- Katılım
- 15 Kasım 2005
- Mesajlar
- 6,014
- Tepkime puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 59
Kupanın favorisi Brezilya'nın, Fransa'ya elenmesi, herkes tarafından şok olarak değerlendirdi ancak benim için sambacıların kupaya veda etmesi pekte sürpriz olmadı.
Çünkü Brezilya, kupaya başladığı ilk maçla birlikte eleştirileri üzerinde toplayan takım oldu. Ronaldinho, Ronaldo, Adriano, Cafu, Roberto Carlos, Juninho, Ze Roberto ve saymakla bitmeyen birçok dünya starını bünyesinde barındıran Brezilya’dan herkes samba bekliyordu. Hiç şüphesiz ki Brezilya 18. dünya kupasında, final oynayacak takımlar arasında en favori isimdi. Ancak Hırvatistan maçı ile başlayan kötü futbol, Avustralya maçı ile devam etti. Japonya karşısında alınan 4-1’lik galibiyet sambacıların geri döndüğü sinyallerini vermişti. Gana’yı 3–0 net bir skorla geçmesine rağmen sahayı ıslıklarla terk eden Brezilya, çeyrek finalde Horozlara kaybederek kupaya erken veda etti.
Peki Brezilya neden Fransa’ya kaybetti?
Brezilya’yı ben Fenerbahçe’ye benzetiyorum. Birçok yıldızı olan ancak sempati yerine antipati kazanan bir takım. Evet, geçen sezon Fenerbahçe nasıl Şampiyonluğu kaybetti ise Brezilya’da o şekilde dünya kupasına veda etti. Brezilya’yı yenmek için her takım kanının son damlasına kadar savaştı. Tribünleri Brezilya sempatizanından çok Brezilya’yı ıslıklamaya gelen taraftarlar doldurdu. Futbolu şova dönüştüren o sihirli ayaklar oynadıkları hiçbir maçta sahada yoktu. Brezilya kendisine aşırı güvenin ve rakip takımları küçümsemenin cezasını kupaya veda etmekle ödedi. Fransa ise emekliye ayrılmış bir Zidane’nin gladyatörler gibi savaşması ile yarı finale ismini yazdırdı. Sonuçta şu ortaya çıkıyor ki ne kadar güçlü olursan ol, başarı için inanman ve rakiplerine saygı duyman gerekir.
Çünkü Brezilya, kupaya başladığı ilk maçla birlikte eleştirileri üzerinde toplayan takım oldu. Ronaldinho, Ronaldo, Adriano, Cafu, Roberto Carlos, Juninho, Ze Roberto ve saymakla bitmeyen birçok dünya starını bünyesinde barındıran Brezilya’dan herkes samba bekliyordu. Hiç şüphesiz ki Brezilya 18. dünya kupasında, final oynayacak takımlar arasında en favori isimdi. Ancak Hırvatistan maçı ile başlayan kötü futbol, Avustralya maçı ile devam etti. Japonya karşısında alınan 4-1’lik galibiyet sambacıların geri döndüğü sinyallerini vermişti. Gana’yı 3–0 net bir skorla geçmesine rağmen sahayı ıslıklarla terk eden Brezilya, çeyrek finalde Horozlara kaybederek kupaya erken veda etti.
Peki Brezilya neden Fransa’ya kaybetti?
Brezilya’yı ben Fenerbahçe’ye benzetiyorum. Birçok yıldızı olan ancak sempati yerine antipati kazanan bir takım. Evet, geçen sezon Fenerbahçe nasıl Şampiyonluğu kaybetti ise Brezilya’da o şekilde dünya kupasına veda etti. Brezilya’yı yenmek için her takım kanının son damlasına kadar savaştı. Tribünleri Brezilya sempatizanından çok Brezilya’yı ıslıklamaya gelen taraftarlar doldurdu. Futbolu şova dönüştüren o sihirli ayaklar oynadıkları hiçbir maçta sahada yoktu. Brezilya kendisine aşırı güvenin ve rakip takımları küçümsemenin cezasını kupaya veda etmekle ödedi. Fransa ise emekliye ayrılmış bir Zidane’nin gladyatörler gibi savaşması ile yarı finale ismini yazdırdı. Sonuçta şu ortaya çıkıyor ki ne kadar güçlü olursan ol, başarı için inanman ve rakiplerine saygı duyman gerekir.