Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Çiğ köfte

yalcin

New member
Local time
02:06
Katılım
21 Ocak 2006
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Siz deyin tevatür, biz diyelim efsane... İnanıp inanmamak elinizde. Çiğ köftenin nasıl icad edildiğine dair bazı rivayetlerden birini anlatacağız şimdi:

Bundan 3600 yıl kadar önce. Urfa'dayız. Nemrut, tanrılık iddia ediyor ve insanları tevhide çağıran Hz. İbrahim'i ortadan kaldırmayı kafasına koymuş. Ancak onun için kolay bir ölüm seçmiyor. Niyeti şöyle sanal bir cehennem yaratıp onu bu cehennemde cayır cayır yakmak. Ne de olsa kendisini Tanrı sayıyor. Tellallar çığırıyor: "Her kimin evinde odundan, ağaçtan ne varsa şehir meydanına getire!" Odunlar yığılıyor ama Nemrut bunu az buluyor. İkinci bir emirle evlerde ahşap namına ne varsa getirilmesini istiyor ve birkaç gün içinde eşyalar da yığılıyor. Yetmiyor, toprak evlerin zaten tek tük rastlanan bütün kapılarının, pencerelerinin sökülüp getirilmesi isteniyor. Bunlar da yapıldıktan sonra kibrit çalınıyor yığılan ağaçlara ve elbette alevler dağlar gibi.
Hikâyenin bundan ötesi kısas-ı enbiya ve siyer kitaplarının konusu. Biz gelelim başka bir hikâyeye:
Efendim Urfa'da büyük ateşin yakıldığından iki gün sonra genç bir avcı, omuzunda bir ceylan, belinde birkaç keklik ve sülün ile evine dönüyor. On gündür sahralarda gezinmiş, avlanmış, uykusuz kalmış, yorulmuş. "Hanım," diyor, yolunu gözleyen hatuna, "aç ve yorgunum. Sen şu ceylanı pişirirken ben birazcık başımı yastığa koyuvereyim." Sonra da geçiyor iç odaya. Kadın şaşkın, şehirde olanları anlatmaya vakit bulamıyor. Evde yakacak bir çöp bile yok ki et pişirsin. Ceylanı yüzüyor. Etin yağsız kısımlarından yeteri kadar ayırıyor. İki elinde iki satır. Kıyabildiği kadar kıyıyor. Etler neredeyse lif lif ayrılmış durumda. Sonra içine incecik bulgurdan bir avuç koyuyor; yoğuruyor, yoğuruyor... Kulağı yatak odasında. Aman bey uyanmasın!.. Henüz yemek hazır değil. Daha soğan doğrayacak lif lif. Maydanoz koyacak içine kırık kırık... Sivri biber ve domates de elinin altında ince ince dilimlenmeyi beklemekte... Yoğurdukça kollarında ağrılar başlıyor ama nafile, hiç aldırmıyor; evinin direği uyanınca yemek ister... İçerden bir tıkırtı... Belli ki sofranın kurulmasına zaman kalmadı. Tencerede ne varsa köfte biçiminde mıncıklayıp diziveriyor bir tepsiye. Marul mu?!.. O daha sonraki zamanların icadı. Kocası ellerini yıkayıp kuruluyor sofranın başına.
- Mmmmmmm!. Nefis bir şey!.. On günlük zahmete değdi doğrusu!. Eline sağlık hanım; ne güzel de pişirmişsin!..
- Afiyet olsun bey; sana öyle gelmiştir(!).
O gün bu gündür bir çiğ köftedir gidiyor memlekette... Hem de erkekler kapmış işi...

İskender Pala
 

lececafe

Co Admin
Local time
02:06
Katılım
23 Aralık 2005
Mesajlar
5,461
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
48
ilginç bir hikaye
 

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
00:06
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Tesekkürler.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst