Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Din

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
DİN
Din Nedir?
Din: Allah tarafından peygamberler aracılığı ile insanlara ulaştırılan ilahi bir kanundur. Dinin kurucusu Allah, muhatabı insanlardır.
Dinin amacı, insanları iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini bildirmektir, onları dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşturmaktır.

İslâm Dini ve Diğer Dinler
İlk insan olan Hz. Adem (a.s.) aynı zamanda ilk peygamberdir. İnsanlığın ilk dini de Hak din'dir. Hz. Adem'den Peygamberimiz Hz. Muhammed'e kadar gelen bütün peygamberler insanlara Allah'ın birliği inancını tebliğ etmişler ve Allah'a nasıl ibadet edileceğini öğretmişlerdir.
Ancak son peygamber Hz. Muhammed'den önceki peygamberlerin tebliğ ettiği iman esasları ve dinî hükümler zamanla bozulmuş ve insanlar karanlıklar içinde kalmıştı. İnsanlığı düştüğü bu durumdan aydınlığa çıkaracak bir kurtarıcıya ihtiyaç vardı. Bunun üzerine Yüce Allah, son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) aracılığı ile bütün insanlara son ve en mükemmel din olan İslâm'ı göndermiştir.
Bu gerçek Yüce Allah tarafından Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildirilmiştir: "Allah katında din, şüphesiz İslâmdır." (Al-i İmran Suresi, 19)
İslam'ın dışındaki dinler, Allah katında makbul değildir. Bunların insanlara bir yararı olmayacaktır. Bu konu Kur'an-ı Kerim'de şöyle açıklanmıştır: "Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecektir. O, ahirette de zarara uğrayanlardandır." (Al-i İmran Suresi, 85)
İslâm Dini, Allah tarafından gönderildiği gibi hiçbir değişikliğe uğramadan ve bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. Bundan sonra da bu özelliğini koruyacaktır. İslâm, Allah katında makbul olan tek dindir. Bazı insanlar tarafından ortaya konulan dinler de vardır, ancak bu dinler, batıl ve geçersizdir. Çünkü bunlar, Allah tarafından gönderilmemiş, insanlar tarafından uydurulmuştur.

İslâm Dini'nin Özellikleri
1) Hz. Muhammed tarafından tebliğ edilen İslâm, son dindir. Ondan başka din gelmeyecek, hükümleri kıyamete kadar devam edecektir.
2) İslâm evrensel bir dindir. Önceki peygamberlerin tebliğ ettikleri dinler, belirli milletlere geldiği halde İslâm dini, bütün dünya milletlerine gönderilmiştir.
3) İslâm dini'nin hükümleri insanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde mükemmeldir. Bu sebeple başka bir dine ihtiyaç kalmamıştır.
4) İslâm dini, kendinden önce Allah tarafından gönderilen peygamberleri ve ilâhi kitapları tasdik eder. Ancak o kitapların hükümlerini yürürlükten kaldırmıştır. Çünkü onlar, belirli milletlere sınırlı zamanlar için gönderilmişti. İslâm Dini ise bütün milletlere gönderilen ve kıyamete kadar değişmeden devam edecek olan Din'dir.

İslam Dininin Kaynakları
İslam dininin ilk, en önemli ve birinci kaynağı "Kur'an-ı Kerim"'dir. Dini bir konu öncelikle Kur'an-ı Kerim'de aranır.
İkinci kaynağımız, Peygamberimizin sünnetini oluşturan sözleri ve davranışlarıdır. Kur'an-ı Kerim'den sonra ikinci önemli dini kaynağımız "sünnet"tir.
Üçüncü dini kaynağımız Peygamberimizden sonra herhangi bir çağda yaşayan İslam bilginlerinin kendi zamanlarında dini bir konuda görüş birliğine varmış olmalarıdır. Buna "İcma" denir.
Dördüncü kaynağımız "Kıyas"tır. Kıyas, belirttiğimiz üç kaynakta hüküm bulunmayan bir dini hükmü başka bir dini hükme benzeterek, benzetme yolu ile sonuca varmaktır.
O halde; dinimizin dört ana kaynağı vardır: KUR'AN, SÜNNET, İCMA ve KIYAS. Bunlardan birine dayanmayan dini görüşlere değer verilmez, güvenilmez ve bu tür dini görüşlere göre hareket edilmez.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
İman Nedir, Nasıl İman Ederiz?
İman'ın kelime anlamı, herhangi bir şeye inanmak demektir. Dindeki anlamı ise; Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Cebrail adındaki melek aracılığı ile Allah'tan aldığı bilgilerin doğruluğuna kesin bir imanla inanmaktır. İman iki şekilde olur: Birincisi iman edilecek konulara kısaca ve topluca inanmaktır. Böyle bir inanca "Toptan İman" denir. Kelime-i Tevhid sözünü veya Kelime-i Şehadet'i dili ile söyleyip kalbiyle doğrulayan kimse, kısaca ve toptan iman etmiş olur. Bu şekilde bir imana sahip olan kimseye "MÜ'MİN" denir.
Kelime–i Tevhid


Okunuşu: "Lâ ilâhe İllellâh, Muhammedün Rasûlüllah."
Anlamı: "Allah'tan başka tanrı yoktur. Hazreti Muhammed (s.a.s.) Allah'ın Peygamberidir."
Kelime-i Şehadet


Okunuşu: "Eşhedu en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasûlüh."
Anlamı: "Ben şahitlik ederim ki, Allah'tan başka Tanrı yoktur. Yine şahitlik ederim ki Hazreti Muhammed (s.a.s.) Allah'ın kulu ve Peygamberidir."

İkinci şekilde iman, inanılacak şeylere ayrı ayrı, teker teker, her bir iman konusunda geniş bilgi sahibi olarak yapılan imandır. Buna "Tafsili İman = Geniş Bir Şekilde İman" denir.
Buna göre; Allah'a, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere ayrı ayrı inanmak gerekir. İmanın bu altı esası "Amentû" cümlesi ile özetlenmiştir.

İman'ın Esasları Nelerdir
Ayrıntılı olarak inanılması gereken iman esasları altıdır. Bunlara iman'ın şartları da denir.

İman'ın Şartları
1– Allah'a,
2– Allah'ın Meleklerine,
3– Allah'ın Kitaplarına,
4– Allah'ın Peygamberlerine,
5– Ahiret Gününe,
6– Kadere; İster iyi, ister kötü olsun, evrendeki her şeyin ve her olayın Allah'ın bilmesi, dilemesi ve yaratmasıyla meydana geldiğine, inanmaktır.

İmanın Çeşitleri
İslam dinine göre; insanlar iman yönünden üç kısımdır.
MÜ'MİN : İman esaslarına İslam dininin öğrettiği şekilde inanan kimselere "Mü'min" denir.
KAFİR : İslam dininin öğrettiği iman esaslarını reddeden, kabul etmeyen kimselere "Kafir" denir.
MÜNAFIK : İslam dininin öğrettiği iman esaslarına inandığını sözleriyle söyleyerek "Mü'min" gibi, inanmış gibi göründüğü halde gerçekten, içten ve samimi olarak inanmayan, içi dışına uymayan kimselere "Münafık" denir.
__________________
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
İSLAM VE İSLAM'IN ŞARTLARI
İslam, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Allah'tan aldığı kesin olarak bilinen dini emir ve yasakları kalb ile doğrulayıp, bu emir ve yasakların gereği olan iş ve davranışları yapmaktır.
İslam'ın şartları beştir:
1. Allah'tan başka hiç bir ilah olmadığını, Muhammed (s.a.v.)'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğunu kesin surette bilmek ve bunan inanmak. (Kelime-i Şehadet getirmek. - İman nedir? Nasıl İman Edilir? bölümüne bakınız!- )
2. Namaz kılmak.
3. Ramazan orucunu tutmak.
4. Zekat vermek.
5. Haccetmek.

MÜKELLEF
Mükellef Kime Denir?
Erginlik çağına gelen akıllı insanlara mükellef denir.
Mükellef, dinin emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmakla sorumludur. Mükellef sayılmak için insanda iki şartın bulunması gerekir;
1– Akıllı olmak,
2– Erginlik çağına gelmek.
Akıllı olmayan deliler ile erginlik çağına gelmemiş çocuklar mükellef değildirler.
Erginlik (büluğ) çağı, çocukların vücut yapılarına ve iklim şartlarına göre değişir. Erginlik erkek çocuklarında oniki ile onbeş, kız çocuklarında dokuz ile onbeş yaşları arasında olur. Onbeş yaşını bitirdiği halde kendisinde erginlik belirtileri görülmeyen çocuklar erkek olsun, kız olsun erginlik çağına gelmiş sayılır ve dinin emir ve yasaklarına uymakla sorumlu olurlar.

Mükellefle İlgili Hükümler
Mükellefle ilgili hükümler sekizdir. Bunlara "Ef'al-i Mükellefin" denir:
1) Farz:
Dinimizce, yapılması kesinlikle emredilen şeye farz denir. Namaz kılmak, oruç tutmak ve zekât vermek gibi.
Farzın Hükmü: Farz olan görevleri yapan, karşılığında sevab kazanır. Özürsüz olarak yapmayan azabı hak etmiş olur. Farzı inkâr eden dinden çıkar.
Farz İki Çeşittir:
a) Farz-ı Ayın: Her mükellefin yapması gereken farz demektir. Beş vakit namaz kılmak gibi.
b) Farz-ı Kifaye: Bazı mükelleflerin yapması ile diğerlerinin yapması gerekmeyen farz demektir. Cenaze namazı kılmak gibi. Bazı müslümanlar bir ölünün cenaze namazını kılarsa farz olan görev yerine getirildiğinden, diğer müslümanların ayrıca o ölü için cenaze namazı kılmaları gerekmez.
2) Vacib:
Farz kadar kesin olmamakla beraber kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen şeye vacib denir. Bayram namazı kılmak, fıtır sadakası vermek ve kurban kesmek gibi.
Vacibin Hükmü: Vacipleri yapan sevab kazanır. Özürsüz olarak yapmayana azap gerekir.
3) Sünnet:
Farz ve vacipten başka Peygamberimizin ibadet niyetiyle yaptığı şeye sünnet denir.
Sünnet İkiye Ayrılır:
a) Sünnet-i Müekkede: Peygamberimizin çoğu zaman yaptığı, pek az terkettiği sünnete Sünnet-i Müekkede denir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri gibi.
b) Sünnet-i Gayri Müekkede: Peygamberimizin ara sıra yaptığı sünnete Sünnet-i Gayri Müekkede denir. İkindi namazının sünneti ile yatsının ilk sünneti gibi.
Sünnetin Hükmü: Sünnetleri yapan sevab kazanır. Peygamberimizin şefaatine nâil olur. Sünneti bile bile terk edenler azarlanır.
4) Müstehab:
Peygamberimizin bazen yapıp, bazen de yapmadığı şeye Müstehab denir. Kuşluk namazı kılmak gibi.
Müstehabın Hükmü: Müstehab olan şeyleri yapan sevab kazanır, yapmayan azarlanmaz.
5) Mübah:
Mükellefin yapıp yapmamakta serbest olduğu şeylere mübah denir. Oturmak, yürümek ve uyumak gibi.
Mübah'ın Hükmü: Mübah'ı yapan sevap kazanmaz, yapmayan da günah işlemiş olmaz.
6) Haram:
Dinimizce yapılması kesin olarak yasaklanan şeye Haram denir. Haksız yere adam öldürmek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak, domuz eti yemek, anne ve babaya karşı gelmek gibi.
Haramın Hükmü: Haramı işleyen kimse ceza ve azabı hak etmiş olur. Allah korkusundan dolayı haramdan kaçınan sevab kazanır. Haramı inkâr eden dinden çıkar.
7) Mekruh:
Haram kadar kesin olmamakla beraber, dinimizce yapılmaması istenen şeye mekruh denir.
Mekruh İkiye Ayrılır:
a) Kerahet-i Tahrimiyye=Harama Yakın Mekruh: Vacipleri yerine getirmemek gibi.
Hükmü: Böyle bir mekruhu işlemekten sakınan sevab kazanır. Yapan günah işlemiş olur.
b) Kerahet-i Tenzihiyye=Helâla Yakın Mekruh: Sünnet ve müstehapları yapmamak gibi.
Hükmü: Bu gibi mekruhlardan sakınanlar sevab kazanır, işleyenlere ceza gerekmez.
8) Müfsid:
Başlanmış olan bir ibadeti bozan şeylere denir. Namaz kılarken konuşmak, oruçlu iken bilerek yiyip içmek gibi. Konuşmak namazı,yiyip içmek de orucu bozar.
Hükmü: Özürsüz olarak ve bile bile ibadeti bozmak azabı gerektirir.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
İBADET
İbadet, Allah'a tâzim ve saygı göstermek ve O'nun verdiği nimetlere karşı şükran borcunu yerine getirmektir.

Niçin İbadet Ediyoruz
Bizi yoktan var eden ve yaşatan Allah'tır. Yüce Allah; Vücudumuzu, gören gözler, işiten kulaklar ve konuşan dil gibi mükemmel organlarla donattı. Diğer canlılardan farklı olarak bize akıl verdi ve varlıklar arasında seçkin bir duruma yükseltti. Bunlardan başka, yaşayabilmemiz için teneffüs ettiğimiz havadan, içtiğimiz suya kadar sayısız nimetler verdi.
Ayrıca bizi yalnız bırakmadı, Peygamberler ve kitaplar göndererek dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını gösterdi. Bütün bu iyiliklere karşılık Allah bizden kendisini tanımamızı ve ona ibadet etmemizi istemektedir. Şöyle bir düşünelim: Çok iyiliğini gördüğümüz bir büyüğümüze karşı saygı gösterir iyiliklerine teşekkür ederiz. Bize bir görev verse seve seve yaparız değil mi?
Öyle ise, bizi yoktan var eden ve sayılamayacak kadar nimetler veren Yüce Allah'a karşı teşekkür etmek ve emrettiği ibadetleri seve seve yapmak gerekmez mi?
Elbette gerekir.
Yaradılışımızın gayesi Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir. İbadet görevlerini yaptığımız takdirde hem Allah'ın verdiği nimetlere karşı teşekkür borcunu yerine getirmiş oluruz, hem de O'nun sevgisini kazanırız. Eğer biz Allah'a karşı ibadet vazifelerini yerine getirir, O'nun sevgisini kazanırsak, Allah, bize dünyadaki nimetlerinden çok daha fazlasını ahirette verecek ve bizi cennette sonsuz mutluluğa kavuşturacaktır.

İbadet Çeşitleri
İbadetler üç çeşittir:
1– Beden ile Yapılan İbadetler: Namaz kılmak, oruç tutmak gibi.
Beden ile yapılan ibadetleri her müslümanın kendisi yapması gerekir. Başkasını vekil etmesi caiz değildir. Bir kimse başkasının yerine namaz kılamaz, oruç tutamaz.
2– Mal İle Yapılan İbadetler: Zekât vermek ve kurban kesmek gibi. Bir kimse mal ile yapılan ibadetlerde başkasını vekil edebilir.
3– Hem Mal, Hem de Beden İle Yapılan İbadet: Hac vazifesi böyle bir ibadettir. Parası olduğu halde hacca gidemiyecek derecede sakat, hasta ve çok yaşlı kimseler, kendi yerine bir başkasını bedel olarak hacca gönderebilir.

İbadetin Faydaları
Bedenimizin gerekli gıdalara ihtiyacı olduğu gibi rûhumuzun da gıdaya ihtiyacı vardır. Rûhun gıdası iman ve ibadetlerdir. İbadet, rûhumuzu yükseltir, bizi kötülüklerden sakındırır, ahlâkımızı olgunlaştırır, en değerli varlığımız olan imanımızı korur.
Hayatta insanın çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp ümitsizliğe ve bunalıma düştüğü zamanlar olur. Böyle durumlarda insan ibadetle bunalımdan kurtulur. Çünkü insan ibadet sayesinde Allah'a yaklaşır. O'nun rahmetine sığınır ve huzura kavuşur. İbadetlerin, rûhumuza olduğu gibi bedenimize de birçok faydası vardır.
Namaz kılan insan abdest almak zorundadır. Abdest almak, günde birkaç defa temizlenmek demektir. Temizliğin ise sağlığımız için ne kadar yararlı olduğunu hepimiz biliriz.
Namaz kılarken yapılan belirli hareketlerin, oruçta sindirim sistemi ile bazı organların dinlenmesinin vücut sağlığına önemli faydalar sağladığı bir gerçektir. Zekât ibadetinin sosyal yardımlaşma yönünden topluma kazandırdığı birçok yararları vardır.

İman İle İbadet Arasındaki İlişki
Bir müslüman, dinin hükümlerini inkâr etmedikçe ve kalbinde iman bulunduğu sürece ibadet yapmasa bile dinden çıkmaz, kafir olmaz, yine müslümandır. Ancak, Allah'ın emri olan ibadet görevlerini yerine getirmediği için günah işlemiş ve cezayı hak etmiş olur.
İbadetler, imanın olgunlaşmasını ve güçlenmesini sağlar. Ahirette cezadan kurtulmamıza ve cennet nimetlerine kavuşmamıza vesile olur. Sade bir imanla yetinip ibadetleri terketmek imanın zayıflamasına ve giderek iman nurunun sönmesine sebep olur.
İbadet yapılmadığı takdirde, iman ışığı açıkta yanan lamba gibi korumasız kalır. Günün birinde sönebilir. İmanın yok olması, müslümanın cennetin anahtarını kaybetmesi demektir. Bu sebeple ibadetlerin, imanımızın korunmasında ve cennette sonsuz hayata kavuşmamızda çok önemli yeri vardır.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
ABDEST
Abdest, belli organları usulüne uygun olarak yıkamak ve meshetmek suretiyle yapılan bir temizliktir.
Abdest her şeyden önce her türlü pislik ve kirlilikten kurtulmak, yani maddî ve manevî bütün pislik ve mikroplardan uzak kalmak için İslam'ın emrettiği önemli bir ibadettir. Mikrobun en kolay ürediği yer ağızdır. Ağızdan başlayarak el, yüz ve ayakların günde beş defa temizlenmesi İslam'ın temizliğe verdiği önemi gösterir. Böylelikle İslam yüzyıllar önce temizliğin üzerinde durup insanoğlunu maddî-manevî her türlü pislik ve mikroptan korumayı hedeflemiştir. Bunun yanında abdest alan bir insan, kendini manen temiz ve rahat hisseder ve bu güzel his ve temiz duyguyla Allah'a ibadete durur. Bu da ruhun temizliğini sağlamaktadır. İnsanın yaratılış gayesi olan Allah'a kulluk böyle bir temizleme ameliyesi ile başlayınca insanoğluna vereceği zevk ve rahatlığın değeri sonsuzdur.
İnsan abdestle bedenen ve manen temizlendikten sonra Allah'ın huzuruna çıkar. Böyle bir temizlenme ile günlük bütün yorgunlukları ve yükleri geride bırakır.
Abdest almakla, dünyevî ve uhrevî bir çok fazilet ve güzellikler elde edilir. Hz. Peygamber (s.a.s.) abdestle ilgili olarak şöyle buyururlar;
"Bir müslüman abdest alıp yüzünü yıkadığında, yüzündeki azaların işlediği bütün günahları; el ve ayaklarını yıkadığında el ve ayaklarıyla işlediği bütün hata ve günaları, su damlalarıyla beraber akıp gider ve kendiside tertemiz olur. Hatta kirpik ve tırnak diplerindeki günahlarından eser kalmaz. Adap ve erkanına uymak suretiyle abest alıp kıbleye dönerek: "Eşhedü en la ilahe illallahü vahdehu la şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasülühü" diyen bu kul için cennet kapıları açılmıştır; o, cennet kapılarının dilediğiden içeri girer. "(Müslim Tahare, 32, 33; Tirmi Tahare, 2).
Abdestsiz Olarak Yapılması Yasak Olan Hususlar:
1- Namaz kılmak.
2- Kur'an-ı Kerim'e el sürmek.
3- Tilavet secdesi yapmak.
4- Cenaze namazı kılmak.
5- Kabe'yi tavaf etmek.

Abdestin Farzları
1 - Yüzü Yıkamak
Yüzün bir defa yıkanması farzdır. Yüzün sınırları, saçın bittiği yerden sakal veya çene altına, kulakların köklerine kadar olan bölümdür. Gözlerin içine suyun ulaştırılması gerekmez. Ancak abdest alırken gözler sıkılmaz, tamamen açık bırakılmaz. Normal bir şekilde yüz yıkanır. Dudaklar yumulduğu zaman, dışarda kalan kısımlar yüzün sınırlarıdır. Sakal, bıyık ve kaşın altına suyu ulaştırmak gereklidir.
2- Kolları Yıkamak
Parmak uçlarından kol dirseklerine kadar -dirsekler de dahil- olan kısmı bir defa yıkamak farzdır. Eğer iğne ucu kadar kuru bir yer kalırsa veya tırnağının altına suyu geçirmeyecek (hamur, boya, çamur vb.) bir madde bulunursa, abdest alınmış sayılmaz. Ancak boyacıların tırnaklarındaki boyalardan kaçınmanın mümkün olmamasından dolayı bunlar abdeste zarar vermez. Tırnaklar parmak uçlarından dışarı taşacak kadar uzamış olursa o fazlalığı da yıkamak gerekir. Bir kimse abdest aldıktan sonra bu uzamış tırnağı keserse abdestini yenilemesi gerekmez. Parmakta yüzük var ve bu geniş ise abdest alırken bunu oynatmak sünnet, eğer yüzük dar ve altına su geçirmeyecek kadar parmağa oturmuşsa onu oynatmak farzdır.
3- Başı Meshetmek
Mesh, sözlükte eli bir şeyin üzerinden geçirmek demektir. İbadet hukukunda ise suyun bir vücut organına isabet etmesidir. Başın meshedilmesindeki farz oranı alın miktarıdır. Bu miktar ise başın dörtte biridir. Meshederken üç veya daha fazla parmağı kullanmak gerekir. İki parmakla yapılan mesh caiz değildir. Başa giyilen sarık veya takke üzerine meshetmek geçerli değildir. Kadınlar da baş örtüleri üzerine meshedemezler.
4- Ayakları Yıkamak
Sağlam ve çıplak ayakları topuklarıyla birlikte bir defa yıkamak farzdır. Yaralı veya mestle örtülü ayakları yıkamaya gerek olmayıp sadece meshetmek yeterlidir. Maide Süresi 6. ayette geçen topuk topuk= ka'b, ayağın iki tarafından inak kemiğine bitişik kemiktir. Rasulullah (s.a.s.): "Vay ateşten o topukların haline... " (Buhari, İlim 30; Vudü', 27,29; Müslim, Tahare, 25-28,30; Ebû Davud, Tahare, 46) buyurduğu ve ayakların tamamen yıkanmasını emrettiği bilinmektedir. Bir kimsenin ayağında yarık varsa ve o yarığa su sızdırmayan bir ilaç sürülmüşse, o kimse ayağını yıkadığı zaman, su yarığın altına geçmezse bu durumda su, ayağa zarar verecekse abdest yerine getirilmiş sayılır ve bu caizdir. Ancak su zarar vermiyorsa abdest tam olarak alınmış sayılmaz. Dolayısıyla zarar vermediği takdirde yarıklara su ulaşacak şekilde yıkamak gereklidir.

ABDESTİN SÜNNETLERİ
1- Abdeste başlarken "Euzu ve Besmele" çekmek.
2- Abdeste niyet etmek.
3- Önce bileklere kadar elleri yıkamak.
4- Misvak kullanmak veya dişleri parmakla ovalamak.
5- Ağıza ve burna üçer defa su vermek. (mazmaza ve istinşak)
6- Kulakları, boynu mesh etmek.
7- Başın tamamını mesh etmek.
8 - Yıkanması gereken uzuvları üçer defa yıkamak.
9- Abdeste organları ara vermeden yıkayarak devam etmek.
10- Sırayı bozmamak.
11- Abdest almaya sağ taraftan başlamak

ABDESTİN EDEBLERİ
1- Abdest alırken başkasından yardım istememek.
2- Abdest alırken suyun sıçramaması için dikkatli davranmak.
3- Kıbleye doğru yönelmek.
4- Gereksiz yere konuşmamak.
5- Niyet ederken dil ile niyet etmek.
6- Her uzvu iyice ovmak.
7- Abdest dualarını okumak.
8- Kullanılmış su ile abdest almamaya dikkat etmek.
9- Her uzvu yıkarken niyeti korumakla birlikte "Bismillah" demek.
10- Kulağı meshederken serçe parmaklarının uçlarıyla kulak deliklerini meshetmek.
11- Burna ve ağıza suyu alırken sağ eli kullanmak.
12- Sol el ile sümkürmek.
13- Özür sahibi olmayan kimsenin namaz vaktinden önce abdest alması.
14- Abdest bittikten sonra kıbleye karşı ayakta kelime-i şehadet getirmek ve dua yapmak, biraz su içmek.
15- Durgun ve akarak yer değiştiren sular ile birikinti halindeki sulara ve Kıble'ye karşı abdest bozulmaz.

ABDESTİ BOZAN DURUMLAR
1- İdrar veya dışkı yollarından yani ön ve arkadan herhangi bir şeyin çıkması. (İdrar, dışkı, yel, vedi, mezi, meni, kurt vb.)
2- Aklın idrak gücünü gideren hususlar; uyumak, bayılmak, delirmek, sarhoş olmak vs.dir. Ancak oturduğu yerde kıpırdamadan uyuyan kimsenin abdesti bozulmaz.
3- Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya sarı su çıkması ve etrafına yayılması. Ağızdan akan kana bakılır, şayet bu kan tükrük kadar veya tükrükten fazla ise abdesti bozulur.
4- Ağız dolusu kusmak.
5- Cinsi münasebette bulunmak.
6- Tam olarak cinsi ilişki olmasa bile kadın ve erkeğin çıplak ve ince bir elbise ile vucutlarının veya tenasül uzuvlarının birbirine değmesi.
7- Teyemmüm yapan kimsenin su bulması.
8- Namazda sesli gülmek.

ABDESTİ BOZMAYAN DURUMLAR
1- Kişinin ön veya arka yollarından başka vücudunun herhangi bir yerinden kan çıkıp, bir damla halinde kalması.
2- Kabuk bağlamış bir yaranın kan çıkmadan kabuğunun düşmesi.
3- Yaradan, burundan yahut kulaktan bir vücud kurdunun düşmesi.
4- Tenasül uzvuna (cinsi organına) el sürmek.
5- Kadın vücudunun herhangi bir yerine dokunmak.
6- Ağız dolusu olmayan kusuntu.
7- Ağızdan çıkan balgam.
8- Oturduğu yerde veya namazda uyumak.
9- Ağlamak.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
GUSÜL (BOY ABDESTİ)
Gusül, tepeden tırnağa kadar vücudun her tarafını hiçbir yer kuru kalmayacak şekilde yıkamaktır. Erginlik çağına gelmiş her müslüman erkeğin ve kadının şu durumlarda boy abdesti alması gerekir.
1- Cünüplük; yani cinsi münasebet, ihtilam ve ne şekilde olursa olsun meninin (sperm) şehvetle vücut dışına çıkması.
2- Hayız (kadının adet görmesi) ve nifas (lohusalık) hallerinin sona ermesi.
Bu hallerde gusletmek farzdır. Bazı durumlarda da gusletmek, sünnet veya müstehabdır. Mesela; Hac ve Umre yapmak maksadıyla Mekke ve Medine'ye girmeden önce, hac mevsiminde Mina ve Müzdelife'de bulunmadan önce; yağmur duasından önce; herhangi bir hayırlı iş için müslümanlarla bir araya gelmeden ve mübarek gecelerde gusletmek sünnet ve müstehabdır.
Namaz için alınan abdest "küçük abdest" kabul edilerek, gusle "büyük abdest" veya "boy abdesti" adı verilmektedir.
GUSLÜN FARZLARI
Guslün farzları üçtür.
1) Ağza su alıp boğaza kadar çalkalamak.
2) Buruna su çekmek ve yıkamak.
3) Tepeden tırnağa bütün vücudu yıkamak.
Vücut yıkanırken en ufak bir yerin kuru kalmamasına dikkat edilmelidir. Aksi taktirde gusül yerine gelmemiş olur. Onun için kulaklar, göbek çukuru, saç, sakal ve bıyıkların dipleri iyice yıkanır.
GUSLÜN SÜNNETLERİ
1) Gusle besmele ve niyet ile başlamak.
2) Avret yerini yıkamak ve bedenin herhangi bir yerinde pislik varsa onu temizlemek.
3) Gusülden evvel abdest almak.
4) Abdestten sonra, önce üç defa başa, sonra üç defa sağ, üç defa da sol omuza su dökerek her defasında bedeni iyice oğuşturmak.
5) Guslederken çok fazla veya çok az su kullanmaktan kaçınmak.
6) Kimsenin göremeyeceği bir yerde yıkanmak.
7) Tenha bir yerde yıkanılsa bile, avret yerini açmamak.
8) Guslederken konuşmamak.
9) Gusl bitince bedeni bir havlu ile kurutmak
10) Gusülden sonra çabucak giyinmektir.
GUSÜL ABDESTİ NASIL ALINIR?
Guslün adabı aynen abdest adabı gibidir. Gusletmek isteyen kimse önce besmele çökerek gusle niyet eder. Ellerini bileklerine kadar yıkar ve üzerinde yapışıp kurumuş bir şey varsa onları temizler. Sonra herhangi bir pislik olmasa bile avret yerlerini ve uyluklarını yıkar. Sonra sağ avucu ile ağzına bolca su alarak iyice çalkalar; bunu üç defa tekrar eder; oruçlu değilse suyun boğazına ulaşmasını sağlar. Sonra yine sağ eli ile burnuna üç defa su çekerek iyice temizler. Bundan sonra namaz abdesti gibi bir abdest alır. Şayet yıkandığı yere su toplanıyorsa, ayakları, abdest alırken değil gusülden çıkarken yıkar. Abdest aldıktan sonra, önce başına, sonra sırayla sağ ve sol omuzlarına üçer defa su döker. Her defasında vücudun her tarafını iyice oğuşturur. Hiçbir yerinin kuru kalmaması için dikkat eder. Bunun için saçlarının, sakallarının diplerine, göbeğinin içine suyun ulaşmasını sağlar. Eğer vücudunun bir yerinde, herhangi bir yaradan dolayı ilaç veya sargı varsa ve fazla su bunlara zarar verecekse, bunlann üzerinden suyu hafifçe geçirmekle yetinir; bu da zarar verirse sadece eliyle üzerini mesheder.
GUSÜLSÜZ YAPILMAYAN İŞLER
Cünüb bir kimsenin veya hayız ve nifas halindeki bir kadının bu durumdayken yapması haram olan hususlar, şunlardır:
1 - Namaz kılmak
2 - Kur'an niyetiyle Kur'an'dan bir parça okumak (ancak dua niyetiyle okumak caizdir. Ayrıca Kur'an ayetlerini çocuklara kelime kelime öğretmek, Kelime-i Şehadet getirmek, tesbih ve tekbirde bulunmakta da sakınca yoktur).
3 - Kur'an-ı Kerîm'e ve onun en ufak bir parçasına dokunmak ya da tutmak (fakat bitişik olmayan bir kılıf veya kutu içerisinde ise tutmak caizdir)
4 - Kabe-i Muazzamayı tavaf etmek ve zaruret olmadığı halde bir mescide girmek ve içinden geçmek
5 - Üzerinde ayet yazılı olan bir levhayı veya buna benzer bir şeyi tutmak.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
TEYEMMÜM
Kast etmek, yönelmek manasına gelen teyemmüm, şeriat dilinde su bulunmadığı veya bulunsa da kullanma gücü olmadığı zaman, temiz toprak cinsinden bir şeyle hadesi (abdest almak veya gusl gerektiren hal) gidermek amacıyla yapılan hareketleri dile getirir.
TEYEMMÜMÜ GEREKTİREN HALLER
1- Su, temizlenecek kimsenin bulunduğu yerden en az dört bin adım, yani üç kilometre uzakta bulunursa,
2- Suyun kullanılması durumunda hastalanma, hastalığın artması veya uzaması gibi tehlike mevcutsa,
3- Yakında bulunan suyu elde etme hususunda nefse, mala, ırz ve namusa tehlike gelme hali varsa,
4- Elde bulunan su, abdest veya gusle yetmeyecekse,
5- Suyun kullanılması halinde kendisinin, arkadaşının veya hayvanının susuzluktan helak olacağına kanaat getirilirse,
6- Kuyudan su çekmek için ip veya kova bulunmazsa,
7- Bulunan su ile abdest alındığı veya gusul edildiği takdirde bayram veya cenaze namazlarını tamamen geçirme ihtimali varsa.
TEYEMMÜMÜN FARZLARI
Niyet ve elleri toprağa vurup yüzü ve kolları mesh etmek farzdır.
TEYEMMÜMÜN SÜNNETLERİ
1- Önce besmele çekmek.
2- Uzuvları sırayla meshetmek.
3- Mesih işlemini ara vermeden yapmak.
4- Elleri yere vurduktan sonra önce ileri, sonra geri hareket ettirmek.
5- Parmakları açık bulundurmak.
6- Eller yerden kaldırıldığında avuç içlerinde toz kalmışsa birbirine vurarak silkelemek.
TEYEMMÜMÜ BOZAN HALLER
1 - Abdesti bozan veya guslü gerektiren haller teyemmümü de bozar, hükümsüz bırakır. Teyemmümü mubah kılan özrün ortadan kalkmasıyla da teyemmüm bozulur. Mesela su bulunmadığından veya hastalıktan dolayı yapılmış olan bir teyemmüm, su bulunduğu veya hastalık geçtiği anda bozulur.
2- Teyemmüm etmiş kimse, namaz içindeyken su bulursa, namazı bozulur. Abdest alıp namazı yeniden kılması gerekir.
3- Bir özürden dolayı teyemmüm eden kimse, diğer bir özre tutulsa, birinci özrü son bulmasıyla teyemmümü de son bulur. Diğer özrü için tekrar teyemmüm etmesi gerekir.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
NAMAZDA OKUNAN BAZI SÛRELER (*)

Fatiha Sûresi



Okunuşu: Elhamdü lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.

Anlamı: Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü'nün sahibi olan Allah'a mahsustur. (Allahım!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir.

Fil Sûresi


Okunuşu: Elem tera keyfe fe'ale rabbüke biashâbilfîl. Elem yec'al keydehüm fî tadlîl. Ve ersele aleyhim tayran ebâbîl. Termîhim bihicâratin min siccîl. Fece'alehüm ke'asfin me'kûl.
Anlamı: (Ey Muhammed! Kâbe'yi yıkmaya gelen) Fil sahiblerine Rabbinin ne ettiğini görmedin mi? Onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine, sert taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi. Sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı.

Kurayş Sûresi


Okunuşu: Li'î lâfi Kurayş'in. Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf. Felya'büdû rabbe hâzelbeyt. Ellezî et'amehüm min cû'in ve âmenehüm min havf.
Anlamı: Kureyş kabilesinin yaz ve kış yolculuklarında uzlaşması ve anlaşması sağlanmıştır. Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Kâbe'nin Rabbine kulluk etsinler.

Mâun Sûresi


Okunuşu: Era'eytellezî yükezzibü biddîn. Fezâlikellezî, yedu'ulyetîm. Ve lâ yehüddü alâ ta'âmilmiskîn. Feveylün lilmüsallîn. Ellezîne hüm an salâtihim sâhûn. Ellezîne hüm yürâûne. Ve yemne'ûnelmâ'ûn.
Anlamı: (Ey Muhammed!) Dini yalan sayanı gördün mü? Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur. Vay o namaz kılanların haline ki: Onlar kıldıkları namazdan gâfildirler. Onlar gösteriş yaparlar. Onlar basit şeyleri (ödünç) dahi vermezler.

Kevser Sûresi



Okunuşu: İnnâ a'taynâkelkevser. Fesalli lirabbike venhar. İnne şânieke hüvel'ebter.

Anlamı: (Ey Muhammed!) Doğrusu sana pek çok nimet vermişizdir. Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Doğrusu adı, sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan kimsedir.

Kâfirûn Sûresi



Okunuşu: Kul yâ eyyühel kâfirûn. Lâ a'büdü mâ ta'büdûn. Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd. Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm. Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd. Leküm dînüküm veliye dîn.
Anlamı: (Ey Muhammed!) De ki: Ey inkârcılar! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim taptığıma da sizler tapmazsınız. Ben de sizin taptığınıza tapacak değilim. Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.

Nasr Sûresi


Okunuşu: İzâ câe nasrullahi velfeth. Ve raeytennâse yedhulûne fî dinillâhi efvâcâ. Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirh. İnnehû kâne tevvâbâ.
Anlamı: (Ey Muhammed!) Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O'ndan bağışlama dile, çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir.

Tebbet Sûresi

Okunuşu: Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb. Mâ eğnâ anhü mâlühû ve mâ keseb. Seyeslâ nâren zâte leheb. Vemraetühû hammâletelhatab. Fî cî dihâ hablün min mesed.
Anlamı: Ebû Leheb'in elleri kurusun; kurudu da! Malı ve kazandığı kendisine fayda vermedi. Alevli ateşe yaslanacaktır. Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır.

İhlas Sûresi

Okunuşu: Kul hüvellâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad.
Anlamı: (Ey Muhammed!) De ki: O Allah bir tektir. Allah her şeyden müstağni ve her şey O'na muhtaçtır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiç bir şey O'na denk değildir.

Felak Sûresi

Okunuşu: Kul e'ûzü birabbilfelak. Min şerri mâ halak. Ve min şerri ğasikın izâ vekab. Ve min şerrinneffâsâti fil'ukad. Ve min şerri hâsidin izâ hased.
Anlamı : (Ey Muhammed!) De ki: Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım.

Nâs Sûresi

Okunuşu: Kul e'ûzü birabbinnâsi. Melikinnâsi. İlâhinnâs. Mir şerrilvesvâsilhannâs. Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi. Minelcinneti vennâs.
Anlamı: (Ey Muhammed!) De ki: İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Tanrısı, insanların hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım.

(*) Önemli Açıklama: Kur'an okumasını bilmeyenlere ezberlemede kolaylık olsun diye sûre ve duaların okunuşları Türk harfleri ile de yazılmıştır. Ancak, Kur'an harflerindeki bazı harflerin Türk alfabesindeki karşılıkları olmadığından sûre ve duaların yeni harflerle doğru olarak öğrenilmesi mümkün değildir. Bu sebeple sûre ve duaları, iyi bilen bir öğreticinin ağzından dinleyerek yanlışsız öğrenmek gerekir. Namazın farzlarından biri de Kur'an okumaktır. Manası bozulacak şekilde Kur'an'ın yanlış okunması halinde namazın bozulacağı düşünülürse, namaz surelerini doğru ezberlemenin önemi daha iyi anlaşılır.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
NAMAZDA OKUNAN DUALAR

Sübhaneke



Sübhânekellâhümme ve bi hamdik ve tebârakesmük ve teâlâ ceddük (ve celle senâük*) ve lâ ilâhe ğayrük)
* Ve celle senâük yalnızca cenaze namazlarında kullanılır.

Allah'ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur.
Ettehiyyâtü


Ettehiyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayibât. Esselâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetüllahi ve berakâtühüh. Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-Sâlihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasülüh.
Dil ile, beden ve mal ile yapılan bütün ibadetler Allah'a dır. Ey Peygamber! Allah'ın selamı, rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın bütün iyi kulları üzerine olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki, Muhammed, O'nun kulu ve Peygamberidir.
Allâhümme Salli


Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.
Allâhümme Barik


Allâhümme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.
Rabbenâ âtina



Rabbenâ âtina fid'dünyâ haseneten ve fil'âhirati haseneten ve kınâ azâbennâr. Birahmetike yâ Erhamerrahimîn

Allah'ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru.
Rabbenâğfirlî



Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye ve lil-Mü'minine yevme yekûmü'l hisâb.
Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün mü'minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla.
Kunut Duaları


Allâhümme innâ nesteînüke ve nestağfirüke ve nestehdik. Ve nü'minü bike ve netûbü ileyk. Ve netevekkelü aleyke ve nüsni aleykel-hayra küllehü neşkürüke ve lâ nekfürüke ve nahleu ve netrükü men yefcürük.
Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile öğeriz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkar etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkar eden ve sana karşı geleni bırakırız.

Allâhümme iyyâke na'büdü ve leke nüsalli ve nescüdü ve ileyke nes'a ve nahfidü nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffâri mülhık.
Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz. Namazı yalnız senin için kılarız, ancak sana secde ederiz. Yalnız sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetlerini sevinçle yaparız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz senin azabın kafirlere ve inançsızlara ulaşır
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Cuma Namazı
Cuma namazı, dördü ilk sünnet, ikisi farz ve dördü de son sünnet olmak üzere on rek'attır.Cuma günleri öğle vaktinde kılınır ve o günün öğle namazının yerine geçer. Cuma namazının farzı cemaatle kılınır. Tek başına kılınmaz.

Cuma Namazı Kimlere Farzdır
Cuma namazının bir kimseye farz olması için, müslüman, akıllı ve erginlik çağına gelmiş olmaktan başka altı şartın daha bulunması gerekir.

Cuma Namazının Farz Olmasının Şartları:
1) Erkek olmak (Kadınlara farz değildir.)
2) Hür ve serbest olmak.
3) Mukîm olmak. (Yani misafir olmamak)
4) Sağlıklı olmak. (Cuma namazına gidemeycek şekilde hasta olmamak)
5) Kör olmamak.
6) Ayakları sağlam olmak
Bu şartlar kendisinde olmayan kişiye cuma namazı farz değildir. Ancak bu durumda olan bir kimse câmiye gidip cumayı kılarsa o günün öğle namazının yerine geçer.
Cuma namazının sahih olması için de altı şart lâzımdır.

Cuma Namazının Sahih Olmasının Şartları :
1) Cumanın öğle vaktinde kılınması.
2) Namazdan önce hutbe okunması.
3) Cuma kılınan yerin herkese açık olması
4) İmamdan başka en az üç erkek cemaat bulunması.
5) Cuma namazını kıldıranın, devletin (yetkili makamın) görevlendirdiği veya izin verdiği bir kişi olması.
6) Cuma kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması.

Cuma Namazı Nasıl Kılınır
Cuma günü öğle vakti ezan okunduktan sonra, önce dört rek'at olan ilk sünneti kılınır. Bunun niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü cuma namazının ilk sünnetini kılmaya."
Cumanın ilk sünnetinin kılınışı aynen öğle namazının dört rek'at sünneti gibidir. Sünnet kılındıktan sonra câminin içinde bir ezan daha okunur ve imam minbere çıkarak hutbe okur. Hutbe bitince ikamet getirilir ve cumanın iki rek'at farzı cemaatle kılınır. İmamın arkasındaki cemaat şöyle niyet eder: "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü cuma namazının farzını kılmaya, uydum imama."
Farzdan sonra cumanın dört rek'at son sünneti kılınır. Bunun kılınışı da cumanın ilk sünneti gibidir. Niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için cumanın son sünnetini kılmaya."
Cuma namazı böylece tamamlanmış olur.
Bundan sonra dileyen dört rek'at "Zuhri Âhir=son öğle" ile iki rek'at da vakit sünneti kılar.
Son öğle namazına: "Niyet ettim Allah rızası için vaktine yetişip henüz kılamadığım son öğle namazını kılmaya" diye niyet edilir. Bu son öğle namazı, öğlenin dört rek'at farzı gibi kılınmakla beraber sünnetlerde olduğu gibi dört rek'atın hepsinde fatihadan sonra sûre okunması daha iyidir.
İki rek'at vakit sünnetine de şöyle niyet edilir: "Niyet ettim Allah rızası için vaktin sünnetini kılmaya." Bu namaz da sabah namazının sünneti gibi kılınır.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
BAYRAM NAMAZLARI
Müslümanların yılda iki dinî bayramı vardır:
1) Ramazan Bayramı.
2) Kurban Bayramı
Cuma namazı farz olan kimselere, bayram namazlarını kılmak vacibdir. Bayram namazı iki rek'attır. Cemaatla kılınır. Bayram namazlarında ezan okumak, ikamet getirmek yoktur. Bayram hutbesi sünnettir ve namazdan sonra okunur. Cuma hutbesi ise farzdır namazdan önce okunur.
Diğer namazlardan farklı olarak bayram namazlarının birinci rek'atında üç, ikinci rek'atında da üç kere olmak üzere fazladan altı tekbir alınır. Bunlara "Zevaid tekbirleri" denir.

Bayram Namazlarının Kılınışı
Ramazan Bayramı Namazı:
Birinci rek'at:
1) Cemaat düzgün sıralar hâlinde imamın arkasında yer alır ve "Niyet ettim Allah rızası için Ramazan Bayramı namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet eder.
2) İmam "Allahü Ekber" deyip ellerini yukarıya kaldırınca, cemaat de imamın peşinden "Allahü Ekber" diyerek ellerini yukarıya kaldırıp göbeği altına bağlar.
3) Hem imam, hem de cemaat gizlice "Sübhâneke"yi okur. Bundan sonra üç kere tekbir alınır. Tekbirlerin alınışı şöyledir:
Birinci Tekbir: İmam yüksek sesle, cemaat da onun peşinden gizlice "Allahü Ekber" diyerek (iftitah tekbirinde olduğu gibi) ellerini yukarıya kaldırıp sonra aşağıya salıverirler. Burada kısa bir süre durulur.
İkinci Tekbir: İkinci defa "Allahü Ekber" denilerek eller yukarıya kadırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da birincide olduğu kadar durulur.
Üçüncü Tekbir: Sonra yine "Allahü Ekber" denilerek eller yukarıya kaldırılır ve aşağıya salıverilmeden bağlanır.
4) Bundan sonra imam, gizlice "Eûzü-Besmele", açıktan fatiha ve bir sûre okur. (Cemaat bir şey okumaz, imamı dinler.)
5) Rükû ve secdeler yapılarak ayağa (İkinci rek'ata) kalkılır ve eller bağlanır.

İkinci Rek'at:
6) İmam gizlice Besmele, açıktan da fatiha ve bir sûre okur. Sûre bitince imam yüksek sesle, cemaat da içinden (birinci rek'atta olduğu gibi) üç kere daha tekbir alır, üçüncü tekbirden sonra eller bağlanmadan, dördüncü tekbir ile rükûa varılır sonra da secdeler yapılarak oturulur.
7) Oturuşta, imam ve cemaat, "Ettehiyyatü, Allâhümme salli, Allâhümme bârik ve Rabbenâ âtina..." duasını okuyarak önce sağa, sonra sola selâm verip namazı bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur.

Kurban Bayramı Namazı:
1) "Niyet ettim Allah rızası için kurban bayramı namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet edilir.
Niyetten sonrası aynen Ramazan bayramı namazı gibi kılınır. Namaz bitince hutbe okunur.

TEŞRİK TEKBİRLERİ
Kurban bayramı'nda arefe günü sabah namazından sonra başlayıp 4. günü ikindi namazının sonunda bitmek üzere her farz namazın sonrasında bir defa tekbir getirilir. Bu vaciptir. Bu getirilen tekbirlere teşrik tekbiri denir.
"Allahu ekber Allahu ekber lailahe illallahu vallahu ekber Allahu ekber velillahil hamd."
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
CENAZE NAMAZI
Cenaze namazı, vefat eden din kardeşlerimiz hakkında dua olmak üzere bir farz-ı kifayedir. Cenaze namazının kılınması için araran şartlar şunlardır:
1- Ölenin müslüman olması. Müslüman olduğu bilinmeyen, bu hususta hali gizli olan kimsenin cenaze namazı kılınmaz. Ölenin müslüman olduğuna şahid ve delil lazımdır. Bu delil de onun hayatta iken İslam'a tabi olduğu ve İslam'ın icaplarını yerine getirdiği başkaları tarafından görülen, bilinen kişi olmasıdır. Binaenaleyh biz cenaze namazını kılacağımız kimseyi ibadet ederken saflarımız arasında görmeliyiz.
2- Ölünün yıkanarak temiz kefene sarılmış olması
3- Ölünün, imam ve cemaatın önünde olması
4- Ölünün tamamının veya bedeninin çoğununun, mevcut olması. Eğer bedeninin çoğu gitmiş veya başsız olarak yarısı varsa namazı kılınmaz, yıkanmaz. Bir beze sarılarak gömülür.
Cenaze namazı dört tekbir ve kıyamla eda edilir. Bu namazda secde ve rüku yoktur.
CENAZE NAMAZININ KILINIŞI
İmam, ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat da arkasında saf tutar. Cemaata ölünün erkek veya kadın olduğu duyurulur, ona göre niyet edilir. Yani "Allah için namaza meyyit için duaya, er kişi (veya hatun kişi) niyetine uydum hazır olan imama" diye kalben niyet edip tekbir alınır. İlk tekbiri alırken eller kulağın hizasına kaldırılır, bağlanır. Sübhaneke, "ve celle senâüke" ile okunur. Bundan sonra eller kaldırılmadan ikinci bir tekbir alınır. Bu tekbirleri imam aşikar, cemaat ise gizli alır. "Allahümme salli ve Allahümme barik...." okunur. Bundan sonra üçüncü tekbir alınır. Cenaze duası okunur. Cenaze duasını bilmeyenler burada "Allahümme innâ nestaiynüke..."yi yani kunut duasını veya dua niyeti ile Fatiha-i şerifeyi okurlar. Daha sonra dördüncü tekbir alınır; selam verilir.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
KAZA NAMAZI
Bir namazı vaktinde kılmaya "Eda", vakti çıktıktan sora kılmaya da "Kaza" denir. Namazı bile bile, özürsüz olarak vaktinden sonraya bırakmak büyük günahtır. Namaz, kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Ancak vaktinden sonraya bırakıldığı için Cenab-ı Haktan af dilemek lâzımdır.
Beş vakit namazın farzları ile vitir namazı kaza edilir, vakit çıktıktan sonra sünnetler kaza edilmez. Yalnız sabah namazını vaktinde kılamayan kimse, aynı gün büyük kuşluk vaktine kadar farz ile birlikte sünneti de kaza eder. Kaza namazı kılmak için belirli bir vakit yoktur. Gündüz ve gece her zaman kılınır. Yalnız üç mekruh vakitte, yani güneş doğarken, güneş tam tepe noktasında iken ve güneş batarken kılınmaz.
Geçmiş namazları kaza ederken hangi günün hangi vaktinin namazı olduğunu bilemezse: "Niyet ettim Allah rızası için kazaya kalan son sabah namazının farzını kılmaya" diye niyet eder, diğer namazlar için de, kazaya kalan son öğle, son ikindi, son akşam, son yatsı, son vitir namazı diye niyet eder.

TERAVİH NAMAZI
Yalnız Ramazan'da her gün yatsı namazından sonra kılınır. Ramazan'da teravih kılmak sünnettir. Teravihten sonra vitir namazı kılınır. Teravih namazı 20 rekattir. Yalnız veya cemaatle kılınabilir. 2 rekatte bir veya 4 rekatte bir selam verilerek kılınabilir. 2 rekatte bir selam vererek kılmak daha faziletlidir.
Teravih naması 2 rekatta bir selam verilerek kılındığında aynen sabah namazının sünneti gibi kılınır. 4 rekatta bir selam verilerek kılındığında ikindi namazının sünneti gibi kılınır.

YOLCU NAMAZI
Onbeş günden az oturmak niyetiyle, yaya veya orta yürüyüşte onsekiz saatlik (90 kilometrelik) veya daha uzak yolculuğa çıkanlar dinde "YOLCU" sayılır.
90 kilometrelik bu yolculuğu trenle, uçakla, vapurla yapanlar da yolcu sayılırlar.
Dinimiz, yolcular için bazı kolaylıklar göstermiştir. Şöyle ki:
a) Yolcular 4 rekatlı farz namazları iki rekat olarak kılar.
b) Vakitte darlık varsa sünnetler kılınmayabilir.
c) Ramazanda dilerlerse ramazan oruçlarını tutmayıp bir başka zamana bırakabilirler.
d) Ayaklarına giydikleri "Mest"e 3 gün süre ile (72 saat) meshedebilirler.
Dinimizde güçlük yoktur. Yüce Allah'a ibadeti gücümüz yettiğince yaparız. Yolculara, hastalara ve özürlülere tanınan kolaylıklar bu sebeptendir.
 

uzm@n

New member
Local time
08:24
Katılım
14 Mart 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Sehiv Secdesi
Sehiv Secdesi Hangi Hallerde ve Ne Zaman Yapılır
a) Namazda farzlardan birinin unutularak geciktirilmesi.
b) Vaciblerden birinin unutularak geciktirilmesi veya unutularak yapılmaması hallerinde sehiv secdesi yapılır.
Namazdaki bu eksikliği gidermek için namazın sonunda sehiv secdesi yapmak vacibtir. Farzlardan birinin unutularak veya bile bile yapılmaması hâlinde namaz bozulacağı için sehiv secdesi ile tamamlanamaz, namazın yeniden kılınması gerekir. Vaciblerden herhangi birinin bilerek terkedilmesi durumunda sehiv secdesi yapılmaz, namazın yeniden kılınması gerekir.

Sehiv Secdesi Nedir, Nasıl Yapılır?
Namazın sonunda iki defa secde yapıp oturmak ve bu oturuşta Ettehiyyatü, Allahümme salli ve Allahümme barik'i okuyup selâm vermeye sehiv secdesi denir. Sehiv secdesi şöyle yapılır:
Namazın son oturuşunda yalnız Ettehiyyatü okunarak sağ tarafa selam verildikten sonra: "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır. Burada üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir. Sonra "Allahü Ekber" denilerek kalkılıp oturulur, tekrar "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" söylenir ve "Allahü ekber" diyerek kalkılıp oturulur. Bu oturuşta, "Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allahümme bârik ve Rabbenâ âtinâ..." duaları okunarak önce sağa, sonra sola selâm verilir. Buna sehiv secdesi denir.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst