman bir antlasma yapsalar her defasinda mutlaka içlerinden bir zümre onu bozup ativerecek öyle mi? Hatta az bir zümre degil, onlarin çogu antlasma tanimaz imansizlardir.



Âl-i İmran süresi
Bismillahirrahmanirrahim

1-Elif, Lam, Mim.

2-Allah'tan başka tanrı yoktur. Sonsuz hayat sahibi, bütün varlıkları ayakta tutan ve gözeten odur.

3-O, sana kitabı, önündekileri doğrulayıcı olarak hak ile indirmektedir. Önceden insanları doğru yola iletmek için Tevrat'ı ve İncil'i indirmişti. Bir de ayırt eden Furkan indirdi.

4-Allah'ın ayetlerini tanımayanlara şüphesiz şiddetli bir azap vardır. Öyle ya, Allah'ın izzeti var, intikamı var.

5-Şüphesiz yerde ve gökte ne varsa hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.

6-Rahimlerde sizlere dilediği şekli veren O'dur. Başka tanrı yok, ancak O vardır. Güçlü O'dur, hikmet sahibi O'dur.

7-Sana bu muazzam kitabı indiren O'dur. O'nun bir kısmı anlamları kesin olup kitabın temelini oluşturan ayetlerdir. Diğer bir takımları da anlamları benzeşik olanlardır. Ama kalplerinde bir yamukluk bulunanlar fitne aramak ve keyiflerince yorumlamak için sadece anlamı benzeşiklerin ardına düşerler. Halbuki, onun gerçek yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar da: İnandık, hepsi Rabbimizdendir. derler. Bunları özü temiz olanlardan başkası düşünemez.

8-Ey Rabbimiz, bizleri doğru yoluna erdirdikten sonra kalplerimizi yamultma ve bize katından bir rahmet ihsan et. Şüphesiz, çok bağış yapan yalnız sensin.

9-Ey Rabbimiz, şüphesiz sen, insanları, geleceğinde hiç şüphe olmayan bir güne toplayacaksın. Şüphesiz Allah, belirlediği süreyi şaşırmaz.

10-O inkar edenlere muhakkak ki ne malları, ne çocukları Allah'a karşı zerre kadar fayda vermeyecektir. Onlar, o ateşin çırasıdırlar.

11-Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin gidişi gibi, ayetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahları yüzünden tutup yakaladı. Allah'ın azabı çok şiddetlidir.

12-O, inkar edenlere de ki: Siz mutlaka yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz. O ise ne kötü döşektir!

13-Şüphesiz çarpışan iki topluluğun durumunda size bir ibret vardı. Bir topluluk Allah yolunda vuruşuyordu, diğeri de kafirdi ve onları göz göre göre kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da yardımıyla dilediğini kuvvetlendiriyordu. Elbette gören göze sahip olanlara bunda şüphesiz bir ders vardır.

14-İnsanlara, kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, cins atlar, davarlar, ekinler gibi zevklerin sevgisi, çekici hale getirildi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici nimetleridir. Oysa Allah, akibet güzelliği, O'nun yanındadır.

15-De ki: Size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında altından ırmaklar akan, içlerinde sonsuza kadar kalacakları cennetler vardır. Ayrıca orada kendilerine tertemiz eşler ve hele bir de Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah o kulları görür.

16-Onlar ki: Rabbimiz, inandık iman getirdik; artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizleri o ateş azabından koru! derler.

17-O sabredenleri, doğruluktan ayrılmayanları, divan duranları, nafaka verenleri ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenleri koru! derler.

18-Allah kendisinden başka tanrı olmadığına şahittir. Bütün melekler ve ilim uluları da adaleti yerine getirerek şahittirler. O'ndan başka tanrı yoktur; güçlüdür, hikmet sahibidir O.

19-Doğrusu Allah katında din, İslam'dır. O kitap verilenlerin ayrılığa düşmesiise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastandır. Her kim de Allah'ın ayetlerini inkar ederse, şüphe yok ki Allah, hesabı çabuk görendir.

20-Buna karşı seninle tartışmaya kalkışanlara de ki: Ben yüzümü İslam ile tertemiz Allah'a tuttum, bana uyanlar da. O kitap verilenlerle verilmeyen ümmilere de ki: Siz İslam'ı kabul ettiniz mi? Eğer kavgayı kesip İslam'a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır. Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; Allah o kulları görüyordur.

21-Allah'ın ayetlerini tanımayanlara, haksızlıkla peygamberleri öldürenlere ve insanlar içinde adaleti ve insafı emreden kimselere kıyanlara acı bir azap müjdele.

22-İşte bunlar, dünya ve ahirette amelleri boşa gitmiş kimselerdir ve onları kurtaracak da yoktur.

23-Baksana o kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanlara, aralarında hakem olması için Allah'ın kitabına davet olunuyorlar da içlerinden bir kısmı, yüz çevirerek dönüp gidiyor.

24-Çünkü onlar: Sadece sayılı bir kaç gün dışında asla bize ateş dokunmaz. demekte ve uydurageldikleri yalanlar dinlerinde kendilerini aldatmaktadır.

25-Bakalım o geleceğinde şüphe olmayan gün için kendilerini topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeyerek, herkese her ne kazandıysa tamamen ödendiği vakit ne olacak?

26-De ki ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Dilediğine mülk verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın; dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. Hayır yalnız senin elindedir. Gerçekten sen, herşeye gücü yetensin.

27-Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü de gecenin içine sokarsın. Ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.

28-İnananlar, inananları bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Her kim bunu yaparsa, Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan bir korunma yapmanız başka. Allah, sizi kendisinden korkmanız için uyarıyor. Sonuçta gidiş Allah'adır.

29-De ki: İçinizdekileri gizleseniz de belli etseniz de Allah onu bilir ve bütün göklerde ve yerde ne varsa bilir. Allah herşeye gücü yetendir.

30-Herkes ne hayır işlemişse ve ne kötülük yapmış ise önüne konmuş bulacağı gün, onlarla arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah, sizi kendisinden korkmanız için uyarıyor ve Allah, kullarını çok esirgiyor.

31-De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı bağışlasın; Allah, daima bağışlayan ve esirgeyendir.

32-De ki: Allah'a ve peygambere itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez.

33-Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u ve İbrahim ailesiyle İmran hanedanını süzüp alemler üzerine seçti.

34-Birbirinden gelen bir zürriyet olarak; Allah işitendir, bilendir.

35-İmran'ın karısı: Ya Rab! Ben karnımdakini kayıtsızca sana adadım, hemen kabul et bunu benden; çünkü sadece Sensin işiten, bilen Sen! dedi.

36-Onu doğurduğu zaman: Ya Rab, onu kız doğurdum dedi. Oysa ne doğurduğunu Allah daha iyi biliyordu. Halbuki erkek, kız gibi değildi; ben onun adını Meryem koydum ve işte onu ve soyunu taşlanmış şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum.

37-Bunun üzerine Rabbi, onu hoşnutlukla kabul buyurdu, onu güzel bir biçimde yetiştirdi ve Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya, onun yanına mihraba her girdikçe yeni bir yiyecek bulur ve: Ey Meryem, bu sana nereden? derdi. O da: Allah tarafından derdi. Şüphe yok ki, Allah dilediğine sayısız rızık verir.

38-O aralık Zekeriyya Rabbine: Ey Rabbim, bana katından temiz bir soy ihsan eyle; şüphesiz sen duayı işitensin! diye dua etti.

39-O kalkmış mihrabda namaz kılarken melekler kendisine şöyle seslendiler: Haberin olsun, Allah sana, Allah'tan gelen bir kelimeyi doğrulayacak, efendi, son derece nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya'yı müjdeliyor.

40-Zekeriyya: Ey Rabbim, bana ihtiyarlık gelip çatmış, karım da kısır iken, benim nasıl bir oğlum olur? dedi. Allah buyurdu ki: Öyle, Allah ne dilerse yapar.

41-Zekeriyya: Rabbim bana bir alamet ver! dedi. Allah: Alametin insanlarla üç gün yalnızca işaretten başka türlü konuşamamandır. Bununla birlikte Rabbini çok an ve akşam-sabah tesbih et! buyurdu.

42-Melekler şöyle demişlerdi: Ey Meryem, Şüphesiz Allah seni süzüp seçti, seni tertemiz yarattı ve seni alemin kadınlarına üstün kıldı!

43-Ey Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan ve rüku edenlerle birlikte rüku et!

44-Bu, sana vahy ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir, Ey Muhammed, yoksa, Meryem'i hangisi himayesine alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken de çekişirlerken de sen yanlarında değildin.

45-Melekler şöyle dediği vakit: Ey Meryem, haberin olsun, Allah seni dünya ve ahirette itibarlı biri ve kendisine yakın olanlardan olarak tarafından bir kelime ile müjdeliyor! Adı, Meryem oğlu Mesih İsa'dır.

46-O, hem beşikte iken hem yetişkinliğinde insanlarla konuşacak, hem de iyilerdendir.

47-Meryem: Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl çocuğum olur? dedi. Allah: Öyle, Allah ne dilerse yaratır, O, birşeyi dilediğinde, yalnızca ona Ol der, o da hemen oluverir. buyurdu.

48-Ona hem yazıyı, hem hikmeti, hem Tevrat'ı, hem İncil'i öğretecek.

49-Onu İsrailoğullarına Peygamber olarak gönderecek; onlara diyecek ki: Ben, size Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben, size çamurdan kuş biçiminde bir yaratık yaparım, içine üflerim; Allah'ın izniyle hemen bir kuş olur. Yine Allah'ın izniyle, andan doğma körü ve abraşı iyi eder, ölüleri diriltirim ve size evlerinizde yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi haber veririm. Eğer iman edecekseniz, şüphesiz bunda size bir delil vardır.

50-Ben, hem size, Tevrat'tan önümde bulunanı tasdik edici hem de size haram edilenin bir kısmını helal kılmak için ve Rabbınızdan bir mucize ile size geldim; Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin.

51-Şüphe yok ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Onun için hep O'na kulluk edin! İşte bu doğru yoldur.

52-İsa onların inkar ettiklerini sezince: Kimdir benim Allah yolunda arkadaşlarım? dedi. Havariler: Biziz Allah dininin yardımcıları, biz Allah'a iman ettik. Sen bizim lekesiz bir iman ile teslim olduğumuza şahit ol! dediler.

53-Ey Rabbimiz, indirdiğine inandık ve Peygamber'in ardınca gittik; şimdi bizi o şahitlerle birlikte yaz!

54-Bununla birlikte hileye başvurdular, Allah da onların hilelerini boşa çıkardı. Allah, hileyi boşa çıkaranların en hayırlısıdır.

55-O vakit ki, Allah şöyle buyurdu: Ey İsa, gerçekten seni öldüreceğim, seni kendime kaldıracağım, seni o inkar edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar, o inkarcılardan üstün kılacağım. Sonra da hep dönüşünüz Bana olacak ve o zaman anlaşmazlığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda hükmü Ben vereceğim.

56-O inkar edenleri, dünya ve ahirette şiddetli bir azaba çarptıracağım, onların hiçbir yardımcıları da olmayacak!

57-Ancak iman edip yararlı işler yapanlara, mükafatlarını tamamıyla öder ve Allah zulmedenleri sevmez.

58-İşte o hükmü, Biz sana bu ayetlerde ve hikmetlerle dolu Kur'an'dan aşama aşama okuyoruz.

59-Doğrusu Allah katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı sonra da ona: Ol! dedi. O da hemen oluverdi.

60-Bu gerçek senin Rabbindendir; bunun için şüphe edenlerden olma!

61-Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle tartışmaya kalkarsa de ki: Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağıralım, kendimiz ve kendiniz de onlarla bir araya gelelim. Sonra can u gönülden dua edip Allah'ın lanetini yalancıların boynuna geçirelim!

62-Doğrusu, budur işte o kıssanın gerçek ifadesi. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur ve Allah gerçekten güçlüdür, hikmet sahibidir.

63-Yine yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah fesatçıları bilir.

64-De ki: Ey kendilerine kitap verilenler, gelin aramızda ortak bir kelimede birleşelim, Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiçbir ortak koşmayalım ve Allah'tan başka kimimiz kimimizi Rab edinmesin! Eğer bundan yüz çevirirlerse: Bizim gerçekten müslüman olduğumuza şahit olun! deyin.

65-Ey kendilerine kitap verilenler, niçin İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi. Bunuda mı kavraya mıyorsunuz?

66-İşte siz öylesiniz, diyelim ki, biraz bilginiz olan konuda tartışınız. Ama hiç bilginiz olmayan konuda ne diye tartışırsınız? Oysa Allah bilir, siz ise bilmiyorsunuz.

67-İbrahim, ne yahudi ne de hıristiyandı; ancak o, lekesiz bir müslümandı ve Allah'a ortak koşanlardan da olmamıştı.

68-Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakını, elbette onun izinden güdenler, şu peygamber ve inananlardır. Allah, inananların velisidir.

69-Kitap verilenlerden bir topluluk, sizleri şaşırtmayı arzu etti. Oysa kendilerini şaşırtıyorlar da farkına varamıyorlar.

70-Ey kendilerine kitap verilenler, neden göz göre göre Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?

71-Ey kendilerine kitap verilenler, neden hakkı batıla buluyorsunuz da gerçeği bile bile gizliyorsunuz?

72-Kitap verilenlerden bir kısmı da şöyle dedi: Varın o inananlara indirilene güpe gündüz inanın, sonunda da dönüp inkar edin, belki onlar da dönerler.

73-Ve kendi dininize uyanlardan başkasına aman vermeyin. De ki: Muhakkak doğru yol, Allah'ın yoludur, size verilen gibisi başka birine veriliyor veya Rabbinizin katında size üstün gelecek diye midir bu? De ki: Doğrusu nimet Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir ve Allah, nimeti bol olan, herşeyi bilendir.

74-Rahmeti ile dilediğine ayrıcalık verir, Allah çok büyük nimet sahibidir.

75-Kitap verilenlerden öylesi vardır ki, ona yüklerle emanet bıraksan onu sana geri verir. Yine onlardan öylesi vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine binmedikçe onu sana vermez. Çünkü onlar: Bizim aleyhimizde okur yazar olmayanlarda bir yol yok derler ve Allah'a karşı bile bile yalan söylerler.

76-Hayır yol var! Her kim verdiği sözü yerine getirir ve sakınırsa şüphesiz, Allah o sakınanları sever.

77-Fakat Allah'a verdikleri sözü ve kendi yeminlerini bir kaç paraya satanlara gelince, onların ahirette hiçbir nasibi yoktur. Allah, onlarla konuşmayacak, kıyamet gününde onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onların hakkı elim bir azaptır.

78-Bir de onlardan bir grup vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba bakarak eğip büğerler. Oysa o, kitaptan değildir. Yine: O, Allah tarafındandır. derler. Oysa Allah tarafından değildir. Ama, bile bile Allah namına yalan söylerler.

79-Allah'ın kendisine kitap, bilgi ve peygamberlik vermiş olduğu hiçbir kişinin kalkıp da insanlara: Allah'a değil bana kul olun diyebilme yetkisi yoktur. Ancak: Kitabı öğretmekte ve ders alıp vermekte olmanız sebebiyle Allah yolunun erleri olunuz! der.

80-Ve hiçbir zaman melekleri ve peygamberleri tanrılar edinmenizi de emredemez. O halde siz, müslüman olduktan sonra, size inkarcı olmanızı emredebilir mi?

81-Allah, vaktiyle peygamberlerden: Andolsun ki, size kitap ve hikmetten her ne verdiysem, sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde ona kesinlikle inanacaksınız ve çaresiz ona yardım edeceksiniz. diye söz almış ve: Bunu kabul ettiniz mi? Bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı? demişti. Onlar: Kabul ettik. dediler. Allah da: Öyle ise, şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim! buyurdu.

82-Demek ki, bunun arkasından her kim dönerse artık onlar, hep dinden çıkmış günahkarlardır.

83-Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa ki, göklerde ve yerde ne varsa, hepsi ister istemez O'na teslim olmuş, hep döndürülüp O'na götürülüyorlar.

84-De ki: Biz, Allah'a, bize indirilene; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene; Musa'ya İsa'ya peygamberlere Rablerinden verilene inandık iman getirdik. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz, ancak O'na boyun eğen müslümanlarız!

85-Her kim İslam'dan başka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur.

86-Kendilerine açık deliller gelmiş ve peygamberin hak olduğuna şahitlik etmişken, inananların arkasından nankörlük edip inkara sapan bir milleti, Allah nasıl başarılı kılar! Oysa Allah, zulmedenler topluluğunu başarılı kılmaz.

87-İşte onlar! Cezaları; Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerinde olmasıdır.

88-Sonsuza kadar o lanetin içindedirler, azapları hafifletilmez ve kendilerine mühlet verilmez.

89-Ancak onun arkasından tevbe edip gidişatlarını düzeltenler başka; çünkü Allah, bağışlayan ve çok esirgeyendir.

90-Kesinlikle inanmalarının arkasından inkara sapmış, sonra da inkarcılıkta ileri gitmiş olanların tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, hep sapıklık içinde kalmış kişilerdir.

91-İnkar etmiş ve inkarcı olarak ölüp gitmiş kimselerin her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verecek de olsa, bu onların hiçbirinden asla kabul edilmeyecektir. Onların hakkı elim bir azaptır ve kendilerini kurtaracak da yoktur.

92-Sevdiğiniz şeylerden başkalarına da vermedikçe, tam bir iyilik vasfına eremezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.

93-Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in kendisine yasakladığı şeyler dışında bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: Haydi Tevrat'ı getirin de onu güzelce okuyun, eğer doğru söylüyorsanız!

94-Artık bundan sonra Allah adına o yalanı kim uydurmuşsa, onların zalimlerin ta kendileridir.

95-De ki: Allah doğru söylemiştir. O halde Hakka tapan bir hanif olarak İbrahim'in dinine uyun; o hiçbir zaman Allah'a ortak koşanlardan olmadı.

96-Doğrusu insanlar için kurulan ilk ma'bet, kesinlikle Mekke'deki o çok kutsal ve bütün alemlere hidayet olan İbadet Evi'dir.

97-Onda açık alametler ve İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvenlik içinde olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkesin o İbadet Evi'ni ziyaret etmesi de Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim bu hakkı tanımazsa, Allah'ın kesinlikle ihtiyacı yoktur. O, bütün alemlerden müstağnidir.

98-De ki: Ey kitap verilenler, niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz? Allah yaptıklarınızı görüp duruyor.

99-De ki: Ey kitap verilenler, niçin inananları Allah'ın doğru yolundan engelliyorsunuz? Görüp durduğunuz halde niçin onun çarpıklığını istiyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

100-Ey iman edenler, eğer o kitap verilenlerden her hangi bir gruba uyarsanız, sizi inandıktan sonra döndürür kafir ederler.
 

admin

Administrator
Yönetici
Local time
23:49
Katılım
14 Kasım 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
52
Nisa Süresi
Bismillahirrahmanirrahim

1-Elif, Lam, Mim.

2-Allah'tan başka tanrı yoktur. Sonsuz hayat sahibi, bütün varlıkları ayakta tutan ve gözeten odur.

3-O, sana kitabı, önündekileri doğrulayıcı olarak hak ile indirmektedir. Önceden insanları doğru yola iletmek için Tevrat'ı ve İncil'i indirmişti. Bir de ayırt eden Furkan indirdi.

4-Allah'ın ayetlerini tanımayanlara şüphesiz şiddetli bir azap vardır. Öyle ya, Allah'ın izzeti var, intikamı var.

5-Şüphesiz yerde ve gökte ne varsa hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.

6-Rahimlerde sizlere dilediği şekli veren O'dur. Başka tanrı yok, ancak O vardır. Güçlü O'dur, hikmet sahibi O'dur.

7-Sana bu muazzam kitabı indiren O'dur. O'nun bir kısmı anlamları kesin olup kitabın temelini oluşturan ayetlerdir. Diğer bir takımları da anlamları benzeşik olanlardır. Ama kalplerinde bir yamukluk bulunanlar fitne aramak ve keyiflerince yorumlamak için sadece anlamı benzeşiklerin ardına düşerler. Halbuki, onun gerçek yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar da: İnandık, hepsi Rabbimizdendir. derler. Bunları özü temiz olanlardan başkası düşünemez.

8-Ey Rabbimiz, bizleri doğru yoluna erdirdikten sonra kalplerimizi yamultma ve bize katından bir rahmet ihsan et. Şüphesiz, çok bağış yapan yalnız sensin.

9-Ey Rabbimiz, şüphesiz sen, insanları, geleceğinde hiç şüphe olmayan bir güne toplayacaksın. Şüphesiz Allah, belirlediği süreyi şaşırmaz.

10-O inkar edenlere muhakkak ki ne malları, ne çocukları Allah'a karşı zerre kadar fayda vermeyecektir. Onlar, o ateşin çırasıdırlar.

11-Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin gidişi gibi, ayetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahları yüzünden tutup yakaladı. Allah'ın azabı çok şiddetlidir.

12-O, inkar edenlere de ki: Siz mutlaka yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz. O ise ne kötü döşektir!

13-Şüphesiz çarpışan iki topluluğun durumunda size bir ibret vardı. Bir topluluk Allah yolunda vuruşuyordu, diğeri de kafirdi ve onları göz göre göre kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da yardımıyla dilediğini kuvvetlendiriyordu. Elbette gören göze sahip olanlara bunda şüphesiz bir ders vardır.

14-İnsanlara, kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, cins atlar, davarlar, ekinler gibi zevklerin sevgisi, çekici hale getirildi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici nimetleridir. Oysa Allah, akibet güzelliği, O'nun yanındadır.

15-De ki: Size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında altından ırmaklar akan, içlerinde sonsuza kadar kalacakları cennetler vardır. Ayrıca orada kendilerine tertemiz eşler ve hele bir de Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah o kulları görür.

16-Onlar ki: Rabbimiz, inandık iman getirdik; artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizleri o ateş azabından koru! derler.

17-O sabredenleri, doğruluktan ayrılmayanları, divan duranları, nafaka verenleri ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenleri koru! derler.

18-Allah kendisinden başka tanrı olmadığına şahittir. Bütün melekler ve ilim uluları da adaleti yerine getirerek şahittirler. O'ndan başka tanrı yoktur; güçlüdür, hikmet sahibidir O.

19-Doğrusu Allah katında din, İslam'dır. O kitap verilenlerin ayrılığa düşmesiise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastandır. Her kim de Allah'ın ayetlerini inkar ederse, şüphe yok ki Allah, hesabı çabuk görendir.

20-Buna karşı seninle tartışmaya kalkışanlara de ki: Ben yüzümü İslam ile tertemiz Allah'a tuttum, bana uyanlar da. O kitap verilenlerle verilmeyen ümmilere de ki: Siz İslam'ı kabul ettiniz mi? Eğer kavgayı kesip İslam'a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır. Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; Allah o kulları görüyordur.

21-Allah'ın ayetlerini tanımayanlara, haksızlıkla peygamberleri öldürenlere ve insanlar içinde adaleti ve insafı emreden kimselere kıyanlara acı bir azap müjdele.

22-İşte bunlar, dünya ve ahirette amelleri boşa gitmiş kimselerdir ve onları kurtaracak da yoktur.

23-Baksana o kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanlara, aralarında hakem olması için Allah'ın kitabına davet olunuyorlar da içlerinden bir kısmı, yüz çevirerek dönüp gidiyor.

24-Çünkü onlar: Sadece sayılı bir kaç gün dışında asla bize ateş dokunmaz. demekte ve uydurageldikleri yalanlar dinlerinde kendilerini aldatmaktadır.

25-Bakalım o geleceğinde şüphe olmayan gün için kendilerini topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeyerek, herkese her ne kazandıysa tamamen ödendiği vakit ne olacak?

26-De ki ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Dilediğine mülk verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın; dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. Hayır yalnız senin elindedir. Gerçekten sen, herşeye gücü yetensin.

27-Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü de gecenin içine sokarsın. Ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.

28-İnananlar, inananları bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Her kim bunu yaparsa, Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan bir korunma yapmanız başka. Allah, sizi kendisinden korkmanız için uyarıyor. Sonuçta gidiş Allah'adır.

29-De ki: İçinizdekileri gizleseniz de belli etseniz de Allah onu bilir ve bütün göklerde ve yerde ne varsa bilir. Allah herşeye gücü yetendir.

30-Herkes ne hayır işlemişse ve ne kötülük yapmış ise önüne konmuş bulacağı gün, onlarla arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah, sizi kendisinden korkmanız için uyarıyor ve Allah, kullarını çok esirgiyor.

31-De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı bağışlasın; Allah, daima bağışlayan ve esirgeyendir.

32-De ki: Allah'a ve peygambere itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez.

33-Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u ve İbrahim ailesiyle İmran hanedanını süzüp alemler üzerine seçti.

34-Birbirinden gelen bir zürriyet olarak; Allah işitendir, bilendir.

35-İmran'ın karısı: Ya Rab! Ben karnımdakini kayıtsızca sana adadım, hemen kabul et bunu benden; çünkü sadece Sensin işiten, bilen Sen! dedi.

36-Onu doğurduğu zaman: Ya Rab, onu kız doğurdum dedi. Oysa ne doğurduğunu Allah daha iyi biliyordu. Halbuki erkek, kız gibi değildi; ben onun adını Meryem koydum ve işte onu ve soyunu taşlanmış şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum.

37-Bunun üzerine Rabbi, onu hoşnutlukla kabul buyurdu, onu güzel bir biçimde yetiştirdi ve Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya, onun yanına mihraba her girdikçe yeni bir yiyecek bulur ve: Ey Meryem, bu sana nereden? derdi. O da: Allah tarafından derdi. Şüphe yok ki, Allah dilediğine sayısız rızık verir.

38-O aralık Zekeriyya Rabbine: Ey Rabbim, bana katından temiz bir soy ihsan eyle; şüphesiz sen duayı işitensin! diye dua etti.

39-O kalkmış mihrabda namaz kılarken melekler kendisine şöyle seslendiler: Haberin olsun, Allah sana, Allah'tan gelen bir kelimeyi doğrulayacak, efendi, son derece nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya'yı müjdeliyor.

40-Zekeriyya: Ey Rabbim, bana ihtiyarlık gelip çatmış, karım da kısır iken, benim nasıl bir oğlum olur? dedi. Allah buyurdu ki: Öyle, Allah ne dilerse yapar.

41-Zekeriyya: Rabbim bana bir alamet ver! dedi. Allah: Alametin insanlarla üç gün yalnızca işaretten başka türlü konuşamamandır. Bununla birlikte Rabbini çok an ve akşam-sabah tesbih et! buyurdu.

42-Melekler şöyle demişlerdi: Ey Meryem, Şüphesiz Allah seni süzüp seçti, seni tertemiz yarattı ve seni alemin kadınlarına üstün kıldı!

43-Ey Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan ve rüku edenlerle birlikte rüku et!

44-Bu, sana vahy ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir, Ey Muhammed, yoksa, Meryem'i hangisi himayesine alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken de çekişirlerken de sen yanlarında değildin.

45-Melekler şöyle dediği vakit: Ey Meryem, haberin olsun, Allah seni dünya ve ahirette itibarlı biri ve kendisine yakın olanlardan olarak tarafından bir kelime ile müjdeliyor! Adı, Meryem oğlu Mesih İsa'dır.

46-O, hem beşikte iken hem yetişkinliğinde insanlarla konuşacak, hem de iyilerdendir.

47-Meryem: Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl çocuğum olur? dedi. Allah: Öyle, Allah ne dilerse yaratır, O, birşeyi dilediğinde, yalnızca ona Ol der, o da hemen oluverir. buyurdu.

48-Ona hem yazıyı, hem hikmeti, hem Tevrat'ı, hem İncil'i öğretecek.

49-Onu İsrailoğullarına Peygamber olarak gönderecek; onlara diyecek ki: Ben, size Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben, size çamurdan kuş biçiminde bir yaratık yaparım, içine üflerim; Allah'ın izniyle hemen bir kuş olur. Yine Allah'ın izniyle, andan doğma körü ve abraşı iyi eder, ölüleri diriltirim ve size evlerinizde yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi haber veririm. Eğer iman edecekseniz, şüphesiz bunda size bir delil vardır.

50-Ben, hem size, Tevrat'tan önümde bulunanı tasdik edici hem de size haram edilenin bir kısmını helal kılmak için ve Rabbınızdan bir mucize ile size geldim; Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin.

51-Şüphe yok ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Onun için hep O'na kulluk edin! İşte bu doğru yoldur.

52-İsa onların inkar ettiklerini sezince: Kimdir benim Allah yolunda arkadaşlarım? dedi. Havariler: Biziz Allah dininin yardımcıları, biz Allah'a iman ettik. Sen bizim lekesiz bir iman ile teslim olduğumuza şahit ol! dediler.

53-Ey Rabbimiz, indirdiğine inandık ve Peygamber'in ardınca gittik; şimdi bizi o şahitlerle birlikte yaz!

54-Bununla birlikte hileye başvurdular, Allah da onların hilelerini boşa çıkardı. Allah, hileyi boşa çıkaranların en hayırlısıdır.

55-O vakit ki, Allah şöyle buyurdu: Ey İsa, gerçekten seni öldüreceğim, seni kendime kaldıracağım, seni o inkar edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar, o inkarcılardan üstün kılacağım. Sonra da hep dönüşünüz Bana olacak ve o zaman anlaşmazlığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda hükmü Ben vereceğim.

56-O inkar edenleri, dünya ve ahirette şiddetli bir azaba çarptıracağım, onların hiçbir yardımcıları da olmayacak!

57-Ancak iman edip yararlı işler yapanlara, mükafatlarını tamamıyla öder ve Allah zulmedenleri sevmez.

58-İşte o hükmü, Biz sana bu ayetlerde ve hikmetlerle dolu Kur'an'dan aşama aşama okuyoruz.

59-Doğrusu Allah katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı sonra da ona: Ol! dedi. O da hemen oluverdi.

60-Bu gerçek senin Rabbindendir; bunun için şüphe edenlerden olma!

61-Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle tartışmaya kalkarsa de ki: Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağıralım, kendimiz ve kendiniz de onlarla bir araya gelelim. Sonra can u gönülden dua edip Allah'ın lanetini yalancıların boynuna geçirelim!

62-Doğrusu, budur işte o kıssanın gerçek ifadesi. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur ve Allah gerçekten güçlüdür, hikmet sahibidir.

63-Yine yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah fesatçıları bilir.

64-De ki: Ey kendilerine kitap verilenler, gelin aramızda ortak bir kelimede birleşelim, Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiçbir ortak koşmayalım ve Allah'tan başka kimimiz kimimizi Rab edinmesin! Eğer bundan yüz çevirirlerse: Bizim gerçekten müslüman olduğumuza şahit olun! deyin.

65-Ey kendilerine kitap verilenler, niçin İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi. Bunuda mı kavraya mıyorsunuz?

66-İşte siz öylesiniz, diyelim ki, biraz bilginiz olan konuda tartışınız. Ama hiç bilginiz olmayan konuda ne diye tartışırsınız? Oysa Allah bilir, siz ise bilmiyorsunuz.

67-İbrahim, ne yahudi ne de hıristiyandı; ancak o, lekesiz bir müslümandı ve Allah'a ortak koşanlardan da olmamıştı.

68-Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakını, elbette onun izinden güdenler, şu peygamber ve inananlardır. Allah, inananların velisidir.

69-Kitap verilenlerden bir topluluk, sizleri şaşırtmayı arzu etti. Oysa kendilerini şaşırtıyorlar da farkına varamıyorlar.

70-Ey kendilerine kitap verilenler, neden göz göre göre Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?

71-Ey kendilerine kitap verilenler, neden hakkı batıla buluyorsunuz da gerçeği bile bile gizliyorsunuz?

72-Kitap verilenlerden bir kısmı da şöyle dedi: Varın o inananlara indirilene güpe gündüz inanın, sonunda da dönüp inkar edin, belki onlar da dönerler.

73-Ve kendi dininize uyanlardan başkasına aman vermeyin. De ki: Muhakkak doğru yol, Allah'ın yoludur, size verilen gibisi başka birine veriliyor veya Rabbinizin katında size üstün gelecek diye midir bu? De ki: Doğrusu nimet Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir ve Allah, nimeti bol olan, herşeyi bilendir.

74-Rahmeti ile dilediğine ayrıcalık verir, Allah çok büyük nimet sahibidir.

75-Kitap verilenlerden öylesi vardır ki, ona yüklerle emanet bıraksan onu sana geri verir. Yine onlardan öylesi vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine binmedikçe onu sana vermez. Çünkü onlar: Bizim aleyhimizde okur yazar olmayanlarda bir yol yok derler ve Allah'a karşı bile bile yalan söylerler.

76-Hayır yol var! Her kim verdiği sözü yerine getirir ve sakınırsa şüphesiz, Allah o sakınanları sever.

77-Fakat Allah'a verdikleri sözü ve kendi yeminlerini bir kaç paraya satanlara gelince, onların ahirette hiçbir nasibi yoktur. Allah, onlarla konuşmayacak, kıyamet gününde onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onların hakkı elim bir azaptır.

78-Bir de onlardan bir grup vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba bakarak eğip büğerler. Oysa o, kitaptan değildir. Yine: O, Allah tarafındandır. derler. Oysa Allah tarafından değildir. Ama, bile bile Allah namına yalan söylerler.

79-Allah'ın kendisine kitap, bilgi ve peygamberlik vermiş olduğu hiçbir kişinin kalkıp da insanlara: Allah'a değil bana kul olun diyebilme yetkisi yoktur. Ancak: Kitabı öğretmekte ve ders alıp vermekte olmanız sebebiyle Allah yolunun erleri olunuz! der.

80-Ve hiçbir zaman melekleri ve peygamberleri tanrılar edinmenizi de emredemez. O halde siz, müslüman olduktan sonra, size inkarcı olmanızı emredebilir mi?

81-Allah, vaktiyle peygamberlerden: Andolsun ki, size kitap ve hikmetten her ne verdiysem, sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde ona kesinlikle inanacaksınız ve çaresiz ona yardım edeceksiniz. diye söz almış ve: Bunu kabul ettiniz mi? Bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı? demişti. Onlar: Kabul ettik. dediler. Allah da: Öyle ise, şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim! buyurdu.

82-Demek ki, bunun arkasından her kim dönerse artık onlar, hep dinden çıkmış günahkarlardır.

83-Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa ki, göklerde ve yerde ne varsa, hepsi ister istemez O'na teslim olmuş, hep döndürülüp O'na götürülüyorlar.

84-De ki: Biz, Allah'a, bize indirilene; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene; Musa'ya İsa'ya peygamberlere Rablerinden verilene inandık iman getirdik. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz, ancak O'na boyun eğen müslümanlarız!

85-Her kim İslam'dan başka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur.

86-Kendilerine açık deliller gelmiş ve peygamberin hak olduğuna şahitlik etmişken, inananların arkasından nankörlük edip inkara sapan bir milleti, Allah nasıl başarılı kılar! Oysa Allah, zulmedenler topluluğunu başarılı kılmaz.

87-İşte onlar! Cezaları; Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerinde olmasıdır.

88-Sonsuza kadar o lanetin içindedirler, azapları hafifletilmez ve kendilerine mühlet verilmez.

89-Ancak onun arkasından tevbe edip gidişatlarını düzeltenler başka; çünkü Allah, bağışlayan ve çok esirgeyendir.

90-Kesinlikle inanmalarının arkasından inkara sapmış, sonra da inkarcılıkta ileri gitmiş olanların tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, hep sapıklık içinde kalmış kişilerdir.

91-İnkar etmiş ve inkarcı olarak ölüp gitmiş kimselerin her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verecek de olsa, bu onların hiçbirinden asla kabul edilmeyecektir. Onların hakkı elim bir azaptır ve kendilerini kurtaracak da yoktur.

92-Sevdiğiniz şeylerden başkalarına da vermedikçe, tam bir iyilik vasfına eremezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.

93-Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in kendisine yasakladığı şeyler dışında bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: Haydi Tevrat'ı getirin de onu güzelce okuyun, eğer doğru söylüyorsanız!

94-Artık bundan sonra Allah adına o yalanı kim uydurmuşsa, onların zalimlerin ta kendileridir.

95-De ki: Allah doğru söylemiştir. O halde Hakka tapan bir hanif olarak İbrahim'in dinine uyun; o hiçbir zaman Allah'a ortak koşanlardan olmadı.

96-Doğrusu insanlar için kurulan ilk ma'bet, kesinlikle Mekke'deki o çok kutsal ve bütün alemlere hidayet olan İbadet Evi'dir.

97-Onda açık alametler ve İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvenlik içinde olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkesin o İbadet Evi'ni ziyaret etmesi de Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim bu hakkı tanımazsa, Allah'ın kesinlikle ihtiyacı yoktur. O, bütün alemlerden müstağnidir.

98-De ki: Ey kitap verilenler, niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz? Allah yaptıklarınızı görüp duruyor.

99-De ki: Ey kitap verilenler, niçin inananları Allah'ın doğru yolundan engelliyorsunuz? Görüp durduğunuz halde niçin onun çarpıklığını istiyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

100-Ey iman edenler, eğer o kitap verilenlerden her hangi bir gruba uyarsanız, sizi inandıktan sonra döndürür kafir ederler.


müjde süresi
Bismillahirrahmanirrahim

1-Ey iman edenler, sözleşmelerinizi yerine getiriniz! İhrama girdiğinizde avlanmayı helal saymamanız şartıyla size, şu okunacak olanların dışındaki hayvanlar helal kılındı. Şüphesiz ki, Allah istediği hükmü koyar.

2-Ey iman edenler, ne Allah'ın şearine =dini merasimlerine, ne haram aya, ne kurbanlık hediyelere, ne gerdanlıklarına, ne de Rablerinin gerek nimetini, gerekse hoşnutluğunu arayarak Beyt-i Haram'a doğru gelenlere sakın saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınızsa, isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoydular diye bazılarına karşı beslediğiniz kin, sakın sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve takva sahibi olmada yardımlaşın, günah ve sınırı aşmada yardımlaşmayın! Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çok çetindir.

3-Size şunlar haram kılındı: Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenmiş olup da henüz canlı iken kesmedikleriniz, dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve zararla kısmet paylaşmanız. Bunlar, birer yoldan çıkıştır. Bugün kafirler dininizi söndürebilmekten ümitlerini kestiler; onlardan korkmayın, yalnız benden korkun! İşte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak müslümanlığa razı oldum. Her kim aşırı açlık durumunda çaresiz kalır da günaha eğilim maksadı olmaksızın, onlardan yemek zorunda olursa, elbette Allah, bağışlayandır, merhamet sahibidir.

4-Sana kendilerine neyin helal edildiğini soruyorlar. De ki: Size bütün temiz nimetler helal edildi. Allah'ın size öğrettiği şekilde eğiterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden yiyin ve üzerine besmele çekin, Allah'tan korkun; Çünkü Allah, hesabı çabuk görendir.

5-Bugün temiz nimetler size helal edildi. Kendilerine kitap verilenlerin yemekleri size, sizin yemekleriniz de onlara helaldır. Hür mü'min kadınlarla, sizden önce kendilerine kitap verilenlerin hür kadınları, namusunuzu muhafaza etmek, zina etmemek, gizli dost tutmamak, kendilerine mehirlerini verip nikahlamak şartıyla size helaldır. Her kim şeriatın hükümlerini tanımazsa, bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve o ahirette zarara uğrayacaklardandır.

6-Ey iman edenler, namaza kalkacağınız vakit, yüzlerinizi, dirseklere kadar; ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshadip topuklara kadar ayaklarınızı (yıkayın). Eğer cünüpseniz tastamam yıkanın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya biriniz hacet yerinden gelmişse ya da kadınlara dokunmuş olup da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin, niyetle o topraktan ellerinize ve yüzlerinize sürün. Allah'ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değildir; fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz.

7-Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve İşittik ve itaat ettik. dediğiniz zaman sizden aldığı sözü unutmayın, Allah'tan korkun; çünkü Allah, bütün sinelerin özünü bilir.

8-Ey iman edenler, Allah için duran (gerekeni yapan) hakimler, adalet örneği şahitler olun! Sakın bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin! Adaletli davranın! Takvaya en yakın olan odur. Allah'tan korkun! Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

9-Allah, iman edip güzel işler yapanlara, kendilerine hem bağışlanma hem de büyük mükafat olduğuna dair söz verdi.

10-Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem sakinleridir.

11-Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki o nimetini anın! Hani bir vakit bir topluluk size el uzatmayı kurmuştu da O, bunların ellerini size dokundurmalarını engellemişti. Siz, hep Allah'tan korkun ve mü'minler yalnız Allah'a dayansınlar!

12-Andolsun ki, Allah, İsrail oğullarından söz almıştı, içlerinden on iki kefil de göndermiştik ve Allah: Haberiniz olsun Ben sizinle beraberim. Andolsun ki, eğer siz namazı kılar, zekatı verir, peygamberime inanır, kendilerine kuvvetle yardım eder ve Allah'a gönülden ödünç verirseniz, kesinlikle günahlarınızı silerim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra içinizden her kim nankörlük edip küfre saparsa, artık düz yolun ortasından sapmış, kendini zayi etmiş olur. diye buyurmuştu.

13-Sonra bu sözleşmelerini bozmaları yüzünden, Biz onları lanetledik ve kalplerini kaskatı ettik. Onlar, kelimleri yerlerinden oynatarak değiştirirler, uyarıldıkları gerçeklerden paylarını almayı unuttular. İçlerinden pek azı dışında, onlardan sürekli bir hainlik görürsün, yine de sen, onları affet ve aldırma! Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.

14-Biz hıristiyanız. diyenlerden de antlarını almıştık; derken bunlar da uyarıldıkları gerçeklerin birçoğunu unuttular. Biz de aralarına, kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin bıraktık. Yarın Allah, onlara ne sanatlar yaptıklarını bildirecektir.

15-Ey kitap verilenler, şimdi size, kitabınızın gizlemekte olduğunuz birçok yerlerini sizlere açıklayan birçoğunu da geçiveren Peygamberimiz geldi. İşte size Allah'tan bir nur, bir parlak kitap geldi.

16-Allah, rızası ardınca gidenleri onunla kurtuluş yollarına yöneltecek ve izni ile onları karanlıklardan aydınlığa çıkarıp doğru bir yola koyacak.

17-Andolsun ki, Meryem'im oğlu Mesih, Allah'tır. diyenler kafir olmuşlardır. De ki: Eğer Allah, Meryem'in oğlu Mesih'i annesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini yok etmek isterse, ondan kim birşey kurtarabilir? Bütün göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı Allah'ındır, dilediğini yaratır ve Allah herşeye gücü yetendir.

18-Bir de yahudiler ve hıristiyanlar: Biz Allah'ı oğulları ve sevgilileriyiz. dediler. De ki: Öyle ise neden size günahlarınızdan dolayı azap ediyor? Doğrusu siz, onun yarattıklarından bir insan topluluğusunuz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. Göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı Allah'ındır ve sonunda dönüş de O'nadır!

19-Ey kitap verilenler, bakınız size, peygamberlerin gelişinin kesintiye uğradığı bir zamanda: Bize ne müjdeyle sevindirecek bir müjdeci ne de ihtar ile gocunduracak bir uyarıcı gelmedi! demeyesiniz diye, tatlı ve acı gerçekleri açıklayan elçimiz geldi! İşte size hem müjdeci hem de uyarıcı bir peygamber geldi! Allah, her şeye gücü yetendir.

20-Bir zaman Musa, kavmine: Ey kavmim, Allah'ın size verdiği nimeti düşünün; çünkü O, içinizden peygamberler gönderdi, sizi hükümdarlar yaptı ve alemlerden hiçbirine vermediğini size verdi.

21-Ey kavmim, haydi Allah'ın sizin için yazdığı Mukaddes Yer'e girin ve gerisin geri dönmeyin, yoksa zarara uğramış olarak perişan olursunuz. demişti.

22-Onlar: Ey Musa, orada hepsi de zorba bir topluluk var ve onlar oradan çıkmadıkça biz oraya girmeyiz. Eğer onlar çıkarlarsa biz de gireriz. dediler.

23-Allah'ın her ikisine de nimet verdiği, Allah'a karşı gelmekten korkan iki er çıkıp şöyle söyledi: Onlara kapıdan hücum edin, kapıyı tutun, oraya bir kez girdiniz mi kesinlikle galipsiniz, haydi Allah'a dayanın, gerçekten inanan kimselerseniz!

24-Onlar: Ey Musa, onlar orada bulundukça biz asla oraya girmeyiz! Haydi, sen Rabbinle git, ikiniz savaşın; biz işte burada oturacağız! dediler.

25-Musa: Ey Rabbim, görüyorsun, ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum; artık bizimle o doğru yoldan çıkmış topluluğun arasını ayır! dedi.

26-Allah şöyle buyurdu: Artık orası, onlara kırk yıl yasak edildi. Oldukları yerde sersem sersem dönüp duracaklardır. Artık o yoldan çıkmış topluluğa acıma!

27-Bir de onlara Adem'in iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla oku! Hani ikisi, birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi. Bu: Ben seni kesinlikle öldüreceğim! dedi. Diğeri: Allah, ancak kendisinden korkanlarınkini kabul buyurur.

28-Andolsun ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbı olan Allah'tan korkarım.

29-Ben, hem benim hem de kendinin günahını yüklenip cehennemliklerden olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası işte budur! dedi.

30-Bunun üzerine nefsi ona kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi de tutup onu öldürdü ve artık hüsrana uğrayanlardan olmuştu.

31-Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermesi için yeri deşen bir karga gönderdi. O: Eyvah, şu karga olup da kardeşimin cesedini gömemedim ha! dedi ve artık pişmanlığa düşenlerden olmuştu.

32-Bunun için İsrailoğullarına kitapta şunu bildirmiş idik: Her kim bir kişiyi, bir kişi karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuğu olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Andolsun ki, peygamberlerimiz onlara apaçık delillerle geldiler de sonra içlerinden bir çoğu, bütün bunların arkasından hala yeryüzünde bozgunculuk ve cinayette çizgiyi aşmaktadırlar.

33-Allah'a ve peygamberine karşı savaşmaya kalkışan ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, öldürülmelerinden veya asılmalarından veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesinden veya bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu, onların dünyada çekecekleri bir zillettir. Ahirette ise kendilerine büyük bir azap vardır.

34-Ancak, siz kendilerini ele geçirmeden önce tevbe edenleri olursa, biliniz ki, Allah bağışlayan ve merhamet edendir.

35-Ey iman edenler, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın, O'nun yolunda cihad edin ki, mutluluğa erebilesiniz.

36-Şüphesiz, o küfredenler, yeryüzündekilerin hepsi ve bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için tümünü fidye verecek olsalar, yine kendilerinden kabul edilmez. Onlara elem veren bir azap vardır.

37-Onlar, ateşten çıkmak isteyecekler, fakat ondan çıkacak değillerdir. Onlara boyuna sürüp gidecek bir azap vardır.

38-Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadın, suçları sabitleşince, yaptıklarının karşılığı ve Allah tarafından kelepçek (caydırıcı bir ceza olmak üzere) ellerini kesin. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.

39-Böyle iken her kim de yaptığı zulmün ardından tevbe edip dürüstlüğe dönerse, Allah elbette tevbesini kabul eder, çünkü gerçekten Allah, bağışlayan ve merhamet edendir.

40-Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır, dilediğini azaba çeker, dilediğinin günahını bağışlar. Allah herşeye gücü yetendir.

41-Ey şanlı Peygamber, gerek ağızlarıyla Biz inandık. deyip de kalpleriyle inanmayanlardan, gerekse yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin! Onlar yalancılık etmek için dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler, yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan değiştirirler, Size böyle fetva verilirse tutun, verilmezse sakının! derler. Allah, kimin fitneye düşmesini dilerse sen onun lehine Allah'tan hiçbir şey koparamazsın. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah, kalplerini temizlemek istememiştir. Onların hakları dünyada zillet ahirette de büyük bir azaptır.

42-Onlar, sürekli yalancılık için dinler, boyuna haram yerler. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hükmet, istersen onlardan yüz çevir. Eğer yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Şayet hükmedersen, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, adaletli kimseleri sever.

43-İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken seni nasıl hakem yapıyorlar, sonra arkasından ne diye dönüyorlar? Öylelerin müminlerle alakası yoktur.

44-Gerçekten Biz, içinde bir hidayet, bir nur bulunan Tevrat'ı indirdik. Kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bir de Allah dostları ve ilim adamları da Allah'ın kitabını muhafaza etmekle görevli olmaları ve üzerine şahit olmaları dolayısıyla onunla hüküm verirlerdi. Artık insanlardan korkmayın, Benden korkun ve Benim ayetlerimi birkaç paraya değişmeyin! Ey hakimler, her kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, onlar hep kafirlerdir.

45-Biz, onda onların üzerine şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, dişe diş, yaralamada ödeşme. Kim de bu hakkını sadakasına sayarsa, o, günahlarının bağışlanmasına vesile olur. Her kim de Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar hep zalimlerdir.

46-Arkadan da o peygamberlerin izleri üzerinde Meryem'in oğlu İsa'yı, önündeki Tevrat'ı bir doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona içinde bir hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayıcı ve takva sahipleri için bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil'i verdik.

47-İncil'e inananlar da Allah'ın onun içinde indirdiği ile hükmetsin. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar dinden çıkmış günahkarlardır.

48-Sana da önünde bulunan kitapları doğrulayıcı ve onlara bir şahit olmak üzere bu hak kitabı indirdik; onun için sen de aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, sana gelen gerçekten ayrılıp da onların arzuları arkasından gitme! Her biriniz için bir kanun ve bir yol tayin ettik. Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat sizi, her birinize verdiği şeylerde imtihan edecek. O halde durmayın, hayırlı işlerde yarışın. Nihayet dönüşünüz hep Allah'adır. O zaman O, hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

49-Ve şu emri indirdik: Aralarında yalnız Allah'ın indirdiği ile hükmet, onların keyiflerine uyma ve onların Allah'ın indirdiği hükümlerin birinden seni şaşırtmalarından sakın! Yine yüz çevirirlerse bil ki, Allah, onların bazı günahları sebebiyle, başlarına bir bela getirmek istiyor. Her halde insanlardan birçoğu Allah yolundan çıkmışlardır.

50-Durmuşlar da onlar cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kimmiş Allah'tan daha güzel hüküm verecek? Fakat bunu inancı kesin bir kavim anlar.

51-Ey iman edenler, yahudilerle hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. Allah ise zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.

52-Onun için yüreklerind münafıklık derdi olanların: Ne yapalım, başımıza tersine bie devrin gelmesinden korkuyoruz. diyerek onların içine koşup durduklarını görürsün. Umulur ki, Allah, yakında o zaferi getirir veya katından bir emir buyurur da içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.

53-İman edenler de: O sizinle birlikte olduklarına dair Allah'a olanca güçleriyle yemin edenler şunlar mı? Onların bütün çabaları boşa gitti de en büyük zarara uğradılar. derler.

54-Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, duysun: Allah onların yerine, kendisinin sevdiği, onların da kendisini seveceği, mü'minlere karşı boyunları aşağıda, kafirlere karşı başları yukarıda, Allah yolunda savaşan, dil uzatanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte o, Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah, ihsanı bol, herşeyi bilendir.

55-Sizin dostunuz önce Allah, sonra peygamberi, sonra namaza devam eden ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek zekat veren mü'minlerdir,

56-Ve her kim Allah'a, peygamberine ve iman edenlere dost olursa, şüphe yok ki, ancak Allah'tan yana olanlar üstün geleceklerdir.

57-Ey iman edenler, ne sizden önce kitap verilenlerden dininizi eğlenceye alıp oyuncak yerine koyanları ne de kafirleri dost tutmayın! Allah'tan korkun, eğer inananlar iseniz.

58-Namaz için ezan okuduğunuz zaman, onu bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar. İşte bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.

59-De ki: Ey kitap verilenler, siz yalnızca Allah'a inanmamızdan; bize indirilene ve daha önce indirilene inanmamızdan, bir de çoğunuz doğru yoldan çıkmış olduğunuzdan dolayı bizden hoşlanmıyorsunuz.

60-De ki: Allah yanında cezaca bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah'ın la'net ettiği, gazabına uğrattığı, kendilerini maymunlara ve domuzlara dönüştürdüğü kimselerle Tağut'a tapanlar, işte bunlar, yerleri en kötü yer olan ve doğru yoldan en çok sapanlardır.

61-Size geldiklerinde: Biz inandık. derler. Oysa yanınıza kafir girmiş kafir çıkmışlardır. Allah ise onların neler sakladıklarını kendilerinden daha iyi bilir.

62-Onlardan birçoğunun, günaha girmek, haksızlık yapmak ve haram yemek için sür'at yarışı yaptıklarını görürsün. Yaptıkları ise ne kötü!

63-Bari Allah dostları ve bilginleri, onları yalan söylemekten ve haram yemekten alıkoysaydılar. Ne kötü bir sanata alışmışlar!

64-Bir de Yahudiler: Allah'ın eli bağlıdır. dediler ve dedikleri yüzünden elleri bağlandı ve la'netlendiler. Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi nimet veriyor. Andolsun ki, sana Rabbinden indirilenler, onlardan birçoğunun azgınlığını küfrünü artıracaktır. Bununla birlikte, aralarına kıyamete kadar sürecek olan bir düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş tutuşturdularsa, Allah onu söndürdü. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.

65-Eğer kitap verilenler iman edip Allah'tan korksalardı, şüphesiz onların kötülüklerini örter ve onları nimeti bol cennetlere koyardık.

66-Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni doğruca uygulasalardı, hem üstlerinden hem de ayaklarının altlarında olanlardan yerlerdi. İçlerinden orta yolu tutan bir ümmet de yok değil; fakat çoğu ne kötü işler yapıyorlar!

67-Ey şanlı Peygamber, sana Rabbinden her indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Emin ol, Allah, kafirleri muratlarına erdirmeyecektir.

68-De ki: Ey kitap verilenler, siz Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz. Andolsun ki, Rabbinden sana indirilen -bu Kur'an-, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. O halde kafirlere acıyacağın tutmasın!

69-Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlar her kim Allah'a ve ahiret gününe iman edip de dürüstçe çalışırsa, artık onlara korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.

70-Andolsun ki, Biz İsrailoğullarından teminat aldık ve kendilerine peygamberler gönderdik. Canlarının istemediği bir hükümle bir peygamber geldikçe, bir takımına yalancı dediler bir takımını da öldürüyorlardı.

71-Ve başlarına bir fitne kopmayacak sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah, tevbelerini kabul buyurdu, sonra içlerinden birçoğu tekrar kör ve sağır kesildiler. Şimdi de Allah, ne yapıyorlar görüyor.

72- Meryem oğlu Mesih Allah'tır. diyenler kesinlikle kafir oldular. Oysa Mesih şöyle demişti: Ey İsrailoğulları, hepiniz benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin! Kim Allah'a ortak koşarsa, Allah ona cennetini yasak etmiştir, varacağı yer ateştir ve zulmedenlerin yardımcıları yoktur.

73- Allah, üçün üçüncüsüdür. Diyenler elbette kafir oldu. Oysa, bir tek ilahtan başka ilah yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kafir olarak kalanlara kesinlikle pek acı veren bir azap dokunacaktır.

74-Bunlar hala Allah'a tevbe edip O'ndan bağışlanmalarını dilemeyecekler mi? Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

75-Meryem'in oğlu Mesih yalnızca bir peygamberdir. Ondan önce de bir çok peygamberler gelip geçti. Annesi de gayet doğru bir kadındır. İkisi de yemek yerlerdi. Bak biz onlara ayetlerimizi nasıl açık anlatıyoruz! Sonra da nasıl çevrildiklerine bir bak!

76-De ki: Siz Allah'ı bırakıp da size kendiliklerinden ne zarar ne de yarar verme gücü bulunmayan şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa herşeyi işiten ve bilen yalnız Allah'tır.

77-De ki: Ey kitap verilenler, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve bundan önce şaşmış, birçoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir kavmin keyifleri ardından gitmeyin!

78-İsrailoğullarından o küfredenler, hem Davud'un hem de Meryem'in oğlu İsa'nın dili ile lanetlendiler. Bu, onların isyan etmeleri ve hakkın sınırlarını aşmakta olmaları yüzündendi.

79-İşledikleri bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmezlerdi. Gerçekten ne kötü iş yapıyorlardı!

80-Onlardan birçoğunun Allah'ı tanımayanlara yardakçılık ettiklerini görürsün. Elbette ki, onların kendileri için takdim ettiği hediye ne çirkin! Allah onlara gazap etmiştir ve sonsuza kadar azapta kalacaklardır.

81-Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inansalardı, o kafirleri dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu imandan uzak fasıklardır.

82-İnsanların inananlara düşmanlık bakımından en azılısı olarak herhalde yahudilerle Allah'a ortak koşanları bulacaksın. İnananlara dostluk bakımından en yakın olarak da her halde Biz hıristiyanlarız. diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi, onların içinde bilgin keşişlerin ve dünyayı terk etmiş rahiplerin bulunmasıdır ve bunlar büyüklük taslamazlar.

83-Peygambere indirileni dinledikleri zaman onun hak olduğuna aşinalıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup boşandığını görürsün. Onlar: Ey bizim Rabbimiz, inandık iman getirdik, şimdi Sen bizi şahitlik yapanlarla beraber yaz!

84-Rabbimizin bizi iyilerle birlikte bulundurmasını gönülden arzu ederken, biz ne diye Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım. derler.

85-Böyle demelerine karşılık Allah da kendilerine mükafat olarak altlarından ırmaklar akan cennetleri içlerinde ebedi kalmak üzere verdi. İşte iyilik yapanların mükafatı budur.

86-Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar hep cehennem ehlidirler.

87-Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı nimetlerin hoşlarını kendinize haram kılmayın, aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.

88-Hem Allah'ın size rızık olarak verdiği nimetlerden helal ve temiz olarak yiyin hem de kendisine inanmış olduğunuz Allah'tan korkun!

89-Allah, bilmeyerek yaptığınız boş yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile kendinizi bağladığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti çoluk-çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti bu! Bununlar beraber, yeminlerinizi gözetin. Allah size hükümlerini böylece açıklıyor ki, şükredesiniz.

90-Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve kısmet çekilen zarlar, hep şeytan işi, murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçın ki yakayı kurtarasınız.

91-Şeytan, içki ve kumarla sadece aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazı kılmaktan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyorsunuz değil mi?

92-Allah'ı ve peygamberleri dinleyin, karşı gelmekten sakının! Eğer kulak asmazsanız biliniz ki, elçimize düşen sadece açık bir tebliğden ibarettir.

93-İman edip yararlı işler yapan kimseler bundan böyle (Allah'tan) korktukları, imanlarında sebat ettikleri, yararlı işler yapmaya devam ettikleri, sonra sakındıkları ve imanlarında iyice sağlamlaştıkları, yine sakınmakla beraber her yaptığını güzel yapan kişi mertebesine erdikleri takdirde, daha önce (haramı) tatmalarından ötürü kendilerine bir günah yoktur. Allah iyi davrananları sever.

94-Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, Allah sizi elleriniz ve mızraklarınızın erişeceği bolluk içinde bir avla sınayacak ki, gıyabında kendisinden korkanlar meydana çıksın. Kim bunun üzerine saldırıda bulunursa ona gayet acı bir azap vardır.

95-Ey iman edenler, sizler ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse Kabe'ye varacak bir kurbanlık olmak üzere öldürdüğü hayvanın dengi bir ceza vardır ki, buna aranızdan adalet sahibi iki kişi hükmeder. Veya bir keffaret vardır ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki bu şekilde yaptığının vebalini tatsın. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim bir daha yaparsa Allah onun intikamını alacak. Allah, azizdir, intikamı vardır.

96-Deniz avı ve onu yemek, size ve yolculukta olanlarınıza yiyecek olmak üzere helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı bulunduğunuz sürece size haram kılındı. Huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tan korkun!

97-Allah Ka'be'yi, o Beyt-i Haram'ı insanlar için hayat kaynağı yaptı, o haram ayı, boyunları bağsı ve bağlı kurbanlıkları da. Bütün bunlar, Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini, sizin de bilmeniz içindir. Gerçekten Allah herşeyi bilendir.

98-Biliniz ki Allah, hem azabı çok şiddetli, hem de bağışlayan ve merhamet edendir.

99-Peygamberin üzerine düşen sadece tebliğdir. Açıkladığınız ve gizlediğiniz şeylerin hepsini bilecek olan ise, ancak Allah'tır.

100-De ki: Pis ile temiz bir olmaz, pis olanın çokluğu tuhafına gitse bile. O halde ey temiz özü, düşünür beyni olanlar, Allah'a sığının ki, kurtuluşa eresiniz!
 

admin

Administrator
Yönetici
Local time
23:49
Katılım
14 Kasım 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
52
enam süresi
ismillahirrahmanirrahim

1-Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Yine de hakkı tanımayanlar bunları kendilerini yaratana denk tutuyorlar.

2-O, öyle bir yaratıcıdır ki, sizi çamurdan yarattı, sonra bir eceli bitirdi. Bir ecel de O'nun katında adlandırılmıştır. Sonra da siz daha şüphe mi ediyorsunuz?

3-Halbuki göklerde de yerde de Allah O'dur. İçinizi de dışınızı da bilir. Daha ne yapıp kazanacağınızı da bilir.

4-Böyle iken onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmez ki, ondan yüz çevirmiş olmasınlar.

5-Bunun için apaçık hak kendilerine geldiği vakit ona yalan dediler. Fakat alay etmekte oldukları şeyin haberi yakında kendilerine gelecek!

6-Önlerinde kaç nesil =kendilerinden önce nice milletleri helak ettiğimizi görmediler mi? Bu yerde onlara, size vermediklerimizi vermiş, üzerlerine göğü bol bol bırakmış, ırmakları ayaklarının altından akar bir duruma getirmiştik. Öyle iken onları günahları yüzünden helak ettik ve arkalarından yeni bir nesil yarattık.

7-Sana kağıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik, onlar da onu elleriyle yoklasaydılar, muhakkak o küfürlerinde inat edenler yine Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir. diyeceklerdi.

8-Bir de Şuna bir melek indirilse de görsek? diyorlar. Eğer öyle bir melek indirseydik muhakkak iş bitirilmiş olur, kendilerine bir an bile göz açtırılmazdı!

9-Kendisini bir melek de yapsaydık, yine onu bir erkek kılacak ve onları yine düştükleri şüpheye düşürecektik.

10-Andolsun ki, senden önce gönderilen peygamberlerle de eğlenildi, ancak o eğlendikleri hak, o maskaralığı yapanları çepeçevre kuşatıverdi.

11-De ki: Yeryüzünde dolaşın da peygamberlere yalancı diyenlerin sonunun nasıl olduğunu bir görün!

12-De ki: Göklerde ve yerde ne varsa kimindir? Allah'ındır! de. O, merhametli olmayı kendine yazdı. Muhakkak sizi varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacak. Kendilerine yazık edenler iman etmezler.

13-Oysa gecede, gündüzde barınan herşey O'nundur. İşiten ve bilen ancak O'dur.

14-De ki: Göklerin ve yerin yaratanı olan Allah'tan başkasını mı dost edineceğim? Oysa O, yedirip besler, kendisi ise beslenmekten münezzehtir. De ki: Ben ehl-i İslamın birincisi olmakla emrolundum ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma! buyuruldu.

15-De ki: Ben Rabbime isyan edecek olursam, büyük bir günün azabından korkarım.

16-O gün kimden azap giderilirse, işte Allah onu bağışlamıştır. Ve işte apaçık kurtuluş budur.

17-Eğer Allah sana bir keder dokundurursa (verirse), onu O'ndan başka açacak yoktur. Ve eğer sana bir iyilik dokundurursa (verirse), yine O, herşeye gücü yetendir!

18-Kullarının üstünde tam hakim O'dur. Herşeyden haberdar O'dur!

19-De ki: Şahitlikçe hangi şey daha büyüktür? De ki: Allah benimle sizin aranızda şahittir. Ve bu Kur'an bana vahyolundu ki, sizi ve onun ulaştığı herkesi uyarayım. Gerçekten siz, Allah'tan başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz? De ki: Ben şahitlik etmem! De ki: O birtek ilahtır ve gerçekten ben ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım!

20-Kendilerine kitap verdiğimiz milletlerin bilginleri, Peygamber'i kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerine yazık edenler ancak iman getirmezler.

21-Allah'a iftira ederek yalan uyduran veya O'nun ayetlerine yalan diyen kimseden daha zalim kim olabilir? Şüphe yok ki zalimler kurtuluşa ermezler.

22-Hepsini mahşerde toplayacağımız, sonra da o Allah'a ortak koşanlara: Hani nerede o Allah'a ortak saydığınız ortaklarınız? diyeceğimiz gün,

23-Sonra başka çare bulamayacaklar ve sadece şöyle diyecekler: Rabbimiz Allah'a yemin ederiz ki, vAllahi bizler Allah'a şirk koşanlar değildik.

24-Bak vicdanlarına karşı nasıl yalan söylediler! O uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolup gitti!

25-İçlerinden bazıları da seni Kur'an okurken dinlerler, fakat Biz, kalplerine onu zevkiyle anlamalarına engel kabuklar geçirmişizdir. Kulaklarında da bir ağırlık vardır. Bütün mucizeleri görseler de iman etmezler. Hatta sana geldiklerinde, seninle tartışmaya kalkışarak, o hak tanımaz kafirler: Bu, eskilerin masallarından başka birşey değildir. derler.

26-Diğerleri ise hem ona yaklaşmaktan alıkorlar hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Böylece sadece kendilerini mahvederler, ama farkına varmazlar!

27-Ateşin başında durdurulduklarında: Ah! Ne olurdu geri döndürülsek de Rabbimizin ayetlerini inkar etmeyip, mü'minlerden olsaydık! dediklerini bir görsen!

28-Hayır, daha önce gizleyip durdukları karşılarına çıktı da ondan. Geri çevrilselerdi yine o yasaklandıkları fenalığa mutlaka döneceklerdi. Şüphesiz onlar yine yalancıdırlar.

29-Yine dönüp: Hayat sadece dünya hayatımızdan ibaret; biz bir daha dirilecek değiliz. diyeceklerdi.

30-Hem görsen onları, Rablerinin huzuruna durdukları zaman! O: Nasıl şu gördüğünüz gerçek değil miymiş? diyecek, onlar da: Evet Rabbimiz hakkı için gerçek! diyecekler. O zaman: Küfrettiğinizin cezası olarak azabı tadın! buyuracak.

31-Allah'ın karşısına çıkacaklarını inkar eden kimseler gerçekten hüsrana uğramıştır. Nihayet kıyamet günü gelip ansızın kendilerini bastırıverince: Hayatta yaptığımız hatalardan dolayı vah bize! derler; o an ki, günahlarını sırtlanmış götürüyorlardır. Bak ne kötü yükler götürüyorlar!

32-Dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka birşey değildir. Ahiret yurdu ise muhakkak Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınız?

33-Andolsun ki, söyledikleri lafın seni gerçekten incittiğini biliyoruz. Ancak onların yalancı dedikleri sen değilsin. Fakat zalimler Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.

34-Andolsun ki, senden önce gönderilen peygamberler de yalanlandılar. Kendilerine yardımımız gelinceye kadar yalanlanmaya ve eziyet edilmeye karşı sabrettiler. Allah'ın sözlerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet yoktur! Allah biliyor ya, sana peygamberlerin kıssalarından haber de geldi.

35-Eğer onların omuz dönmeleri sana ağır geliyorsa, haydi kendi kendine yerin dibine inecek bir baca veya göklere çıkacak bir merdiven arayıp da onlara bambaşka bir mucize getirmeye gücün yettiği takdirde hiç durma, bunu yap! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzere toplardı. O halde sakın cahillerden olma!

36-Sade işitmesi olanlar davete icabet eder. Ölülere gelince, onları Allah diriltir, sonra hepsi O'nun huzuruna çıkarılırlar.

37-Durmuşlar: Ona bambaşka bir mucize indirilse ya! diyorlar. De ki: Şüphesiz Allah'ın öyle bir mucize indirmeye gücü yeter, fakat çokları bilmezler!

38-Yerde debelenen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar! Biz kitapta hiçbir eksik bırakmamışızdır. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.

39-Ayetlerimize yalan diyenler karanlıklar içinde bir sürü sağırlar ve dilsizlerdir. Kim dilerse Allah onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru bir yol üzerinde bulundurur.

40-De ki: Kendinizi bir düşünür müsünüz, Allah'ın azabı başınıza gelse veya kıyamet başınıza kopsa Allah'tan başkasına mı dua edersiniz? Eğer doğru söylüyorsanız söyleyin bakalım!

41-Doğrusu yalnız O'na dua edersiniz. O dilerse yalvardığınız belayı üzerinizden kaldırır ve o an O'na koştuğunuz ortakları unutursunuz.

42-Andolsun ki, senden önce bir takım ümmetlere de peygamberler gönderdik; dinlemediler. Biz de onları yalvarıp yakarsınlar diye darlık ve sıkıntı ile cezalandırdık.

43-Hiç olmazsa kendilerine baskımız geldiği vakit yalvarsaydılar bari. Fakat kalpleri katılaşmış, şeytan da bütün yaptıklarını kendilerine güzel göstermişti.

44-Vakta ki yapılan uyarıları unuttular, üzerlerine herşeyin kapılarını açıverdik. Nihayet kendilerine verilen bu bolluk ve serbestlik ile tam ferahlandıkları =düzlüğe çıktıkları sırada ansızın kendilerini yakalayıverdik! Hepsi bir anda bütün ümitlerinden mahrum kaldılar.

45-Artık o zulmedip duran kavmin kökü kesilmişti. Hamdolsun o alemlerin Rabbi olan Allah'a.

46-De ki: Söyleyin bakayım, eğer Allah, kulaklarınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi mühürleyiverirse, Allah'tan başka hangi tanrı onu size iade edecek? Bak Biz delillerimizi nasıl evirip çevirip türlü türlü açıklıyoruz! Sonra da onlar nasıl (yüz çevirip) geçiveriyorlar!

47-De ki: Kendinizi gördün mü? Şayet Allah'ın azabı ansızın yahut açıktan başınıza geliverse, zalimler topluluğundan başkası mı helak olur?

48-Biz o gönderilen peygamberleri rahmetimizin müjdecileri ve azabımızın habercileri olmak üzere göndeririz. Onun için kim iman edip dürüstlük yolunu tutarsa, onlara korku yoktur ve mahzun da olmayacaklardır.

49-Ayetlerimize yalan diyenlere, yapmayı adet edindikleri fenalık yüzünden azap dokunacaktır.

50-De ki: Ben size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır. demiyorum; gaybı da bilmem, size Ben meleğim. de demiyorum; ben ancak bana verilen vahye uyarım. De ki: Kör ile gören bir olur mu? Artık biraz düşünmez misiniz?

51-Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Öyleki, kendileri için O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçı vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.

52-Rablerinin rızasını isteyerek, sabah-akşam O'na dua edenleri yanından kovayım deme! Sen onların hesabından sorumlu değilsin, onlar da senin hesabından sorumlu değildirler ki, biçareleri kovup da zalimlerden olasın.

53-Böylece bazılarını bazısıyla fitneye düşürmüşüzdür ki: A!.. Şunlar mı o Allah'ın a-ramızdan lütfunu layik gördüğü kimseler? desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil midir?

54-Ayetlerimize iman edenler, yanına geldikleri zaman de ki: Selam sizlere! Rabbiniz kendine rahmeti yazdı. Sizden kim bir cahillikle bir kötülük yapmış, sonra arkasından tevbe edip düzelmiş ise, on karşı bağışlayan, esirgeyendir.

55-Daha böyle ayetlerimizi açıklayacağız hem de suçluların yolu seçilsin diye.

56-De ki: Ben sizin Allah'tan başka taptıklarınıza ibadet etmekten men edildim! De ki: Ben sizin çarpık arzularınıza uymam. O zaman şaşırmış ve doğru yoldan gidenlerden olmamış olurum.

57-De ki: Ben Rabbimden apaçık bir delile dayanmaktayım, siz ise O'na yalan dediniz. Çabuk gelmesini istediğiniz azap benim elimde değil; hüküm ancak Allah'ındır. Gerçeği O anlatır. Hem O, gerçeği batıldan ayırt edenlerin en iyisidir.

58-De ki: O çabuk gelmesini istediğiniz azap benim elimde olsaydı, aramızdaki iş çoktan sonuçlanmış olurdu. Bununla beraber Allah haksızları daha iyi bilir.

59-Gaybın anahtarları O'nun yanındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde ne varsa yine O bilir. Bir yaprak düşmez ve yerin karanlıklarına bir tane gitmez ki O bilmesin. Yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, o herşeyi açıklayan kitapta bulunmasın.

60-O'dur sizleri geceleyin kendinizden geçiren, bununla beraber gündüz kazandıklarınızı bilen, sonra belirlenmiş olan bir ecel (ölüm süreci) tamamlansın diye gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran. Sonra O'nadır yine dönüşünüz. Sonra size neler yaptığınızı haber verecektir.

61-O, kulları üzerinde hükümranlığını sürdürür ve üzerinize hareketlerinizi kaydeden koruyucular gönderir. Sonunda birinize ölüm geldiği vakit, gönderdiğimiz ve görevlerinde kusur yapmayan melekler canını alırlar.

62-Sonra o vefat edenler Mevlaları Allah'a döndürülürler. İyi bilin ki, hüküm O'nundur ve O, hesap görenlerin en sür'atlisidir.

63-De ki: Karanın, denizin karanlıklarından, gizliden gizliye yalvara yalvara: Ahdimiz olsun eğer bizi kurtarırsan, hiç şüphesiz şükredenlerden oluruz. dediğinizde kim kurtarır sizi?

64-De ki: Allah kurtarır sizi ondan ve her sıkıntıdan, sonra da siz yine ortak koşarsınız.

65-De ki: O'nun size üstünüzden veya altınızdan bir azap salıvermeye yahut sizi birbirinize katıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter. Bak, ayetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, gereği gibi anlasınlar.

66-Bu böyle gerçek iken, kavmin bu (Kur'an)'a yalan dediler. De ki: Ben sizin vekiliniz değilim. 67-Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır. Artık ileride anlarsınız.

68-Ayetlerimiz hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün vakit, kendilerinden yüz çevir, ta ki başka bir söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana bir an unutturursa, hatırına geldiği gibi hemen kalk, o zalimler topluluğu ile beraber olma!

69-Allah'tan korkanlara onların hesabından bir sorumluluk yoktur, ancak bir uyarı olur da belki sakınırlar.

70-Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri bırak! Bu vesile ile şunu da ihtar et ki: Bir kimse yaptıkları yüzünden azabın pençesine düşmeye görsün, o zaman Allah'ın yüce huzurunda O'ndan başka ne bir koruyucu, ne de bir şefaatçi bulunur. Her türlü fidyeyi denkleştirse bile kabul edilmez. Onlar azabın pençesine düşmüş kimselerdir. Nankörlük ettiklerinden dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve gayet acı bir azap vardır.

71-De ki: Biz hiç Allah'ı bırakıp da bize ne fayda, ne de zarar vermeyecek nesnelere yalvarır mıyız? Ve Allah bizi hidayetine kavuşturmuş iken ardımıza (şirke) döner miyiz? Arkadaşları, bize gel, diye doğru yola çağırdıkları halde yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp, şeytanların ayartarak uçuruma çektikleri o avanak kimse gibi. De ki: Allah'ın hidayet yolu doğru yolun ta kendisidir. Ve biz alemlerin Rabbine teslimiyet göstermekle emrolunduk.

72-Bir de: Namazı kılın ve O'ndan korkun! Haşrolunup varacağınız O!

73-Gökleri ve yeri yerli yerince yaratan O! Ol! diyeceği gün, o da oluverir. O'nun sözü haktır. Sura üfleneceği gün de mülk O'nundur. Görülmeyeni de, görüleni de bilen, hikmet sahibi O'dur. Herşeyden haberdar da O'dur.

74-Vaktiyle İbrahim babası Azer'e: Sen putları bir sürü tanrılar ediniyorsun öyle mi? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum. demişti.

75-Böylece İbrahim'e göklerin ve yerin melekutunu gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun.

76-Üzerini gece kaplayınca bir yıldız gördü: Bu imiş Rabbim! dedi. Batıverince de: Ben böyle batanları sevmem. dedi.

77-Ay'ı doğarken görünce: Bu imiş Rabbim! dedi. Batınca da: Yemin ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermemiş olsaydı, muhakkak ki, şu şaşkın topluluktan biri olacakmışım. dedi.

78-Güneşi doğmak üzere görünce: Bu imiş Rabbim, bu hepsinden büyük! dedi. O da batınca: Ey kavmim, haberiniz olsun, ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım!

79-Ben, her dinden geçip yalnız hakka eğilerek yüzümü o gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben, Allah'a ortak koşanlardan değilim. dedi.

80-Kavmi de onunla tartışmaya kalkıştı. O da dedi ki: Bana hakikatı doğrudan doğruya gösterdiği halde Allah hakkında benimle mücadeleye mi kalkışıyorsunuz? Sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden ise, ben hiçbir zaman korkmam. Rabbim dilemedikçe onlar bana hiçbir şey yapamaz. Rabbimin ilmi, herşeyi kuşatmıştır. Artık iyice bir düşünmez misiniz?

81-Hem nasıl olur da ben Allah'a koştuğunuz ortaklardan korkarım; baksanıza siz, Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken! Şu halde korkudan emin olmaya iki taraftan hangisi daha layık? Eğer biliyorsanız söyleyin.

82-İman edip de imanlarını bir haksızlıkla karıştırmayan kimseler, işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve hidayete erenler de onlardır.

83-Bu, kavmine karşı Bizim İbrahim'e vermiş olduğumuz hüccetimizdir. Biz dilediğimizi dercelere yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, herşeyi bilendir.

84-Bundan başka ona İshak ve Ya'kub'u ihsan ettik ve herbirini hidayete erdirdik. Nuh'u da daha önce hidayete erdirmiştik, onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı, Harun'u da... İşte iyi işler yapanları böyle mükafatlandırırız.

85-Zekeriyya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da... Hepsi iyilerdendir.

86-İsmail'i, Elyesa'ı, Yunus'u ve Lut'u da... Herbirini alemlerin üstüne geçirdik.

87-Atalarından, soylarından ve kardeşlerinden bir kısmını da... Bunların hepsini seçtik ve bir doğru yola hidayetçi kıldık.

88-İşte bu yol Allah yoludur. O, kullarından dilediğine hidayet eyler. Eğer bunlar Allah'a ortak koşmuş olsalardı, bütün yaptıkları boşa gitmiş olurdu.

89-İşte bunlar, kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiğimiz kimseler! Şimdi şu karşıdakiler buna inanmıyorlarsa, yerlerine bunları inkar etmeyen bir milleti getirmişizdir!

90-İşte o peygamberler, Allah'ın kendilerini doğrudan yola eriştirdiği kimselerdir. Sen de onların gittiği yoldan yürü! De ki: Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O Kur'an sadece alemleri irşad için ilahi bir hatıradır.

91Allah insana hiçbir şey indirmemiştir. demekle, Allah'ı gereği gibi tanıyamadılar. De ki: Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olmak üzere getirdiği Kitab'ı kim indirdi? -Ki siz onu parça parça kağıtlar haline getiriyor ve bunları ortaya atıyorsunuz ama bir çoğunu gizliyorsunuz.- Bununla beraber şimdi size -ne sizin, ne atalarınızın- bilmediği hakikatler öğretilmekte. (Onlara cevaben): Allah. de, sonra bırak onları daldıkları batakta oynayıp dursunlar.

92-İşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitap! Feyiz bereketi dünyayı tutacak; bu tasdik etmedikçe önceki kitaplar muteber olmayacak. Bir de Mekke ve çevresindekileri uyarsın diye indirmişizdir. Ahirete inananlar, buna da iman ederler. Ve onlar namazlarını devamlı kılarlar.

93-Allah'a karşı yalan uyduran veya kendisine birşey vahyedilmişken: Bana vahiy geliyor! diyen kimseden, bir de: Allah'ın indirdiği ayetler gibi ben de indireceğim! diyenden daha zalim kim olabilir? O zalimlerin halini ölümün şiddetli dalgaları içinde boğulurken bir görsen! Melekler, ellerini kendilerine uzatıp: Haydi bakalım çıkarın canınızı! Bugün zillet azabı ile cezalandırılacaksınız; Allah'a karşı doğru olmayanı söylediğinizden ve Allah'ın ayetlerine karşı kibirli davranmanızdan dolayı! derler.

94-Andolsun ki Bize, ilk defa yarattığımız gibi, işte teker teker geldiniz. Ve size verip hayaline daldırdığımız servetleri arkalarınızın gerisine bıraktınız. Hani o sizin var oluşunuzda Allah'ın ortakları olduğunu yanlış yere sandığınız şefaatçıları yanınızda görmüyoruz? Gördünüz ya aranızdaki bağlar büsbütün koptu ve güvendiklerinizin hepsi kaybolup gitmiştir.

95-Tane ve çekirdekleri Allah pörtletir. Ölüden diri, diriden ölü çıkarır. İşte size söylüyorum Allah O'dur. Şimdi söyleyin nereden çevriliyorsunuz?

96-Tan attırıp sabahı çıkaran O'dur. Geceyi dinlenme zamanı, güneş ile ayı da vakit ölçüsü yapmıştır. İşte bu, o güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.

97-Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu doğrultmanız için size yıldızları sebep kılan O'dur. Gerçekten Biz ayetlerimizi, anlayan bir topluluk için açıkladık.

98-Sizi bir tek candan yaratan O'dur. Demek ki, bir karar yeri, bir de emanet yeri vardır. Gerçekten, ayetlerimizi ince anlayışlı olanlar için açıkladık.

99-Gökten su indiren de O'dur. Onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş taneler çıkarırız, hurma ağacının tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve narı da çıkardık. Bunların kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Bakın herbirinin meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaşmasına. Şüphesiz şu size gönderilende inananlar için bir çok ibretler vardır.

100-Bir de tutup cinleri (gizli yaratıkları) -onları yarattığı halde- Allah'a ortak koştular. Bundan başka bir de O'na oğullar ve kızlar saçmaladılar, ne dediklerini bildikleri yok. O'nun yüce zatı, onların vasıflamalarından münezzeh ve yücedir.

101-Göklerin ve yerin örneksiz yaratıcısı O'dur. Eşi olması mümkün değilken O'nun çocuğu nasıl düşünülebilir. O, herşeyi yaratmıştır ve herşeyi bilendir.


araf süresi
Bismillahirrahmanirrahim

1-Elif, Lam, Mim, Sad.

2-Bu, kendisiyle uyarasın diye ve mü'minlere bir ihtar olmak üzere sana indirilen bir kitaptır; sakın bundan dolayı yüreğinde bir sıkıntı olmasın!

3-Rabbinizden size indirilene uyun, O'nsuz başka velilere uymayın! Sizler pek az düşünüyorsunuz!

4-Biz, nice memleketler helak etmişizdir ki, onlara baskınımız gece yatarlarken veya gündüz uyurken gelmiştir.

5-Azabımız kendilerine geldiğinde: Bizler, gerçekten zalimlerdik! demekten başka bir iddiaları olmadı.

6-Sonra kesinlikle, Peygamber gönderilen ümmetlere soracağız; kesinlikle gönderilen peygamberlere de soracağız;

7-Soracağız da kendilerine karşı olup biteni mutlak bir ilim ile herhalde anlatacağız; çünkü Biz, her an onların yanındaydık.

8-O gün tartı tam hakkiyle yapılacaktır. Artık kimin tartıları ağır basarsa, işte onlar, arzularına ereceklerdir.

9-Kimin de tartıları hafif gelirse, bunlar da ayetlerimize haksızlık etmeleri yüzünden, kendilerine yazık edenlerdir.

10-Andolsun ki, sizi yeryüzünde yerleştirdik ve sizin için onda birçok geçim kaynakları yaptık. Siz, pek az şükrediyorsunuz.

11-Gerçek şu ki, önce sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: Adem'e secde edin! dedik; hemen secde ettiler, ancak İblis secde edenlerden olmadı.

12-Allah: Sana emrettiğim halde secde etmene ne engel oldu. dedi. Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan. dedi.

13-Allah: Hemen in oradan, orada büyüklük taslamak ne haddine, haydi çık; çünkü sen alçaklardansın! buyurdu.

14-İblis: Dirilip kaldırılacakları güne kadar bana mühlet ver! dedi.

15-Allah: Haydi, mühlet verilenlerdensin. buyurdu.

16-İblis: Öyle ise andolsun ki, beni azdırmana karşılık ben de onları saptırmak için her halde Senin doğru yoluna oturacağım.

17-Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Sen de çoğunu şükredici bulmayacaksın. dedi.

18-Allah: Çık oradan, yerilmiş, kovulmuş olarak! Andolsun ki, onlardan her kim sana uyarsa, kesinlikle cehennemi tamamen sizinle dolduracağım.

19-Ve ey Adem, zevcenler birlikte cennete yerleşin, dilediğiniz yerden yiyin şu ağaca yaklaşıp da zalimlerden olmayın! dedi.

20-Derken şeytan, kendilerine örtülmüş olan ayıp yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı yalnızca birer melek olmamanız yahut ölümsüzlüğe kavuşmamanız için yasak etti. dedi.

21-Ve: Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim. diye ikisine de yemin etti.

22-Bu şekilde onları kandırıp sarktırdı. Bunun üzerine o ağacın meyvesini tattıklarında, ikisine de ayıp yerleri açılıverdi ve üzerlerini üst üste cennet yapraklarıyla yamamaya başladılar. Rableri onlara: Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, haberiniz olsun bu şeytan size açık bir düşmandır, demedim mi? diye seslendi.

23-Onlar: Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eğer Sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz. dediler.

24-Allah: Kiminiz kiminize düşman olarak ininiz! Size bir süreye kadar yeryüzünde yerleşmek ve bir nasip almak var kaderinizde. buyurdu.

25- Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çıkarılacaksınız. dedi.

26-Ey Adem oğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat takva elbisesi hepsinden hayırlıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Gerek ki, düşünüp ibret alırlar.

27-Ey Adem oğulları, şeytan nasıl ki, anne-babanızı çirkin yerlerini kendilerine göstermek için cennetten çıkardıysa sakın sizi de belaya uğratmasın! Çünkü o ve yandaşları sizleri, sizin kendilerini göremeyeceğiniz yönden görürler. Biz, o şeytanları imana gelmeyenlerin dostları kılmışızdır.

28-Onlar bir edepsizlik yaptıkları zaman da: Atalarımızı böyle bulduk ve bize bunu Allah emretti. derler. De ki: Allah, edepsizliği emretmez. Bilmediğiniz şeyleri Allah'ın üzerine mi atıyorsunuz?

29-De ki: Rabbim adaleti emretti. Her mescitte yüzleriniz doğru tutun ve O'na dininizde samimi olarak ibadet edin! Sizi ilkin O yarattığı gibi yine O'na döneceksiniz.

30-O, bir kısmını doğru yola iletti, bir kısmına da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar, Allah'ı bırakıp şeytanları dost edindiler. Bir de kendilerini doğru yolda sanırlar.

31-Ey Adem oğulları, her mescide gittiğinizde süzünüzü tutunun, yiyin, için; ancak israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez.

32-De ki: Allah'ın kulları için yarattığı zineti ve temiz hoş rızıkları kim haram etmiş? De ki: Onlar, kıyamet gününde sadece kendilerinin olmak üzere, dünya hayatında iman edenler içindir. İşte bu şekilde ayetleri, ilim sahibi olanlar için ayrıntılarıyla açıklıyoruz.

33-De ki: Rabbim, ancak açık, gizli bütün hayasızlıkları, her türlü günahı, haksız yere isyanı ve Allah'a, hiçbir zaman bir delil indirmediği herhangi birşeyi ortak koşmanızı ve Allah'a bilmediğiniz şeyler yakıştırmanızı yasakladı.

34-Her milletin bir sonu vardır ve o son gelince bir an geri de kalmazlar öne de geçemezler.

35-Ey Adem oğulları, size her ne zaman içinizden benim ayetlerimi açıklayan peygamberler gelir de her kim onlara karşı gelmekten sakınır ve davranışlarını düzeltirse, artık onlara korku yoktur ve üzülecek olanlar da onlar değildir.

36-Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara inanmayı kibirlerine yediremeyenler ise cehennemin sakinleridir ve sonsuza dek orada kalacaklardır.

37-Çünkü bir yalanı Allah'a iftira eden veya onun ayetlerine yalan diyen kimseden daha zalim kim olabilir? Bunlara kitaptan nasipleri erişir ve sonunda kendilerine göndereceğimiz melekler gelip canlarını alırken: Hani o, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız nerede? dediklerinde: Onlar bizi bırakıp kayboldular! derler ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerinde şahitlik ederler.

38-Girin bakalım cinlerden ve insanlardan sizden önce geçen milletlerin arasında ateşe! der. Her millet girdikçe, kendilerine uyup sapıklığa düştüğü hemşiresine (dindaşına) lanet eder. Sonunda hepsi orada birbirlerine ulanırlar. Sonrakileri, öndekileri göstererek: Ey Rabbimiz, işte şunlar bizi yoldan çıkardılar; onun için onlara ateşten iki katlı azap ver! derler. Allah: Her birinize iki katlı, fakat bilmiyorsunuz. der.

39-Öndekiler de sonrakilere: Sizin bize karşı hiçbir üstünlüğünüz olmadı. Artık kendi kazancınızın cezası olarak tadın azabı. derler.

40-Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara imanı kibirlerine yediremeyen kimselere kesinlikle gök kapıları açılmayacak ve deve iğnenin deliğinden geçmedikçe onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte Biz suçluları böyle cezalandırırız.

41-Onlara cehennemden bir döşek, üstlerinden örtüler vardır. İşte Biz, zalimleri böyle cezalandırırız.

42-İman edip iyi işler yapan kimseler ise, -Biz kişiye gücünün üstünde birşey yüklemeyiz.- cennetin sakinleridirler ve orada sonsuza dek kalacaklardır.

43-Onların içlerinde kin namına ne varsa hepsini söküp atmışızdır, altlarından ırmaklar akar. Onlar: Hamdolsun bizi buna eriştiren Allah'a. O, bize doğru yolu göstermeseydi, bizim kendiliğimizden bunun yolunu bulmamız mümkün değildi. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirdiler! demektedirler. Onlara: İşte bu gördüğünüz, yaptığınız iyi işler karşılığında mirasçısı olduğunuz cennettir. diye seslenilmektedir.

44-Bir de cennetlikler, cehennemliklere şöyle seslenirler: Gerçekten biz, Rabbimizin bize vadettiğinin gerçek olduğunu bulduk. Siz de Rabbinizin size vadettiğinin gerçek olduğunu buldunuz mu? Onlar da: Evet derler. Derken aralarında bir çağırıcı şöyle bağırmaya başlar: Allah'ın laneti o zalimlerin üstüne olsun!

45-Ki, Allah'ı yolundan alıkoyarlar ve onu eğip bükmek isterler ve onlar ahireti de inkar eden kafirlerdi.

46-Artık iki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan bir takım kimseler bulunacaktır. Ümit etmekle birlikte henüz cennete girmemiş olan bu kimseler, cennetliklere: Selam size! diye seslenmektedirler.

47-Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği vakit de: Ey Rabbimiz, bizleri o zalimler güruhu ile birlikte bulundurma! demektedirler.

48-O A'raf sakinleri, simalarından tanıdıkları bir takım kimselere şöyle seslenirler: Gördünüz mü, cemiyetinizin ve kibirli davranmanızın size hiçbir yararı olmadı!

49-Allah'ı kendilerini rahmetine erdirmeyeceğine dair yemin ettikleriniz şunlar mıydı? dedikten sonra berikilere dönüp: Girin cennete size korku yok, artık asla üzülmeyeceksiniz de. demektedirler.

50-Cehennem sakinleri, cennet sakinlerine: Lütfen suyunuzdan veya Allah'ın size rızık olarak verdiği nimetlerden biraz da bize dökün! diye bağrışmaktadırlar. Onlar da: Doğrusu Allah, bunları kafirlere haram etti. demektedirler.

51-O kafirlere ki, oyunu ve eğlenceyi kendilerine din edindiler ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Nasıl ki, onlar bu günlerine kavuşacaklarını unutup ayetlerimizi inkar ettilerse Biz de bugün onları öyle unutacağız.

52-Muhakkak biz onlara, inanacak herhangi bir kavme hidayet ve rahmet olması için, tam bir bilgi ile bölüm bölüm açıkladığımız bir kitap gönderdik.

53-Onlar, bakalım sonu nereye varacak diye ancak onun tehditlerinin gerçekleşmesini bekliyorlar. Onun tehditlerinin geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar: Muhakkak ki, Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişlermiş. Bak şimdi bizim şefaatçılardan hiçbiri var mı ki, bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülsek de yaptığımız işlerden başkasını yapsak? diyecekler. Doğrusu onlar, kendilerine yazık ettiler ve uydurup güvendikleri şeyler yanlarından kaybolup gitmiş olacaktır.

54-Gerçekte Rabbiniz gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan sonra Arş üzerinde hükümran olan Allah'tır, geceyi gündüze bürür; o onu kışkırtarak takip eder. Güneş, ay ve yıldızlar O'nun emrine baş eğmiştir. İyi bilin ki, yaratmak da emretmek de O'na aittir. Ne ulu, o alemlerin Rabbi olan Allah!

55-Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin! Gerçek şu ki, Allah sınırı aşanları sevmez.

56-Yeryüzünde, düzeni kurulduktan sonra, bozgunculuk yapmayın ve O'na korku ve ümit ile kulluk edin! Şüphe yok ki, Allah'ın rahmeti, iyilik yapanlara yakındır.

57-O, rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci olarak yollayan Allah'tır. Nihayet onlar, yağmur yüklü ağır ağır bulutları hafif birşey gibi kaldırıp yüklendiklerinde, bakarsın Biz onları ölü bir memlekete gönderip oraya su indirmiş ve orada her türlüsünden ürün çıkarmışızdır. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Gerek ki düşünüp ibret alasınız.

58-Güzel memleketin bitkisi, Rabbinin izniyle çıkar. Kötüsünün ise çıkmaz, çıkan da birşeye yaramaz. Biz, şükreden bir topluluğa ayetlerimizi böyle türlü şekillerle açıklıyoruz.

59-Andolsun ki, Nuh'u kavmine peygamber olarak gönderdik. O da varıp: Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur. Gerçekten ben, üzerinize büyük bir günün azabının inmesinden korkuyorum. dedi.

60-Kavminden cumhur cemaat =ileri gelenler: Şüphesiz ki, biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz. dediler.

61-Nuh: Ey kavmim, bende hiçbir sapıklık yoktur; ancak ben alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim. dedi.

62-Size, Rabbimin mesajlarını iletiyorum, size öğüt veriyorum ve ben Allah'tan gelen vahy ile sizin bilmeyeceklerinizi biliyorum.

63-Size o korkunç akibeti bildirmek için, korunmanız için belki de rahmete kavuşturulmanız için sizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir uyarının gelmesine inanmıyor da şaşıyor musunuz? dedi.

64-Bunun üzerine ona yalan söylüyorsun, dediler. Biz de onu ve beraberinde iman edenleri gemide kurtuluşa erdirdik ve ayetlerimize yalan diyenleri suda boğduk. Çünkü onlar basiretleri körelmiş bir toplum idiler.

65-Ad kavmine de kardeşleri Hud'u gönderdik: Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, ondan başka hiçbir ilahınız yoktur! Hala siz O'nun azabından sakınmayacak mısınız? dedi.

66-Kavminden o küfre dalmış olan cumhur cemaat =ileri gelenler: Gerçekten biz, seni bir çılgınlık içinde görüyoruz ve muhakkak seni yalancılardan biri sanıyoruz. dediler.

67-Hud: Ey kavmim, bende hiçbir çılgınlık yok, fakat ben alemlerin Rabbi tarafından bir peygamberim! dedi.

68-Size Rabbimin mesajlarını iletiyorum ve ben sizler için güvenilir bir öğütçüyüm.

69-Sizi uyarmak için içinizden bir adam aracılığı ile size Rabbinizden bir ihtar geldiğine inanmayıp da şaşıyor musunuz? Düşünün ki, O, sizi Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi iri kıyım yaptı. O halde Allah'ı nimetlerini unutmayıp onları anın ki kurtuluşa erdirilesiniz. dedi.

70-Sen bize yalnız Allah'a tapalım ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi korkuttuğun o azabı başımıza getir de görelim! dediler.

71-Hud: İşte üzerinize Rabbinizden bir azap fırtınası ve bir öfke indi. Siz, benimle sizin ve atalarınız taktığı kuru adlar hakkında mı tartışıyorsunuz? Oysa Allah onlara hiçbir zaman saltanat indirmedi. Artık gözetin, ben de sizinle birlikte gözetenlerdenim dedi.

72-Bunun üzerine kendisini ve beraberindekileri, yalnız katımızdan bir rahmet ile kurtardık, ayetlerimize yalan deyip iman etmeyenlerin kökünü kestik.

73-Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Salih onlara: Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. İşte size Rabbinizden açık bir mucize geldi. Bu size bir delil olmak üzere Allah'ın dişi devesidir, bırakın Allah'ı toprağında otlasın, ona bir fenalıkla dokunmayın; yoksa acı bir azaba uğrarsınız! dedi.

74-Ve düşünün ki, O, sizi Ad kavminden sonra onların yerine getirdi; sizi bu topraklarda yerleştirdi ovalarında köşkler kuruyor, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık hep, Allah'ın nimetlerini anın yeryüzünü bozgunculuk yaparak berbat etmeyin! dedi.

75-Kavminin içinde kibirlerine yediremeyen cumhur cemaat =ileri gelenler, hırpalanmakta olanlardan iman etmiş olanlara: Siz, Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderilmiş olduğunu biliyor musunuz? dediler. Onlar: Doğrusu biz, onun gönderildiği şeye inanıyoruz! dediler.

76-O kibirlerine yediremeyenler: Doğrusu biz, sizin inandığınız şeye inanmıyoruz! dediler.

77-Derken o dişi deveyi tepelediler, ayaklarını keserek öldürdüler, Rablerinin emrine baş kaldırdılar ve: Hey Salih, sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit etmekte olduğun azabı getir de görelim! dediler.

78-Bunun üzerine kendilerini o şiddetli sarsıntı tutuverdi ve yurtlarında çöküp kaldılar.

79-O, onlardan döndü ve: Ey kavmim, ben size Rabbimin mesajını tamamen ilettim ve öğüt verdim; ancak siz öğüt verenleri sevmezsiniz! dedi.

80-Lut'u da gönderdik. O, kavmine: Sizden önce alemlerden hiçbirinin yapmadığı hayasızlığı siz mi yapıyorsunuz?

81-Gerçekten siz, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz. Hayır, siz pek haddi aşan bir topluluksunuz! dedi.

82-Kavminin cevabı ise: Çıkarın şunları memleketinizden; çünkü onlar, eteklerini çok temiz tutan insanlardır! demelerinden başka birşey değildi.

83-Biz de onu ve ailesini kurtardık; ancak karısı kalıp yere geçenlerden oldu.

84-Onların üzerine bir azap yağmuru yağdırdık. İşte bak mücrimlerin sonu nasıl oldu!

85-Medyen kavmine de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik: Ey kavmim Allah'a kulluk edin, O'ndan başka hiçbir tanrınız yoktur. İşte size Rabbinizden açık bir delil geldi; artık ölçeği ve teraziyi tam tutun, insanların eşyasına haksızlık etmeyin, yeryüzünde, düzeni sağlandıktan sonra, yine bozgunculuk etmeyin! Eğer bana inanırsanız bu söylediklerim sizin için hayırlıdır.

86-Bir de öyle tehdit ederek her caddenin başına oturup da Allah'ın yolundan O'na iman edenleri çevirmeyin ve yolun çarpıklığını arzu etmeyin. Düşünün ki, siz azlıktınız, O, sizi çoğalttı ve bakın o bozguncuların sonu ne oldu!

87-Eğer içinizden bir kısmı, benim gönderilmiş olduğum gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

88-Kavminden büyüklenmek isteyen cumhur cemaat dediler ki: Ey Şuayb, mutlaka seni ve seninle birlikte iman edenleri memleketimizden çıkaracağız, ya da muhakkak dinimize döneceksiniz. Dedi ki: İstemesek de mi?

89-Doğrusu Allah bizi ondan kurtarmış iken sizin dininize dönecek olursak bir yalan söyleyerek Allah'a iftira etmişiz demek olur. Ona tekrar dönmemiz bizim için olacak şey değildir, meğer ki, Rabbimiz olan Allah dilemiş olsun! Rabbimiz herşeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz Allah'a güvenmişiz. Ey, bizim Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında hak ile hükmet. Sen hükmedenlerin en hayırlısısın!

90-Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: Eğer Şuayb'a uyarsanız andolsun ki, o takdirde mutlaka zarara düşersiniz.

91-Derken onları o dehşetli sarsıntı yakalayıverdi ve hemen yurtlarında çökekaldılar.

92-Şuayb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç safa sürmemiş gibi oldular. Asıl zarara düşenler, Şuayb'ı yalanlayanlar olmuşlardı.

93-Şuayb onlardan öteye döndü ve: Ey kavmim, Allah biliyor ki, size Rabbimin mesajlarını ilettim, size öğüt de verdim; şimdi kafir kavme nasıl acırım? dedi.

94-Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek önce halkını sıkıntı ve darlıkla sıkmışızdır ki, yalvarıp yakarsınlar.

95-Sonra da kötülük yerine güzellik getirmişizdir. Nihayet çoğalmışlar ve: Doğrusu atalarımızın sıkıntılı halleri de neşeli zamanları da olmuştu. demişlerdi. O zaman Biz de kendilerini -hatırlarından geçmezken- ansızın tutmuş bastırıvermiştik.

96-Oysa o ülkelerin halkı iman edip Allah'tan korksaydılar, elbette üzerlerine yerden ve gökten bereketler açardık. Fakat yalanladılar, biz de kendilerini kazandıklarıyla yakalayıverdik.

97-Şimdi şu köy-kasaba halkı geceleyi uyurlarken, kendilerine azabımızın baskın halinde gelmeyeceğinden emin miydiler?

98-Yine o köy-kasaba halkı, kuşluk vakti oynayıp eğlenirlerken kendilerine azabımızın gelivermeyeceğinden emin miydiler?

99-Yoksa Allah'ın azabından emin mi oldular? Ancak, kendilerine yazık eden topluluktan başkası Allah'ın azabından emin olmaz!

100-Eski sahiplerinden sonra bu toprağa varis olanlara hala şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer dilemiş olsaydık onların da günahlarını başlarına çarpardık! Kalplerinin üzerini mühürleriz de onlar gerçeği işitmezler.
 

admin

Administrator
Yönetici
Local time
23:49
Katılım
14 Kasım 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
52
Diğer mealler ekşn içerisinde
 

Ekli dosyalar

  • meal.zip
    697.4 KB · Görüntüleme: 1
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst