Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

A'dan-Z ye Dini Hikayeler

ekecikli24

New member
Local time
13:38
Katılım
20 Haziran 2010
Mesajlar
3
Tepkime puanı
1
Puanları
0
İstanbul'un fethinden sonra Hazreti Fatih bütün mahkumları serbest bırakmıştı
nokta.gif
Fakat bu mahkumların içinden iki papaz zindandan çıkmak istemediklerini söyleyerek dışarı çıkmadılar
nokta.gif
Papazlar Bizans imparatorunun halka yaptığı zülüm ve işkence karşısında ona adalet tavsiye ettikleri için hapse atılmışlardı
nokta.gif
Onlar da bir daha hapisten çıkmamaya yemin etmişlerdi
nokta.gif

Durum Hazreti Fatih'e bildirildi
nokta.gif
O, asker göndererek, papazları huzuruna davet etti
nokta.gif
Papazlar hapisten niçin çıkmak istemediklerini Hazreti Fatih'e de anlattılar
nokta.gif
Fatih o dünyaya kahreden iki papaza şöyle hitap etti:

- Sizlere şöyle bir teklifim var: Sizler İslam adaletinin tatbik edildiği memleketimi geziniz, müslüman hakimlerin ve müslüman halkımın davalarını dinleyiniz
nokta.gif
Bizde de sizdeki gibi adaletsizlik ve zulüm görürseniz, hemen gelip bana bildiriniz ve sizler de evvelki kararınız gereğince uzlete çekilerek hâlâ küsmekte haklı olduğunu isbat ediniz
nokta.gif


Hazreti Fatih'in bu teklifi papazlar için çok cazip gelmişti
nokta.gif
Hemen Padişahtan aldıkları tezkere ile İslam beldelerine seyahate çıktılar
nokta.gif
İlk vardıkları yerlerden biri Bursa idi
nokta.gif
nokta.gif
nokta.gif
Bursa'da şöyle bir hadiseyle karşılaştılar:

Bir Müslüman bir yahudiden bir at satın almış, fakat hiçbir kusuru yok diye satılan at hasta imiş
nokta.gif
Müslümanın ahırına gelen atın hasta olduğu daha ilk akşamdan anlaşılmış
nokta.gif
Müslüman sabırsızlıkla sabahın olmasını beklemiş, sabah olunca da erkenden atını alıp kadının yolunu tutmuş
nokta.gif
Fakat olacak ya, o saatte de kadı henüz dairesine gelmemiş olduğundan bir müddet bekledikten sonra adam kadının gelmeyeceğine hükmederek atını alıp ahırına götürmüş
nokta.gif
Atını alıp götürmüş ama at da o gece ölmüş
nokta.gif


Hadiseyi daha sonra öğrenen kadı, atı alan müslümanı çağırtıp meseleyi şu şekilde halletmiş:

- Siz ilk geldiğinizde ben makamımda bulunsa idim, sağlam diye satılan atı sahibine iade eder, paranızı alırdım
nokta.gif
Fakat ben zamanında makamımda bulunamadığımdan hadisenin bu şekilde gelişmesine madem ki ben sebep oldum, atın ölümünden doğan zararı benim ödemem lazım, deyip atın parasını müslümana vermiş
nokta.gif


Papazlar islam adaletinin bu derece ince olduğunu görünce parmaklarını ısırmışlar ve hiç zorlanmadan bir kimsenin kendi cebinden mal tazmin etmesi karşısında hayret etmişler
nokta.gif



Mahkemeden çıkan papazların yolu İznik'e uğramış
nokta.gif
Papazlar orada şöyle bir mahkeme ile karşılaşmışlar:

Bir müslüman diğer bir müslümandan bir tarla satın alarak ekin zamanı tarlayı sürmeye başlar
nokta.gif
Kara sabanla tarlayı sürmeye çalışan çiftçinin sabanına biraz sonra ağzına kadar dolu bir küp altın takılmaz mı? Hiç heyecan bile duymayan Müslüman bu altınları küpüyle tarlayı satın aldığı öbür müslümana götürüp teslim etmek ister;

- Kardeşim ben senden tarlanın üstünü satın aldım, altını değil
nokta.gif
Eğer sen tarlanın içinde bu kadar altın olduğunu bilseydin herhalde bu fiata bana satmazdın
nokta.gif
Al şu altınlarını, der
nokta.gif


Tarlanın ilk sahibi ise daha başka düşünmektedir
nokta.gif
O da şöyle söyler:


- Kardeşim yanlış düşünüyorsun
nokta.gif
Ben sana tarlayı olduğu gibi, taşı ile toprağı ile beraber sattım
nokta.gif
İçini de dışını da bu satışla beraber sana verdiğimden, içinden çıkan altınları almaya hiçbir hakkım yoktur
nokta.gif
Bu altınlar senindir dilediğini yap, der
nokta.gif
Tarlayı alanla satan anlaşamayınca mesele kadıya, yani mahkemeye intikal eder
nokta.gif
Her iki taraf iddialarını kadının huzurunda da tekrarlarlar
nokta.gif


Kadı, her iki şahsada çocukları olup olmadığını sorar
nokta.gif
Onlardan birinin kızı birinin de oğlunun olduğunu öğrenir ve oğlanla kızı nikahlayarak altını cehiz olarak verir
nokta.gif


Papazlar daha fazla gezmelerinin lüzumsuz olduğunu anlayıp doğru İstanbul'a Hazreti Fatih'in huzuruna gelirler ve şahit oldukları iki hadiseyi de aynen nakledip şöyle derler:

- Bizler artık inandık ki, bu kadar adalet ve biribirinin hakkına saygı ancak İslam dininde vardır
nokta.gif
Böyle bir dinin salikleri başka dinden olanlara bile bir kötülük yapamazlar
nokta.gif
Dolayısıyla biz zindana dönme fikrimizden vazgeçtik, sizin idarenizde hiç kimsenin zulme uğramayacağına inanmış bulunuyoruz, derler
 

ekecikli24

New member
Local time
13:38
Katılım
20 Haziran 2010
Mesajlar
3
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Adalet ve TevazuEmevi halifelerinin büyüğü Ömer b
nokta.gif
Abdülaziz Hazretleri, devlet başkanlığı sırasında kul hakkı ve sosyal adalet hususunda çok titiz davranırdı
nokta.gif
Gece çalışmalarında ayrı işlere tahsis ettiği iki kandili vardı
nokta.gif
Bunlardan birini kendi özel işleriyle ilgili notları yazarken kullanır, öbürünü ise devlet ve millet işleriyle ilgili yazışmalarda kullanırdı
nokta.gif
Halife, birden fazla gömleği olmayan, varlıksız biriydi
nokta.gif

Yakınlarından birisi Ömer b
nokta.gif
Abdülaziz'e bir elma hediye göndermişti
nokta.gif
O da elmayı biraz kokladıktan sonra sahibine geri gönderdi
nokta.gif
Elmayı geri götüren görevliye şöyle dedi:

- Ona de ki, elma yerini bulmuştur
nokta.gif

Fakat görevli itiraz edecek oldu:
- Ey müminlerin başkanı! Rasulullah Aleyhisselâm hediye kabul ederdi
nokta.gif
Bu elmayı gönderen de senin yakınlarındandır
nokta.gif

Halife cevap verdi:
- Evet ama, Rasulullah s
nokta.gif
a
nokta.gif
v
nokta.gif
'e verilen hediye idi
nokta.gif
Bize gelince, bize verilen hediyeler rüşvet olur
nokta.gif

Valilerin maaşlarını çok bol verirdi
nokta.gif
Sebebini şöyle açıklardı:

- Valiler para sıkıntısı çekmezler, bütün ihtiyaçları karşılanırsa, kendilerini halkın işlerine vakfederler
nokta.gif

Bir gece halifenin yanında bir misafiri vardı
nokta.gif
Kandilin yakıtı tükenmişti
nokta.gif
Misafir dedi ki:

- Hizmetçiyi uyandıralım da kandilin yağını koyuversin
nokta.gif

- Hayır, bırak onu uyusun
nokta.gif
Ben ona iki ayrı işi yaptırmak istemem
nokta.gif

- Öyleyse ben kalkıp kandile yağ koyayım
nokta.gif

- Olmaz, misafire iş gördürmek yiğitlikten sayılmaz
nokta.gif

Kendisi kalktı, kandilin yağını koyup yerine döndü ve şöyle dedi:
- Ben kalkıp iş yaparken de Ömer'dim; gelip oturdum, yine aynı Ömer'im
nokta.gif

İki buçuk yıllık halifelik döneminde İslâm aleminde adaleti hakim kılmıştı
nokta.gif
Büyük dedesi Hz
nokta.gif
Ömer r
nokta.gif
a
nokta.gif
gibi adalet ve basiret sahibiydi
nokta.gif
Henüz kırk yaşlarında iken onu çekemeyenler tarafından bin dinar altın para karşılığında hizmetçisi eliyle zehirlenmişti
nokta.gif
Hizmetçisi suçunu itiraf ettiğinde, Ömer b
nokta.gif
Abdülaziz, paraları adamdan alarak devlet hazinesine koymuş, kendisini serbest bırakmış, öldürülmekten kurtulması için de kaçmasını söylemişti
nokta.gif
 

ekecikli24

New member
Local time
13:38
Katılım
20 Haziran 2010
Mesajlar
3
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Ağızdaki Taşın Hikmeti
Birgün Hazret-i Ebû Bekr (r
nokta.gif
a), hazret-i Fahr-i âlem seyyid-i veled-i âdem Nebiyyi muhterem ve habîb-i mükerremin (s
nokta.gif
a
nokta.gif
v
nokta.gif
) huzûr-ı şerîflerinde, se'âdetle otururlarken; Bir bedbaht kötü huylu kimse; bir edebsizlik edip, Ebû Bekre dil uzatıp, yakışıksız sözler söyledi
nokta.gif
Hazret-i Server-i kâinât; o edebsiz, Ebû Bekre edebsizlik etdikce; birşey söylemez, ba'zan da tebessüm eder idi
nokta.gif
Hazret-i Ebû Bekr; o bedbaht ve edebsizin edebsizliği haddi aşınca; zarûrî olarak gadaba gelip, birkaç söz söyleyince; hazret-i Fahr-i kâinât, se'âdetle ve devletle yerinden kalkıp, gitdi
nokta.gif
Hazret-i Ebû Bekr 'radıyallahü teâlâ anh' Sultân-ı Enbiyânın ardına düşüp, yetişdi ve dedi ki:


- Yâ Resûlallah! Niçin, bir hayâsız, edebsizlik edip, gönül incitirken, susu, birşey söylemediniz
nokta.gif
Şimdi, ben ona söyleyince, kalkıp, gitdiniz; sebebi nedir
nokta.gif


Hazret-i Fahr-i kevneyn ve Resûl-i sakaleyn 's
nokta.gif
a
nokta.gif
v
nokta.gif
' buyurdu ki:


- Yâ Sıddîk! O hayâsız ve bedbaht sana dil uzatmağa başladığı zemân, Allahü teâlâ bir melek gönderdi ki, o kimseyi karşılayıp, kovacak idi
nokta.gif
Sen, hemen gadaba geldin; söylemeğe başladın
nokta.gif
O melek gidip, yerine iblîs geldi
nokta.gif
İblîs-i la'înin olduğu yerde, ben durmam
nokta.gif


Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk (r
nokta.gif
a) ondan sonra, vaktli vaktsiz söz söylememek için, mubârek ağzına bir taş koyar idi
nokta.gif
Ne zemân söz söylemek lâzım gelse, evvelâ fikr ederdi
nokta.gif
Bir söz söyliyeceği zemân, o sözü kendi kendine nice zemân düşünür, tefekkürden sonra, mubârek ağzından o taş parçasını çıkarıp, ne söz söyliyecek ise söyler idi
nokta.gif
Sonra o taş parçasını mubârek ağzına alıp, tesbîh ve tehlîl ile meşgûl olurdu
nokta.gif
Kimseye, hayrdan ve şerden dünyâ kelâmı söylemez, eğer kat'î lâzım ise ve çok efdal ise, söylerdi
nokta.gif
Yoksa, gecede ve gündüzde tesbîh ve tehlîl ile meşgûl idi
nokta.gif



Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst