Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Araklı Tanıtım

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
ARAKLI'NIN KONUMU

konumjz6.jpg

Araklı,Trabzon'un doğusunda olup, il yerleşim merkezi bugünkü ilçe merkezinin batısında bulunan 'Konakönü' mevkiidir. Araklı adı, Buzluca ve Kalecik yakasında yer alan iki kale arasında bulunması nedeniyle, 'AraKale'den aldığı varsayılmaktadır. İlçe, 1916 yılında Rus işgaline uğramış ve 1918 yılında bu işgal sona ermiştir. Fabrikalarıyla, eğitim kurumlarıyla ve yenilenen birçok özel ve resmi kurumu ve de hastanesiyle Araklı, Trabzon'un hızla gelişen ilçelerinden biridir.

Araklı'nın 70 km. güneyinde bulunan çam ağaçlarıyla kaplı 'Pazarcık' Turizm Bakanlığı'nca turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Pazarcık'a girişte Pazarcık Mağarası bulunmaktadır. Yeşilyurt Beldisi Yılantaş Yaylası'nda her yıl 25 Ağustos'ta şenlikler yapılmaktadır. Yeşilyurt'ta, 1. Dünya Savaşı'ndan kalma şehitlik bulunmaktadır. İlçe merkezine 10 km. uzaklıkta Bereketli köyünde 'Acısu' olarak bilinen madensuyu vardır. Ayrıca 55 km. uzaklıkta Çörmeler Pilitli'de ve 80 km. uzaklıkta Balahor'da madensuyu şifalı olarak bilinmektedir.



66821081df5.jpg
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
ARAKLI'DA EKONOMİ

10iz7.jpg

İlçemiz Araklı 372 kmlik bir alana sahip olup Ahu Dağ silsilesi ile Küçükdere dağ silsilesinin kıyıya kısmen dik olarak inmesinin belli oranda iç kısımlara kadar uzanmasını sağlamıştır. Arazi Yapısının çok engebeli ve dağlık olması tarıma olan ilgiyi azaltmıştır.Tarım sınırı kıyıdan yaklaşık 600km ye kadar çıkmaktadır.ilçemizde yoğun olarak mısır,fındık ve çay üretimi yapılabilmektedir.Bunun yanında önemli olmayan miktarlarda baklagil de yetiştirilmektedir. İlçemizde hala geleneksel "Ahır" hayvancılığı devam etmektedir Etinden sütünden ve derisinden gereği gibi yararlanma beklentisi ve becerisi oluşmamıştır.Halk daha çok kendi ihtiyaçların karşılamaya yönelik bir hayvan bakıcılığı yapmaktadır.İlçemizde ve köylerinde ancak 247 adet saf "Jersey" ineği bulunmaktadır.100bine yaklaşan nüfusuyla ilçemiz için ne kadar yetersiz olduğu ortadadır. Ayrıca 9223 tanede yerli karainek olduğu ilçe tarım müdürlüğünün verilerinde tesbit edilmiştir. Arıcılıkta ilçemiz yavaş yavaş olsada gelişmektedir.1650 arıkovanı ile 181 belgeli arıcı yılda 4500 ton bal üretmektedir.Özellikle bölgemizde üretilen ve "Cifin" denilen çiçeğin özününde karıştığı için "Delibal" olarak adlandırılan balımızın besin değeri yüksek olduğu bilinmektedir. Denizlerimizde çeşitli sebeplerden meydana gelen verimsizlik denize kıyısı olan ilçemiz içinde olumsuzluklar oluşturmuştur.Bunun yanında bilinçsiz avlanma neticesinde ilçemiz deniz kıyısında olmasına rağmen yeterli oranda balık tüketememektedir.Ancak son yıllarda Sahil Güvenlik teşkilatının kurulması bu tür avlanmaları ve balık nesillerinin tükenmesini önleyici uygulamaları başlatmıştır.
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
ARAKLI'DA TURİZM

0003221oi2yr6.jpg

İlçemiz Araklı turizmi henüz ülkemizde de yeni yeni popüler olmaya başlayan yayla turizminin yoğun olarak görüldüğü bir ilçe durumundadır.İlçemiz sınırları içerisinde bulunan Pazarcık mevkiinin Turizm bakanlığınca birinci dereceden turizm bölgesi ilan edilmesinin ardından bölgeye olan ilgi daha da artmıştır.Her yıl gerek Trabzon'un yerli halı gerek komşu illerden bölgeye yoğun olarak ziyaretçi gelmektedir.Özellikle şehir dışında yaşayan Trabzon halkınınen fazla rağbet ettiği alan Pazarcık Olmaktadır.Gösterilen bu yoğun ilgiye paralel olarak bölgede konaklama temel ihtiyaç ve benzeri ihtiyaçları karşılayacak yeni tesisler inşa edilmiştir.Yeni İstihdam alanları oluşturulmuştur.Yayla turizmi artık araklı halkı için yeni bir ekonomik canlılık kaynağı olmaya başlamıştır.Geldiğimiz aşamada çok büyük etkisi olmamakla birlikte
 
Son düzenleme:

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
ARAKLI TARİHÇESİ

arakli6za9.jpg

Doğu Karadeniz 'deki diğer yerlerde olduğu gibi Araklı'nın da tarih öncesi arkeolojik çalışmalarla aydınlatılmış değildir. Ancak binyıllar boyunca Doğu-Batı ticaretinin en canlı güzergahı olan İpek yolunun Karadenize Ulaştığı toprakların üzerinde kurulmuş olması ticari değerinin yanında askeri ve jeostratejik değerlere sahip olması ilçedeki yerleşimin Trabzondan çok sonra olmadığını düşündürtmektedir. Doğu Karadenizi Güneyden kuşatan ve savunmasını kolaylaştıran ,dağlar Anadolu'ya hükmeden yönetimlerin bölge üzerinde otorite kurmasını,ticari ve sair ilişkilerle bölge kültürünün değiştirilmesini uzun süre engellemiş kendi bildiğince kendine yeterek yaşamayı benimseyen bir insan tipinin oluşmasına neden olmuştur.Hititler döneminde bölgenin madenlerini işleyen halkı Haliblerden maden alındığı,Asurluların Batı İran'dan gelerek bölgeyle sınırlı ticari ilişkilerde bulundukları bilinmektedir.Bölge ilk sömürgeci ziyaretini M.Ö.750 yıllarında Miletliler vasıtasıyla yaşadı.Ancak bu yıllarda Kafkasya üzerinden başlayan Kimmer akınları sebebiyle sömürgeciler bölge yerleşmeye fırsat bulamadılar.Kimmerler'den sonra İskitler ,Medler ve Persler kısa süreli hakimiyetleri olmuştur. Trabzon çevresindeki halklardan bunların özelliklerine yaşama biçimlerine yetiştirdikleri karakterlere dair bilgilerden sözeden Ksenefon M.Ö.400 yılında Bayburt-Trabzon yolculuğunda bölgenin yerli halkları olan Kolhlar Makronlarla savaşlarını eseri Anabasiste yazar.Diğer kaynaklarda onaylandığı gibi bölgemiz halkı savaşçı arıcılık meyvacılık ve madencilikle meşgul denizdende faydalanır durumdaydılar[/img][/center]

Doğu Karadeniz 'deki diğer yerlerde olduğu gibi Araklı'nın da tarih öncesi arkeolojik çalışmalarla aydınlatılmış değildir. Ancak binyıllar boyunca Doğu-Batı ticaretinin en canlı güzergahı olan İpek yolunun Karadenize Ulaştığı toprakların üzerinde kurulmuş olması ticari değerinin yanında askeri ve jeostratejik değerlere sahip olması ilçedeki yerleşimin Trabzondan çok sonra olmadığını düşündürtmektedir. Doğu Karadenizi Güneyden kuşatan ve savunmasını kolaylaştıran ,dağlar Anadolu'ya hükmeden yönetimlerin bölge üzerinde otorite kurmasını,ticari ve sair ilişkilerle bölge kültürünün değiştirilmesini uzun süre engellemiş kendi bildiğince kendine yeterek yaşamayı benimseyen bir insan tipinin oluşmasına neden olmuştur.Hititler döneminde bölgenin madenlerini işleyen halkı Haliblerden maden alındığı,Asurluların Batı İran'dan gelerek bölgeyle sınırlı ticari ilişkilerde bulundukları bilinmektedir.Bölge ilk sömürgeci ziyaretini M.Ö.750 yıllarında Miletliler vasıtasıyla yaşadı.Ancak bu yıllarda Kafkasya üzerinden başlayan Kimmer akınları sebebiyle sömürgeciler bölge yerleşmeye fırsat bulamadılar.Kimmerler'den sonra İskitler ,Medler ve Persler kısa süreli hakimiyetleri olmuştur. Trabzon çevresindeki halklardan bunların özelliklerine yaşama biçimlerine yetiştirdikleri karakterlere dair bilgilerden sözeden Ksenefon M.Ö.400 yılında Bayburt-Trabzon yolculuğunda bölgenin yerli halkları olan Kolhlar Makronlarla savaşlarını eseri Anabasiste yazar.Diğer kaynaklarda onaylandığı gibi bölgemiz halkı savaşçı arıcılık meyvacılık ve madencilikle meşgul denizdende faydalanır durumdaydılar.


araklisc9.jpg
 

_kartanesi_

New member
Local time
12:23
Katılım
2 Mayıs 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
2
Puanları
0
abicim çoook teşekkürler.. emeğine sağlık:)
seviyorum araklımı ya:)
 

elmas

New member
Local time
12:23
Katılım
6 Temmuz 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
5
Puanları
0
baba emeğine sağlık yarın ordayum :D:D
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Araklı
Araklı Tarihi
Doğu Karadeniz 'deki diğer yerlerde olduğu gibi Araklı'nın da tarih öncesi arkeolojik çalışmalarla aydınlatılmış değildir. Ancak binyıllar boyunca Doğu-Batı ticaretinin en canlı güzergahı olan İpek yolunun Karadenize Ulaştığı toprakların üzerinde kurulmuş olması ticari değerinin yanında askeri ve jeostratejik değerlere sahip olması ilçedeki yerleşimin Trabzondan çok sonra olmadığını düşündürtmektedir. Doğu Karadenizi Güneyden kuşatan ve savunmasını kolaylaştıran ,dağlar Anadolu'ya hükmeden yönetimlerin bölge üzerinde otorite kurmasını,ticari ve sair ilişkilerle bölge kültürünün değiştirilmesini uzun süre engellemiş kendi bildiğince kendine yeterek yaşamayı benimseyen bir insan tipinin oluşmasına neden olmuştur.Hititler döneminde bölgenin madenlerini işleyen halkı Haliblerden maden alındığı,Asurluların Batı İran'dan gelerek bölgeyle sınırlı ticari ilişkilerde bulundukları bilinmektedir.
Bölge ilk sömürgeci ziyaretini M.Ö.750 yıllarında Miletliler vasıtasıyla yaşadı.Ancak bu yıllarda Kafkasya üzerinden başlayan Kimmer akınları sebebiyle sömürgeciler bölge yerleşmeye fırsat bulamadılar.Kimmerler'den sonra İskitler ,Medler ve Persler kısa süreli hakimiyetleri olmuştur. Trabzon çevresindeki halklardan bunların özelliklerine yaşama biçimlerine yetiştirdikleri karakterlere dair bilgilerden sözeden Ksenefon M.Ö.400 yılında Bayburt-Trabzon yolculuğunda bölgenin yerli halkları olan Kolhlar Makronlarla savaşlarını eseri Anabasiste yazar.Diğer kaynaklarda onaylandığı gibi bölgemiz halkı savaşçı arıcılık meyvacılık ve madencilikle meşgul denizdende faydalanır durumdaydılar

Coğrafi Konum:
Araklı,Trabzon'un doğusunda olup, il yerleşim merkezi bugünkü ilçe merkezinin batısında bulunan 'Konakönü' mevkiidir. Araklı adı, Buzluca ve Kalecik yakasında yer alan iki kale arasında bulunması nedeniyle, 'AraKale'den aldığı varsayılmaktadır. İlçe, 1916 yılında Rus işgaline uğramış ve 1918 yılında bu işgal sona ermiştir. Fabrikalarıyla, eğitim kurumlarıyla ve yenilenen birçok özel ve resmi kurumu ve de hastanesiyle Araklı, Trabzon'un hızla gelişen ilçelerinden biridir.

Araklı'nın 70 km. güneyinde bulunan çam ağaçlarıyla kaplı 'Pazarcık' Turizm Bakanlığı'nca turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Pazarcık'a girişte Pazarcık Mağarası bulunmaktadır. Yeşilyurt Beldisi Yılantaş Yaylası'nda her yıl 25 Ağustos'ta şenlikler yapılmaktadır. Yeşilyurt'ta, 1. Dünya Savaşı'ndan kalma şehitlik bulunmaktadır. İlçe merkezine 10 km. uzaklıkta Bereketli köyünde 'Acısu' olarak bilinen madensuyu vardır. Ayrıca 55 km. uzaklıkta Çörmeler Pilitli'de ve 80 km. uzaklıkta Balahor'da madensuyu şifalı olarak bilinmektedir.

Ekonomisi:

Araklı 372 kmlik bir alana sahip olup Ahu Dağ silsilesi ile Küçükdere dağ silsilesinin kıyıya kısmen dik olarak inmesinin belli oranda iç kısımlara kadar uzanmasını sağlamıştır. Arazi Yapısının çok engebeli ve dağlık olması tarıma olan ilgiyi azaltmıştır.Tarım sınırı kıyıdan yaklaşık 600km ye kadar çıkmaktadır.ilçemizde yoğun olarak mısır,fındık ve çay üretimi yapılabilmektedir.Bunun yanında önemli olmayan miktarlarda baklagil de yetiştirilmektedir. İlçemizde hala geleneksel "Ahır" hayvancılığı devam etmektedir Etinden sütünden ve derisinden gereği gibi yararlanma beklentisi ve becerisi oluşmamıştır.Halk daha çok kendi ihtiyaçların karşılamaya yönelik bir hayvan bakıcılığı yapmaktadır.İlçemizde ve köylerinde ancak 247 adet saf "Jersey" ineği bulunmaktadır.100bine yaklaşan nüfusuyla ilçemiz için ne kadar yetersiz olduğu ortadadır.
Ayrıca 9223 tanede yerli karainek olduğu ilçe tarım müdürlüğünün verilerinde tesbit edilmiştir. Arıcılıkta ilçemiz yavaş yavaş olsada gelişmektedir.1650 arıkovanı ile 181 belgeli arıcı yılda 4500 ton bal üretmektedir.Özellikle bölgemizde üretilen ve "Cifin" denilen çiçeğin özününde karıştığı için "Delibal" olarak adlandırılan balımızın besin değeri yüksek olduğu bilinmektedir. Denizlerimizde çeşitli sebeplerden meydana gelen verimsizlik denize kıyısı olan ilçemiz içinde olumsuzluklar oluşturmuştur.Bunun yanında bilinçsiz avlanma neticesinde ilçemiz deniz kıyısında olmasına rağmen yeterli oranda balık tüketememektedir.Ancak son yıllarda Sahil Güvenlik teşkilatının kurulması bu tür avlanmaları ve balık nesillerinin tükenmesini önleyici uygulamaları başlatmıştır.


Turizm:

Araklı turizmi henüz ülkemizde de yeni yeni popüler olmaya başlayan yayla turizminin yoğun olarak görüldüğü bir ilçe durumundadır.İlçemiz sınırları içerisinde bulunan Pazarcık mevkiinin Turizm bakanlığınca birinci dereceden turizm bölgesi ilan edilmesinin ardından bölgeye olan ilgi daha da artmıştır.Her yıl gerek Trabzon'un yerli halı gerek komşu illerden bölgeye yoğun olarak ziyaretçi gelmektedir.Özellikle şehir dışında yaşayan Trabzon halkınınen fazla rağbet ettiği alan Pazarcık Olmaktadır.Gösterilen bu yoğun ilgiye paralel olarak bölgede konaklama temel ihtiyaç ve benzeri ihtiyaçları karşılayacak yeni tesisler inşa edilmiştir.Yeni İstihdam alanları oluşturulmuştur.Yayla turizmi artık araklı halkı için yeni bir ekonomik canlılık kaynağı olmaya başlamıştır.Geldiğimiz aşamada çok büyük etkisi olmamakla birlikte yayla turizmi hızla gelişmektedir.

Beldeleri:
BELDE

BAŞKAN AD SOYADI

TEL NO

FAX NO
Çankaya
Burhan AKYILDIZ
736 13 57

501 82 80
Erenler
Hasan AYVAZOĞLU
728 14 88

728 14 77
Yeşilyurt
Hüseyin KALAYCI
734 70 22

734 72 65
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Mısır Ekmeği

Mısır Ekmeği
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yöresel yiyeceklerin temelinde genellikle mısır ve mısır unu bulunmaktadır. Bunun böyle olması da tabiidir. Eskiden anbarda mısır oldu mu korkacak bir şey yoktu. Evde her zaman ekmek varsa yiyecek de var demekti. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Mısır ekmeği pişirmenin iki safhası bulunmaktadır. Bir; ekmeğin piş irileceği plekiyi bu işe hazırlamak, ikincisi de ekmek hamurunu yoğurmak.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Plekiler üç kiloluktan altı kiloluğa kadar küçükten büyüiğe doğru sıralanır. Diyelimki üç kiloluk plekide ekmek yapmaya karar verdik: Tok bir ateş yakar, ateşin iki yanına demir ayakları koyarız, plekiyi ağzı aşağı olarak bu demirleıin üzerine yerleştiririz.
Ateş plekiyi iyice kızdırırken bol köz ve kül de bırakır. Bu arada ekmek hamurunu sıcak su ile yoğurmak için yanan ateşin kenarına bir güğüm su konur.
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Pleki ateşin Üzerinde pişedursun, biz diğer yandan ekmek hamurunu hazırlarız. En eskilerde ekmek teknesi ağaçtandı ve çekme olarak yapılırdı. Anbardan üç kiloluk un alarak ekmek teknesine elekleıiz. Tuz kalın olduğundan bir kapa konur ve sıcak su ile temizlendikten sonra eritilerek teknedeki unun ortasına dökülür, yeteri kadar da el yakan sıcak su ilave edilir ve hamur iyice yoğrulur. Bu arada sıcak su eli yakar ve hamur parmaklara yapışır. Bunun için hamuru yoğuran kadın, yanında bir sahanla bir miktar soğuk su alır ve zaman zaman elini bu soğuk suya batırarak ve parmaklardan temizliyerek işini tamamlar.[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]

[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yoğurma işi bitince hamur yuvarlak hale getirilir ve tekneye konan bir tutam un üzerine gezdiriliı. Bu unlar hamunın plekiye yapış masım önler. Ekmek hamuruna bir miktar şeker, bir miktar balli lobya unu, bir miktar zeytinyağı koymak ekmeğe tad verir. Süt ve yumurta da konabilir. Hamur tarif edildiği gibi yoğrulduktan sonra sıra pişirmeye gelmiştir. Şimdi de ekmeğin pişiıilmesini görelim.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Pleki, iyice piştiğine emin olunduktan sonra (Pişmiş plekinin üzerine bırakılan bir damla su hemen buharlaş ir) bir kukari ve bir parça paçavra yardımıyla ateş in üzerinden alınır ve yana çekilir. Hazırlanan hamur sıcak olan plekiye yerleştirilir ve çevirme ekmek yapilacaksa pleki paçavra ile dildendirilir, içindeki hamur elin ayasına alınarak plekiye ters konur. Böylece yapışmayı önleyen un da görevini yapmıştır. Ateşteki közler ve küller kenara çekilerek pleki, alttan da kızmış olan ocak taşının üzerine sürülür ve üzeri bir sacla kapatılarak, sac üzerine hafif bir ateş yakilır. Aıtan küller ve közlerle plekinin çevresi çepeçevıe sanlır. Böylece plekideki ekmek alttan, üstten ve yanlardan yavaş yavaş pişer. Üstten kızarmışsa pişmiş demektir. Iyi bir usta, ateşi ustalikla yakarak olduğu gib bırakır ve ekmeğin pişip pişmediğini kontrol etmeye gerek görmez.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Sıcak ekmek, tereyağı ve minci ile katık edilince bir hoş olur. Aclığı fevkalade giderir ve başka bir şey istemez.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Mısır Ekmeği Fotoğrafı[/FONT]
misir_ekmegi.jpg
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Trabzon Peynirlisi

Malzemeler
350 gr. Hamur,
70 gr. Yaylalarda yapılan ve deri içinde saklanan Trabzon peyniri


Yapılışı
Peynir bir gün önceden doğranır, rendeye vurulur ve bir miktar su karıştırılarak dinlenmeye bırakılır. Un, tuz ve maya karıştırılarak ekmek hamurundan daha gevşek hamur elde edilir. 350 gr.lık kesilerek şekillendirilir. Hamur tahta üzerinde dinlendirilir. Fırın 200 derece sıcaklığında hazırlanır. Yine ayrı bir tahta üzerinde kayık şeklinde hazırlanan hamur içine peynir konulur ve üzerine fırça ile su veya un bulamacı sürülerek fırına sürülür. Pişince içine tere yağı konularak servis yapılır.
peynirliuzunkucuk.gif
peynirliyuvkucuk.gif
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Yöresel Yemekler

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
MisirEkmegi.jpg
MisirEkmek.jpg
[/FONT]​

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yöresel yiyeceklerin temelinde genellikle mısır ve mısır unu bulunmaktadır. Bunun böyle olması da tabiidir. Eskiden anbarda mısır oldu mu korkacak bir şey yoktu. Evde her zaman ekmek varsa yiyecek de var demekti. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Mısır ekmeği pişirmenin iki safhası bulunmaktadır. Bir; ekmeğin piş irileceği plekiyi bu işe hazırlamak, ikincisi de ekmek hamurunu yoğurmak.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Plekiler üç kiloluktan altı kiloluğa kadar küçükten büyüiğe doğru sıralanır. Diyelimki üç kiloluk plekide ekmek yapmaya karar verdik: Tok bir ateş yakar, ateşin iki yanına demir ayakları koyarız, plekiyi ağzı aşağı olarak bu demirleıin üzerine yerleştiririz.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ateş plekiyi iyice kızdırırken bol köz ve kül de bırakır. Bu arada ekmek hamurunu sıcak su ile yoğurmak için yanan ateşin kenarına bir güğüm su konur.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Pleki ateşin Üzerinde pişedursun, biz diğer yandan ekmek hamurunu hazırlarız. En eskilerde ekmek teknesi ağaçtandı ve çekme olarak yapılırdı. Anbardan üç kiloluk un alarak ekmek teknesine elekleıiz. Tuz kalın olduğundan bir kapa konur ve sıcak su ile temizlendikten sonra eritilerek teknedeki unun ortasına dökülür, yeteri kadar da el yakan sıcak su ilave edilir ve hamur iyice yoğrulur. Bu arada sıcak su eli yakar ve hamur parmaklara yapışır. Bunun için hamuru yoğuran kadın, yanında bir sahanla bir miktar soğuk su alır ve zaman zaman elini bu soğuk suya batırarak ve parmaklardan temizliyerek işini tamamlar. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yoğurma işi bitince hamur yuvarlak hale getirilir ve tekneye konan bir tutam un üzerine gezdiriliı. Bu unlar hamunın plekiye yapış masım önler. Ekmek hamuruna bir miktar şeker, bir miktar balli lobya unu, bir miktar zeytinyağı koymak ekmeğe tad verir. Süt ve yumurta da konabilir. Hamur tarif edildiği gibi yoğrulduktan sonra sıra pişirmeye gelmiştir. Şimdi de ekmeğin pişiıilmesini görelim.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Pleki, iyice piştiğine emin olunduktan sonra (Pişmiş plekinin üzerine bırakılan bir damla su hemen buharlaş ir) bir kukari ve bir parça paçavra yardımıyla ateş in üzerinden alınır ve yana çekilir. Hazırlanan hamur sıcak olan plekiye yerleştirilir ve çevirme ekmek yapilacaksa pleki paçavra ile dildendirilir, içindeki hamur elin ayasına alınarak plekiye ters konur. Böylece yapışmayı önleyen un da görevini yapmıştır. Ateşteki közler ve küller kenara çekilerek pleki, alttan da kızmış olan ocak taşının üzerine sürülür ve üzeri bir sacla kapatılarak, sac üzerine hafif bir ateş yakilır. Aıtan küller ve közlerle plekinin çevresi çepeçevıe sanlır. Böylece plekideki ekmek alttan, üstten ve yanlardan yavaş yavaş pişer. Üstten kızarmışsa pişmiş demektir. Iyi bir usta, ateşi ustalikla yakarak olduğu gib bırakır ve ekmeğin pişip pişmediğini kontrol etmeye gerek görmez.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Sıcak ekmek, tereyağı ve minci ile katık edilince bir hoş olur. Aclığı fevkalade giderir ve başka bir şey istemez.[/FONT]
[FONT=Geneva, Arial, Helvetica, san-serif][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ÇORBALAR[/FONT][/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Her yerde birinci yemek olarak alınan sulu çorbalar Rize bölgesinde pek fazla bilinmez. Birinci yemek olarak sofraya gelenler genellikle tava yemekleridir. Bu yemekler sofraya sıcak olarak getirilirler. Turşu kavurması, muhlama ve bunların değişik çeşitleri gibi. Rize'de bazı sulu yemekler "manca" diye adlandınlır. Bunlar çorba türü yemekler olarak mütalaa edilebilirse de umumiyetle tava yemeklerinden sonra ikinci yemek olarak alınırlar. Fasulye mancası, lahana mancası, kabak mancası gibi.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]KORKOTO ÇORBASI VEYA AYRAN ÇORBASI[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Korkoto : Kırılmış mısır[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: İki su bardağı korkoto, Bir su bardağı ayran, İki çorba kaşığı tereyağı[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Önce korkoto suya atılır, ayran ve tuz katılır, tereyağı konup pişirilir. Günümüzde; salça tereyağmda pişirileıek servis yapılırken çorbanın üzerine gezdirilmektedir. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]FASULYE (LOBYA) ÇORBASI[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Uç su bardağı kuru fasulye, Domates büyüklüğünde içyağı, Iki baş ortaboy soğan veya soğana karşılık prasa yaprağı[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Once kuru fasulye suda pişirilir. Soğanlar veya prasa yapraklan ayrı bir kapta pembeleşinceye kadar yağda kavrulur, fasülye, içyağı, tuz ve su ilave edilip pişinceye kadar yeniden kaynatılır. Kemik ilave edilirse daha lezzetli olur. Nane katılarak yenir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]HOPİ VEYA HUPI ÇORBASI[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Uç yoğurt kasesi hopi. (İçiyle birlikte kurutulmuş kuru fasulye), bir kaşık tereyağı, Bir domates büyüklüğünde içyağı, İki baş soğan veya bunun kadar prasa yaprağı[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: ince doğranmış soğanlar veya prasa yaprakları yağla kavmlur. Kırılmış fasülye hopileri içine atılarak karıştırılır, su ve tuz ilave edilip piş irilir. Kemik ilave edilerek pişirilirse iyi olur. Nane ve sarmısak ilave edilerek yenir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]KABAK ÇORBASI[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Bir beyaz kabağın dörtte biıi, Bir su bardağı kuru fasülye, Uç çorba kaşığı yağ.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Kabuğu soyulan kabak kuşbaşı şeklinde doğranır, kazana konup ayrı bir kapta piş erken başka bir kapta pişirilen kuru fasülye, tuz ve yağla birlikte kabağa ilave edilir. Kum fasulye yerine taze fasUlye kullanılabilir. Çorbaya bulgur, arpa veya pirinç ilave edilebilir.[/FONT]
[FONT=Geneva, Arial, Helvetica, san-serif][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]SEBZE YEMEKLERİ[/FONT][/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]FASULYE TAVALISİ[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Bir kilo taze fasülye, iki baş soğan veya soğan yerine yeteri kadar prasa yaprağı, beş diş sarmısak, iki kaşık tereyağı veya zeytinyağı[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Bir kilo daneli fasülye kırılarak kazana konur, yeterince pişirildikten sonra bir süzgeçte süzülür. İnce doğranmış soğan veya soğan yerine prasa yaprağı yağda kavrulur. Süzgeçte süzdüğümüz fasülyeler önceden hazırladığımız sarmısak, soğan kavruntusuna ilave edilir; tuzu konulup 10-15 dakika tavada veya kazanda kavrulur, sıcak yenir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]TURŞU KAVURMA VEYA TURŞU TAVALISI[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
TursuKavurma.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Bir kilo fasülye turşusu, üç baş soğan veya buna denk prasa yaprağı, beş diş sarmısak, iki kaşık tereyağı veya buna denk zeytinyağı[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Fasulye turşusu bir gün önceden suya konur, tuzu çıkartılır. Hiç su kalmayacak şekilde elle sıkılır. Soğanlar, ay şeklinde bir tavaya doğranırlar ve zeytinyağı ile penbeleşinceye kadar kavrulurlar. Daha sonra hazırlanan turşu, tavaya ilave edilir, ezilmiş sarmısak ve az bir miktar biber konarak 10-15 dakika kavrulur. Sıcak veya soğuk olarak yenebilir. Eskiden ilk yemek olarak ve mısır ekmeği ile birlikte yeniyordu. Bir lokma ekmek tavaya uzanıyor ve parmaklar yardımıyla bir tutam turşu alınıp ağıza getiriliyordu. Günümüzde ise turşu kavurma, salata gibi sofraya konulmakta ve iştah açıcı olarak alınmaktadır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]PAZI TAVALISİ VEYA PAZI KAVURMASI [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
PaziTavali.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Dört bağ pazı, üç baş soğan veya buna denk prasa, beş altı diş sarmısak, ki kaşık tereyağı [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Soğanlar halka halka doğranıp yağda kavrulur. Haşlanıp süzülen pazılar sıkılarak yağda kavrulmuş soğana ilave edilir. Ezilmiş sarmısak ve tuz konup 10-15 dakika kavrulur.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]TOMARI TAVALISI VEYA KAVURMASI[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Tomari sulak yerlerde, ırmak kenarlarında kendiliğinden yetişen otsu bir bitkidir. Yapraklan pazı yaprağı genişliğinde ve pazıdan biraz daha serttir. Tomari kavurması Pazı kavurması gibi yapılmaktadır. Pazı ve tomari karışımı olarak da yapilabılır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]PAZI DOLMASI[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Dört bağ pazı, bir bardak korkoto (Kırılmış Mısır) , iki baş soğan, iki kaşık tereyağı.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Once pazılar bir kazanda haşlanıp süzülür. Doğranmış soğanlar yağda kavrulur. Daha önce haşlanmış ve süzülmüş pazılar doğranarak kazana ilave edilir, daha önce ıslatılmış korkoto, su ve tuz konur, karabiber katılır, 20 ila 30 dakika pişirilir. Pirinçli ispanak yemeği kıvamında veya biraz daha katı olur. Korkoto yerine bulgur veya pirinç konabilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]KARA LAHANA DOLMASI[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Dört bağ lahana, iki baş soğan, bir su bardağı korkoto, iki kaşık tereyağı veya iç yağı.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Eritilmiş yağda soğanlar kavrulur. Doğranmış haşlanmış ve süzülmüş lahanalar buna ilave edilir. Suyu, tuzu, ve acı biberi konulduktan sonra 20-30 dakika kadar pazı dolması kıvamında pişirilir. Suyu tuzu konulurken daha önceden ıslatılmış korkoto da ilave edilir. Korkoto yerine bulgur ve pirinç de konabilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]LAHANA HAŞLAMASI[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
LahanaHaslama.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Altı bağ lahana, bir domates büyüklüğünde içyağı, bir kase fasülye, iki kaşık mısır unu, iki kaşık tereyağı, bir kiloya yakın kemik, bir miktar acı biber (Lav Biberi)[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Lahanalar önce yıkanıp temizlenir. Daha sonra elle bükülerek doğranır, fasülye ile beraber veya ayrı ayrı haşlanır ve süzlür. Lahana kaynatılıp süzülmezse tadı acı olur. Kazana su koyarak bütün malzeme buna ilave edilir. Tuzu biberi konur, yarım saat pişirilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]EZME LAHANA VEYA VURMA LAHANA[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Altı bağ kara lahana, bir domates büyüldüğünde içyağı, bir kaşık tereyağı, bir bardak içyağı, bir bardak un, az miktarda acı biber.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Once, temizlenmiş ve doğranmış lahana ve fasülye ayrı ayrı haşlanır ve süzülürler. Mısır unu dışında bütün malzemeler ve tuz kazana konur, kaynatılmış su ilave edilir ve pişirilir. Suyu bir başka kapa alınıp ezme işine girişilir. Lahanayı ezmek için özel bir kutali (Kepçe uzunluğunda düz yontulmuş ağzı dört parmak kalınlığında ve genişliğinde bir araç) veya kepçe kullanılır ve lahana muhallebi kıvamı alıncaya kadar ezilir. Ezme işi bitince lahanadan daha önce alınmış olan su ve bir miktar mısır unu kazana yavaş yavaş ilave edilir ve 5 ila 10 dakika karıştırılarak kaynatılır. Ezme lahanaya damak zevkine göre tatlı kabağı, taze fasülye, taze mısır veya pazı ilave edilebilir. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]LAHANA ROHTIKOSU[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Lahana rohtikosu ayrı bir yemek olmayıp ezme lahanadan yapılan bir yiyecektir. Ezme lahanaya ufalanmış mısır ekmeği ve tereyağı katarak kaynatilır. Eğer kavurma konursa daha lezzetli olur.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]LAH[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ANA SARMASI VEYA ETLİ LAHANA DOLMASI[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
LahanaSarma.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Altı veya yedi bağ kara lahana, üç baş soğan, bir kilo ince kıyılmış et, bir kase korkoto, maydonoz.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Soğanlar ince ince doğranır. Yeteri kadar tuzla ovulur, ince kıyılmış et, korkoto, maydonoz, tuz, su ilave edilerek dolma içi hazırlanır, daha önce haşlanmış süzülmüş lahanayaprakları ile sarılır. Dolmaların üzerini geçmiyecek kadar su konulup kazanda pişirilir, sıcak servis yapılır. Kazanın en altına kemik konursa daha lezzetli olur. Korkoto yerine bulgur veya pirinç konabilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ISIRGAN YEMEĞİ[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Kendiliğinden yetişen ısırgan otundan yapılan yemeğin tarifi Çayeli'nden alınmıştır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Taze ısırgan yıkanır, haşlanır ve süzülür. Iki baş kıyılmış soğan bir tencerede bir kaç kaşık yağla kavrulur, salçası ve süzülmüş ısırganlar tencereye konur. Yeterince kaynar su ile iki bardak süt ve tuz ilave edılır. İsteğe göre karabiber de konabilir. Isırgan yemeğinin bazı hastalıldara yararlı olduğu söylenmektedir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]HAMSİ İLE YAPILAN YÖRESEL YEMEKLER[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bu bölümde hamsinin her yerde yapılan ızgarası, tavası ve buğulamasından değil, yöreye özgü hamsili yemeklerden bahsedilecektir. Bunların başlıcaları hamsili ekmek, hamsili plav, hamsi çığırtası, hamsi köftesi ve kiremitte hamsi adları altında yapılan hamsii yiyeceklerdir. Tuzlanarak bir aydan fazla bekletilen hamsi olgunlaşına sardalya veya torik gibi çiğ olarak ta yenebilir. Tuzlu hamsi suya konarak tuzu alınır, kılçığı çıkarılır, limon, maydonoz ve zeytinyağı ile beslenerek güzel bir yiyecek olur. Sofralarımızda salata gibi alınabilir.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]HAMSİKOLİ (HAMSİLİ EKMEK)[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
HamsiKoli.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Bir bağ pazı, bir bağ taze soğan veya buna denk kuru soğan, Bir bağ prasa yaprağı, bir iri domates büyüklüğünde içyağı, dört bardak mısır unu, iki kaşık tereyağı, bir avuç nane, iki kase hamsi.[/FONT] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Önceden suya konmuş hamsiler kılçıklarından ayıklanır. Bütün sebzeler ve içyağı ince ince doğranır, elenmiş un ve kaynar su ilave edilerek karıştırilır ve ekmek hamuru şeklinde hafifçe yoğrularak mısır ekmeği gibi plekide pişirilir. Pişirmeden önce tuzu kontrol edilmelidir. Hamsi ve içyağı kendiliğinden tuzlu olduğundan tuz ayarı buna göre yapılmalıdır. Hamsili ekmeğin hamuruna su yerine kaymaklı süt ve yumurta katılırsa daha da lezzetli olur. Sıcak olarak yenirse daha lezzetlidir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]HAMSİ ÇIGIRTASI[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Bir bağ pazı, bir bağ taze soğan veya buna denk yerli prasa yaprağı, iki bardak ince mısır unu veya buna denk buğday unu'da olabilir, bir tas tuzlu hamsi, bir yumurta büyüklüğünde içyağı. Kızartma için zeytinyağı yoksa tereyağı.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Hamsiler önceden suya konarak ayıklanır, kılçıklarından temizlenir, hamsi, un, kıyılmış pazı ile soğan içyağı ile karıştırılarak ekmek hamuru gibi hafifçe yoğrulur, tuzu kontrol edilir. Yumurta katılırsa daha iyi olur. Bir santim kalınliğında veya daha ince yayılarak tavada kızartılir. Çığırta hamuruna köfte biçimi verilerek de kızartılabilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]HAMSİLİ PİLAV[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
HamsiliPilav.jpg
[/FONT]​

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hamsili plavın ilk şekli "Hamsili Rasti" yemeğidir. Korkoto, azmiktarda pazı veya prasa yaprağı, kılçığı alınmış tuzlanmış hamsi ile birlikte karış tınhr, yağı konarak kazanda plav gibi ve plav kıvamına gelinceye kadar piş irilir. Hazırlanan malzeme tepsiye konarak pleki veya kuziııada piş irilebilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hanısili Plavın Malzemesi: Bir kilo veya bir tas hamsi. (Taze veya tuzlu hamsi olabilir), dört bardak pirinç, Uç baş soğan, bir avuç nane, Bir buçuk bardak zeytinyağı veya tereyağı.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Hamsi tuzlu ise suya konur ve tuzu alınır. Taze veya tuzlu olsun önce hamsilerin kılçildan tenıizlenir. Pirinç yıkamp tenıizlenir, hamsi hariç, diğer hazırlannıış malzeme ile karış tınlır, iki bardak pirinc üç bardak su hesabıyla suyu konur. Tepsiye bir sıra hamsi dizildikten sonra üzerine hazırlanmış malzeme konur ve en üstünede bir sıra daha hamsi dizilir. Tepsi plekide veya fırında pişirilir. Sıcak veya soğuk olark salatalık veya ayranla yenir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bu gün hamsi pilavı baharat, maydonoz , kuş üzümü ile zenginleştirilmektedir. Hamsili pilava, kuş başı doğranmış pateteste konabilir. Genellikle hamsili plav yapılınca başka yemek yapmaya gerek görülmez.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]PLEKIDE VEYA KIREMİTİE HAMSİ[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
KiremitteHamsi.jpg
[/FONT]​

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Taze hamsi başları kesilerek temizlenir ve tuzlanır. Bir oluklu kiremit alınarak üzerine kumar yaprağı veya lahana yaprağı serilir. Temizlenmiş hamsi yaprağm üzerine dizilir, üzeri aynı tür yaprakla örtülür ve en üstte bir oluklu kiremit daha konarak ocağa veya ateşe sürülür ve üzerine közler çekilerek pişirilir. Kiremit yerine pleki de kullanılabilir. Kiremite dizilen hamsiler plekiye dizilir, üzeri sacla örtülerek üzerine ateş yakilır ve pişirilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]HAMSİ KÖFTESİ[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Tarifi Çamlıhemşin'den alınmıştır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Bir kilo tuzlu hamsi, dört dilim bayat ekmek, üç yumurta, yarım su bardağı mısır unu, karabiber, maydonoz, tuz ve yağ.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Tuzlu hamsi akşamdan suya konarak tuzu alınır. Kılçığı temizlenek ince ince doğranır. Bayat ekmek hamsilerin üzerine ovulur. Karabiber, yumurta tuz konarak maydanozla birlikte iyice karıştırılıp yoğrulur. Ceviz büyüklüğüne getirilerek tavada kızartılır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]UNLU TAVA YEMEKLERİ[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]MUHLAMA[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Muhlama.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Üç tahta kaşığı mısır unu, üç kaşık tereyağı, bir kase tel veren peynir, İlik SU ve tuz.[/FONT] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılış ı: Bakır bir tavada tereyağı eritilir. Mısır unu konulup penbeleş inceye kadar kavrulur. Tavaya ilik su ve peynir ilave edilir. Peynirin tuzuna göre tuzu ayarlanır. Hafİf ateşte karıştırılarak yağını üzerine verinceye kadar pişirilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Muhlama tel veren peynirle yapılabileceği gibi hertürlü peynirle veya minci ile de yapılabilir. Peynir ve minci sade olarak da yağda pişirilebilir. (Buna pişirmek yerine ısıtmak demek daha doğru olur). Yağda sade olarak pişirilen peynire peynir muhlaması, yağda sade olarak pişirilen minciye de minci muhlaması denir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hemşin yöresinde bir miktar kaymak alınarak tavaya konur, ateş üzerinde kaynatılır, içerisine yavaş yavaş mısır unu ilave edilir. Daha sonra bir miktarda ince ince doğranmış köy peyniri konmak suretiyle sıcak olarak servis yapılır. Bu muhlama şekline adı geçen yöremizde "kaymak muhlaması' denmektedir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]HOŞMER[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeleri: Bir litre kaymaklı süt, bir kase köy peyniri, üç tahta kaşığı mısır unu, yeterince tuz.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Kaymaklı taze süt süzgeçle süzülerek bir tavaya boşaltılır. Tava ateşe konarak kaynatılmaya bırakılır. Elenmiş mısır unu, kaynayan süte yavaş yavaş ve karıştırılarak ilave edilir. Normal kıvama gelince ince doğranmış köy peyniri ve tuz konur. Peynirin hoşmer içine erimesiyle birlikte sıcak servis yapılır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hemşin yöresinde kaymağı alınmış süt içeresine mısır unu karıştırılarak yapılan tava işine "Kotniyar" denmektedir. Kotniyara peynir konmaz.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hoşmer, muhlama gibi yenir ve yerken yağ tavada göllenir. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]HAŞIL[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Değişik şekillerde yapılan haşılın Salaha Bölgesinden aldığımız bir tarih aşağıda verilmiştir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Haşıl, kavut unuyla yapılır. Kavut unu; kavrulmuş kabak çekirdeği, kavrulmuş balli lobya (soya fasulyesi) ve kavrulmuş mısırın değirmende öğütülmesi ile elde edilen bir undur. Tavaya yeter miktarda su ve yeter miktarda kavut unu konarak pişirilirken sürekli karıştırılır. Bir miktar tuz ilave edilir. Pişme işi tamamlanırken yemek de ekmek hamuru kıvamma yaklaşır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Dikkat edilirse, haşıl yağsız olarak pişirilmektedir. Fakat, yağla yenir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Haşıl sıcak olarak sofraya almmakta ve ortasına bir kaşık tereyağı konularak[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]yenmektedir. Haş ila kaşık salan kişi, kaşığmı haşılin ortasındaki tereyağına bandırır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ortadaki yağ bitince aynı yere yoğurt dökülür ve yemeye devam edilir. Haş il[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]hangi tavada pişmişse o tava ile sofraya gelir ve servis yapılmaz. [/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ikizdere'den aldığınıız bir örnek de şöyle:[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeleri: Mısır unu, tereyağı, su, süt veya yoğurt.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hazırlanışı: Mısır unu suya karıştırılarak pişirilir. İyice pişen bu karışıma bol miktarda tereyağı kanştırılır, pişimıe işine devam edilir. Çok katı bir kıvama gelen yemek bir miktar soğumaya bırakılır. Birazcık soğuduktan sonra üzerine süt veya yoğurt dökülerek yenir. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ÇUMUR[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Sıcak mısır ekmeği, tereyağı ve mıncı.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hazırlanışı: Sıcak mısır ekmeğinin içi yayvan bir kap içersine boşaltılır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]İçersine bol miktarda tereyağı ve tuzlu minci (Lor) katılarak karıştırılır. Mısır[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ekmeğinin sıcağında yağ, ekmeğe ve minciye sirayet eder. Soğutulmadan yenir.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Sıcak ekmek bulunmadığı zamanlarda soğuk ekmek bir tavanm içine ufaltilıp yağı ve mincisi konur. Sonra hafif ateşte ısıtılarak yağın ekmeğe nufuz etmesi sağlanır. Böylece leziz ve besleyici bir yiyecek elde edilmiş olur.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]PEKMEZLE YAPILAN UNLU YEMEKLER[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]TERMONI[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Termoni Yemeğinin Malzemesi: Bir buçuk bardak halli fasulye, bir buçuk bardak renkli fasulye, bir bardak buğday unu, bir buçuk bardak armut pekmezi, bir çay bardağı şeker[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Balli fasulye dört bardak su ile biraz pişirilir. Renkli fasulye dört bardak su ilavesiyle kazana konur ve ikisi birlikte pişinceye kadar kaynatılır. Fasulyeler piş ince sekiz bardak su ilave edilerek su kaynaymcaya kadar ısıtılır ve buğday unu sulandınlarak kazana ilave edilir. Bir miktar yeniden kaynadıktan[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]sonra da pekmezi, şekeri ve tuzu konularak beş dakika daha pişirilir. Kaselere konarak ilik veya soğuk olarak yenebilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bu yemek zenginleş tirilerek de yapılabilir. Bu takdirde yemeğe bir buçuk bardak taze mısır, bir çay bardağı bulgur, bir çay bardağı pirinç, bir avuç karalahana ilave edilir. Armut pekmezi yerine üzüm pekmezi veya taze şıra da konabilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]EKŞAŞİ[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Iki bardak renkli veya beyaz fasulye, bir bardak buğday unu, bir buçuk bardak armut pekmezi, bir çay bardağı pirinç, bir çay bardağı şeker.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Fasulyeler dört baıtlak su ile birlikte pişirilir. Fasulyeler piş ince sekiz bardak su ilave edilerek ve yeniden kaynatılarak pirinci konur, buğday unu sulandınlarak kazana ilave edilir. Yeniden kanatılarak pekmezi, şekeri, ve tuzu konur ve yeniden beş dakika karıştırılarak piş irilir. Kaselere boşaltılarak yenir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]PEKMEZLİ ASUDE[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Bir kaşık tereyağı orta bir tavada eritilir, bir başka kapta bir su bardağı pekmez ılık su ile açılarak tavada erimiş yağa ilave edilir. Bu şerbet üzerine bir elle yavaş yavaş mısır unu dökerken diğer elle bu un, bir tahta kaşıkla sürekli karıştırılır. Muhlama kıvamına gelinciye kadar bu işlem sürdürülür.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Çok az bir tuz ilave edilerek servis yapılır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]BÖREK VE HAMUR İŞİ TATLILAR[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]LAZ BÖREĞİ [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
LazBoregi.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Beş yumurta, yedi su bardağı süt, beş kaşık tereyağı, bir buçuk su bardağı şeker, bir buçuk kahve fincanı nişasta, bir buçuk kahve fincanı pirinç unu, alabildiği kadar buğday unu, tuz.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Bir kase su, iki kaşık tereyağı, bir yumurta sarısı, az tuz, bir iki damla zeytinyağı ve alabildiğince un katılarak yoğrulur ve ondört parçaya bölünür. Bu ondört parça ile laz böreğinin on dört yufkası açılır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapraklar arasına konacak muhallebinirı yapılışı: Süt ve şeker kaynatildıktan sonra az tuz konur, ayrı bir kapta pirinç unu veya nişasta, dört yumurta sarısı, bir bardak soğuk su ile iyice çırpılır, kaynayan süte karıştırılarak ilave edilir. Piştikten sonra bir tutam karabiber serpilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yedi hamur tek tek açılır ve her bir yaprağına tereyağı sürülerek tepsiye dizilir, üzerine önceden hazırlanmış olan muhallebi soğuk olarak dökülür. Geriye kalan yedi hamurda tek tek açılarak ve tereyağı süıiilerek muhallebinin üzerine dizilir. Arzu edilen şekilde kesilir, üzerine tereyağı gezdirilerek fırına verilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bir buçuk bardak şeker, bir bardak su ile hazırlanan ilik şurup, fırından çıkan böreğin üzerine dökülür. Fındık veya cevizle süslendikten sonra ılık olarak servis yapılır.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ENIŞTE LOKUMU[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
EnisteLokumu.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Eskiden kaynanaların damatlan için yaptıkları ve kızlarını her ziyaretlerinde bir bohça yapıp damat evine gönderdikleri yüksek kalorili bir pasta türüdür. Çokca yapılan bu lokunılar, gelin tarafmdan koca evi halkına birer ikişer dağıtırdı ve bir ihtimal utanıp da yiyemediği zamanlarda odasında gizlice yerdi.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Uç su bardağı tereyağı (Margaıin de olabilir), üç su bardağı yoğurt, altı su bardağı şeker, üç yumurta, yarım limon suyu, yanm çorba kaşığı kaıbonat, alabildiğince buğday unu ve tuz[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapıhşı: Şeker, yumurta ve yoğurt bir kap içine konur, şeker eriyinceye kadar çnpilır. Şeker yağ içine erimediğinden eritilmiş ilik yağ bu karış ima sonradan ilave edilir. Diğer yanda yarım limon suyuna karbonat katıp karıştırarak yağh karış ima katılır ve alabildiğince un konarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapılır. Hamur on dakika dinlendirilir. Bu hamurdan iki yumurta büyüklüğünde parçalar alınarak avuç arasında yuvarlayıp uzatilarak lokum şekli verilir. Yağlanmış tepsiye birer parmak ara ile yerleştirilir, üzerine bıçakla (Z) şeklinde kesikler atarak şekillendirilir. Plekide ekmek pişirir gibi üzerine sac örtülerek veya kuzinada orta hararette pişirilir. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]KABAK SÜTLACI[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
KabakSutlaci.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Ortaboy bir taze siyah kabak, bir buçuk kilo süt, bir su bardağı şeker, tuz.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı: Kabak parçalara bölünüp kabukları soyulur, küçük küçük doğranıp suyla pişirilir. Kepçe ile iyice ezilerek süt, şeker ve tuz ilave edilir, on dakika kadar pişirilir, sahanlara veya taslara boşaltılarak soğuk veya sıcak yenebilir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]PEKMEZLI KABAK[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
PekmezliKabak.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Büyük pekmez tavasmda pekmez yapılacak şıra satlerce kaynatılır, bu-harlaş arak ş ıra siner ve tatlanmaya baş lar. Artık pekmez olması ıçın yarım saat kadar bir zaman kalmış tır. işte o zaman daha önce beyaz tatlı kabağmdan hazırlanmış olan kabak felileıi (Uzunluğuna kesilmiş bir kabağm ikiye üçe ayrılmış panalan) pekmez tavasına atılır. Kabaldar tatlilaşmakta olan şıra ile birlikte pış er, giderek kahve rengi bir renk alarak tadlaş ir. Uzun saplı bir süzgeçle pekmez tavasmdan toplanır. Sıcak veya soğuk olarak yenebilirler.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]PEPEÇURA[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
pepecura.jpg
[/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malzemeler: Uç kilo siyah kokulu üzüm, bir su bardağı mısır unu, tuz. Az bir miktar buğday unu katılması iyi olur.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yapılışı:Üzümler ezilir, şırası alınır. Gerekirse üzümlerin posası az bir suda pişirilerek posada kalan öz de alnmış olur. Bir kazana koyduğumuz ve kaynar hale getirdiğimiz üzüm suyuna un, yavaş yavaş yedirilir, gerekirse şeker ilave edilir. Muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Sahanlara taslara konup soguk olarak ikram edilir. Bir kaç gün hatta daha fazla bekletmek daha makbuldur. Küflenmeye başlamış olmak bekleme süresini belirler.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Pepeçura, pekmez için hazırlanan şımdan bir miktar ayrılarak da yapılabilir.[/FONT]
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Hamsi

Hamsi
Hamsi (Engraulis encrasicholus), eti sevilerek yenilen .
Vücut iğ şeklinde hafif yassılaşmış olup yanlarda yuvarlaktır. Alt dudak mevcut değildir, üst çene ise uzun olup, sırt rengi koyu mavi siyahımsı, alt taraf açık renklidir. Yan tarafları parlaktır.
insan yaşamıyla birleşen balığıdır. de bulunur. Sürüler halinde yaşar ve 20 cm'e kadar büyür. Ocak - Mart arasında beslenmek için sahillere yaklaşır. Gündüzleri 30-40 m. derinlerde, geceleri yüzeye yakınlarda dolaşır. 1 yaşından itibaren olgunluğa erişip 18°-20°C sularda, 25-60 m. derinliklerde ve az tuzlu sularda üreyip yaklaşık 40.000 yumurta döker. Ömürleri 4 yıl kadar dır.
hamsi.jpg


hamsi%202.jpg


Hamsi ile yapılan yemekler,
Hamsi Buğulaması
Malzemeler
1.5 kilo hamsi,
1/2 kilo soğan,
1 kahve fincanı domates salçası,
4 limon,
100 gram zeytinyağı,
2 demet maydanoz,
50 gram yemeklik yağ,
yeteri kadar tuz ve karabiber.



Not: 6 Kişiliktir.

Yapılışı


(Buğulama, salamura hamsi'den de yapılır.) Hamsileri ayıkladıktan sonra bol su ile birkaç defa yıkayınız. Kuru soğanları ayıklayıp ince ince doğrayınız. Bir tavaya, doğranmış soğanlarla birlikte bir kaşık suda eritilmiş salçayla yemeklik yağı koyarak on dakika kadar kavurunuz. Tavayı ateşden indirerek diğer bir tavaya hamsileri koyup ağzını örtün ve on dakika kadar onları hafif bir ateşte tutunuz. Bu on dakikalık zaman zarfında hamsiler sularını koyverecektir. Bu suyu dökünüz. Hamsileri, az kavrulmuş olan soğanların üzerlerine diziniz. Yıkanmış limonları çok ince dilimler halinde keserek hamsilerin üzerine sıra sıra koyunuz. Karabiber ve tuzu serptikten sonra yıkanmış maydanoz. lan üzerine doğrayıp kapağını kapsyatak orta derecede yanan ateşte yarım saat kadar pişiriniz.






Hamsi diblesi



Malzemeler
Yarım kg hamsi
Yarım demet kara lahana
1 su bardağı pirinç
Yarım demet maydanoz
2 çorba kaşığı tereyağı veya margarin
1 kahve fincanı sıvıyağ
2 soğan
1 kahve fincanı su
Tuz, karabiber, nane

Not :
Hazırlama Süresi : 30 dk
Pişirme Süresi : 25 dk
6 kişilik




Yapılışı
Hamsileri temizleyip kılçıklarını çıkarın. Yıkayıp süzgece alın. Lahanayı yıkayıp süzün ve çok ince şeritler halinde doğrayın. Pirinci yıkayıp süzgece alın. Soğanları soyup küp küp doğrayın.

Lahananın bir kısmını tencerenin dibine döşeyin. Pirinç, soğan ve hamsileri ekleyin. Üzerine kalan lahanayı yayın. Su ve sıvıyağ ekleyip kapağı kapalı olarak yüksek ateşte 10-12 dakika pişirin. Tuz serpip karıştırın ve ocağı kısın. Tereyağını kızdırıp üzerine gezdirin ve kısık ateşte 10 dakika demlendirin.

Maydanozu yıkayıp kıyın. Tuz, karabiber, nane ve maydanozu tencereye ekleyip karıştırın. Servis tabağına alıp sıcak olarak servis yapın.


Hamsi Izgara



Malzemeler
1 kg hamsi
1 fincan zeytinyağı (balıkları ve ızgara telini yağlamak için)
2 kırmızı soğan
1 limon
1 demet roka
tuz


Not:
4 Kişiliktir


Yapılışı
Hamsileri temizleyip, yıkadıktan sonra tuzlayın. Balıkları ve ızgara telini yağlayarak, baş kısımları aynı hizaya gelecek şekilde ızgara teline dizin.

Izgarada her iki tarafını da beşer dakika pişirdikten sonra, roka, kırmızı soğan ve limon dilimleriyle servis yapın.



Hamsi Köftesi



Malzemeler
1 kg hamsi
1 su bardagi ekmek ici
2 adet yumurta
1 demet maydanoz
1 kasik un
kizartmak icin siviyag
tuz, karabiber


Yapılışı
1-Hamsiler temizlenip yikanir ve kilciklari cikarilir.
2-Cok az su ile hafif haslanir. Suyu suzdurulur.
3-Hamsilerin icine ufalanmis ekmek ici, kiyilmis maydanoz, yumurtalar, tuz, karabiber konup yogrulur.
4-Yumurta buyuklugunde parcalar alip kofte sekline getirilir.
5-Una bulayip kizgin yagda kizartilir. Kagit pecete uzerine cikarilip sicak servis yapilir.


Hamsi Kuşu



Malzemeler
2 hamsi
1 corba kasigi zeytinyagi
2 corba kasigi misir unu
Ic malzemesi:
1 orta boy domates
1 aci yesil biber
10 dal maydanoz
Karabiber, kirmizibiber


Yapılışı
1) Hamsilerin kilciklarini cikarin. Ic malzemelerini ince ince kiyip karistirin. Hazirladiginiz ic harcini hamsilere doldurun.
2) Iki hamsiyi karinlarindan birbirine misir unuyla yapistirin. Hamsileri misir ununa bulayin. Hamsiler ayrilmayacak kadar birbirine yapistiktan sonra zeytinyaginda kizartin.


Hamsili Pilav



Malzemeler
½ kilo kilcigi ayiklanmis hamsi
2 bas sogan
1 paket margarin
4,5 su bardagi pirinc
3 yemek kasigi
4 dolma fistigi
2 yemek kasigi kus uzumu
4 su bardagi su
Tuz


Yapılışı
1) Dolma fistigini yagda kavurun. Kus uzumu ilave edin. Soganlari ince ince dogradiktan sonra yagda kavurun. 4 bardak suyu ilave edin.
2) Su kaynadiktan sonra pirinci ilave edin. Pirinc pistikten sonra bir tepsiye bir kat hamsi dizin. Tepsiye dizdiginiz hamsilerin uzerine pisirdiginiz pilavi yayin.
3) Pilavin uzerine bir kat daha hamsi dizdikten sonra firinda pisirin. Hamsiler kizardiktan sonra firindan alin. Servis yapin.
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Kıymalı

Kıymalı


Malzemeler
350 gr. Hamur,
200 gr. Orta yağlı kıyma,
bir miktar soğan,
maydanoz,
az miktarda domates ve arzu edilirse acı biber


Yapılışı
Yuvarlak şekilde (değermi) açılan hamur içine hazırlanan kıyma ve malzemesi konularak çiğ olarak fırında pişirilir. Pişirme anında kıyma birkaç kez karıştırılır. Arzuya göre yumurta ve az yağ konulabilir.

kiymali_uzunkuc.gif


kiymaliyuvkucuk.gif
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Kemençe ve Tarihi

Kemençe ve Tarihi

Farsça kökenli bir kelime olan "kemençe" aynı dildeki "keman(=yay,kavis)" kelimesi ile "-çe(=küçültme eki)" ekinin bir araya gelmesinden oluşur ve "yayla çalınan küçük saz" anlamını taşır.

Orta Asya’da şekil olarak bugünkü kemençeye tam benzemeyen, fakat onun atası sayılabilecek birçok saz görülür. Orta ve Uzak Asya Müslüman ve Moğol saz takımlarındaki yaylı sazlar incelendiğinde farklı isimlere de rastlanmakla birlikte (örneğin Kırgızistan ve Özbekistanda Kıyak) çoğunlukla "Kemençe veya Kemançe" adının verildiğine ve "Iklığ - Iklık" adıyla beraber kullanıldığına rastlıyoruz. Benzer şekilde Fransa'da "Pochette (poşet) " İngiltere'de ise "Kit" olarak adlandırılan ve kemençe ile benzerliklere sahip yaylı çalgı türü olduğu bilinmektedir. Kemençenin -çe ekindeki küçültme anlamı pochette kelimesinde de vardır. Çünkü Fransızca da bu kelimenin cep, kese yada cepte taşının şey gibi anlamları vardır

Kemençe kelimesi bugün Türkiye dışında İran, Ermenistan, Yunanistan, Gürcistan, Azerbaycan gibi pek çok ülkede kullanılmaktadır. Günümüz Türkiye'sinde biri klasik türk müziğinin Armudi kemençesi, diğeri ise Doğu Karadeniz halk müziğinin Karadeniz kemençesi olmak üzere iki tür kemençe kullanılmaktadır. Ayrıca kabak kemani de bazen kemençe olarak isimlendirilmektedir. Armudi kemençe ve kemaninin benzerlerine rastlanmakla birlikte (Macarlar benzer türde çalgıya HEGEDÜ, Yunanlılar LİRA, Bulgarlar GADULGA, Araplar REBAP adını vermişlerdir) Karadeniz kemençesinin şekil ve çalınış tarzı bakımından benzeri bulunmamaktadır. 18. yy. sonlarına kadar Türk müziğinin tek yaylı sazı olan Kemençe'nin yerini, Batının önce Viola d'amore'si (sinekemanı adıyla), sonra da Violino'su (keman) aldı. Ama Karadeniz kemençesi horonlar sayesinde, armudi kemençe ise 19. yy. ortalarına doğru girdiği fasıl topluluğu içinde günümüze kadar gelebildi.

Bu sitenin konusu olan Karadeniz kemençesi Doğu Karadeniz Bölgesi dışında Yunanistan ve diğer ülkelere göç etmiş olan Karadeniz kökenli mübadil Rumlar tarafından da halen yaşatılmaktadır. Ayrıca Trabzon ve çevresinden göç eden Ermenilerinde bu sazı kullandıkları bilinmektedir.

Türk müziğinin bu en küçük yaylı sazı, boy-bosundan umulmayacak güçte bir ses yüksekliğine ve tınısına sahiptir.

rebab.gif

* Rebab-Afganistan Kemençesi
erm_kem.gif

* Ermenistan Kemençesi
kem_ist.gif

kemane.gif
Armudi kemençe - Lira - Gadulga
(Türkiye-Yunanistan- Bulgaristan)

Kemençe
(Türkiye-İran-Ermenistan)
gurckem.gif

kits.gif

GürcüKemençesi
Kit - Poşet (İngiltere - Fransa)
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Fındık

FINDIK ÇEŞİTLERİ
findik_1.gif
findik_2.gif
findik_3.gif
findik_4.gif
findik_6.gif
findik_7.gif
findik_8.gif
findik_11.gif
findik_10.gif
findik_12.gif
findik_13.gif
findik_14.gif
findik_15.gif
findik_16.gif
TÜRKİYEDE YETİŞEN ÖNEMLİ FINDIK ÇEŞİTLERİ

Ülkemizde yetiştirilen fındık çeşitleri meyve şekil ve özelliklerine göre üç grupta toplanır.
  1. YUVARLAK FINDIKLAR
  2. SİVRİ FINDIKLAR
  3. BADEM FINDIKLAR
Yuvarlak Gruba Giren Fındık Çeşitleri:

a.Tombul Fındık: Ülkemizde yetişen en önemli fındık çeşididir.Daha ziyade Giresun ilinde yaygın olarak yetiştirilmektedir. Meyve kalitesinin çok iyi olması uluslar arası pazarlarda kolayca tutunmasını sağlamış ve Türk fındığı dünya ülkelerince aranır duruma gelmiştir. Periyodisite özelliği gösteren tombul fındık çeşidi iyi ve bakımlı bahçe koşullarında her yıl düzenli ve oldukça yüksek verim vermektedir. Olgun, meyvesi dolgun ve muntazam şekillidir. Tabla kısmına doğru genişlemekte, uca doğru muntazaman daralarak sivri bir uç ile nihayetlenmektedir. Meyvenin üzeri bariz olukludur. Ortalama uzunluğu 17.58 mm. ve genişliği 17.04 mm. olan tombul fındığın randımanı %50-52'dir. Kabuk açık,parlak, kahverengi,uçtan itibaren yarısına kadar kirli beyaz havlı olup ortalama kabuk kalınlığı 1.10 mm. ve kolay kırılmaktadır. Tablası geniş, yayvan,ortası kabarık, meyve bu kısım üzerinde bir tarafa meyilli olarak durabilmektedir. İç meyve zarı (testa) açık kahverengi, parlak,pürüzsüz,ince,ete yapışık ve üzeri hafif damarlıdır.Depolama ve taşımada önemli olan iç meyve zarları kolay soyulmakta ve beyazlatılmaya elverişlidir. İç meyve kabuk şekline uyum sağlamış, meyve eti beyaz,parlak ve gevrek olup göbek boşluğu küçük, yağ oranı %69-72'dir. Yağ oranının yüksek olması iç'in mekaniksel basınca dayanıklılığını azaltmakta ve kolay bozulmaya neden olmaktadır.Bu yüzden kırma, ambalajlama, depolama ve taşımada itinalı olmayı gerektirmektedir. 670 - 730 adet kabuklu fındığı 1kg. gelen bu çeşidin zurufları meyve boyunun 2,5 katı büyüklükte ve çoğunlukla 3 ve 4'lü çotanak oluşturmaktadır.
b. Palaz Fındık: Lezzet ve kalitesi orta olan bu fındık çeşidi daha ziyade Ordu ilinde yaygın olarak yetiştirilmektedir. Tombul fındıktan oldukça iri olan meyvesi dolgun, yuvarlak ve basık,tabla kısmı geniş, uç kısmı ise havlıdır.Ortalama 16.01 mm. uzunluk ve 19.26 mm. genişlikte olan meyvelerinin kabuğu donuk kahverenktedir. Kabuk kalınlığı ortalama 1.66 mm. ve kolay kırılır. İç meyvenin üzerinde kahverenkli, ince ve ete yapışık zar bulunmaktadır. Meyvesi beyaz ve göbek boşluğu nispeten büyüktür. 600 - 650 adet kabuklu fındık 1kg. gelmekte ve randımanı %49-51,yağ oranı 64-68'dir. Kökleri yüzlek ve daha çok yanlara gelişme gösterdiğinden toprak derinliği az, killi, kumlu ve çakıllı topraklarda dahi yetişebilmektedir. İlkbaharda diğer fındık çeşitlerinden daha önce uyandığından dondan daha fazla zarar görmekte ve meyveleri daha çok haşere zararına uğramaktadır. Genellikle 2 ve 4'lü çotanak oluşturan bu fındık çeşidinin zurufları meyve boyunun 1,5 katı büyüklüktedir.
c. Foşa Fındığı: Daha çok Trabzon yöresinde yetiştirilen iri ve gösterişli bir fındık çeşididir. Kabuğu kırmızımtırak -kahverengte, ortalama 1.20 mm. kalınlıkta ve orta derecede serttir. Ortalama 17.87 mm. genişlikte kabuklu meyveye sahiptir. İç meyve zarları koyu kiremit, kahverengi, üzeri kaba damarlı, kalınca, meyve etine yapışık, içi fildişi renkte, sertçe ve göbek boşluğu büyük olan iç, meyve kabuğunu iyice doldurmuştur. İç randımanı %50-53 ve yağ oranı % 66.69'dur. Tabla kısmı darca olan bu çeşidin 475-550 adet kabuklu meyvesi 1kg. gelmektedir. Genellikle 2'li çotanak oluşturmakta ve zurufları meyve boyunun 2 katı büyüklüktedir.
d. Çakıldak Fındık: Ordu ilinde yaygın olarak yetiştirilen bu fındık çeşidi Batı Karadeniz bölgesinde Delisava adı ile tanınmakta ve geniş ölçüde üretimi yapılmaktadır. Diğer fındık çeşitlerimizden çok daha geç uyandığından ilkbaharın geç donlarından az zarar görmekte, her türlü iklim ve toprak koşullarına kolay uyabilmekte olan bu çeşidin verimi çok yüksektir. Oldukça iri ve nispeten uzunca olan meyvelerin lezzet ve kalitesi iyi değildir. Meyve kabuğu açık kahverenkli, 1.2 mm. kalınlıkta ve kolay kırılmaktadır. Tabla kısmı geniş, düz ve dışa nispeten bombe yapmıştır. İç meyve kabuk içerisini iyice doldurmuştur. Meyve etine yapışık, damarlı ve kalınca zarları bulunmaktadır. Meyve eti fildişi renkte, gevrek ve göbek boşluğu orta derecede büyüktür. Kabuklu meyve ortalama 18.41 mm. uzunluk ve 17,76 mm. genişliktedir. 580-610 adet kabuklu fındık 1kg. gelmektedir. Randımanı %52-54 ve yağ oranı %58-63'dür. Genellikle 4'lü çotanak oluşturmakta ve zurufları meyve boyunun 1,5 katı büyüklüktedir.
e. Kalınkara Fındığı: Diğer fındık çeşitlerinin zor yetiştiği zayıf topraklarda dahi kolayca kolayca yetiştirilen bu fındık çeşidine fındık bahçeleri içersinde sık rastlanmakta ve ömrü azdır. Kabuğu mat, kirli kahverengi olup uç kısmı boz renkli ve hav tabası ile kaplıdır. Meyvesi yuvarlak, tabla kısmının ortası kabarık ve bu kısım üzerinde meyve meyilli bir şekilde durabilmektedir. İç meyve üzerinde meyve etine yapışık, kalın pürüzlü ve koyu kahverenkli zar bulunmaktadır. Meyve eti donuk beyaz renkte ve gevrek olup göbek boşluğu büyük olduğu için çabuk bozulur. İç meyve randımanı %48-49 ve yağ oranı %59-64'dür. Kabuğu ortalama 1.3 mm. kalınlıkta olan bu fındık çeşidinin kabuklu meyvesi 19.27 mm. uzunluk ve 19.03 genişliktedir. 450-525 adet kabuklu fındık 1kg. gelmektedir. Zurufları gösterişli ve meyve boyunun iki katı büyüklükte olup çotanaklarındaki meyve sayısı genellikle 3'lüdür. İç meyvenin %30-44'ü ikiz olmakta ve istenmeyen bu özellik ticari değerini düşürmektedir.
f. Kargalak Fındık: Trabzon ve Hopa dolaylarında kısmen yetiştirilen çok iri bir fındık çeşididir. Kabuğu kalın ve iç doldurması zayıf olduğundan yetiştiriciliği yapılmamakta, fındık bahçeleri içersinde az da olsa rastlanılmaktadır. Kabuklu meyve tabla ve uçtan basık, ortalama 18.58 mm. uzunlukta ve 23.75 mm. genişliktedir. Kabuğu oldukça kalın ve sert ortalama 1.33 mm. kalınlıktadır. İç meyve üzerinde oldukça, kalın, kahverenkli zar bulunmaktadır. Meyve eti beyaz, gevrek, göbek boşluğu büyük ve kolay bozulmaktadır. İç meyve randımanı %46-58 ve yağ oranı %57-63'dür. 340-370adet kabuklu fındık 1kg. gelmektedir. Çoğunlukla 2'li ve 4'lü çotanak oluşturan by fındık çeşidinin zurufları meyve boyunun 1,5 katı büyüklükte ve uç kısmı sık parçalıdır.
g. Uzunmusa Fındığı: Daha çok Ordu yöresinde yetiştirilme alanı bulunan bu fındık çeşidi iri, dolgun, ince kabuklu, oldukça verimli ve kalitelidir. Meyve kabuğu kırmızımtırak kahverenkli ortalama 0.99 mm. kalınlıkta ve tabla dışa çıkıntı yapmıştır. Kabuklu meyve ortalama 18.85 mm. uzunluk ve 17.52 mm. genişliktedir. İç meyve kabuğunu iyice doldurmaktadır.İç meyvenin üzerinde ete yapışık,ince,parlak ve pürüzsüz zar bulunmaktadır. Beyazlatılmaya elverişli olan iç meyvenin eti beyaz, gevrek, lezzetli ve göbek boşluğu küçüktür. Randımanı %54-56 ve yağ oranı %64-68'dir. 620-670 adet kabuklu fındık 1kg. gelmektedir. Zurufları kısa ve meyve boyunun 1-1,5 katı büyüklükte olup uçları sık parçalıdır.Genellikle 4 ve 5'li çotanak oluşturmaktadır.
h. Mincane Fındığı: Tombul fındık çeşidine çok benzeyen mincanenin üzerinde koyu kırmızı çizgiler bulunmaktadır. Daha ziyade Trabzon yöresinde yetiştirilmektedir. Verimi düşük ve periyodisite göstermektedir. Kabuğu açık kahverenkli ve tablası nispeten dışa çıkıntı yapmıştır. Kabuk kalınlığı ortalama 1.2 mm. ve kırılması kolaydır. Kabuklu meyve ortalama 18.96 mm. uzunluk ve 17.50 mm. genişliktedir. Randımanı %48-50 ve yağ oranı %59-65'dir. İç meyve zarı açık renkli, ince, meyve eti beyaz, gevrek ve göbek boşluğu nispeten büyükçedir. 730-760 adet kabuklu meyve 1kg. gelmektedir. Zuruf meyve boyunun 1,5-2 katı büyüklüktedir. Çoğunlukla 4'lü çotanak oluşturmaktadır.
ı. Cavcava Fındığı: Yetiştirilme alanı çok az bulunan bu fındık çeşidinin kabuğu kahverenkli, ortalama 0.9-1 mm.kalınlıktadır. Tablası dışa çıkıntılı olan bu fındık çeşidinin kabuklu meyvesi ortalama 18.46 mm. uzunluk ve 17.33 mm.genişliktedir. İç meyve üzerinde kalınca ve kahverenkli zar bulunmaktadır. Meyve eti fildişi renkte ve göbek boşluğu büyükçedir. Randımanı % 52-54 ve yağ oranı %63-66'dır. 700-780 adet kabuklu fındığı 1kg. gelmektedir. Zurfları meyve boyunun 2 katı büyüklükte ve çoğunlukla 3 ve 4'lü çotanak oluşturmaktadır.
i. Kan Fındığı: Çok lezzetli olan bu fındık çeşidinin kabuğu koyu kırmızı - kahverenktedir. Nispeten Trabzon yöresindeki fındık bahçelerinde yer yer rastlanılmaktadır. Tabla düz uca doğru muntazam olarak daralmakta ve sivri bir uç ile nihayetlenmektedir. Kabuk kalınlığı ortalama 0.9 mm.' dir. Kabuklu meyve 18.29 mm. uzunluk ve 17.32 mm. genişliktedir. İç meyve üzerinde ete yapışık ve kırmızı, oldukça kalın zar bulunmaktadır. Meyve eti fildişi renkte, gevrek ve göbek boşluğu ortadır. Randımanı %52-54 ve yağ oranı % 66-69'dur. 680-715 adet kabuklu meyve 1kg. gelmektedir. Zurufları boru şeklinde, koyu kırmızı renkli ve meyve boyunun iki katı büyüklüktedir. Çotanakta meyve sayısı çoğunlukla 3'lü ve 4'lüdür.
Sivri Gruba Giren Fındık Çeşitleri:

a. Sivri Fındık: Hemen hemen fındık üretilen bütün yörelerde bu fındık çeşidine rastlanılmaktadır. Olgun meyve iki yandan basıkca, uzun ve sivridir. Meyve kabuğu parlak, açık kahverenkli, uç kısmı nispeten kirli beyaz renkte havlı ortalama 1.05 mm. kalınlıkta ve kolay kırılır. Tablası dışa çıkıntı yapmış ve meyve bu kısım üzerinde dik duramaz. Kabuklu meyve ortalama 20.71 mm. uzunluk ve 14.88 mm. genişliktedir. İç meyve üzerinde bulunan zar ince, ete yapışık, açık parlak kahverenkli ve üzeri damarlıdır. Meyve eti fildişi renkte olup tatlı ve gevrektir. Göbek boşluğu nispeten iridir. Randımanı % 49-50 ve yağ oranı % 65-68'dir. 580-650 adet kabuklu fındık 1kg. gelmektedir. Zuruf uzunluğu meyve boyunun 1,5-2 katı büyüklükte ve çoğunlukla 3'lü çotanak oluşturmaktadır.
b. İncekara Fındığı: Diğer fındık çeşitlerinin üretildiği fındık bahçelerinde yer yer rastlanılmakta olan bu çeşit zayıf toprak- larda dahi kolaylıkla yetiştirilebilmektedir. Tabla kısmı küçük ve dışa kabarıktır. Meyvenin uç kısmında hav tabakası geniş bir yer işgal etmektedir. Kabuğu mat ve koyu kahverenklidir.Meyvesi iri ve sivridir. Kabuk kalınlığı ince ve 0.96 mm. kalınlıktadır. Kabuğu kolay kırılan bu çeşidin kabuklu meyvesi 21.19 mm. uzunluk ve 17.47 mm. genişliktedir. İç meyve kabuk şekline uyum sağlamış, meyve etine yapışık, kalınca ve kahverengi zar bulunmaktadır. Meyve eti gevrek, fildişi renkte ve göbek boşluğu büyüktür. Randımanı %50-52 ve yağ oranı %68-70 ile tombul fındıktan sonra en fazla yağ oranına sahip olan fındık çeşididir. 590-670 adet kabuklu fındık 1kg. gelmektedir. Zurufları meyve boyunun iki katı büyüklükte olan incekara fındığı çoğunlukla 4 ve 5'li çotanak oluşturmaktadır. Bu fındık çeşidinin ikiz fındık oluşturması fazla olup arzu edilmeyen bu özellik ticari değerini düşürmektedir.
c. Acı Fındık: Verim ve kalitesi düşük olan bu fındık çeşidinin meyvesi yaş iken acıdır. Kabuğu girintili çıkıntılı olan bu fındık çeşidi, sivri fındıktan iri yassı ve daha enlidir. Kabuk açık kahverenkli ve ortalama kalınlığı 1 mm.'dir. Kabuklu meyve ortalama 18.68 mm. uzunluk ve 16.63 mm. genişliktedir. İç meyve üzerinde açık kahverenkli ve kalınca zar bulunmaktadır. Meyve eti kirli beyaz, orta büyüklükte göbek boşluğu bulunmaktadır. Randımanı %50-52 ve yağ oranı %63-65'dir. 630-690 adet kabuklu fındığı 1kg. gelmektedir. Zurufları meyve boyunun iki katı büyüklükte ve çoğunlukla 3'lü ve 4'lü çotanak oluşturmaktadır.
d. Kuş Fındığı: Sivri fındığa çok benzeyen bu fındık çeşidinin tablası düz ve kabuğu ince olup kuşlar tarafından kolay kırıldığı için bu adı almış ve verimi oldukça düşüktür. Kabuğu parlak kahverengi,ortalama 1.1 mm. kalınlıkta, meyve ise 19.08 mm. uzunluk ve 16.28 mm. genişliktedir. Meyvenin uç kısımlarında kirli beyaz hav tabakası bulunmaktadır. İç meyve üzerindeki zar ince ve açık kahverenkte olup göbek boşluğu büyüktür. Randımanı % 49-51 ve yağ oranı %56-61' dir. 570 - 640 adet kabuklu fındık 1kg. gelmektedir. Çotanaktaki meyve sayısı genellikle 3'lü olan kuş fındığının zurufları meyve boyunun iki katı büyüklüktedir.
Badem Fındık Grubuna Giren Çeşitler:

a. Yuvarlak Badem Fındığı: Meyveleri oldukça uzun ve sivri olan bu fındık çeşidinin kabukları incedir. Kabuklu meyve ortalama 24.35 mm. uzunluk ve 15.14 mm. genişlikte olup kabuk kalınlığı 1mm.civarında bulunmaktadır. Meyvesi silindirik ve uzun olup sivri bir uç ile son bulmaktadır. Tablası düz kısmen dışa bombe yapmıştır. İç meyve üzerinde kahverenkli zar bulunmakta, meyve eti gevrek olup göbek boşluğu nisbeten büyüktür. Randımanı % 51- 52 olan bu fındık çeşidinin yağ oranı %58-61'dir. 620 - 670 adet kabuklu fındık 1kg. gelmektedir. Zurufları meyve boyunun 1,5 katı büyüklükte, uçları az parçalı ve boru şeklindedir. Çotanaklarındaki meyve sayısı genellikle 3'lüdür.
b. Yassı Badem Fındığı: Verimi oldukça düşük olan bu fındık çeşidinin meyvesi her iki yandan basıkça ve oldukça uzundur. Kabuklu meyve tabladan itibaren genişlemekte ve daha sonra daralarak küt bir uç ile son bulmaktadır. Kabuk parlak kahverenkli, ortalama 1.3 mm. kalınlıkta ve 24.45 mm. uzunluk, 14.93 mm. genişliktedir. İç meyve kabuk şekline uyum sağlamış, üzeri kahverenkli, kalınca zar ile kaplıdır. İç meyvenin göbek boşluğu oldukça büyüktür.İç randımanı % 48-49 ve yağ oranı % 57-62'dir. 530 - 620 adet kabuklu fındık 1kg. gelmektedir. Zurufları boru şeklinde meyve boyunun 2,5 katı büyüklükte ve daha çok 3'lü çotanak oluşturmaktadır.
c. Değirmendere Fındığı: Taze olarak tüketilen, iri, kalın kabuklu, turfanda ve çok lezzetli bir fındık çeşidi olup daha ziyade İzmit civarında yetiştirilmektedir. İç meyve randımanı % 47-48 yağ oranı % 52-56'dır. 520 - 590 adet kabuklu fındık 1kg. gelmekte olup zurufları oldukça uzun ve meyve boyunun iki katı büyüklüktedir.
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Temel Fıkraları

Temel Fıkraları
temel.jpg

HALİNE ŞÜKRET
Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir... Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok... Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar:
-Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi!
Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihata:
-Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık... Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak.
Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel'i bulur. Bir de bakar ki, Temel'in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor...
Bizim Dursun'un kafası karışır ve hayretle Temel'e yaklaşır:
-Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun... Derken, Bizim Temel patlar:
-Ula sen manyak misun, ne göbek atmasi. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum.


SAY
Bizim küçük Temel, Okuldan bir türlü mezun olamıyor. En sonunda öğretmen:
-Oğlum seni imtihan edeceğim. Bilirsen seni mezun edeceğim.
Temel sevinir, sözlüye kalkar... Hoca:
-Söyle bakayım Temel, İngiltere'yle Fransa kaç kez savaştılar?
Küçük Temel:
-Alti defa savaştiler öğretmenum.
Hoca:
-Aferin sana Temel, tebrik ederum, der.
Küçük Temel, mezun oldum sevinciyle hocaya bakarken, hoca:
-Peki say bakalım, demez mi?
Küçük Temel:
-Bir... İki... Üç... Dört... Beş... Alti.


TEMEL'İN OĞLU
Temel'in oğlu küçük Temel, okula gittiğinde öğretmeni sorar:
-Temel, baban nasıl iyi mi?
Küçük Temel:
-Öğretmenum, babam dün akşam banyo küvetine girdi, uyudi kaldi oriya...
Öğretmen şaşkın:
-Uyudu mu? Desene sular evi bastı, ev mahvoldu...
Küçük Temel sakin:
-Yooo öğretmenum öyle olmadi, çünki babam ağzı açuk uyur...

BAŞKA ÇİMSE YOK Mİ?
Temel, bir gün tarlasından eve dönmektedir. Karadeniz bölgesinin sarp arazisindeki patikada ilerlerken, birden ayağı kayar ve yüzlerce metre derinlikteki uçuruma yuvarlanır. Can havliyle, uçurumdaki bir ağacın dalına tutunur. Aşağıya bakar, metrelerce derinlikte ve dibinde de sivri kayalar. Belki duyan olur da kurtarmaya gelir diye avazı çıktığı kadar bağırır:
-Çimse yok miyii!
Bir kaç kere daha bağırır. Sonunda, ta yukarılardan, gökten bir ses duyar:
-Ey kulum Temel! Düşüp ölsen ne var ki? Seni cennetime ***. Eğer emirlerimi yaptıysan, yasaklarımdan kaçındıysan, kul hakkı yemediysen hiç korkma!
Temel şöyle bi düşünür, emirlerden hemen hiçbirini yapmamış, yasakların neredeyse tamamını yapmış, kul hakkı desen sadece Fadime'nin hakkını ödeyemez. Başını kaldırıp, tekrar bağırır:
-Başka çimse yok miyii!


FADİME'DEN E-POSTA...
Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı iş gezilerinde olan Dursun'la karısı, Florida'da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler.
Eşi, Dursun'dan önce gider Florida'ya ve ertesi gün için Dursun'a da yer ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel'e gider. Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel'in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel'e yardım için koşuşturmaya başlar.
Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir:
"Sevgili Kocacığım,
Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum..." (Karın)

VERGİ
Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:
-Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız...
Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:
-Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner...

MÜTEAHHİT TEMEL
Bizim Temel, Amerikalı ve İngiliz’le telefon direği dikme ihalesine girmiş. Müdür şöyle bir öneri getirmiş:
-Hepiniz aynı teklifi verdiniz ama bizim için sürat önemli. Bir yarışma yapalım, kim daha çok direk dikerse ihaleyi o alacak...
Üçüne de 5 saat süre ve yeterince direk verilmiş. Amerikalı 40, İngiliz 50, Temel de sadece 4 direk dikmiş. Müdür kızmış:
-Nasıl olur, bak diğerleri bir sürü direk dikmiş...
-Mudür bey siz onların diktuğu direkleri görmedunuz... Nerdeyse tamami dişarda...

KAPLUMBAĞA TEMEL
Dört kaplumbağa, pikniğe çıkmaya karar vermiş. Erzakları hazırlayıp; bir yıl, iki yıl, beş, on yıl derken, otuz yıl sonra piknik yerine varmışlar. Gazozları, yiyecekleri, herşeyi ortaya çıkarmışlar. Bir bakmışlar gazoz açacağı yok. Tek çözüm, birinin eve gidip açacağı alıp gelmesi. Görev, içlerinde en küçük kaplumbağa olan Temel'e düşmüş. Genç kaplumbağa:
-Ben gelene kadar buradaki yiyeceklere dokunmazsanız giderim...
Diğerleri bunu kabul etmiş. Temel, yola çıkmış; bir,iki, on, yirmi yıl geçmiş. Bu arada, yaşlı kaplumbağalardan biri fenalaşmış. Arkadaşları ne yapsa faydasız, son bir dileği olup olmadığını sormuşlar:
-Gerçi genç kaplumbağaya söz verdik ama, şuradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?...
-Elbette...
Diyerek, sarmalardan birini vermişler. Tam ağzına atacağı sırada, genç Temel, çalıların arasından fırlamış:
-Gitmiyorum işte, gitmiyorum...


BEN NE YAPIYORUM?
Bizim Temel’le Dursun Almanya’da bir gün arabayla gezmeye çıkarlar... Tabir otobandan giderken alışmışlar burda suratli gitmeye. Dursun tahrik eder:
- Ula bas kaza nerdeyse at arabasi bize yetişecek.
Temel bu durur mu. Hız sınırını çoktan aşmıştır. Birden yoldan çıkıp yokuştan aşağı ağaçların arasına paldur küldür giderken Dursun atılır:
- Ula ne oldi eyi giderken birden sallanmaya başladuk.
Temel heyecanla:
- Ula Dursun, sorma önüme bi köpek çikti...
Dursun:
- Ula uşağum ezseydun oni da geçseydun...
Temel:
- Ula ben neye uğraşıyorum zannedeysun...
 

seyfi

Administrator
Local time
12:23
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
Horon

Horon

horon1.gif


Horonun kökeni ve kelime anlamı :


Türkler, tarihin akışı içinde Orta Asya'dan batı dünyasında doğru akarken, hiç kuşkusuz sosyal kültürel özelliklerini de birlikte götürmüşlerdir. Yoğun göç dalgaları ve tutulan yeni ''yurtluklar-vatan''da karşılaşılan değişik ulus ve halklarla da etkileşimde bulunmuşlardır. 1071 öncesi ve sonrasında Anadolu'ya akmaya başlayan Türk-­Budun-Boy ve Oymakları çok kısa bir zaman diliminde Anadolu'yu Türkleştirip, İslamlaştırırlar. Yalnız Türkler, Anadolu'nun ötesindeki Türk ellerinde İslamiyet'i her ne kadar benimsememişlerse de eski ''Gök dinleri'' ya da ''şamanist'' inanımlarının kalıntılarını çağımıza dek yaşatabilmişlerdir. Bugün Anadolu'nun kırsal ve dağlık kesimlerinde, Orta Asya'nın kültürel özelliklerini şamanist inanımlarını görmek mümkündür.

Oğuz Türkleri 12. yy'dan itibaren sürekli ve yoğun bir şekilde Karadeniz yöresini yurt tutmaya başlarlar. 200 yıl içerisinde bu olgu tamamlanır, tüm Karadeniz yörelerini fetheden ve Türkleştiren Oğuz Türklerinden olan ''ÇEPNİLER''ir. Çepniler, bu yöreyi kıyı çizgisine paralel olarak doğu-batı yönünde fethederken Anadolu'nun iç kesimlerinden de diğer Türk boy ve oymakları Erzincan, Gümüşhane ve Harput dolaylarından sahile akmaya başlarlar. 1461 yılı başlarında iç kesimlerden gelen 100.000 Çepni Türk'ün Giresun-Trabzon arasına yerleştirildiğini, yine Yavuz Sultan Selim'in Trabzon'da, Şehzadeliği sırasında İran'da Şah İsmail'in kılıcından kaçan Akkoyunlu Türkleri'ni de Rize-Trabzon arasındaki yörelere yerleştirildiğini tarihi kaynaklardan biliyoruz. Yöreye yapılan bu tarihi göç Doğu Karadeniz'in kısa bir zaman içinde Türkleşmesini sağlar.

Türkler Doğu Karadeniz bölgesine yerleştiklerinde yabancı olmadıkları bir doğa parçasıyla karşılaşırlar. Yöre çok engebeli, sarp, dik ve dağlıktır. Öte yandan bölgeyi kuzey yönünde baştan başa kuşatan, sürekli dalgalı ve hırçın bir deniz vardır. Bu acımasız özellikleri içeren bir doğa üzerinde mücadele veren insanların tipik, yöreye özgü Folkloru ve Halk Oyunları da böylece oluşur.

Romanya'da düğünlerde oynanan halk danslarına ''Gagauz Türkleri ''nce ''horon" denilmektedir. Yine eski bir Bulgar ve Peçenek Türklerinde varolması dikkate şayandır. Öte yandan Erzincan, Malatya, Siirt ve Afyon'da birer yerin adı ''Horon''dur.






Yunan kelimesi ile büyük bir benzerlik gösteren horonun nereden geldiği hakkında bazı fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan birisi Yunanlıların Karadeniz'in doğu sahillerine yerleşmiş olması, bir diğeri ise; horonun kemençe gibi Cenevizlilerden kalmasıdır. Gerçekten Fransa'da ''Carole'' adı ile tanınmış bir oyun vardır ki bir halka oluşturularak oynanırdı. ''Carole'' kelimesini Fransızca sözlükler bozuk Latince ''Carola'' olarak gösteriyorlardı. Ancak, bu kelimenin diğer şekilleri olan ''Harol , Horol'' kelimeleri ve oyunun kalabalık oynanması dikkate alınırsa, Fransız oyunu ile Doğu Karadeniz oyunu (Horon) arasında şaşırtıcı bir benzerlik göstermektedir. O halde Yunanca nedir?
-Hora, raks, dans Yunanca- Türkçe sözlükte;

1. Takım, grup

2. Bir kilisenin görevlilerinden oluşan kilise korosuu

3. Kilise görevlilerinin kilisede durdukları yer.

Şimdi karşılaştırmaya geçelim:



kelimesinde ''topluluk'' esas olarak görülüyor. Bu Karadeniz horonlarında da böyledir.


b. kelimesinin üçüncü maddesi ''kilise görevlilerinin kilisede durdukları. yer'' dir. Kelimenin bu anlamı ile Carole kelimesinin ikinci anlamı olan ''Halka şeklinde oynanan oyun'' arasında açıkça görülen bir ilişki vardır.

Mimari ve kuyumculukta daire teşkil eden birçok şeye ve 18. yy'da kilisedeki koro dairesine Carole deniyordu..

kelimeleri arasında bir anlam birliği oluşturur.

Şimdi de bunlarla ilişkili olan diğer bir kelime üstünde duralım.

Xor (hor) veya Kör -Destan söylenirken nakarat

xoroy (horoy)-Sırayla durmak (Pekarski-Yakut sözlüğü)

Esas vasıfları ''topluluk'' olan bu Yakutça kelimeler ile Karadeniz horonu, Fransız

''carole''sı ve Yunanca arasındaki anlam birliğini tespit ettikten sonra yukarıdaki araştırmalarımızı şöylece özetleyebiliriz:


Horon, Carole, ,Hor, Kör, Horoy kelimeleri birbirlerinden ayrı olmayıp, aynı Hor kökünün muhtelif şekilleridir.


Bu açıklamalarla yöredeki ''horom'' ve ''horon'' kelimelerinin kullanımı arasında benzerlik olduğu görülmektedir. Horom; mısır saplarının ve çayır (ot) 'ların 10-15 kucak bir araya getirilerek dikey durumda yığılıp, tarlada bulunan ''KABAK DEVEKLERİ'' ile üst kısımdan bağlanmasıdır. Başka bir deyişle daire (halka) şeklinde sıkıca bağlamaktır. ;

Yöre oyunlarını oynarken bir arada toplanarak sıkıca elele tutup daire halinde horon kurmalarındaki şekil ve benzerlik Horon ile Horom sözcüğünün gerek mana gerekse kelime yapısı bakımından birbirini tamamlamaktadır. Horona başlarken ''Hayde bir horom kuralım'' sözü, bir araya toplanıp, sıkıca birbirimize bağlanalım demekten başka bir şey değildir.



horon3.jpg

Horonların Oynandığı Yerler Ve Etkilendiği Unsurlarr

Horonlar neşeli zamanlarda; Bayram, düğün, dernek, askere uğurlama ve arkadaşlar arasında düzenlenen eğlencelerde oynanır.

Yürekleri dolduran coşkular, sevinçler buralarda horona dönüşür. Nerede bir durak, bir oturak yeri varsa orası ''HORONDÜZÜ'' dür. üstünde horon oynanmayan tek bir düzlük yoktur Karadeniz'de...

Horon Karadenizin soluk alışı, yürek atışı, dalgalanışıdır.

Horon doğa ile insanın elele, kol kola şahlanışıdır.

İneğiyle, çadırıyla, çoluğu-çocuğuyla, silahıyla, giysisiyle dağlara çıkması, yol boyunca yol havalarının kemençe ve davul-zurna eşliğinde çalınıp söylenmesi, horon oynaya oynaya yolların bitirilmesi ve yayla düzüne silah atarak, nara atarak ve tabi ki horon oynayarak (sallama ritminde) kollar halinde girmeleri, halka içinde saatlerce horon oynamaları bahara olan özlemin coşkuya dönüşmesi, dile gelmesidir.

Karadeniz'e özgü horonun yapısında tarım kültürünün varlığı apaçık ortadadır. Horonda görülen öne eğilmeler ve kolların öne uzatılıp sallandırılması; tarlada kazma ile çapa yapılması gibidir. Horoncuların el tutması ve hamle yapmaları ile belcilerin ''VOL ATMA'' hamleleri aynıdır.


<SPAN style="FONT-FAMILY: Verdana"><FONT size=2>Karadeniz'de yalnız başına iş yapmak çok zor olduğundan horon; Karadenizlinin her işte elele verilmesini, birlikte çalışmaya duyduğu ihtiyacı anlatmasıdır.
 

lececafe

Co Admin
Local time
12:23
Katılım
23 Aralık 2005
Mesajlar
5,461
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
48
bir aylık paylaşım olmuş ya abi ellerine salık mısır ekmeğine bayılırım dorusu
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst