Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

8 Mart Dünya Kadınlar Günü...

@hmet

UZAKLARDAN
Local time
20:32
Katılım
23 Eylül 2006
Mesajlar
9,165
Tepkime puanı
48
Puanları
0


8 Mart Dünya Kadınlar Günü...
Ve biz kadınlar...
Nazım'ın dizelerinde, sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen, Duygu Asena'ya göre; adı olmayan kadınlarımız...
Biz kadınlar; erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı ileri sürülen, Adem'i Cennet'den kovdurtan Havva'nın kızları...
Biz kadınlar; zorda kaldığında kendini savunurken ya da erkeğine saldırırken, dişiliğini de kişiliğini de silah diye kullanan biz kadınlar, cins-i latifler...
Gözyaşlarıyla erkeği kaçırtan da kandıran da...
Dilberliğiyle erkeği ağlatan da, aldatan da...
Biz kadınlar; sınırsızca kıskanç, kaprisli, ama sınırsızca sevecen, özverili...
Öldüren de, güldüren de...
Rezil de eden, vezir de eden...
Biz kadınlar; eksik etek, kaşık düşmanı...
Biz kadınlar; erkeğin baştacı, gönül yoldaşı...
Biz kadınlar; ne alabildiğince özgür, ne de ezik...
İşte böyle biryerlerde...


Ve işte; 8 Mart DÜNYA KADINLAR GÜNÜ diye bir gün, bizim günümüzmüş...
Oysa hangi gün bizim değil ki ?...
Her gün bizim günümüz...
Çünkü biz kadınlar, bir kez olmaz dedik mi; Dünya durur, akan sular kurur. Kolay mı öyle erkekçe öfkelenip de isteklerimize boyun eğmemek?...Kolay mı öyle Dünya'yı biz kadınlara sormadan değiştirmek?...
Bütün bunların tersini söyleyecek biri varsa, beri gelsin...
Desin ki, "Ben dört duvarın arasında kadının tutsağı değilim"...
Desin ki; "Ben kadını kendime tutsak ederim"...
Var mı böyle bir yiğit?...
Biz kadınlar, böylesi bir Dünya'da; yine de bir tek günümüz olduğundan yakınır, tüm silahlarımızı takınır, haykırırız: "Siz erkeklere karşın, biz varız" diye...
Bazan da; sömürülen Anadolu kadını öykünmelerimiz, dayak yiyen kadın yakınmalarımız...
Onlar da kadının değil, yaşamın cilvesi...
Yasalarımızdaysa, kadın olabildiğince haklı, olabildiğince ayrıcalıklı...Üstelik de günümüz yaşam koşullarında olabildiğince özgür, olabildiğince bağımsız...Ama bunlar 8 Mart DÜNYA KADINLAR GÜNÜ'nün getirdikleri mi?...Yok canım, ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİ'nin Türk Kadını'na verdikleri...
İşte böylesi bir günde ben öncelikle Ulu Önderimiz ATATÜRK'ü saygıyla anar, O'nun İlke ve Devrimleri doğrultusunda yaşayacağıma ant içerim. 8 Mart DÜNYA KADINLAR GÜNÜ'ne mi?...Yalnızca gülüp geçerim....





KADINLAR VARDIR HER YERDE…..



Her sabah dünyayı yeniden doğuran kim ? Giydiğimiz elbisede, yediğimiz ekmekte, içtiğimiz çayın deminde, elektrik düğmesinde musluktan akan suda, daktilonun tuşlarında, trenin düdüğünde kimin eli var?

İstediği zaman dünyayı durdurabilecek olan bu güç işçi sınıfıdır. Kadını ile erkeği ile büyük bir emekçi ordusu…

Bu ordunun yarısı oluşturan kadınlar erkek işçiler gibi ezilmekte sömürülmekte, buna ek olarak çifte sömürü dediğimiz ikinci bir boyunduruk daha vardır kadınların boynunda, yaşamak için gerekli olan diğer işlerin yapılması da onların görevidir. Ev işleri onları bir kez daha ezer. Bu nedenle yükleri erkeklere göre bir kat daha fazladır. Hayatı kolaylaştıran aile bireylerini rahatlatan, bu işlerin sorumluluğu kadınların üstündedir.

Yemek pişirmek, bulaşık yıkamak, ütü yapmak, temizlik yapmak gibi işler kadınların alın yazısı gibi yaşadıkları sürece yakalarından düşmez. Eğer erkekler bu işler için de para harcayacak olsalar işverenden daha fazla ücret talep etmek zorunda kalacaklarından, kapitalistler bu düzenin böyle gitmesinden çok memnundurlar. Kadın emeğini tek kuruş bedel ödemeden yıllar boyunca bedava kullanırlar.

Bu işlere sarf edilen emek ve enerji boşa akıtılan çeşme gibidir. Çünkü bugün yerlerin pırıl pırıl olması, bulaşıkların yıkanmış olması çamaşırların temiz olması hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü yarın hepsi yeniden kirlenecektir. Ve kadınlar yarın… öbür gün.. öbür gün….daha öbür gün aynı işleri tekrar tekrar yapmak zorundadırlar. Bu işlere emek ve zaman harcanmakta ve bunlara ayrılan her saniye kadının insan olarak kendisini geliştirebilmesinin önünde birer engel oluşturmaktadır.

Kadınlar ekonomik büyüme gerektiğinde üretim alanlarına çekilir, kriz koşullarında da ilk olarak kapıya konulanlar onlardır.

Çağlar boyuncu eğitimsiz ve geri bırakılmıştır. Bu yüzden üretim alanlarında kadın emeği vasıfsız emektir. Özel bir bilgi ve eğitim gerektirmeyen işlerde çalıştırılırlar. Hayatlarını yaşamaları gerektiği için ve hatta daima başka birileri için yaşarlar kendi hoşlandıkları müziği, sinemayı, sporu, sanat dalını vs.yi bilmezler ama eşlerinin veya çocuklarının nelerden hoşlandıklarını çok iyi bilirler. O birileri için yeri geldiğinde kıyasıya savaşırlar, ama sorun kendileri olunca kollarını indirir, boynunu eğer, ev işlerinin boğucu etkisinin onun yaratıcılığını, üretkenliğini, girişkenliğini nasıl törpülediği açıkça ortaya çıkar.

Çalışma yaşamına katılmak kadının özgürleşmesi yolunda ileri bir adımdır. Ancak kadının kurtuluşu anlamına gelmez. Çünkü bir emekçi olarak sömürülmesinin yanı sıra ayrımcı, cinsiyetçi, yasal yaklaşımlar, gelenekler ve toplumsal kurallardan dolayı bir yığın sorunla karşı karşıyadır.

Bu sorunların bazıları emekçi sınıfın ortak sorunlarıdır. Ancak doğum izni, kreş , cinsel taciz, adaletsiz vergi sistemi vs .gibi sorunlar kadın emekçilerin belini büker.

Yaşadığımız bu erkek egemen sömürü düzeninde hayatın her alanında kadınla erkeğin yan yana omuz omuza zorluklarla ve sorunlarla mücadele ettiği çok az görülür.

Bu nedenledir ki;

Kadınlar sendikaya gidemez, toplantılara katılamaz,demokrasi mücadelesinde aktif olarak yer alamaz. Yönetici kadrolarında yer alsalar bile çok azınlıktadırlar

Bu nedenledir ki ;

-3 milyona yakın sendika üyesinin arasında sadece 300.000 e yakını kadındır

Bu nedenledir ki ;

-Hangi siyasi partiye oy verileceğini babalar, kocalar veya ağabeyler belirler

Bu nedenledir ki ;

-Çocuk dünyaya getirdiğinde her türlü sorumluluğu kendisi üstlenecek olmasına rağmen, dünyaya getirip getirmeme konusunda başkalarının onayını almak zorundadır.

Bu nedenledir ki;:

-Kendi hayatlarını her zaman başkalarının istediği gibi yaşamak zorunda kalmışlardır.

Bu nedenledir ki;

-Hep başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak uğruna toplumsal mücadeleden, demokrasi mücadelesinden, üretkenlikten uzak kalmışlar, uzak bırakılmışlardır.

Çünkü toplumun kendisine biçtiği role uygun olarak evindedir. Daha küçükken beynine iyi bir insan olmaktan öte "işi bir eş, işi bir anne, iyi bir ev kadını" olmak düşüncesi kazınmıştır. Ailesinden, toplumdan, yakın çevresinden yalnız bunu görmüştür. Gelenekler, töreler, toplumsal ve dinsel kurallar kadınları böyle biçimlendirmiş, uysal her söylenilene itaat eden varlıklar haline getirmiştir.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, kadınlar yine de mücadeleci direngen ve dayanıklı yapılarıyla mücadeleye katkı sunmak için çaba harcamaktadırlar



Ve kadınlar dört vardiyalı bir yaşam içindedirler, yani onların bir günde kendilerine ayıracak kendilerini geliştirmek için sarf edecek bir saatleri bile yoktur. Bu nedenle kadınlar 25. nci saati yaratmak peşindedirler.

Kadınlar üzerindeki her türlü sömürü ve baskıya son verecek, kadının toplumsal ve siyasal yaşama etkin bir şekilde katılmasının yolunu açacak olan demokrasi mücadelesidir. Mücadele kadınlar için eşitliğin ve özgür gelişmenin yolunu açacağı gibi mücadele içerisinde yer almak kadının beynine vurulan prangaları kırıp mutfak duvarlarını yıkarak özgürleşmenin ilk ve temel adımını oluşturacaktır.

Ne erkeğin ne de kadının;

Bu ataerkil kültürü , yüzyıllardan beri süregelen alışkanlık ve gelenekleri, erkeğin bu eşitsiz ilişkideki ayrıcalıklı konusunu, gizli-açık sürdürme çabasını kadınının boyun eğmiş, edilgen durumunu birden bire yok etmesi olanaksızdır.

Bunların alt edileceği yer ve ortam mücadelenin ta kendisidir. Bizler Dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturuyoruz ve en önemlisi nüfusun diğer yarısı ile aynı haklara sahibiz bu sorunlardan kurtulmamız mücadeleye sunacağımız katkı ile doğru orantılıdır.

ALINTI

 

arif

New member
Local time
22:32
Katılım
12 Mart 2007
Mesajlar
1,747
Tepkime puanı
10
Puanları
0
8 mart dünya kadınlar günü

Depremin gölgesinde,bu acı dolu günde
;


Bu günde önce beni dünyaya getiren(babaların katkısı tartışılmaz.)annemin,çocuklarımızın annesi sevgili eşlerimizin,ve değerli vefakar tüm türk kadınlarının bu anlamlı gününü kutlarken,gerçek eşitliği,şiddetin olmadığı,zalim törelerin( bu cehalet mutlaka yok olmalı.) devam etmediği,bilgili çağdaş zeki ve güzel,öz güveni tam,özgür kadınlarımızın olması, çoğalması dileğiyle el ele güzel yarınlarda baş tacı kadınlarımızı ilk sıralarda görmek,haremlik selamlık toplulukların olmadığı,kara çarşaflara kapatılmayan,kuma gitmeyen,satilmayan,çocuk yaşta evlendirilmeyen kadınlar olsun istiyorum.
Bir çoğumuzun ya eşi hayatta değil yada annesi,bu yokluğu yaşayanlar,bu kıymeti biraz olsun anlarlar...
işte size kadınlarımız için anneye yazılmış bir şiir armağan ediyorum...

ANNE'CİĞİM..............

Sen gideli geçti günler,seni arar evde gözler,
resmin hatıra kaldı,ANNEM....
Oğlun-kızın büyüdüler,annemiz nerde dediler
ama seni görmediler,bırakıp gitmiş dediler
Ne olurdu bir kerecik,görseydik bizde seni
tatsaydık anne denen,sımsıcacık sevgini, AH ANNEM.
Uçtun içimden sen,meleklere selam benden,
Şahd olsun rahmet eden ANNEM..
Andıkça seni her an,kalbimde yanıyor kan,
şikayet edemem çünki,aldı seni yaradan.ANNECİĞİM,ANNEM.
tek dileğim var,yalnız sana,al yanına bas bağrına
yaşanmıyor sensiz ana..
Göğsünde uyuyamadım,dizinde ağlayamadım
seni her an aradım,ANNEM.
akşamları dua ettim,elbet bir gün döner dedim
rüyamda gördüm sevindim,boşmuş meğer hepsi.
Yazdım mermer taşına,bu benim ANNEM diye
kader demişler buna,su getirdim hediye, AH ANNEM..
Melekler geldi peşimden,ayrılmadılar senden
öksüz bıraktın beni sen ANNEM..
Acıdı bana komşular,yardımıma hep hep koştular
senin gibi değil ama,senin için baktılar.ANNECİĞİM ANNEM..
Sevgi sana rahmet sana,tek dileğim var,yalnız sana
al yanına,bas bağrına,yaşanmıyor sensiz ana.
Artık rahat uyu canım ANAM....

Bu şiiri okudukça ağlarım....Gelin şimdi unuttuklarımızı hatırlayalım.....

Kadın hakları, kadınların erkeklere eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isim.[1]

Kadın hakları kavramı özellikle 19 yy'da büyük önem kazandı. Dünya genelinde çok çeşitli kurum ve kuruluşlar kadınların karşılaştığı sorunların ve ayrımcılıkların giderilmesi için çalışmalar yapıyor. Kadınların başlıca problemleri ise şunlar:

• İş ve çalışma hayatında kadınlara yönelik negatif ayrımcılık.
• Dünya çapında kadınların eğitim - öğretim hakkından yoksun veya ikinci planda bırakılması.
• Bir çok devletin hukuki düzenlemelerinde kadın erkek ayrımı yapılması ve bilhassa miras hukuku ve medeni hukuk düzenlemelerinde kadınlara negatif ayrımcılık uygulanması.
• Dünyada birçok bölgede, kadınların eş seçme, evlilik, boşanma ve diğer temel medeni haklarının tanınmaması.
• Kadınlara yönelik fiziki şiddet ve psikolojik baskının en çağdaş ülkelerde bile tam anlamıyla kırılamamış olması.

Dünyada kadının durumu ile ilgili olgular
• Ocak 2009 itibariyle Dünya nüfusu yaklaşık 6.8 milyar.[2] Bunun yüzde 49.7'si kadın. Yani kadın nüfusu 3 milyardan fazla.
• Dünyadaki yaşlıların çoğunu kadınlar oluşturuyor.[2]
• Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70'i eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülüyor.
• Dünyada her 3 kadından 1'i hayatının bir döneminde şiddete maruz kalıyor.
• Her 5 kadından 1'i hayatının bir döneminde tecavüz veya tecavüz girişimi kurbanı oluyor.
• ABD'de her 90 saniyede 1 kadın tecavüze uğrarken, Irak'ta nisan 2003'ten bu yana savaş sırasında ve sonrasında, en az 400 kadının tecavüze uğradığı İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporlarında yer alıyor.[3]
• Dünyada, ağırlıklı olarak Afrika kıtasında 135 milyondan fazla kadın sünnet ediliyor.
• 280 milyonluk Arap dünyasında her 2 kadından 1'i okuma yazma bilmiyor.[4]
• Suudi Arabistan'da kadının oy hakkı yok, araba kullanması yasak.
• Dünyada 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunurken, 'namus savunması' Peru, Bangladeş, Arjantin, Ekvator, Mısır, Guatemala, İran, İsrail, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Venezuella'nın ceza yasalarında yer alıyor.
• İran'da çok istisnai durumlar haricinde kadının boşanma hakkı yok.
• İslam Şeriatıyla idare edilen ülkelerde bazı durumlarda zina yapan kadın ve erkeklere recm cezası uygulanmaktadır.
• Tüm dünyada sağlık çalışanlarının yüzde 75'i kadın.
• Siyasette ve iş dünyasında da kadınların oranı gelişmiş ülkelerde bile epey düşük.[3]
• Gelişmekte olan ülkelerdeki kadınlar günde ortalama 20 litre suyu 6 km taşıyorlar.[2]
• Afrika'daki hamile bayanların ölüm riski, Batı Avrupa'dakilerden 180 kat daha fazla.[2]
• 1.2 milyar yoksulun %70'ini kadınlar oluşturuyor.[2]
• Mültecilerin %80'ini kadınlar oluşturuyor.[2]
• Dünya'daki arazilerin sadece %1'i kadınlara ait.[2]
• Okuma-yazma bilmeyen ve eğitim hakkından mahrum 1 milyardan fazla yetişkinin 2/3'ü kadın.[2]
• İnternet kullanıcılarının %42'si kadın.[2]
• OECD ülkelerindeki bilimsel ve teknik alanlardaki üniversite mezunlarının %30'u kadın.[2]
• ABD'deki mucitlerin %10'u kadın.[2]
• Dünyadaki mal varlıklarının 14 trilyon dolarlık kısmı kadınlara ait.[2]
• Sadece Japonya ve Peru'da iş kuran kadın sayısı erkeklerden fazla.[2]
• Haber veya röportajlara konu olanların %21'i kadın.[2]
• Gazetecilerin 1/3'ü kadın olmasına rağmen, bölüm şefi, editör ya da patronların sadece %1'i kadın.[2]
• Avrupa Birliği'ndeki cinsiyetler arası en yüksek gelir adaletsizliği yaklaşık %25 farkla, Kıbrıs, Estonya ve Slovakya'da görülüyor.[2]
• Yeni üniversiteyi bitirmiş bayanlar, erkeklerden %20 daha az para kazanıyor. Bu fark 10 yıl içerisinde %31'e yükseliyor.[2]
• 1945 ila 1995 yılları arasında Dünya'daki kadın milletvekili sayısı 4 kat arttı. Bazı ülkelerde meclisteki bayan milletvekili sayısını artırmak için bayanlara pozitif ayrımcılık uygulanıyor.[2]
--------İş hayatı
Kadınlar gerek iş bulma, gerek işten çıkarılma konusunda haksızlığa uğruyorlar. Birçok işyerinde kadın çalışanlara, aynı işi yapan erkeklerden daha az maaş ödeniyor.
Örneğin 2009 yılında yaşanan küresel ekonomik durgunluk en çok kadın çalışanları etkiledi. Ekonomik durgunluk karşısında işyerlerindeki çalışan sayısının azaltılmasına gidilirken, öncelikli olarak kadın çalışanlar işten çıkarıldı.[5]
Kadının konumunun daha düşük olduğu bazı toplumlarda kıdem tazminatı ödenmesini engellemek adına kadınlara işten çıkartma anlaşmaları imzalatılıyor.[5]
Asya ve Güney Amerika'da 10 ülkede yapılan araştırmaya göre, kadınlar genelikle iş güvencesi olmayan alanlarda iş bulabiliyor ve kırsal alanlardan büyük şehirlere gelmiş göçmen çalışanlar, gündelik işlerden aldıkları ücretlerle geçinmeye çalışıyor.[5]

--------Kadına karşı şiddet


Dayak sonucu yoğun bakıma alınmış bir kadın
Dünya kadınlarının 3'te 1'i hayatlarında en az bir kez evde şiddete maruz kalıyor. Bu şiddetin kaynağı genellikle eş veya sevgili oluyor.
Türkiye'de kadına karşı şiddet oranı gelişmiş devletlere oranla oldukça yüksek. Özellikle varoşlarda şiddete maruz kalan kadınların oranı %97'lere kadar çıkıyor.[6]
-------Töre ve namus suçları
Ana madde: Töre ve namus suçları
Gelişmekte olan bazı ülkelerde töre ve namus cinayetleri halen işleniyor ve normal kabul ediliyor. Namus cinayetleri özellikle güney Asya ve Ortadoğu ülkelerinin kabile hayatı süren toplumlarında yaygın. Namus cinayeti genellikle İslam ile özdeşleştirilse de özellikle Arap ülkelerindeki bazı Dürzi ve Hristiyan toplumlarında da namus cinayetlerine rastlanıyor. Namus cinayetleri en başta zina nedeniyle işlenirken, evlenmek istemeyen ya da boşanmak isteyen, hatta tecavüze uğrayan kadınlar da eşleri veya akrabaları tarafından öldürülebiliyorlar. Bu toplumlarda kadına hak görülen zulüm ve cezalar aynı "kabahati" işleyen erkeklere uygulanmıyor.
Başta Bangladeş olmak üzere Hindistan, Pakistan, Afganistan, Kamboçya gibi Güney Asya ülkelerinde erkeklerin öç almak için kadınların yüzlerine asit atması suçu çok yaygın. Bangladeş'teki Asit Kazazadeleri Derneği'ne göre, asit saldırısına uğrayanların yüzde 70'ini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Yüzde 70'lik kesimin yüzde 30'u da 18 yaş altı genç kızlar. Asit atmanın "gerekçeleri" ise kıskançlık, aile içi şiddet, çeyiz ve toprak anlaşmazlıkları. Ucuza kolayca bulunabilen asit, kurbanlarda ağır yanıklara yol açıyor, yüzleri ve bedenlerinde ağır tahribat yaratıyor. Suçluların hemen hepsi erkeklerden oluşuyor ancak sadece yüzde 10'u kanun önüne getirilebiliyor.[7]
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
-------Ana madde: Dünya Kadınlar Günü
1857 yılında, ABD'de dokuma işçisi kadınların daha insanca bir yaşam isteğiyle, eşitsizliğe ve ayrımcılığa, uzun ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı mücadeleye başladıkları 8 Mart, ilerleyen süreçte, tüm dünya kadınlarının kutladığı bir gün haline geldi. 1857’den beri dünyanın birçok ülkesinde kutlanan bu gün 1977 yılındaki Birleşmiş Milletler genel toplantısında Kadın Hakları ve Uluslararası Barış günü olarak kararlaştırılmış ve kadınların haklarının verilmesinin dünya barışını güçlendireceği kabul edildi. Böylece 8 mart Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerde 'Uluslararası Kadın Günü' olarak kutlanmaya başladı.
8 mart, 19'uncu yüzyılın sonlarından bu yana kadınların talep ve özlemlerini dile getirmedeki kararlılıklarını sergiledikleri ve bu güne dek hiç de küçümsenmeyecek haklar elde ettikleri bir gün oldu. Kadınların daha eşit ve daha yaşanılır dünya için başlattığı mücadele, toplumların her kesiminde yankısını bulbuldu ve destek gördü. Günümüzde uluslararası insan hakları belgelerinde her insanın eşit ve özgür doğduğu, herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine hiçbir ayrım gözetilmeksizin fırsat eşitliği çerçevesinde sahip olduğu ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın kabul edilemezliği ilkeleri yer aldı.
-------Seçme ve Seçilme Hakkı
19. yüzyılın sonlarında kadınların oy verme hakkına kavuşabilmesi konusu kadın hakları hareketi için önemli bir aşama temsil etmiştir.[8]
• Yeni Zellanda'da kadınlara seçme hakkı 1893 yılında, seçilme hakkı 1918'de verilmiştir. Bu yasa tüm ırktan kadınları kapsar.
• 1902'de Avusturalya'da kadınlar seçme hakkı kazanmıştır.
• 1906 yılında Finlandiya kadın vatandaşlarına seçme ve seçilme hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi olmuştur. O yıllarda Rusya büyük çarlığına bağlı bir düklük olan Finlandiya, dünyada ilk kadın milletvekillerinin meclise girdigi ülke ünvanını da taşir. 1907 yılında 19 kadın milletvekili meclise girmeyi başarmıştır.
• Norveç 1913'te, Danimarka ve o zaman Danimarka'ya bağlı olan Izlanda da 1915'de kadınlara oy hakkı vermiştir.
• Kanada'da Quebec bölgesi hariç, kadınlar 1917'de seçme ve 1920'de seçilme hakkı elde ederken, Quebec'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1940 yılında verilmiştir.
• 1917'de Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetlerinden bir kısmında da kadınlar seçme ve seçilme hakkı elde etmişlerdir. Bu hak 1918 yılı genel seçimlerinde ilk defa kullanılmıştır.
• 12 Kasım 1918'de Avusturya kadınlarına oy hakkı vermiş, onu takip eden günlerde 30 Kasım 1918'de Almanya'da kadınların seçme ve seçilme hakkı yasayla garantilenmiş ve 19 Ocak 1919 seçimlerinde kadınlar ilk defa oy kullanmıştir.
• Amerika Birleşik Devletleri'nde 1920 yılında yürürlüğe giren anayasa değişikliği ile ülke genelinde kadınlara oy verme hakkı tanınmış, Kasım 1920'de kadınlar ilk parlemento seçimlerine katılmışlardır.[8]
• 1918 yılında 30 yaşının üstünde olup, bazı özel durumlarda oy kullanabilme hakkını elde etmiş olan, Birleşik Krallık kadınları için tam oy hakkı 1928 yılında sağlanmıştır [8].
• Güney Afrika Cumhuriyeti ırklarlarına göre kadınlara 1930'da beyaz ırka, 1984'de Hint ırkına , 1994'de de siyah ırka, oy hakkı tanımıştır.
• Türkiye'de kadınlar 20 Mart 1930'da belediye seçimlerinde seçme hakkı kazandılar. 1933'te Köy Kanunu'nda muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı düzenlendi. Milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına ise 5 Aralık1934'te yapılan anayasa değişikliğiyle kavuştular. 8 Şubat 1935'de ilk defa meclis seçimlerine katılan türk kadınları mecliste 18 sandalye elde ettiler. [9]
• Fransa'da 4 Ekim 1944'de yapılan yasa değişikliğiyle kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 29 Nisan 1945'te ilk defa belediye seçimlerine katılan kadınlar 21 Ekim 1945'te de ilk defa parlemento seçimlerinde oy kullandılar.
• 1925'de belediye seçimlerinde oy kullanmaya başlayan İtalyan kadınları 1946'da ilk genel seçimlere katıldılar.
• Brezilya'da 1934'de, Filipinler'de 1937'de, Arjantin ve Meksika'da 1946'da, Japonya'da 1945'te, Çin'de 1947'de, Liberya'da 1947'de, Uganda'da 1958'de ve Nijerya'da 1960'da kadınlar oy verme hakkına sahip oldular.[8]
• İsviçre'de kadınların seçme ve seçilme hakkıni elde etmesi 7 Şubat 1971'de gerçekleşirken İsviçre'ye bağlı Appenzell kantonunda ise
 

lececafe

Co Admin
Local time
22:32
Katılım
23 Aralık 2005
Mesajlar
5,461
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
48
140351-mart-2010-haftanin-fotograflari--51.jpg
 

lececafe

Co Admin
Local time
22:32
Katılım
23 Aralık 2005
Mesajlar
5,461
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
48
140347-mart-2010-haftanin-fotograflari--47.jpg


Nikaragua'nın La Paz Centro kentindeki kerpiç fabrikasında annesinin işini izleyen küçükbir kız... Fabrikada çalışan 50 kadar işçinin herbirinin günlük kazancı yaklaşık 8 dolar
 

lececafe

Co Admin
Local time
22:32
Katılım
23 Aralık 2005
Mesajlar
5,461
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
48
140344-mart-2010-haftanin-fotograflari--44.jpg


Guatemala'nın başkentinde Dünya Kadınlar Günü kutlamalarına eşlik eden Mayalı kadın
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst