Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Cezmi Ersöz Şiirleri

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Senin Olmadığın Yerde....

Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa
ben koca bir hayat sığdırdım...
Beni sevmemene isyan edip kaçmak,
sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak,
ruhumun en büyük yanılgısıydı...
Hayat bana en acımasız yüzünü
sevgini inkar ettiğim zamanlarda gösterdi...
Ve şimdi asıl olmam gereken yerde,
hayata başladığım yerde,
kalbindeyim...
Vazgeçilmez oluşunun sırrı bu işte:
Senin olmadığın yerde ne olduğunu biliyorum..






alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Sesine Döndün Hep....

Çocukluk bahçendi sesin senin,
alevlerle mesut, çiçekli aynandı.
Sızlattığında karşılıksız düşler bileklerini,
nefesini kanattığında veda sözleri,
yorulduğunda ayrılıklardan,
artık hep böyle olacak, dediğinde
sesine döndün hep.
Orada binlerce sevdalı göz seni görsün diye
sesinin çocukluk bahçesine...





alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Sevinçsiz Anılar....

Ölümüm kandil olacak,
akşamlar akşamlar akşamlar olacak
Ben bu acılı baloda
Maskesini yitirmiş seferi şair
Ben inançsız yolcu
Bütün istasyonlarda
kanlı rütbeler takılacak omuzuma
Bir kuşluk vakti dalgın atların hıncını
düşünürken
sen'Yalnızlığın bahçesini sulamış olacaksın'
Ve gidiyorum...
Dudaklarımda bir nergis tadı
Bak,kar izleriörtü bile,
Kendini iyi koru, bu kış çok uzun sürebilir.
Anılarım tutkularıma bağlıydı bilirsin
Artık pişmanlık olsa da ılur olmasa da.
Ne olursun sen hep böyle kal
Varsın ellerim ellerinsiz kalsın.
'Ölümüm kandil olacak,
akşamlar akşamlar akşamlar olacak...



alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Şehir Tutkun Yaban ve Sana Aşıktı....

Şehir tutkun, yaban ve sana aşıktı
Karlı bir nehir gibi uzayan dalgınlığından
uyandırmak için seni
siren sesleriyle ağlardı.
Oysa sen hep kalbine inerek sevdin
güzel ve sapık çocukları,
polis ışıklarından dövmelerin oldu
süt teninde
kırgın ve içe dönük sevişmeden

Söz gelimi korkardın ölü kadınlara
kar topu atan çelimsiz çocuklardan
saçlarındaki şeffaf papatyalar bile korkardı.
Rakı şişelerine sarılan gazete kağıtları kadar
ürkektin...

Ama sen istemezsen kimse ölmezdi.
Ispanya'yı baştan başa dolaşan, ayakları
şimdi bir kurtlu
çınar gibi dökülen ve Che'nin resmini her
sabah yaşlı
bir Rum kadınına zorla öptüren
Fransız Nuri bile hiç
ölmeyecek gibiydi...






alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Şimdi Burada Değilsin....

şimdi burda değilsin....
ama beni duyuyosun...biliyorum...
kapat gözlerini benim için ve dinle n'olur...
bak yoksun...
bunun anlamını biliyomusunn....
yokluğun
yüreğimmdeki bu yıldızsız,
bu dipsiz, karanlık gece...
yokluğun, odamın duvarlarına astığım suretlerine bakarken,
unuttuğum dalgın gözlerim....
yokluğun yastığımda bıraktığın bu kimsesiz saç telleri...
sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar...
her an gözümün önünde sakladığım mektupların,
peçetelere yazdığın şiirlerin,
hediyelerini sardığın paket kağıtların...
sen gidince,
hala sen kokuyodur, diye üzerime giydiğim
ve derinn derinn
soluduğumm giysilerin....
bu yarı deli...
bu hayattan kopuk ruhum...
kapat gözlerini ve bana baak....
ben ne diye varsa gördüğün, işte o senin yokluğun....
söyle.!
sana neyi anlatayımm...
sabaha karşı çalan telefonumun ucunda,
n'luuur bana hayattan kötü davranma diyen...sayıklayan..
o kırgın, o kendine çarpan sesini mi..! !



alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Uykunda Öpüyorum Seni....

Uykunda ağlıyorsun...
Uykunda öpüyorum seni... Korkmadan ağlıyorum
seninle...
Senin için bir şey yapamayışıma, seni bu dünyada
yapayalnız, kimsesiz bırakışıma ağlıyorum...
Senin için gerçeklik yok, bu hayat, bu hayatın
kuralları yok... Kendine nasıl derinden ve katıksız
inanıyorsan, bu hayata, bu insanlara da öyle
inanıyorsun... Bunu sana ben anlatamam. Bak bu sensin,
bak bu da hayat, bu da kuralları; bak, insanlar seni
aslında nasıl görüyor, yok bu hayatta duygularının
karşılığı, diyemem. Seni sevginden uyandıramam...
Yıllar önce senin olduğun yerdeydim ben de. Tam orta
yerde. Benim de saçlarım sevecen bir kardeşlik
kokardı.
Herkese koşarken açıkta kalırdı öldürülmeye en açık,
en savunmasız yanlarım. Nereme bıçak saplanırdı
bilmezdim, ama hep yersiz kanayan o zavallı saçlarıma
dostluklara gölge düşürüyor, diye kızardım...Umudu
ürkütüyor diye yaralarıma kızardım... Ben en çok beni
yaralayanlara koşar; bir suç, bir yanılgı varsa,
çoğunu omuzlamak için kendimden vazgeçerdim...
Sırf sevgiler bitmesin, sırf hayatın sevinci
gölgelenmesin, dostlukların son günü gelmesin diye
üstüme alırdım bütün günahları, bütün yanılgıları,
geçmiş ve gelecek bütün kötülükleri... Sevginin
umutları sürsün diye, göze alırdım kalbime akıtılacak
zehirleri... Göze alırdım eksik yaşanmış bütün
sevgilerin tanığı ve sürgünü olmayı...
Sonra baktım kimsesiz ve tesellisiz ölüyorum... Gördüm
kendimi nasılsa. Gördüm anısız ve habersiz öldüğümü...
Son kez baktım etrafıma, bir yakın, bir içten ses, bir
kardeş kokusu aradım kendime. Bağlanmak istedikçe
öylesine kopmuştum ki insanlardan, öylesine çok
sevmiş, öylesine çok inanmıştım ki, nasıl oldu
bilmiyorum, içimden bir kötülük, bir acımasızlık;
içimden zavallı bir intikam duygusu çıkartıp, o yaralı
kendimi, beni ben yapan o kimsesiz sevgimi o boşluktan
çekip aldım... Aldım onu ve korumaya başladım.. O
yaralı, o parçalanmış, o kimsesiz sevgimi, kötülükle,
acımasızlıkla, hırsla, kıskançlıkla korumaya
başladım... O da yetmedi, yazmaya başladım sevgili.
Yazmaya... Ne hissedersem, ne hissedeceksem, hayatımda
ne varsa, her şeyi yazmaya başladım...
Yazmak, acılardan, aşklardan, yitirişlerden, itilip
kakılmalardan kurtulmanın en geçerli yolu oldu benim
için...
Kimse elimden söküp almasın diye o yaralı, o kimsesiz
sevgimi ve bir daha o karanlık boşluğa düşmemek için
yazmaya başladım...
Yıllar sonra şimdi sen o boşluktasın. O yaralı, o
kimsesiz sevginle bir zamanlar benim olduğum yerdesin.
Saçlarındaki kan kokusunu buradan duyabiliyorum. Bu
kokuyu iyi bilirim. Çünkü yıllarca, sevginin peşinden
koşulsuzca koştuğum o yıllar boyunca hep kendi kanımı,
hep bu kokuyu koklamak zorunda kalmıştım...
Arzuladığım ne varsa her şey karşılıksız kaldı bu
hayatta. Saçlarımdaki kan kokusu şimdi içimde sahipsiz
bir nefrete dönüştü...
Kin öyle bir şeydir ki sevgili, her şeyi; yaşanmış ve
yaşanan bütün sevgileri, gerçek adına ne varsa her
şeyi çamurunda gizler.. Gün gelir, artık hiçbir şey
anlaşılmaz olur. Haklılar haksızlara, kurbanlar
cellatlara, sevgiler nefretlere karışır... Ve bir
bakarsın, sen de bu acımasız hayatın hakemliğini kabul
etmişsin. O kanlı nehrin kenarına gider ve günlerce,
hatta yıllarca oradan düşmanının cesedinin geçmesini
beklersin... Bu bekleyişin sonu yoktur. Çünkü
düşmanlarının sonu yoktur... Biri biter, diğeri gelir
ardından. Ve sen düşmanlarınla uğraşmaktan bezgin ve
kimsesiz sevginle uğraşmaya dayanamaz, öylece
kalırsın...
Yalnızlığınla birlikte düşersiniz boşluğa. O çok
korktuğun boşluğa... Öyle kirletirsin ki yalnızlığını,
o kirlettiğin yalnızlığını sevsinler diye, dünyanın en
samimiyetsiz insanlarına, kardeşim, diye sarılırsın...
Biliyor musun, sen benim o çok eski halimsin... Sana
bakıyorum yazılarımı yazdığım bu soğuk, bu uzak
odadan. Bana umutsuzca sevdalanmanı seyrediyorum.
Bende hiç umut yokken, beni vazgeçilmezin yapmanı
seyrediyorum... Seni seyrediyorum sevgili, seni...
Saçlarındaki kan kokusunu içime çekiyorum. Yıllar
önceki kendi kokumu içime çekiyorum... Hayır,
acımıyorum sana, sendeki kendimi özlüyorum en çok.
Sendeki o çocuk cesaretini, o çıplak sevgiyi
özlüyorum. Sendeki o kanayan, o kimsesiz, ama saf, o
tepeden tırnağa sevgiye inanan kendimi özlüyorum...
Bedelsiz, acıtmayan, hesap sormayan ve çok savunmasız
bir güzelliğin vardı senin... Duygusuzlara göre çok
kolaydın. Kurbanın o doyumsuz şehveti vardı sende. En
kırgın, en yaralı insanları bile bir cellat yapardı o
saf, o gerçeküstü sevgin...
Seyrederdim seni o uzak odamda, bir şey yapamadan
seyrederdim seni yazarken...
Buruk bir sevinçle izlerdim cellatlarınla sevişirken
aldığın hazzı. Nasıl da kıskanırlardı seni,
kendilerine duyduğun sevgiyi bile kıskanırlardı...
Seninle sevişirken aldığın o inanılmaz hazzı
kıskandıkları gibi... Sen o çıplak, o bedelsiz
sevginle bütün dengelerini bozardın onların. Aldığın o
hazla kendilerine duydukları o bütün sahte güvenlerini
derinden sarsardın... Senin bu sınırsız hazzı, bu
çıplak sevgiyi, bu derin ve çılgın bağlanışı onca
yitirişler, onca göze alışların sonucunda kazandığını
anlamazlıktan gelirlerdi... Ne kadar zevk alsalar da
bu kimsesiz sevginden, her yakınlığa hazır oluşundan,
çabucak bağışlamandan, yine de seni kendilerine
benzetmek, dahası yorulmanı, güce ve gerçeğe teslim
olmanı, onları bütün o kayboluşlarında,
tükenişlerinde, yani her durumda, her şekilde
kabullenmeni isterlerdi...
Onları her halleriyle kabul ettiğinde ise senden
korkmaya başlarlardı... Çünkü öylesine korunaklı,
öylesine derinlerde saklıydı ki sevgileri, seni
anlaşılmaz, tuhaf, hatta bulaşıcı bir hastalığa
yakalanmış, tehlikeli biri gibi görmeye başlarlardı...
O çıplak, o sahipsiz sevgin yıllar önce terk ettikleri
kalplerini, düşlerini, inançlarını hatırlatırdı
onlara. Çekiciliğine kapılıp yanına geldikleri anda ve
seni anlar anlamaz ölümcül bir ürküntüye kapılmaları
bu yüzdendi...
Çünkü bugünün insanı kimden korkuyorsa, kim ona yok
ettiği kendisini hatırlatıyorsa onu öldürmek ister
sevgili.
Safı, çıplağı, koşulsuz seveni, kendisine yitirdiği
insanlığını hatırlatanı öldürmek ister...
Kabul et artık, kimi sevsen, kimin özgürlüğünü istesen
ölümünü istemedi mi senden. İstemedi mi... Kabul et
artık...
Ben onlardan hiç olmadım. Ben gözümü senden hiç
ayırmadım. Çünkü sen benim saf çocukluğumdun. Sen
benim o yaralı, o kimsesiz gençliğimdin...
Hayatı bitirdiğim yerde sen yeniden başlıyorsun..
Dokunurken içimi acıtan başında benim kanım var...
Anla artık, seni değil, en çok kendimi yalnız
bırakıyorum o rutubetli evde... Senin o affedemediğin
kalbinde yatıyor benim tek ve gerçek sevgim...
Tek umudum senin bu savunmasız halin. Senin bu
kimsesizliğin... Uyumsuzluğun. Tek çıkışım senin bu
deli, bu çıplak sevdan...
Kötülüklerin yok muydu, yok muydu hırsların... Vardı
elbet. Ama öylesine acemiydi ki hırsların;
kötülüklerin bu hayat karşısında öylesine çaresiz ve
öylesine masum kalırdı ki, sonunda yine sana dokunurdu
zararı; karşındakileri değil seni engellerdi o
kimsesiz öfken... Kötülüklerinin zararı sonunda sana
dokunmasaydı, yenseydin karşına çıkanları, yenseydin
kalbini, hayat senin için hiçbir zaman böyle
olmayacaktı... O kutsal, o hiç sönmeyen ışık nereye
gitsen ardından gelmeyecekti... O sevinçli ıstırap
kalbini hiçbir zaman böylesine içtenlikle
ısıtmayacaktı.
Bu şehri ebediyen terk edip giderken, bana söylediğin
o son sözde saklı olmayacaktı hayatımızın gerçeği:
'Hayatın kuralları derdin hep, biliyor musun, bu
hayatta hiçbir şeyi başaramadım ben...








alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Yetim Sevinçli Aşkımız....

Nasıl da unuttuk,
kimsesiz odalarda
işte vaktidir kendimizden kopmanın,
dediğimiz o sonsuzluk anlarının
bizi herkesten ayırdığını...

Nasıl da unuttuk,
mutluluktan,hazdan,sevinçten
daha çok bizi hayata bağlayan
o ıstırap dolu hayaletin,
o kara hülyanın
bizi herkesten ayırdığını...

Şimdi yetim sevinçli aşkımız
büyülenmiş,hayran kendine,
şimdi vakitsiz, belki çok geç, kayıtsız
kendine...
Atıyor tenini, tenindeki ruhu
atıyor,
kör ve iradesiz bir şehvetin ateşine...







alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Yok Karşılığı Yüzünün....

Senin sana rağmen bir yüzün var
Herkesin ilk aşkına benzeyen
Beklemek kadar acı , anlamak kadar zor
Nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi
Yok karşılığı yüzünün

Senin sana rağmen bir yüzün var
Herkesin ilk aşkına benzeyen
Yaklaştıkça imkansız uçurumlar
Nedensiz hayatların o büyük acısı gibi
Yok karşılığı yüzünün






laıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Yolunu Şaşırmış Kelebek....

Masum ojeli
fakir kız bebeklerine
benzeyen ellerinle
yolunu şaşırmış bir kelebeğin önlüğünde
nasılsa herşey aşka varır der gibisin

Parçalanmış çiçeklerin
sevinç çığlıklarındaki mutluluğu
görüp görüp yitirir gibisin

Güllere ayrılık taşır gibisin
..





alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Yüzümün Aynadaki Boşluğu....

Uçurum dibinde nasıl göründüğümü
Merak ederim hep.
Yüzümün aynadaki boşluğuna hep bakmak isterdim.
İnançlarımın kırık döküldüğü yeri anlamak için
kalabalıklar içindeki yalnızlığıma dokunmak isterdim...
Aşktı adın uçurumda, yanı başımda
aynadaki suretimdi yüzüm,
aykırı kanardı bana.
İnançlarımın çoğu yalanmış
alay ederdi benimle.
Çok geç anladım, kalabalıklar arasındaki
senmişsin dokunamadığım...
Yalnızlığım diye küçümsediğim senin sevginmiş,
Geceleri ansızın uyanıp
incitilip durduğum senin yokluğunmuş...
Onca sevişmeden sonra değişememişsem,
sihirli bir aydınlıkta,
içimde bir yer sonsuz hasret kaldığı içinmiş...
İşte onca yalan geçen hayatımda
buymuş tek gerçeğim...


alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Yüzün....

Benim kaderim bu,
öylece karşına oturup seyrediyorum
yüzünden geçen zamanları...

Küçük bir çocuk olan yüzün
annesinin kalbinin kapılarında kalmış...
Kırgın düşlerinde sakladığın...
İlk gençlik oluyor sonra yüzün
öyle eksik, öyle yarım kalmış büyümelerden durgun...

Sevdayla ışıyan,
çaresiz aşkların şiirlerinde mısra mısra yaşlanan yüzün...

Benim kaderim bu
öylece karşına oturup
seyrediyorum zamanın içinden geçen yüzlerini...

Bana sevdalı bir yüzün vardı eskiden
o şimdi yalnız içimde saklı...







alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Yüzünü Aradın Sen Hep....

Yüzünü aradın sen hep
en çok sevmek isterken bile...
Bir bulsan yüzünü
bir bulsan insanlara dağıtılmış hasretini
İstediğin gibi sevecektin

Oysa utandın, utandın kendin oldukça
en çok severken bile
Sevdiğinin kişiliğine girdin bu yüzden
Ne söylesen hep eksik kaldı
Shaipsiz utancın gibi eksik kaldı

Delice sevmeyi istedin aslında sen hep
ama ne zaman böyle sevsen
deli sevgini senden çaldılar
Ne zaman söylesen sevgini, seni seninle böyle
yüzünü araken bıraktılar...

kıstın ateşini, küçülttün kanatlarını
çekildin en arka odana
Gölgelerini bıraktın pencerelere
Ah bu hayattan sana kalan
sadece deli sevgini özlemekti...
Sana kalan,
bu hayatta kendini delice özlemekti...







alıntı
 

kaptan-8

Co Admin
Local time
23:49
Katılım
21 Nisan 2008
Mesajlar
9,366
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Adana
Zehirli Çiçek....

Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman
yüreğimdeki zehirli çiçeği
usulca bıraktım dünyanın dışına...

Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman
son kez ayaklanır düşevlerimde bastırılmış yangınlarım
mahcup ve sinsi bir konuk gibi yaşlandığım düşevlerim...

Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman
cesedim sahile vurur
insanların kıskanarak topladığı cesedim...

Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman
kelimelerin hatırasını sokaklara fırlatırım...



alıntı
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst